50.Yılda KIBRIS

Tam boy görmek için tıklayın.

50.Yılda KIBRIS

 

KIBRIS COĞRAFYASI

Kıbrıs, Doğu Akdeniz’de Türkiye’nin 70 Km güneyinde yer alan  Akdeniz’in üçüncü büyük adasıdır.  Doğusunda 102 km mesafe ile Suriye, 165 km ile Lübnan; güney doğusunda 233 km ile İsrail,  güneyinde  347 km ile Mısır; kuzey batısında ise 835 km ile Yunanistan yer almaktadır.Kıbrıs adasının  9251 km²   alanının   3242 km² si KKTC’ye aittir.

Kıbrıs’ta Türkiye Toroslarının  uzantısı  olan iki sıradağdan Beşparmak dağları kuzeyde, Trados dağları ise güneydedir.Kıbrıs’ın iklimi tipik bir Akdeniz iklimidir. Yazları sıcak ve kurak, kışları ılık ve az yağışlıdır. Yıllık ortalama en yüksek sıcaklık 25  ºC’dir.KKTC’nin nüfusu 286.000 ‘dir. KKTC’nin Başkent Lefkoşa’dır. Diğer ilçeleri Gazimağusa, Girne, Güzelyurt, Yeni İskele ve Lefke’dir. Akdeniz iklimine uygun olan portakal, turunç, limon, mandalina, greyfurt gibi narenciye ürünleri yanında, çeşitli sebzeler ile meyveler, zeytin ve harnup ağaçları yetişir. Adını en önemli yer altı zenginliklerinden olan bakır madeninden (Lat. cyprum,İng. Cyprus) alır. Kıbrıs açıklarında bulunan zengin doğalgaz rezervleri Kıbrıs üzerindeki stratejik hesap ve emperyal hedefleri  artırmaktadır. KKTC’nin içme suyu Türkiye’den boru hatları ile verilmektedir.

 

KIBRIS’IN Tarihsel  ve Stratejik önemi

Kıbrıs; Doğu Akdeniz’in  jeostratejik açıdan en önemli adası olup  Ortadoğu ve Doğu Akdeniz havzasının kontrol edilmesinde oynadığı rolden dolayı tarihten gelen ayrı  bir önemi vardır.

Geçmişinde  Baharat ve İpek yolları  bugünlerde ise enerji hammaddeleri için taşıma güzergahı haline gelmiş, geçmişte baharat ve ipek yollarını kullanan kervanların/gemilerin  emniyeti için yaşanan mücadeleler bugün enerji maddelerinin taşındığı güzergahlarda yaşanmaya başlamıştır. Bu adanın stratejik değeri özellikle deniz ticareti, ulaşım hatları ve başlıca hava yolları hatlarının  üzerinde bulunmasıyla artmakta  ve çıkar çatışmalarına sahne olmaktadır. Bu yüzden tarih boyunca bir çok medeniyetin gelip geçtiği Kıbrıs aslında 307 yıllık Osmanlı Türklerinin varlığıyla  en istikrarlı dönemini (1571- 1878) ile (1974-2024) yıllarında  yaşamıştır. Kıbrıs diğer bir açıdan ise  Doğu Akdeniz genel coğrafi konumuyla doğu ve batı medeniyetlerini birbirine bağlayan ticaret yolları üzerinde bulunmaktadır.  16.y.yılda Osmanlı Devletinin “Akdenizi bir Türk Gölü haline Getirmek” stratejisinin ilerletilmesiyle Kıbrıs ‘ın fethi  sultan 2.Selim döneminde gerçekleştirilmiştir(1 Ağustos 1571)

Günümüzde Doğu Akdeniz Havzasının kilit bölgeleri sayılan ; Kıbrıs adası , Tarihi Kudüs bölgesi ve verimli hilali kontrol edebilecek Kerkük bölgesi vazgeçilmez derecede Asya’nın kilidi konumunda hedef bölgeler olarak değerlendirilebilir.

KIBRIS’IN ÖZET TARİHÇESİ. 1571 de 2.Selim’in emriyle Serdar-ı Ekrem tayin edilen Lala Mustafa paşa tarafından fethedilmiş ve yönetilmiştir.1877-1878 Osmanlı-Rus harbinde de Kıbrıs  İngiltere’ye  kiralanmıştır.

Türkler ile Rumlar arasında ilk olaylar, Osmanlı İmparatorluğu’nun adayı 1878 tarihli 50 yıl süreli kiralama antlaşmasıyla Birleşik Krallık’a bırakmasından sonra 1920’de kiralama süresinin dolmasına 8 yıl kala başladı. Bu olaylar sadece siyasi kavgalar olmakta birlikte silahlı çatışmalar şeklinde olmamıştır. 1920 yılında Rumların, İngiltere’nin onayını almadan Yunanistan’a katılma plebisiti yapmak istemesi ve Birleşik Krallık yönetiminin buna izin vermemesi, Rumların önce Birleşik Krallık’ı adadan çıkarma sonrada Türkleri yok etme planlarını yürürlüğe koymalarına neden oldu. Kıbrıs’taki  İngiliz  yönetimini bir fırsat olarak gören ve  “Enosis”in gerçekleşeceğine inanan Ortodoks papazları önderliğinde ayaklanan Rumlar ; 1931 yılından itibaren Kıbrıs’a sahip olma/el koyma faaliyetlerine başladılar.Ardından gelen 2.dünya savaşı yılları İngilizlerin baskıcı yönetimine Rumlar  sessiz ve hareketsiz kaldılar. 2. Dünya Savaşı sonrasında  savaşı kaybeden İtalya’nın elindeki  12 adaların Almanlar/İtalyanlardan  alınarak Paris Anlaşması ile  Yunanistan’a verilmesi   Yunanistan’da  ve Kıbrıs’ta Rumların “Enosis” duygularını kabartmış                ve  neticede Yunanlıları adayı ilhâk girişimlerini artırmıştır. Buna ilaveten  Yunan Parlementosu   Kıbrıs’ın Yunanistan’a bağlanması  için karar alınmıştır. Yunanistan, Kıbrıs Rum Ortodoks Kilisesinin 1950 yılında düzenlediği ve sadece  Adadaki Rum halkının katıldığı sahte referandumun sonucunu bahane ederek 1954 yılında BM’e başvurdu.Amaçları Kıbrıs Rumlarına o yıllarda Dünyada popüler bir akım olan Self-Determinasyon hakkına hukuki bir gerekçe kazandırıp   ve bu hakla  nihayetinde  Adayı Yunanistan ile birleştirmek idi. Böylelikle Kıbrıs Rumlarının BM başvurusu  ile Kıbrıs meselesi BM gündemine girmiş oldu. Bu gelişmeler yaşanırken Kıbrıs Türk cemaatinin liderliğini yapan Fazıl Küçük ve yardımcısı Rauf Denktaş Ankara ile özellikle Dışişleri Bakanı Zorlu ile sürekli görüşerek savunma mekanizması oluşturmaya çalıştılar. Bu arada Yunanistan , Kıbrıs Kilise başpiskoposu Makarios tarafından “EOKA” tedhiş örgütü kurulmuştur. “EOKA” örgütünü de komutan olarak Yunan Subayı Grivas’ın liderliğinde bir ekip adaya gelerek “Enosis”e yönelik faaliyetlerini gerçekleştirmeye başlamıştı(1954) Buna karşılık Türk tarafında ise Kıbrıs konusunda iki önemli  adım atıldı ;  Fatin Rüştü Zorlu’nun önerisi ve Genelkurmay’ın onayıyla Kıbrıs’ta Türk Mukavemet Teşkilatı kuruldu(TMT-1958)Rauf Denktaş illegal (kapalı) yöntemle çalışan bu Millî Türk Teşkilatının  çekirdek kadrosunda “Toros” kod adıyla görev aldı.

 

1959-1960 ZÜRİH VE LONDRA ANLAŞMALARI İLE KIBRIS CUMHURİYETİ’NİN KURULMASI 

Kıbrıs Rumlarının “ENOSİS” için başlattığı propaganda ve arka planındaki   silahlı tedhiş/ablukalara  dayalı  saldırılarına ,   Kıbrıs Türkleri de çare olarak Türkiye ile birlikte  “TAKSİM” talebiyle karşı taktik geliştirdi.  Bu gelişmeler üzerine dünya çapında arayışlar  başladı. Bu arayışların sonucunda ortaya çıkan ve Türkiye, Yunanistan, İngiltere ve ABD tarafından benimsenen politika ; “ENOSİS” veya “TAKSİM” yerine  Kıbrıs’ın  bağımsızlığı   önerisi kabul gördü. Kıbrıs, iki toplumun ortak egemenliğine ve yönetimine dayalı, iki eşit toplumun birlikte  yaşayacağı bir Cumhuriyet olarak tasarlandı.Bu çerçeve içerisinde 1959 Zürih ve Londra Anlaşmaları ile Kıbrıs Cumhuriyeti kuruldu(15 Ağustos 1960)Türkiye istediği taksim’i gerçekleştirmese de , adanın Yunanistan’a  bağlanmasını/katılmasını  engellemiştir.1959/1960  “Londra- Zürih Antlaşmaları”   Türkiye açısından büyük başarıydı. Türkiye öteki iki ülkeyle(İngiltere-Yunanistan) beraber   “Garantör ülke” statüsü kazanıyor, Kıbrıs’a bir Türk Alayı yerleştiriliyordu(1878 de adadan ayrılan Türk Kuvvetleri 80 sene sonra adaya dönüyor olması son derece önemliydi) Kıbrıs Türkleri federatif esasa göre yapılan Anayasa ile Rumlarla eşit haklara sahip kılınıyordu.  Kıbrıs Anayasasında; parlamento, hükümet, kamu yönetimi yapılanmasında %70 Rum, %30 Türk, Polis ve Jandarmanın yapılanmasında %60 Rum, %40 Türk  temsiliyet oranları esası getirilmişti.Cumhurbaşkanı Rum olacak ,  Kabine de 3 Bakan Türk olacaktı.Türk olan Cumhurbaşkanı Yardımcısı’na dışişleri, savunma, güvenlik konularında tam “VETO” hakkı verilmiş ve ortak parlamentoda ise “Vergi”, “Seçim” gibi temel konularda Türk ve Rum Milletvekillerinin ayrı çoğunluğu öngörülmüştü.

Kıbrıs  Garantörlük antlaşması T.C.’nin  23. Menderes hükumetinin başarılı faaliyetleri neticesinde alınmıştı.Rumlar ,Birleşik Krallık’ın adadan çekilmesiyle(Askeri üsleri hariç), Türklerle birlikte ortak devlete asla razı olmadılar. Bu arada Türkiye’de 1960 darbesiyle Kıbrıs Mukavemet teşkilatı lağvedilmiş , Makarios’da 1960 anayasasını değiştirmek üzere anayasa mahkemesine başvurmuş fakat başvuru reddedilince 1962 den itibaren Rum tarafı Kıbrıs anlaşmasının sona erdiğini iddia ederek tedhiş hareketlerini başlatmıştı.Böylelikle  fiili olarak Kıbrıs’ın tüm yönetimine kendilerince el koyma yoluna gittiler; Uluslararası anlaşmaları ve anayasayı çiğneyerek ,Türklere saldırılarda bulunmaya başladılar.Amaçları “Enosis”’i tam olarak uygulayarak Kıbrıs’ı bütünüyle ele geçirmekti.Bunun için belediyelerde ve her yerde Türklerin aleyhine işler yapıyor , Türklere verilmesi gereken memurlukları ise vermiyorlardı.

Bir yandan da Resmi+Milis  kuvvetlerle Türklere karşı  yıldırma , tedhiş ablukaya alma ,köyleri kuşatma ve katliamlar hatta soykırıma varan  saldırıları sürdürüyorlardı.

1963 yılına gelindiğinde  Kanlı Noel olarak anılan katliamda  364 Kıbrıs Türkü Rumlar tarafından katledilmiş ve 25.000 Kıbrıs Türk’ü göçe zorlanmıştı.Türklere yönelik şiddetin yoğunlaşması ve bazı Türk bölgelerinin abluka altına alınması üzerine uluslararası anlaşmalarla kurulan ortaklık fiilen sona ermiştir. Türkiye çeşitli diplomatik girişimler yapmış olsa da sonuç alamamış Kıbrıs’ta yaşanan çatışmaların artması ve Rum tarafının silahlanma kararı alması üzerine 2 Haziran 1964’te Türk  Hükümeti Kıbrıs’a çıkarma yapma kararını açıklamış ve gerekli askeri hazırlıklara da başlamıştı. Pentagon, Türkiye’nin bu kararını önlemek için ve  önerisiyle Başkan Johnson, kendi imzasıyla içeriği çok çirkin ve diplomatik teamüllere uymayan çıkartmayı durdurmak amaçlı bir ihtar yazısını hükümeti kurmakta olan İnönü’ye 5 Haziran 1964 tarihinde göndermiştir(Johnson Mektubu)Bunun üzerine  Türk Hükümeti çıkarmadan vazgeçerek  başka çareler aranmaya başlanmıştır.

Kıbrıs’ta 1963 yılının Noel’inde Türkler’e karşı başlayan sistemli saldırılar, 1964 yılı Ağustos ayına gelindiği zaman daha da artmıştı. Türk çıkarmasının durdurulmasını da fırsat bilen Yunanistan Başbakanı Papandreu’nun, Rumlar’a destek olmak üzere, ağır silahlı 9 bin kişilik bir askeri gücü Kıbrıs’a  göndermiş  bu durum saldırıların yoğunlaşmasına neden olmuştur.

Yunan destekli  güçlerle  5 Ağustos 1964 tarihinde Rumlar,Erenköy ve Mansura’ya saldırmıştır. Bu saldırı ile Rumlar, bölgedeki Türkler’i abluka altına  almayı amaçlamıştır. Rum saldırısı açıktan bir askeri  genel taarruz şeklinde yapılmaktaydı. 15 bin kişilik tam teçhizatlı, Yunan ordusu tarafından organize ve destekli Rum Milli Muhafız ordusu birlikleri ile Erenköy’e saldırır.Karşılarında sadece 3 haftalık askeri eğitim almaya çalışmış  485 öğrenci (40 öğrenci okulunu İngiltere’den bırakıp gelmişti) ve 150 mücahit Kıbrıs Türkü vardı.Türkiye garantör ülkeydi ama Kıbrıs Türk Alayı (650 kişi) Erenköy’den çok uzaktaydı.Mücahitlerin başlarında Ali Rıza Vuruşkan ve Raif Denktaş vardı. 6 Ağustosta Yunanlılar Genel Taarruza geçtiler.İki Yunan Hücümbotu’da denizden bombardımanla destek veriyordu.Erenköy bölgesine yakın yaşayan Kıbrıs köyleri de mücahit gruba sığınmışlardı. Mücahit guruplarımız  25-30 kilometreden fazla olan asıl savunma  hattını 4 gün 4 gece savunmuşlar ve fakat ezici düşman kuvvetleri karşısında 7 Ağustos akşamı savunma hatlarını  kısaltmak amacıyla biraz daha geriye çekilmişlerdi. Albay Ali Rıza Vuruşkan ‘ın  Ankara’ya son telsiz mesajı ise şöyleydi. “Gelirseniz kurtuluruz, gelmezseniz vatan sağ olsun.” Bu metanetli mesaj;  Allah’ın (C.C) Türklere bahşettiği Vatan sevgisinin bir göstergesiydi.

Nihayet T.C Hükumeti (10.İnönü Hükumeti) müdahele (havadan) emri verdi.8 Ağustos sabahı önce  2 tane F -100 keşif uçağı geldi. Az sonra 4 tane  F- 84 savaş uçağı geldi ve bombardımana başladı.Gün boyunca 64 uçağımız  Erenköy sahili ve Erenköy’e bakan Mansura tepelerini  taradı. Güneş batana kadar harekât devam etti. Ancak, uçaklarımızın  toplu kol uçuş sırasında: Pilot Yüzbaşı Cengiz Topel’in uçağı, (Eskişehir’den kalkmıştı) Rumlar tarafından vurulur ve uçağı düşer, kendisi paraşütle atlar. (Daha sonraki tarihte yapılan bir itiraf sonucu, Rum hücumbotu değil, Yunanistan tarafından gizlice bölgeye gönderilen Faethon isimli bir  Yunan savaş gemisinden açılan uçaksavar  ateşi sonucu, Cengiz Topel’in uçağı vurulmuştu.) Düşman hatları içine düşen Pilot Yzb. Cengiz Topel, düşman tarafından esir alınarak  hunharca işkence edilir ve   şehid olur.Yzb.Cengiz Topel’le birlikte   Erenköy savunmasında 28 şehit verilmiştir.9 Ağustos 1964 tarihinde Rum saldırılarının devam etmesi üzerine 64 Türk savaş uçağı  Kıbrıs semalarında  uçuşlarını sürdürmüştür. Hava harekâtı sırasında Rum  hedefleri (Mevzileri)  bombalandı. Bu sırada aynı günün gecesinde  5 Yunan uçağı da Kıbrıs’a gelerek ve misilleme olarak Erenköy’ü (Türk Mevzilerini)  bombaladı. Yunan uçaklarının saldırısı sonucu iki Türk hayatını kaybetmiştir. Avrupa devletlerinin araya girmesiyle harekatlar karşılıklı olarak durduruldu.

1967 yılında Kıbrıs’ta  artık fiili  Rum-Yunan ikilisinin hakimiyetleri  dünyada neredeyse sıradan ve olağan  bir duruma gelmişti. 1960 Kıbrıs Anayasasına aykırı  olarak Kıbrıs’ı fiilen yöneten Makarios yönetimi Ada üzerindeki kontrolünü arttırmak amacıyla Kıbrıs Türk toplumu üzerindeki baskılarını yoğunlaştırmıştır.

1967 Kıbrıs sorununu başlatan olay;  1964 krizinde olduğu gibi 1967 krizinde de Türk toplumuna yönelik şiddet eylemleri krizi tetiklemiş ve  Rum yönetimi krizi adetâ planlayıp yürütmüştür. Bu sırada  21 Nisan 1967 tarihinde Yunanistan’da liderliğini aşırı milliyetçi,  Helenist Albay George Papadopulos’un  yaptığı askeri cunta yönetimi Kıbrıs için “Enosis”  işgalini gerçekleştirmek için Ada’ya yeniden gönderdiği Grivas öncülüğünde şiddet eylemlerini desteklemiştir. Kıbrıs’a gelen  Albay Grivas komutasındaki RMMO (Rum Milli Muhafız Ordusu), 15 Kasım 1967 tarihinde Boğaziçi ve Geçitkale  köylerine/Türk yerleşimlerine  saldırıda bulunmuştur. Olaylar karşısında diplomatik çareler arayan 30.Türk Hükumeti (Başbakan Süleyman DEMİREL)  bir yandan da askeri hazırlıkları başlatmıştır.

 TBMM, 16-17 Kasım 1967 tarihli gizli oturumunda Kıbrıs’taki son gelişmeleri ele alarak  Kıbrıs’a askeri bir müdahalede bulunulması için hükümete gerekli yetki verilmiştir.

Bu aşamadan sonra Türkiye, Kıbrıs krizi sürecinin  içine girmiş oldu. 16 Kasım’da Türkiye, Kıbrıs’a askeri müdahale kararı almış ve Türk savaş uçaklarına Ada üzerinde ihtar uçuşu yaptırmıştır. Ayrıca 17 Kasım’da Yunanistan’a nota vererek Kıbrıs’taki saldırıların durdurulması dahil bir dizi   talebin yerine getirilmesini istemiştir.

Türkiye’nin kararlı adımları  neticesinde ise, ABD, BM ve NATO krizi sona erdirmek için taraflar arasında girişimlerde bulunmuştur 22 Kasım’da ABD temsilcisi Vance’in arabuluculuk girişimleri sonuç vermiş ve 30 Kasım 1967 tarihinde Türkiye’nin istemleri Yunanistan tarafından kabul edilmiş  saldırılar durmuştur.

Kıbrıs antlaşmalarından önce Türkiye’de , Türk Gençliği işgale karşı çıkarak her yerde bilhassa Millî Bayram törenlerinde “Taksim” diye bağırarak  1963-1974 döneminde ise   “Kıbrıs Bizimdir” diye haykırarak Kıbrıs’ın işgalini önlemeye çaba göstermiştir.Ancak geçici çözümler hiçbir zaman Rum-Yunan hükümetlerinin “Enosis “ tehditini durdurmamış sadece planı erteletmiş fakat Kıbrıs Anayasası  hükümlerine de hiçbir zaman uygulamamışlardır.

1974 KIBRIS DARBESİ ve TÜRK BARIŞ HAREKÂTI

1974 yılına gelindiğinde ise  1963-1964-1967  Kıbrıs krizleri  sürecinin son  halkası olarak aniden ortaya çıkmıştır (Türkiye ve Kıbrıs Türkleri açısından) EOKA-B militanları Makarios’u ortadan kaldırarak bir oldu-bitti ile Ada’yı Yunanistan’a bağlamayı planlamışlardı.

Planı yürürlüğe koyan  Yunanistan Faşist Cuntası tarafından yönlendirilen Nikos Sampson  darbesiyle Rumlar Kıbrıs’ı tamamen ele geçirmeye kalktılar.(15 Temmuz 1974)

Kıbrıs’ta Yunan destekli darbe  ile iktidara gelen Nikos Sampson ,  EOKA’cı bir terörist olarak görüldüğünden  ve “Enosis“ci  Sampson’un iktidara gelmesi Türkiye’yi  endişeye düşürmüştür. Türkiye, Kıbrıs darbesini ;  anayasal düzenin yıkılması, gayrimeşru bir yönetimin kurulması ve kurucu antlaşmaların ihlal edilmesi olarak değerlendirerek 37.Türk Hükumeti (Başbakan:Bülent Ecevit ,Devlet Bakanı ve Başbakan ,Yardımcısı:Necmettin Erbakan,Milli Savunma Bakanı:Hasan Esat Işık,Dışişleri Bakanı:Turan Güneş…) kararıyla  16 Temmuz 1974 tarihinde Ada’ya askeri müdahalede kararı almıştır.

Türkiye, İngiltere ile beraber Garantörlük Anlaşması’nın dördüncü maddesinin verdiği yetkiyle  Ada’ya müdahale etmeyi düşünmüş ve bu kapsamda 17 Temmuz 1974’te Başbakan Bülent Ecevit, İngiltere ile görüşmeler yapmak üzere Londra’ya gitmiştir. Ancak Londra’da gerçekleştirilen temaslardan, İngiltere sorunun BM veya NATO çatısı altında çözümlenmesi gerektiğini düşündüğü için ortak müdahale konusunda bir sonuca varılamamıştır.Londra’ya gelen ABD Dışişleri Bakanı Kissinger’ın yardımcısı Joseph J. Sisco’da  Başbakan Ecevit ile görüşmüştür. Sisco, Başbakan Ecevit ile görüştükten sonra Atina’ya gitmiş ve Yunan Cuntası’nı krizi sona erdirmek için ikna etmeye çalışmıştır. Yunan Cuntası, Sisco’nun önerilerini geri çevirmiş ve Türkiye’nin Ada’ya müdahalesi halinde  Türkiye’ye karşı bir askeri müdahalede bulunacağını belirtmişlerdir. Diplomatik girişimlerden sonuç alınamayınca Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti nihayetinde TBMM’nin daha önce almış olduğu 16.3.1964 gün ve 93 sayılı ve 17.11.1967 gün ve 148 sayılı yetki kararlarına dayalı olarak  TBMM’nin 20 Temmuz 1974 gün ve 303 sayılı kararıyla  Türk Silahlı Kuvvetlerince , Kıbrıs Barış Harekatlarını 20 Temmuz 1974’de başlattı.

1974 Kıbrıs Barış Harekatı ; amfibi ve Hava indirme olarak uygulanmıştır. Türk Hava Kuvvetleri savaş uçakları da , Rum mevzilerine bilhassa Beşparmak dağlarında bulunan mevzilere karşı taarruzlar yaptı.Deniz Kuvvetleri  filosu  da  çıkarma gemileriyle Girne-Yavuz Plajı’na denizden çıkarma yapmış ,  Hava filolarıyla da Lefkoşa-Hamitköy-Gönyeli ve Pınarbaşı bölgelerine hava indirme yapıldı. Kıbrıs Barış Harekatı  2.Ordu Komutanı Org.Suat Aktulga’nın  sorumluluğunda icra edilmiştir ,Harekatla birlikte  katılan tüm kuvvetler  Kıbrıs Türk  Barış Kuvvetleri olarak adlandırılmış ve 6.Kolordu Komutanı Korgeneral Nurettin Ersin  bu kuvvetin komutanı olarak görevlendirilmiştir.

T.C. Başbakanı Bülent Ecevit, harekatın başladığını dünya kamuoyuna ;   “..İnsanlığa ve barışa büyük bir hizmette bulunmuş olacağımıza inanıyoruz. Öyle umarım ki kuvvetlerimize ateş açılmaz ve kanlı bir çatışmaya yol açılmaz. Biz aslında savaş için değil barış için ve yalnız Türklere değil Rumlara da barış getirmek için adaya gidiyoruz.” sözleriyle duyurdu.

Lefkoşa’ye inen 4’üncü Paraşüt taburu ile birleşen Kıbrıs Türk Kuvvetleri(Kıbrıs Türk Alayı) , Lefkoşa Havalimanı ile Kaymaklı bölgesine taarruza başladı. 2’nci ve 3’üncü komando taburları Zeytinli istikametinde ilerledi. Girne’ye çıkan birlikler de Lefkoşe yönüne doğru ilerlemeye çalışıyor ve hava indirme birlikleriyle birleşmeyı hedefliyordu.

Harekatın bu kritik safhasında ise , 21 Temmuz’da Kocatepe muhribimiz (Albay Güven Erkaya komutasında)haberleşme ve koordinasyon eksikliğinden dolayı maalesef Türk uçaklarınca batırıldı.Şüphesiz başarılı geçen bir çıkarmanın en şansız ve en trajik olayı olarak Türkiye Cumhuriyetinin ilk savaş gemisi kaybı olarak tarihe geçecekti.

Harekatın ikinci günü, 3’üncü Paraşüt Taburu’nun taarruzları Girne istikametinde gelişti Girne’ye giren Türk birlikleri Lefkoşa’ya yöneldi. Bu sayede Lefkoşa-Girne hattı birleştirildi.

Bu kadar ilerlemeden sonra ise Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nin Türkiye’ye olan harekata son verme çağrısı ile (BM Güvenlik Konseyinin 353 sayılı kararıyla, tarafları ateşkese, Kıbrıs’taki bütün yabancı kuvvetleri Ada’dan çekilmeye ve bütün devletleri Kıbrıs’ın egemenlik, bağımsızlık ve toprak bütünlüğüne saygıya davet etmiştir. ) TSK, 22 Temmuz akşamından sonra harekâta son verdi. Bu gelişmelerden  sonra da 25 Temmuz 1974’te Cenevre’de Kıbrıs barış görüşmeleri gerçekleşti. Türk birlikleri ateş etmeden adadaki alanlarını genişletip Türkiye’den asker ve teçhizat  takviyesi yapıyorlardı. 1974 Türk Barış Harekatlarını önleyemeyen Yunanistan’daki Cunta yönetimi,  23 Temmuz 1974 tarihinde istifa etmiş , yerine, Konstantin Karamanlis’in başkanlığındaki sivil bir yönetim kurulmuştur)

Kıbrıs’ta da da taraflar arası ateşkes söz konusuydu fakat Rumlar ateşkesi ihlâl etti. Girne’nin batı kesimindeki Türklere ateş açan Rumlar Türk birlikler tarafından püskürtüldü. Rumların ateşkese uymamasıyla birlikte de Türk kuvvetleri Lapta’ya yöneldi ve orayı ele geçirdi. Türkiye Dışişleri Bakanı Turan Güneş, İngiltere Dışişleri Bakanı Callaghan ve Yunanistan Dışişleri Bakanı Mavros, 25 Temmuz 1974 tarihinde Cenevre’de bir araya gelerek,  görüşmeler yaparak sonuçta, taraflar arasında 30 Temmuz 1974 tarihli Cenevre Deklarasyonu imzalanmıştır.Görüşmelerin nihai neticesini almak için yapılan 8 Ağustos 1974 günkü  2. Cenevre Konferansı’nda alınan kararlara ise Rum tarafı itiraz etti.  2’nci Cenevre Konferansı görüşmelerinin bu son oturumunda  da bir sonuç çıkmayınca 14 Ağustos’ta “Ayşe tatile çıksın” (Ayşe , Dışişleri Bakanı Turan Güneş’in kızının adıydı)parolasıyla Kıbrıs Barış Harekatı’nın ikinci aşaması başlatıldı.. Magosa ve Boğaz Deniz üssünü ele geçirmek için ilerleyen Türk birlikleri harekata devam ederek  Rumlar için çok büyük önem taşıyan İngiliz Tepe ve Kara Tepe’yi ele geçirdi. Rumlar ve Yunanlar adeta Türk Ordusu’nun önünden kaçıyordu. Bunlar yaşanırken ise Rumlar geri çekilirken içlerinden geçtiği bütün Türk köylerini yağmalayarak Türkleri öldürüyordu. Gerçek bir savaş havası vardı. 14 ve 15 Ağustos’ta da Kıbrıs Türk halkının da orduya olan desteğiyle Magosa, Lefkoşa ve Lefke’de bulunan bütün Rumlar püskürtülmüş ve oralar ele geçirilmiştir. ve akabinde hemen 16 Ağustos’ta ateşkes ilan edildi Böylece Kıbrıs Barış Harekatı’nın askeri ayağı son bulmuştur. Kıbrıs Barış Harekatlarının  sonucunda ;

*Adadaki Türklerin katledilmesinin önüne geçilmiştir.

*Yunanistan’ın adayı tamamen ele geçirme hayalleri ise suya düşmüştür.

*Kıbrıslı Türk halkının güvenliği sağlanmıştır.
*Adanın kuzeyindeki Rumlar güneye, güneydeki Türkler de kuzeye göç etmiştir.
*Lefkoşa’nın kuzeyi de dahil adanın yüzde 38’i Türk yönetimine geçmiştir.
Türk Silahlı Kuvvetleri mensubu 498 asker, Kıbrıs Türkü 70 mücahit ve Kıbrıs Türk halkından 270 kişi şehit olmuştur.

Harekatın başarıyla sonuçlanması sonrasında, 13 Şubat 1975’te Kıbrıs Türk Federe Devleti kuruldu, devlet başkanlığına Rauf Denktaş getirildi. 15 Kasım 1983’te ise Mecliste alınan kararla Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti kuruldu.

NATO standartlarına göre örgütlenen ve teçhizatlandırılan TSK Milli Savunma Sanayiiden yoksunluğunun sıkıntılarını uygulanan  ambargolar ve izalasyonlar yüzünden  yıllarca çekilmiştir.

İlerleyen yıllarda Kıbrıs sorununun çözümü için yapılacak asıl görüşmelere hazırlık olmak üzere, KKTC Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş, Kıbrıs Rum yönetiminin yeni lideri Glafkos Klerides ve BM Genel Sekreteri Butros Gali ile 30 Mart – 1 Nisan 1993 tarihleri arasında New York’ta görüştü. Bu  toplantıdan sonra Kıbrıs  görüşmeleri  24 Mayıs 1993’te, BM Genel Sekreteri gözetiminde Kıbrıs Türk ve Rum toplum liderleri arasında yine New York’ta başlandı.Butros Gali, Türk tarafının  önerilerini kabul etmediği gibi, Güvenlik Konseyi’ni de arkasına alarak  Rauf Denktaş ile T.C  Hükümeti üzerine baskı yaptı.

Görüşmelerin bu şekilde kilitlenmesi üzerine, New York’taki Kıbrıs görüşmeleri 1 Haziran

1993’te kesildi. Kıbrıs sorununa çözüm getirmek ve güven artırıcı önlemler almak üzere yapılan uzun görüşmelerden de bir sonuç alınamadı.Bunun üzerine 29 Ağustos 1994 günü, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Cumhuriyet Meclisi Genel Kurulu, yaptığı olağanüstü toplantıda, federasyonu tek çözüm olarak öngören geçmiş meclis kararlarını yürürlükten kaldırdı. KKTC Cumhuriyet Meclisi’nin aldığı bu kararla da Kıbrıs’ta  federasyon tezi gündemden çıkarılması amaçlanıyordu.

Kıbrıs’ta çözüme en çok yaklaşılan dönem 2004’te Annan Planı’nın referanduma sunulmasıydı. Türklerin yüzde 65 oranında “Evet” oyuna karşın Rumların plana yüzde 75 oranında “Hayır” demesi nedeniyle Ada’da yeni bir ortak devlet kurulamadı.

Referandumdan bir gün sonra Güney Kıbrıs Rum Yönetimi hukuka aykırı ve tek taraflı olarak AB ‘ye tam üye kabul edildi.(1 Mayıs 2004)

2017’de yapılan Crans Montana görüşmeleriyle, Kıbrıslı Türklerin ve Rumların BM kararları çerçevesinde bir federasyon çatısı altında bir araya getirilmesi amaçlandı. Ancak bu görüşmeler de Rumların son anda masadan kalkmasıyla sonuçsuz kaldı.

Ancak yıllar sonra bile Rum- Yunan ikilisinin  Türkiye’den toprak kazanma ve entrika  stratejileri  hiçbir zaman ortadan kalkmadı.Kıbrıs Harekatının 50. Yıldönümü (20 Temmuz 1974) ile Kıbrıs’ın Fethinin 453.yıldönümlerinde bir kez daha (1960 ‘lar da Türk Gençliğinin sahip çıktığı gibi)  haykıralım ki “KIBRIS BİZİMDİR” ve öyle de kalmalıdır.

Türkiye Cumhuriyeti ve KKTC  bu görüşmelerden sonra, bir daha BM kararları  çerçevesinde Kıbrıslı Rumlarla ortak bir devlet kurmayı değil, Ada’da iki devletin yan yana yaşamasını sağlayacak modeli müzakere edeceklerini ilan etmiştir.Kıbrıs Türk Halkının beklentisi yıllardır haksız bir şekilde uygulanan tüm izolasyonların kaldırılmasıdır.

RUMLARIN KIBRIS TÜRKLERİNE SALDIRILARI VE MEZALİMLERİ

KIBRIS ANAYASASI ÖNCESİ

  1. Sinde Katliamı (12 Temmuz 1958- İnönü Köyüne mensup 5 Türk şehid edildi)

3.2. Atlılar Katliamı (13 Temmuz 1958-Atlılar kırsalında 3 Türk şehid edildi)

3.3. Arnayi Katliamı (13 Temmuz 1958-arnayi köyünde 2 kardeş Türk çoban çapraz ateşle şehid edildi))

3.4. Üç Şehitler (19 Temmuz 1958-Goşi köyünde 3 Türk genci vurularak şehid edildi)

3.5. Goşşi Katliamı (19 Temmuz 1958-Goşşi köy kırsalında 3 Türk pusuya düşürülerek şehid edildi)

KIBRIS FEDERASYON DÖNEMİ

1963-1974 YILLARI

KANLI NOEL /Kumsal Baskını (24 Aralık 1963-23 aralık 1963 ateşkesine rağmen ; Yunan subayı Terezepulos’un 150 kişilik çetesi Lefkoşe Kumsal bölgesine baskın yaptı. Kıbrıs Türk alayı subayı Dr. Bnb. Nihat İlhan’ın hanımı  ve yaşları 2-10 arasında değişen üç çocuğu ile evde misafir olan 3 kişiyle birlikte makinalı tabancalarla vahşice şehid edildi)

 KANLI NOEL/ Ayvasıl (Türkeli-Şillura-Yılmazköy) Katliamı (24 Aralık 1963-50 silahlı Rum_Yunan çetesi tarafından köyler basıldı ve 11-12 Türk köylüsü katledilerek toplu mezara gömüldüler)

 Arpalık Katliamı (6 Şubat 1964-Lefkoşe Arpalık köyünü kuşatan 200 kişilik Rum çetesi köyleri kuşattı ve ilk baskında 5 sonraki baskında 2 kişiyi şehid ettiler)

Pilot Yzb. Cengiz Topel Şehadeti (10 Ağustos 1964)( T.C Hükumeti(10.İnönü Hükumeti)   Kıbrıs’a müdahele(havadan) emri verdi.8 Ağustos ‘ta 64 uçağımız  Erenköy sahili ve Erenköy’e bakan Mansura tepelerini  taradı.. Ancak, Uçaklarımızın  toplu kol uçuş sırasında: Pilot Yüzbaşı Cengiz Topel’in uçağı, (Eskişehir’den kalkmıştı) Yunan Gemisi tarfından  vurulur ve uçağı düşer, kendisi paraşütle atlar. Düşman hatları içine düşen Pilot Yzb. Cengiz Topel, düşman tarafından esir alınarak  hunharca işkence edilir ve   şehid olur.)( Yzb.Cengiz Topel’le birlikte   Erenköy savunmasında 28 şehit verilmiştir)

Geçitkale Katliamı (1 Kasım 1967- 15 Kasım 1967’de Grivas komutasındaki Rum ve Yunan birlikleri Geçitkale’ye vahşice  saldırdı , yakıp yıktılar.24 kişiyi  barbarca şehid ederken , Türk ahaliyi esir alıp götürüp işkence yaptılar ancak Türk harekatı olacak diye serbest bıraktılar.)

1974 YILI

5.1.Alaminyo Katliamı ( 20 Temmuz 1974- faşist Yunan cuntası  tarafından silahlandırılan Alaminyo Rum ahali köyde yaşayan Türklerden 15 kişiyi katlettiler. )

5.2.Muratağa ve Sandallar Katliamı (15 Ağustos 1974- 13-14 Ağustos tarihinde EOKA-B tarafından Sandallar basılmış, daha sonra bu köylüler Muratağa’ya getirilerek 14 Ağustos günü basılan Muratağa köylüleri ile birlikte öldürülmüştür. 15 Ağustos günü, 89 Türk’ü vahşice öldürerek topluca bu vahşet çukuruna gömülen Türklerin toplu mezarı  1 Eylül 1974’te tesadüfen bulundu))

5.3. Atlılar ( Aloa)Katliamı (15 Ağustos 1974 15 Ağustos 1974 tarihinde EOKA’ cılar  Magosa’nın 15 km. uzağında Atlılar (Aloda) köyünü basarak köylüleri köyün dışına çıkararak hepsini kurşuna dizerek öldürmüşler, önceden hazırladıkları toplu çukurlara atmışlar ve 57 Türkün üzerlerini buldozerle kapatmışlardır. Atlılar toplu mezarı 21 Ağustos 1974 tarihinde ortaya çıkarılmıştır.)

5.4. Taşkent (Dolhi) Katliamı (15 Ağustos 1974- Larnaka ‘ya bağlı  bağlı Taşkent (eski ismiyle Dolhi) köyü Türkleri de Barış Harekatı’nı bahane eden barbar Rum ve Yunanlar tarafından topluca katliama uğramışlardır. Kıbrıslı Türkler (82 kişi) buldozerlerin açtığı derin çukurlara kurşunlanarak gömülmüşlerdir.)

KIBRIS’TA SAHABELER

Sahabe ; Sevgili Peygamberimiz Hz.Muhammed’i görmüş ve ona inanmış Müminlere  verilen isimdir.İslam Devleti donanması kurulduktan sonra ilk seferi Kıbrıs’a yapılması kararlaştırılmıştı.Emeviler döneminde Kıbrıs  seferine(Hz. Osman döneminde- 648) kocası Ubâde b. Sâmit ile birlikte İslâm donanmasıyla  katılan Hz. Peygamber’in süt halası Ümmü Harâm bint Milhân el-Ensâriyye attan düşerek şehid olmuştur. Halk arasında Hala Sultan olarak bilinen   Ümmü Harâm Larnaka şehri dışındaki Tuz gölünün yakınında gömülmüştür. Osmanlılar Kıbrıs’ı fethedince (1571) kabri ihya edilmiş ve 1760’ta üzerine Şeyh Hasan Efendi tarafından türbe inşa edilmiştir.Türbe zamanla ilavelerle küçük bir külliye halini almıştır.(1815) Külliye  1963’te Rumlar tarafından tahrip edilmiş ve bir süre askerî karargâh olarak kullanılmış olup KKTC sınırları dışında kalmıştır.Osmanlı Türkleri için İstanbul’da Eyüp Sultan gibi  Hala Sultan’da Kıbrıs için aynıdır.

Yine Emeviler döneminde  İslam denizaşırı seferi 2.kez  Kıbrıs’a yapılır  Hicretin 653/654 . yılında, bin 200 sahabenin gemilerle Kıbrıs’a  intikal ederler  sahabelerden 40’ı Kıbrıs adasına çıktıklarında Ercan Havaalanı’nın güney batısında Mesarya Ovası’ndaki şimdi Kırklar Köyü’ne doğru yönelirler. Günümüzde türbenin olduğu yerde yıkılmış ve harabe halde olan eski Hıristiyanlık dönemi tapınağına sığınırlar ve orada gece vakti Bizans askerleri tarafından şehit edilir ve iki çukur açılıp içine gömülürler.Osmanlı döneminde mezarlar açılarak buraya bir türbe yapılır ve adına da Kırklar Türbesi denir.

Kıbrıs’ta bir diğer sahabe türbesi Hz. Ömer Türbesidir.  Girne’nin doğusuna 6 km uzaklıkta, Çatalköy’ün  kıyısındaki kayalıklarda yer alıyor. Kıbrıs seferine katılan  Hz. Muaviye ordusunun komutanlarından Hz. Ömer ve altı askeri Kıbrıs’a Türbe’nin günümüzde bulunduğu yerden girerler. Hz. Ömer ve silah arkadaşı Sahabeler Bizanslılarla yaptıkları çarpışmada şehit düşerler. Savaştan sonra, fethin ardından cenazeleri hemen yakındaki mağaraya defnedilir

KKTC’nin kuzeyinde, Türkiye’ye en yakın noktadaki Dip Karpaz’da bulunan  Apostolos Andreas  manastırında Sahabe mezarı bulunmaktadır. Bu sahabe  Muaviye’nin deniz seferleri zamanında Kıbrıs’a gelen Sahabe Urve bin Said’in mezarı olup Osmanlılarda yapılan türbenin orijinalliği bozulmuştur. Burası hem hristyanlar hem de Müslümanların ortak ziyaretgahı olması bakımından önemlidir.Bu bakımdan Kıbrıs’ta bulunan sahabe türbesi neredeyse Türkiye’dekiler kadar çoktur.

KIBRIS TARİHİNDEN KISA NOTLAR

  • Haçlı seferine çıkan Aslan Yürekli Richard’ın önderliğinde İngilizler Kudüs’e giderken aniden Kıbrıs’a yönelerek adayı işgal etti(1191) Kral Richard Kıbrıs’ı ele geçirdikten sonra Kral Templar’a satmıştır. Sonra Kral Templar Kral Richard’a Kıbrıs’ı geri vermiştir. Bunun üzerine Kral Richard Kıbrıs’ı 2.kez  Fransız soylusu olan Luzinyan (Lusignan)’a  satmıştır.
  • Türkiye Cumhuriyetinin Başbakanı Adnan Menderes  Kıbrıs görüşmelerinin nihai sonucu olacak Londra Anlaşması için İngiltere yolculuğunda ,  Londra’da uçağı inişe geçtiği sırada  17 Şubat 1959’da  düştü. Kazada, 14 kişi hayatını kaybetti, mürettebat ve yolculardan oluşan 7 kişi yaralandı..Kazadan yaralı kurtularak tedavi altına alınan Başbakan Adnan Menderes Türkiye’ye dönmeyi red ederek Kıbrıs görüşmelerine devam etme kararı almıştır.20 Şubat 1959 tarihli Daily Mail gazetesi “Başucu Anlaşması” başlığıyla manşetten duyurduğu haberinde, “Menderes’in uçak kazası nedeniyle tedavi gördüğü Londra kliniğindeki odasında dönemin İngiltere Başbakanı Macmillan ile Yunanistan Başbakanı Constantine Karamanlis ile Londra Anlaşması’na imza attığını” aktarıyordu..Bu süreç sonunda 1960 Kıbrıs Cumhuriyeti kurulacak ve Türkiye garantörlük elde edecektir.Hem Türk askerinin adaya ayak basması hem de 1974 Barış harekatlarının hukuki dayanakları “Londra-Zürih” anlaşmalarıdır.17.Şubat.1959 Londra Uçak kazasında ölen 14 kişi arasında  bakan ,Milletvekilleri ,Genel Müdürler ve Uçak Personeli bulunuyordu.
  • 1974 Kıbrıs Barış Harekatında ; Hava İndirme Tugay Komutanı  Tuğgeneral Sabri  EVREN  hava indirme taburlarıyla birlikte  indirme bölgesine paraşütle inmiştir. Böylelikle savaş alanına paraşütle atlayan ilk general olarak tarihe geçmiştir.

KIBRIS KRONOLOJİSİ

M.Ö. 7000 – 3000 Yeni Taş Devri

M.Ö. 3000 – 1500 Bronz Çağı

M.Ö. 1500 – 1450 Eski Mısır Dönemi

M.Ö. 1320 – 1200 Hitit Dönemi

M.Ö. 1200-1000 Eski Mısır Dönemi

M.Ö. 1000- 710 Finikeliler Dönemi / Kıbrıs Şehir Krallıklarının Kurulması

M.Ö. 710 – 609 Asurlular Dönemi

M.Ö. 609- 525 Mısır Dönemi

M.Ö. 525 – 333  Pers Dönemi

M.Ö. 411 – 333 Pers ve Eski Yunan  Dönemi

M.Ö. 294 – 58 Mısır Ptolemiler Dönemi

M.Ö.58 – M.S. 395 Roma Dönemi

M.S. 395 – 868  Doğu Roma  Dönemi

654-868 Kısmi Emevî İstilası

688-868   D.Roma –Emevî/Abbasi  Birleşik Yönetimi

868-1190 D.Roma Dönemi

1190 – 1191 Haçlılar Dönemi (İngiliz  istilası)

1191 – 1489 Lüzinyan Dönemi ( İngilizlerin Kıbrıs’ı Fransızlara satması )

1489 – 1571 Venedik Dönemi

1571 – 1878 Osmanlı Türk Dönemi

1878 – 1960 İngiliz Dönemi(İngiltere’ye kiralandı)

1914 – İngiltere’nin Kıbrıs’ı ilhakı

1954—Kıbrıs Sorununun İlk Defa BM Gündemine Getirilmesi

1955—Londra Konferansı

1958—Kıbrıs Türk Mukavemet Teşkilatının Kurulması

1959—1960 Zürih ve Londra  Anlaşmaları /Garantörlükler

1 Ağustos 1960 Kıbrıs Türk Kuvvetleri Alayının Ada’ya intikali(650 kişi)

15 Ağustos 1960 Kıbrıs Cumhuriyetinin Kurulması

1960 – 1974 Kıbrıs Cumhuriyeti

6/7 Ağustos 1964 Rumların Erenköy’e saldırısı

7/8 Ağustos 1967 Kıbrıs’a ilk Türk Müdahalesi(Havadan)

9/15 Kasım 1967 Rumların Boğaziçi ve Geçitkale saldırısı

 (Kıbrıs’a Genel Türk müdahalesinin önlenmesi , bölgede geçici Yönetim Kurulması )

15 Temmuz 1974 Makarios’a darbe yapılması

1974    Kıbrıs Barış Harekatları

1.Harekat : 20 Temmuz 1974

2.Harekat : 14 Ağustos 1974

13.02.1975– 1983 Kıbrıs Türk Federe Devleti

15.11.1983 – … Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti

 

Rifat GÜNDAY
Başöğrt.Tarih(E)

KAYNAKLAR

*1958-1974 Yılları  Arasında  Kıbrıs’ta Yerel Basında  Rum  Mezalimi -Faruk Akın EMEK

*Başlangıçtan Günümüze Kıbrıs Sorunu –Ezgi Ekiz

*Kıbrıs Sorununun Tarihi Gelişimi-Müge Vatansever

* 1963-1974 Yılları Arasında Kıbrıs’ta Rumların Türklere Karşı Saldırıları Soykırım Olarak Değerlendirilebilir Mi?-Oğuz Yücel

*Kıbrıs Tarihi(1878-1960) Ş.Sina Gürel

* Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ni yaratan tarihi süreç ve son gelişmeler-Hamza Eroğlu

Yazar
Kırmızılar

Bu websitesinde farkı kaynaklardan derlenen içerikler yayınlanmakta olup tüm hakları sahiplerinindir. Sitedeki içerikler atıf gösterilerek kaynak olarak kullanlabilir. Yazıların yasal sorumluluğu yazara aittir. Tüm Hakları Saklıdır. Kırmızlar® 2010 - 2024

medyagen