“Köpekler (C. lupus familiaris): 100 000 yıl önce Asya da kurtlardan ayrıldılar. 15 000 yıl önce doğu Asya da avcı toplayıcılar tarafından Bozkurt’tan evcilleştirildiler. İlk evcil hayvanlardır”.[2]
Gazete başlıklarında günlerdir süren tartışmalar aşağıdaki cümlelerle son buldu: “Sokakta yaşayan köpekleri “uyutmanın” yolunu açan kanun teklifi TBMM Genel Kurulu’nda kabul edilerek yasalaştı” (30.Temmuz.2024). Bu kanunun yasalaşması ve bilahare Resmi Gazetede yürürlüğe girerek uygulamaya konması sokak hayvanları sorunlarını sonlandıracak mıdır?
Şimdi hep birlikte hadiseye Türkiye ve dünya ölçeğinde bakalım. Niçin çözümün bu olmadığını anlamaya çalışalım:
“Hayvanları Koruma Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi” haftalardır süren protestolar ve görüşmelerin ardından 17 maddenin tamamının kabul edilmesi ile TBMM’de oylandı.
Oylamaya 594 milletvekilinin 500’ü katılırken, 275 milletvekili kabul, 224 milletvekili ise ret oyu verdi. Bir milletvekili de çekimser kaldı”. Bilindiği üzere “yasalar önce ilgili TBMM komisyonlarında görüşülür sonra TBMM Genel Kuruluna getirilerek onaylanır”[3].
Türkiye Büyük Millet Meclisi Tarım, Orman ve Köy işleri Komisyonu’nda ilgili kanun teklifi ile alakalı görüşmelere 18 Temmuz itibariyle başlamıştı. Sokakta yaşayan köpeklerin “insanlar için hayati tehlike oluşturduğu” gerekçesiyle hazırlanan Hayvanları Koruma Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, Tarım, Orman ve Köy İşleri Komisyonu’nda kabul edildi. Başından beri teklifin en çok tartışılan yönü, sokak köpeklerinin öldürülmesinin yolunu açan 5. maddeydi.
TBMM Tarım, Orman ve Köy İşleri Komisyonu’ndaki görüşmelerde söz konusu maddede değişiklik yapılmıştı. Buna göre, teklif metninden “ötanazi” ifadesi çıkarıldı ve kediler kapsam dışında bırakıldı. Ancak teklif metninden “ötanazi” ifadesi çıkarılsa da sokak köpeklerinin Veteriner Hizmetleri Kanunu’ndaki esaslara göre öldürülmesi yolu açık tutulmuştur[4], [5].
Her birimiz; “ister tecrübeli bir milletvekili isterse tecrübesiz bir milletvekili olsam ne yapardım” diye düşünelim. İster gençlere isterse bizim gibi yaşı ilerlemiş arkadaşlar olsun, tavsiyemiz şu olabilirdi: Her zaman grup kararı ile hareket etmez getirilen kanun teklifini bilimsel yöntemlerle araştırır aynı siyasî çizgideki veya muhalefetteki arkadaşlarla sohbet ederek konu hakkında onları bilgilendirmeye çalışmamız gerekirdi.
Tarım ve Orman Bakanlığı, İçişleri Bakanlığı, Adalet Bakanlığı, Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı ile ilgili milletvekillerinin ve yöneticilerin dünyadaki örnekleri inceleyerek ve Meclis grubu ile yürüttüğü ortak çalışmalar sonucu yasa tasarısının hazırlandığı ifade edilmektedir[6].
Fakat dünyadaki çok net örnekler bunu desteklemediği gibi sokak köpeklerinin öldürülmesinin toplumda sıçan, fare gibi kemirgen istilaları gibi önlenemez sorunları oluşturduğunu göstermektedir.
Yine söze milletvekili olsam ne yapardım? Sorusunu aramaya ve araştıracağımız yahut bulabileceğimiz cevaplar ile devam edebiliriz: Milletvekili olarak ister herhangi bir komisyonda görev alalım isterse sadece genel kurulda bulunalım mutlaka değerlendirilecek, oylanacak her konu veya yasayı günler öncesinden ciddî internet kanal araştırmaları ve TBMM, Millî kütüphane, dijital kütüphanelerdeki bilgilerin dünyadaki örnekleri ile karşılaştırmamız gerekir. Üstelik araştırmamızda karşımıza çıkabilecek yanlış sonuçları da tekrar diyalektik bir mantıkla (tez+antitez=sentez), eleştirel bir düşünce ile değerlendirmek gerekmektedir. Türk Milleti’nin temsilcileri daima bilimsel şüpheyi ihmal etmemelidir. Çünkü buraya aldığım ABD ve Fransa örneklerinde iki gelişmiş ülkenin sokak köpeklerinden kurtulup nasıl sıçan ve fareler tarafından istila edildiği görülmektedir:
Şimdi sadece internet araştırmalarından birkaç örnek vermek gerekirse: Ömrü fare ve sıçanları incelemekle geçmiş birçok araştırmacı onların ne kadar kısa sürede ürediklerini gayet iyi bilir. Araştırma haricindeki fare, sıçan vd. kemirgenlerin bulaşıcı hastalıkların yayılmasında ve pandemilere neden olmasını ise hekimler, bilim insanları ve tıp tarihçileri yüzyıl yüz yıl felaketleri takip etmişlerdir.
ABD ile FRANSA’DA FARE ve SIÇAN İSTİLASI
ABD ve Fransa’nın fareler ve sıçanlarla başının nasıl dertte olduğunu hem meclisteki milletvekili hem de vatandaşlarımızla bir kez daha birlikte okuyalım:
Taipei Times’dan haberler
Pazartesi 19 Haziran 2023
“Washington farelere karşı savaşta köpekleri ve kedileri işe alıyor”
Bu ayın sıcak bir gecesinde, eğlence düşkünleri ABD başkenti Washington’daki gece hayatının ve yemek yemenin merkezi olan Adams Morgan semtine akın etti. Ancak, güzel havadan faydalananlar sadece onlar değildi. Ayrıca, şehrin hızla büyüyen sıçan nüfusu da sayıca fazlaydı; bunlar, restoranların, barların ve kulüplerin arkasındaki sokaklarda dolaşıp çöpe atılan artıkları ziyafet çekiyorlardı. Kemirgenlerin neşesi, bir dizi havlama, diş gıcırdatma ve sıçrayan kan sesleri arasında aniden sona erdi. Bu bir düzine insan ve tazılarının haftalık “fare avlama” gezisine çıkmasının sonucuydu.
Sıçan avcıları ve köpekleri, 3 Haziran’da Washington’daki Adams Morgan semtinde sıçan arıyorlar. Fotoğraf: AFP
28 yaşındaki köpek eğitmeni Marshall Feinberg, tazısının gecenin ilk avını almasıyla birlikte, “Aferin Henry,” diye haykırdı. Columbia Bölgesi, ABD’nin en pis şehirleri listesinde sürekli olarak ilk beşte yer alıyor. Bu sorun, ısınan kışlar, artan nüfus ve COVID-19 salgınından sonra kalıcı hale gelen açık hava yemek alanları nedeniyle daha da kötüleşti. Yerel medya raporlarına göre, geçen yıl fare sorunları için bir şehir yardım hattına yaklaşık 13.400 çağrı geldi ve bu sayı bir önceki yıla göre yaklaşık 2.000 arttı. Çöpün iğrenç kokusu idrarla karışınca, grup ilerledikçe havayı doldurdu. Köpek cinsleri Dachshund’ları, terrier’leri ve tazıları avlarını kovalamak için çöp kutularının altından hızla geçtiler. Köpekleri gibi insanlar da çeşitli bir topluluk: Siyah ve beyaz, yaşlı ve genç. Bazıları şehirden veya banliyölerinden, diğerleri ise sosyal medya aracılığıyla diğer fare avcısı meraklılarıyla bağlantı kurduktan sonra komşu eyaletlerden gelmişler[7].
Independent Türkçe’den haberler:
Pazartesi 19 Haziran 2023
“ABD’nin başkentinde farelere karşı köpekler ve kediler görevde”
Köpekli ekip, üç saatte 30’dan fazla fare avladı (Fotoğraf: AFP)
ABD’nin başkenti Washington, farelerle boğuşuyor. Kent sakinleri, farelere karşı köpek ve kedilerle savaşıyor. Washington, ABD’de en çok fare bulunan ilk 5 kent arasında yer alıyor. Kış mevsiminde havanın eskisi kadar soğuk olmaması, nüfusun artması ve açık havada yemek alanlarının pandeminin ardından çoğalması bu sorunu daha da kötüleştirdi.
Köpek eğitmeni Marshall Feinberg, “Köpekler ve insanlar, kentimize yardım etmek için birlikte çalışıyor” dedi (Fotoğraf:AFP)
Emekli polis memuru Bomani Mtume, haber ajansına ekibe martta Barto adlı köpeğiyle katıldığını söyledi. “İlk avlandığımızda fareler koşmadı bile, sadece köpeklere baktı” diyen Mtume, hayvanların artık daha ürkek olduğunu belirtti. 60 yaşındaki eski polis şöyle konuştu: Birbirini tanımayan köpekler bile birlikte çalışmaya başladı. Bu çok güzel bir şey. Teddy Moritz, oğlu ve torunuyla fare avına çıktığını açıkladı. 75 yaşındaki “Büyükanne Ölüm” lakaplı kadın, “Fare nüfusunu doğal yoldan kontrol etmek iyi” dedi. Moritz, fare zehrinin hayvanları birkaç günde öldürdüğünü, köpeklerinse farelerin “bir şey hissetmesini engellediğini” söyledi: İlkel ama etkili.
Haber Ajansı AFP, Moritz’in fare avı eğitimi alan dakhundların(Sosis tipli köpek) yetiştirilmesinde rol oynadığını bildirdi. Kemirgen uzmanı Bobby Corrigonb, fare avlamanın etkili olup olmadığına dair bilimsel verilerin çok kısıtlı olduğunu söyledi. Corrigon, bu tür uygulamaların yüzlerce yıl öncesine dayandığını hatırlatırken zehrin şahin ve baykuş gibi diğer hayvanlara zarar verdiğini belirtti. Tuzakların fareleri öldürmesinin günler sürebileceğini kaydeden uzman, avlanmanın daha insani bir seçenek olduğunu öne sürdü.
Washington, fare avlamada kedilerden de yararlanıyor. Hayvan kurtarma örgütü Humane Rescue Alliance Başkanı Lisa LaFontaine, 2017’de başlattıkları “Mavi Yakalı Kediler” programıyla kentte 400 kediyi birer dükkâna yerleştirdiklerini belirtti. Kediler böylece güvenli bir ortamda yaşarken farelerin de işletmelere zarar vermesini engelliyor.[8]
Paris Belediyesi sayıları 6 milyona ulaşan farelerle birlikte yaşamanın yollarını arıyor.
“Paris Belediye Başkanı Anne Hidalgo’nun bir komite kurarak, insanlarla farelerin birlikte uyum içinde yaşayıp yaşayamayacağının araştırılmasını istediği bildirildi”.
Paris Belediyesi’nde kamu sağlığından sorumlu başkan yardımcısı olarak görev yapan Anne Souyris, “Belediye başkanımızın rehberliğinde ortak yaşamı araştırmak için bir komite kuracağız. Komite, Parisliler ve farelerin birlikte var olmasının insanlar için dayanılmaz olmayan en etkili yolunu bulacak” ifadelerini kullandı. Paris Belediyesi’nin yeni politikası, 6 milyon farenin yaşadığı şehirde bu kemirgenlere karşı daha önce alınan önlemlerden ciddi bir geri adım anlamına geliyor. Şehir yönetimi 2017 yılında farelerle mücadele için bir plan açıklamış, hava geçirmeyen çöp kutuları ve binlerce noktaya bırakılan fare zehirleri için 1,8 milyon dolarlık fon harcanmıştı.
Paris’teki fare sorunu geçen aylarda emeklilik reformu protestoları kapsamında temizlik işçilerinin göreve gitmesiyle iyiden iyiye gün yüzüne çıkmıştı. Paris’teki fare sayısının insan sayısının yaklaşık üç katı olduğu düşünülüyor. Hidalgo’nun yeni planını eleştirenler, kararın kemirgenlerle mücadelede “havlu atmak” anlamına geldiğini söylerken, bazı hayvan hakkı gruplarıysa yeni planı memnuniyetle karşıladıklarını duyurdu.
Fransa’nın başkenti Paris’in farelerle yüzyıllardır çalkantılı bir ilişkisi bulunuyor. 14. yüzyılda şehir nüfusunun yarısını öldüren hıyarcıklı veba salgınının yayılmasının baş sorumlusu olarak görülen fareler, 1870-71’deki Fransa-Prusya Savaşı sırasındaki Paris Kuşatması’nda ise şehir sakinlerinin kıtlıktan ölmesini engellemişti[9]. Kısaca Paris halkı o günlerini fare yiyerek geçirmişti.
SONUÇ
Sokak köpeklerini öldürmenin gelecek yıllarda Türkiye’ye ABD ve Fransa benzeri yahut başa çıkılmaz problemleri beraberinde getireceğini bilmek için yüksek bir öngörüye gerek bile yoktur. Sadece gerçek anlamda bilimsel veriler, tarihî örnekler ve dünyadaki uygulamaları da eleştirici süzgecinden geçirerek çözüm yolları bulunabilir. Bunlardan hayvanların sayısını kontrol edebilmek için doğum hatta nüfus kontrolü başta olmak üzere birçok yöntem uygulanabilmektedir. Doğum Kontrolü sadece sahipli köpeklerde değil sokak köpeklerinde de tercih edilmelidir. Dijital kimlik ve çiple takip uygulamalarının genişletilerek devam ettirilmesi gerekmektedir. Bilim insanları ve Bakanlıklarımız sebep-sonuç ilişkisi üzerinde projeler geliştirmelidir. Sokak köpeklerini öldürerek günlük geçici çözümler yerine kalıcı, evrensel, kültür değerlerimize uygun bir tarzda doğanın dengesi korunmalıdır. İnsanlar doğanın dengesini bozdukça doğanın bizlere karşı cevabı çok sert olacaktır. İskân yerlerinde fare ve iri sıçan istilası istemiyorsak bu kanun yeniden düşünülmeli ve gözden geçirilmelidir.
Bilim bazı cins köpeklerin saldırgan olmalarını önlemenin tıbbî ve biyolojik yöntemlerini ortaya çıkaracak aşamadadır. Beyin araştırmalarının ilerlediği çağımızda bunun uygulamalarına geçilmelidir. Atalarımız “Bozkurt’tan evcilleştirerek köpek cinsini insanlığın hizmetine sunmuşlardır. Türk Milletine ve insanlığa yakışan eylemlerimizi ecdadımızın başardıklarının gerisine düşürmek değil ahlakî, bilimsel ve insanî değerleri; bütün varlık ile barış ekseninde birleştirmektir.Tarım ve Orman Bakanlığı’nın sokak hayvanlarına yönelik bütçesini artırmak yerine insanlarımızda tüm yaratılmışları Yaradan’dan ötürü sevebilmek derinliğini zenginleştirmektir. Sarı Çiçekle Konuşan Yunus Emre gibi günü gelince köpekten böceğe hepsiyle konuşabilmektir. Ne mutlu “Süleyman kuşdili konuşur derler/ Süleyman var Süleyman’dan içeri[10]” diyenlere.
22.08.2024
[1] Prof.Dr., ESOGÜ Tıp Fakültesi Anatomi ABD Öğretim Üyesi
Bu websitesinde farkı kaynaklardan derlenen içerikler yayınlanmakta olup tüm hakları sahiplerinindir. Sitedeki içerikler atıf gösterilerek kaynak olarak kullanlabilir. Yazıların yasal sorumluluğu yazara aittir. Tüm Hakları Saklıdır. Kırmızlar® 2010 - 2024