İnsanın Özü ve Sözü Bir Olmalı

Ne güzel ifade etmiş Yunus’umuz çağlar öncesinden seslenirken:

“Söz ola kese savaşı,

Söz ola kestire başı.

Söz ola ağulu aşı,

Yağ ile bal ede bir söz.”

Güzel sözün ağulu aşı bile yağ-bal gibi nefis bir şekle büründürdüğünü daha ne kadar güzel anlatabiliriz ki?

Türk dilinde “söz” hakkındaki deyimleri incelerken sadece Kazak Türkçesinde 114 deyimin olduğunu fark ettim. (İ. Kenjebayev, Kazak Dili Deyimler Sözlüğü, Almatı 1977) Düşünün biraz, dünyada var olan ortalama 30 Türk topluluğunun hafızasındaki sözle ilgili deyimleri, atasözleri ya da özdeyişleri göz önünde bulundurduğumuzda ne zengin bir dil yapısına sahip olduğumuz kendiliğinden ortaya çıkıyor. Güzel sözlerin yanında argo veya kaba sözler de ne yazık ki dilimizde yaşayan canlı varlık olarak kendisini idame ettiriyor. Zaten bizim konumuz da güzel sözlerin dilimizde yaşatılmaya çalışılması. Bu sadece bizlerin değil, bilim insanının, yazarın, siyasetçisinin ve basın elamanlarının özellikle dikkate almaları gereken bir konu. Eğer bir gazeteci kendine ayrılan gazete köşesinde okuyucuyu rahatsız eden sözlerle hitap ediyorsa, eğer bir siyasetçi seçim meydanlarında konuşurken sözün naif ve hassas özelliğine dikkat etmiyorsa, bir tv yorumcusu izleyiciye karşı onların dünyalarına etkili ve yönlendirici cümlelerle giremiyorsa, bilim adamı kendisini dinleyen gençlere veya öğrencilerine sözle onların kalplerinde sıcak duygular uyandırıp, bilimin gerçekleriyle akıllarında yer edemiyorsa çok ama çok sıkıntılı bir toplumda yaşıyoruz demektir. “Yaparsam-yapmazsam namussuz ve şerefsizim.” gibi iddialı bir söz toplumla muhatap olan bir siyasetçinin dilinden dökülüyorsa ne büyük olumsuzluklar içindeyiz bir düşünün. Hemen yanı başımızda kendini geliştirmeye çalışan gençlerimiz böylesine iddialı sözleri duyduklarında hangi karamsar duygular içinde kendilerini buluyorlar varın gerisini siz tahmin edin. Bir anlık sempatizanı olduğu siyasi bir gurup tarafından takdir edilen bu iddialı sözlerin bizleri değil de toplulukları hangi dalgalar arasına yönlendirdiğini üzülerek izliyoruz.

Niccolo Machlavlli’nin “Eğer bir millet, iktidarda bulunan kişilerin alçaklığını, hırsızlığını yalnızca kendi görüşünden olduğu için görmezden geliyorsa, o millet erdemini yitirmiştir. Erdemini yitiren millet, bir gün vatanını da yitirmeye mahkumdur.”  uyarısı genç neslimizin hafızasında her an tazeliği ile yaşatılmalıdır.

“Tatlı söz yılanı deliğinden çıkarır.” Atasözümüzün hangi tecrübeler sonucu kalıplaşarak dilimize yerleştiği bilinirse konuşanların bu konuda daha hassas olacaklarına şüphe yoktur.

Mevlana’nın “Gerek yok her sözü laf ile beyana, bir bakış bin söz eder bakıştan anlayana.” Özlü sözü bizlere sadece sözün değil duruşun da ne kadar önemli olduğunu vurgulamıyor mu?

Aristoteles’in “Sözün en güzeli, söyleyenin doğru olarak söylediği, dinleyenin de yararlandığı sözdür.” İfadesi de bizlere söz söyleyenin doğru ifadesinin yanında dinleyenlerin de bu sözlerden yararlanması gerektiğine işaret eder.

Dilerseniz bizlere hayat tecrübelerini aktaran yüzlerce ileri görüşlü önemli şahsiyetten bazılarının aşağıdaki özdeyişleriyle yazıyı tamamlayalım.

“İnsanlığın iki tür ahlakı vardır: Biri sözünü edip uygulamadığımız, öteki de uygulayıp sözünü etmediğimiz.”  -Bertrand Russell

“Bir insan, söylediği sözlerden çok, söyleyemedikleriyle de insanlaşır.” -Albert Camus 

“Kelimelerin gücünü anlamadan, insanların gücünü anlayamazsınız.” Konfüçyus 

“İnsan ne söylediğini bilmeli, fakat her bildiğini söylememelidir.” Namık Kemal

Yazar
Cemal ŞAFAK

Cemal ŞAFAK 1952 yılında Ardahan ili, Çıldır ilçesi, Aşık Şenlik köyünde dünyaya geldi. İlkokul, ortaokul ve lise öğrenimini Kars’ta tamamladı. Erzurum Kazım Karabekir Eğitim Enstitüsünden mezun oldu. Eskişehir Anadolu Ünive... devamı

Bu websitesinde farkı kaynaklardan derlenen içerikler yayınlanmakta olup tüm hakları sahiplerinindir. Sitedeki içerikler atıf gösterilerek kaynak olarak kullanlabilir. Yazıların yasal sorumluluğu yazara aittir. Tüm Hakları Saklıdır. Kırmızlar® 2010 - 2024

medyagen