Bilgay DUMAN
27 Eylül’de ABD ve Irak, DEAŞ’a Karşı Uluslararası Koalisyon kapsamındaki ABD askerlerinin Eylül 2025 itibarıyla Irak’tan çekileceğini ortak bir açıklama ile kamuoyuna duyururken bunun nasıl bir çekilme olacağına ilişkin tartışmalar devam etmektedir. Konuyla ilgili telekonferans yoluyla basın brifingi düzenleyen üst düzey bir ABD’li yetkili, bu anlaşmanın “Irak’tan geri çekilme” anlamına gelmediğini, daha ziyade asker sayısının azaltılması, ABD’nin Irak’ta kullandığı bazı üslerden ayrılması ve ülkedeki askerî görevlere göre yeni düzenlemelerin yapılması anlamına geldiğine yönelik sözleri dikkat çekici oldu.
Şimdilik anlaşılan ABD’nin Irak’tan tamamen askerî bir çıkışı olmayacak gibi gözükmektedir. Mevcut plan, ABD’nin askerî varlığının sona erdirilmesinden ziyade ikili güvenlik ortaklıklarına geçiş yapmayı öngörmektedir. Bazı güçlerin DEAŞ karşıtı operasyonların devamlılığını sağlamak ve Irak güvenlik güçlerine destek olmak üzere ülkede kalması söz konusudur. Kalacak asker sayısı henüz net değil ancak ABD’nin özellikle DEAŞ’tan kaynaklanan tehditleri ve diğer bölgesel güvenlik endişelerini yönetmek için en azından 2026’ya kadar Irak’ta varlığını sürdürmesi beklenmektedir. ABD birliklerinin 2025 yılına kadar geri çekilmesi, tamamen ayrılma anlamına gelmemektedir. Bunun yerine, doğrudan muharebe operasyonlarından daha çok danışmanlık ve destek rolüne geçişe işaret etmektedir. ABD ve Irak, DEAŞ karşıtı misyon resmi olarak sona erecek olsa da bazı birliklerin terörle mücadele operasyonlarını desteklemek ve özellikle Kuzey Irak ve Suriye’de istikrarı korumak için kalacağı konusunda zaten anlaşmış durumda. Bu bir yandan bölgesel varlığını sürdürürken diğer yandan doğrudan çatışmalara katılımı azaltma stratejisini yansıtıyor.
Irak ve Bölgesel Denklem
ABD ordusu, özellikle örgütün 2014’teki yükselişinden sonra DEAŞ’ın yeniden toprak kazanmasını önlemeye ve Irak’ı istikrara kavuşturmaya odaklandı. Savaş misyonunun resmi olarak sona ermesine rağmen ABD’nin Irak’tan tam bir geri çekilmesinin, özellikle Suriye’de hâlâ risk teşkil eden DEAŞ kalıntılarının devam eden tehdidiyle Irak’ın başa çıkma kabiliyetini zayıflatabileceğine dair endişeler bulunmaktadır.
ABD’de bu konudaki görüşler bölünmüş durumdadır. Özellikle Irak ve Afganistan’daki maliyetli savaşların ardından yurt dışındaki askerî angajmanların azaltılması yönünde bazı kesimlerden baskı gelirken Irak’ın daha fazla istikrarsızlaşmasını önlemek için varlığın sürdürülmesine yönelik önemli bir destek de mevcuttur. Özellikle denizaşırı askerî angajmanların azaltılması yönünde artan bir çağrı var ve bu da gelecekteki politikayı etkileyebilir. Ancak ABD savunma çevrelerindeki pek çok kişi Irak’taki varlığın devamının bölgesel istikrarın korunması ve DEAŞ’ın yükselişine yol açan boşluğun önlenmesi için gerekli olduğunu savunmaktadır.
Ayrıca ABD askerlerinin Irak’tan olası çekilişi hem Irak’ın iç istikrarı hem de ABD’nin Ortadoğu’daki daha geniş stratejik çıkarları açısından önemli sonuçları olan karmaşık ve çok yönlü bir konudur.
İsrail, Hizbullah ve Hamas’ın dâhil olduğu gerilimler de başta olmak üzere son olaylar göz önüne alındığında, ABD’nin Irak’taki varlığından tamamen vazgeçmek istemesi pek olası değildir. Bölgedeki istikrarsızlık, İran’ın etkisine karşı koyma ihtiyacı, özellikle de İran yanlısı grupların Irak hükûmetine baskı yapması, Irak’ın stratejik konumu ve İran ile Suriye’ye yakınlığı ile birleştiğinde ABD’nin varlığını sürdürmesini ve karar sürecini kritik hâle getirmektedir. ABD’nin tamamen çekilmesi aşırılık yanlısı grupların yeniden canlanması ve istikrarsızlığın daha da artması riskini doğururken İran’ın da kontrolsüz bir şekilde nüfuzunu genişletmesine yol açabilir.
Nitekim Demokratlar ya da Cumhuriyetçiler fark etmeksizin ABD’de İsrail’e verilen iki partili destek, Amerikalı politika yapıcıların Ortadoğu’daki birliklerin geri çekilmesi konusunda karar verirken İsrail’in güvenliğini göz önünde bulunduracakları anlamına gelmektedir. Bu noktada Irak’taki ABD güçlerini önemli ölçüde azaltmaya yönelik herhangi bir kararın İran’ı cesaretlendirebileceğini veya İsrail’in güvenliğini olumsuz etkileyecek bir güç boşluğuna yol açabileceğini düşünenlerin muhalefetiyle karşılaşabilir.
Öte yandan ABD’nin Irak’taki varlığı İran’ın emellerine karşı stratejik bir tampon görevi görerek İsrail’in İran’ın etkisini sınırlama hedefiyle doğrudan örtüşmektedir. İsrail, İran’ın Irak ve Suriye’de artan gücünden, özellikle de bu ülkeleri İsrail’e karşı saldırılar için hazırlama alanı olarak kullanma kabiliyetinden duyduğu endişeyi sık sık dile getirmektedir. Irak’taki ABD üsleri, İran’ın hareketlerini izlemek ve İsrail’e ya da diğer ABD müttefiklerine karşı herhangi bir saldırgan eyleme karşı koymak için ileri bir konum sağlayarak stratejik bir avantaj sunmaktadır. Bu nedenle de İsrail’in bu tehdidin azaltılmasına yardımcı olmak için ABD’nin Irak’taki varlığının devam etmesini desteklediğini söylemek yanlış olmaz.
ABD Başkanlık Seçimleri Çekilme Sürecini Nasıl Etkiler?
2024 yılının Kasım ayında gerçekleştirilecek ABD başkanlık seçiminin sonuçları, ABD’nin stratejisi açısından önemlidir. Özellikle olası bir ikinci Trump başkanlığında, önceki yönetim askerî varlığı azaltma yoluna giderken mevcut jeopolitik dinamikler ABD güçlerinin geri çekilmesi konusunda daha temkinli bir yaklaşımı etkileyebilir ve iç siyasi çıkarlarla bölgedeki güvenlik kaygılarını dengeleyebilir.
Donald Trump, ilk başkanlığı sırasında, daha geniş kapsamlı “Önce Amerika” politikasıyla tutarlı olarak ABD’nin yurt dışındaki askerî angajmanlarının azaltılmasını savundu. Askerleri geri çekme söylemine rağmen Trump’ın İran’a yönelik politikası çatışmacıydı ve bu da tam askerî ayrılmayı zorlaştırdı. Ayrıca Trump’ın İsrail’e verdiği yoğun destek de bölge siyasetinde belirleyici olmuştu. Bu noktada Trump’ın dış politikası “denizaşırı dengelemeye” öncelik verebilir. Bu da karada daha az asker bulundurmak ancak DEAŞ ve İran vekillerine karşı hava gücü ve özel kuvvet operasyonlarını sürdürmek anlamına gelir. İran’la rekabet, DEAŞ’ın yeniden dirilişi ve değişken bölgesel dinamikler, 2025’teki herhangi bir asker çekilmesinin ABD’nin Irak’taki müdahalesinin sonu değil daha küçük ölçekli, hedefli operasyonlara odaklanan ve Irak’ın Kürt güçleri gibi bölgesel müttefiklere güvenen bir strateji değişikliğine işaret etmesini sağlayacaktır.
Öte yandan Kamala Harris’in 2024 seçimlerini kazanması hâlinde, yönetiminin mevcut Biden yönetiminin Irak’taki ABD askerî varlığına ilişkin planına benzer bir strateji izlemesi muhtemeldir. Bunun Irak hükûmeti ile yapılacak ikili bir anlaşmanın parçası olarak aşamalı bir geri çekilmenin uygulanmasını içermesi mümkündür. Bu yaklaşım, özellikle DEAŞ karşıtı operasyonlar ve bölgesel istikrar için Irak ile sürdürülebilir bir güvenlik ortaklığının sürdürülmesine odaklanabilir.
Harris yönetiminin ayrıca, Suriye’nin doğusundaki operasyonlar için elzem olan ve bölgedeki DEAŞ ve İran destekli milislere karşı koymaya yardımcı olan Erbil’deki Harir Hava Üssü gibi stratejik noktalarda ABD varlığını sürdürmeye öncelik vermesi de mümkündür. Harris’in tutumu muhtemelen ABD’nin askerî varlığının azaltılması ile Irak’ı dış tehditlere karşı desteklemeye devam etme ihtiyacı arasında bir denge kurmaya odaklanırken Irak bankalarına reformları uygulamaları için baskı yapmak ve İran’dan enerji ithalatını yönetmek gibi ekonomik önlemler yoluyla İran’ın etkisini azaltmaya çalışacaktır.
Sonuç olarak ABD’nin 2025 yılına kadar Irak’taki güçlerini resmen geri çekeceği açıklanmış olsa da bu muhtemelen tam bir geri çekilmeden ziyade farklı bir askerî angajmana geçiş anlamına gelecektir. Zira ABD’nin Irak’ın istikrarını sağlamaya, İsrail’e destek vermeye, Çin ve Rusya’nın Ortadoğu’daki etkisini sınırlamaya, İran’ın etkisine karşı koymaya ve DEAŞ’ın yeniden dirilmesini önlemeye yönelik derin yatırımları devam etmektedir ve bu durum yakın vadede ülkeden tamamen ayrılmasını olanaksız kılmaktadır.
Bu görüş yazısı, 16 Ekim 2024 tarihinde Anadolu Ajansı internet sitesinde “ABD, Irak’tan gerçekten çekilecek mi?” başlığıyla yayımlanmıştır.
————————————–
Kaynak:
https://orsam.org.tr/tr/abd-iraktan-cekilir-mi/