Bazı insanlara seslenmek istiyorum; her fırsatta ırkçılıkla suçladığınız bu fakîreyi tenkid yerine bir kere de kendi keyfinizi kaçırıp neden siyasete hapsedilmiş din ve düşüncemizle ülkede ve dünyada neler olduğunu bir türlü anlayamadığınızı fark etmeyişinize şaşıyorum.
Türk düşünürleri dışında Afrika, Arap ve Ortadoğulu düşünürlerin dağ gibi tercümelerini okudunuz, okuttunuz da ne oldu? Bu tercümelerin Türk kültür ve düşünce târihine katkısı ne olmuştur?
Ben ortada kocaman bir hiç görüyorum!
Kutadgu Bilig eserini anlamaya başladığımda, dedim ki; biz kendimizi tanımıyoruz ve bilmiyoruz!
Son yirmi senesi Emevi-Abbasî düşmanlığı, Selçuklu ve Osmanlıyı uyduruk bir güneydoğu şivesiyle, mütemadiyen kılıçla doğrayan bir kavim durumuna düşürmediniz mi? O koca Selçuklu ve Osmanlı ki kılıçtan önce kalemi, savaştan önce merhameti seçmiş bir milletti. Bursa’yı kanla değil, aşkla fethetmişti. İznik’te yeşeren akıl, Süleyman Paşa Medresesi, ilk müderrisi Davud el Kayserî hiçbir vakit tercüme ve anlama alanınıza girmedi.
Oysa Davud el- Kayserî’den evvel hocası Sadreddin Konevî’yi tanımak gerekirdi. Bursa’da kristalleşen o akıl Koca Naib’den Kadızâde Rûmî’den, Molla Fenârî’den Ali Kuşçu’ya geçmemiş mi idi?
Oradan gökleri seven sultana Uluğ Bey’e oradan Kuşçu torunu Mîrim Çelebi’ye ve Fâtih’in davetiyle Sahn-ı Seman medresesine akmamış mıydı? Tam iki yüz bin bilgin kervanıyla İslâmbol’a akan Fetih Rönesans’ı neden çekici gelmez bizim İslâmcımıza…
Tarihi reddederek, on bin yıllık Töre medeniyetinin üzerinde tepinerek daha mı az mes’uliyet hissedecektiniz? Zaten her şey çok kolay size… Arap sevginiz Hazreti Peygamberimize olan nispet sebebiyle olsa sevinecektim ancak siz gün gelir Emevî’yi beğenmez, gün gelir Abbasilere bir sebepten düşman olursunuz.
Bir Emevî Camiinin mimarisi dahi siyaset dışında ilginizi çekmez!
Farkında mısınız bilmem, bize mukaddes İslam diye dayattığınız konuları doğduğumdan beri bu ülkede din âlimleri değil, kitap imal eden hidayet yazarlarınız, her konuda bilgisi olan gazetecileriniz, uzmanlarınız, yarı aydınlık ve çoğunlukla da baygınlıkla gezen kaygısız yazarlarınız anlatıyor. Şu yüzyılda tanıdığım bir âlim yok ne yazık ki… Olsa da saklanmışlar, neredeler bilmiyoruz.
Arap hayranlığı dışında bir gün de çocuklarınızı fizik, kimya, matematik, okçuluk, tezhip, çini, minyatür derslerine teşvik ettiğinizi görmedim. Batı kültürüyle yetişen gençlere tepki gösteren birçok ilahiyatçının Arapça bilmemesi, ekranlarda âyetleri yüzünden bile okuyamaması sizce tuhaf değil mi?
Belki abarttığımı düşünenler, haksızlık yaptığı söyleyenler olacaktır. Ancak bendeniz bu ülkenin İslâmcısından gerçekten bıktım. Okyanus içinde damla misali kalmış gerçek mütefekkirlerle ve vatanseverlerle avunmak da istemiyorum.
Kırk yıldır kitapçı raflarını süsleyen şimdi sahafların okunmayan, atsan atılmaz, satsan satılmaz kısmında birikmiş onca tercümeler, Mevdudiler, Şeriatiler, Nasrlar bu ülkenin medeniyet, sosyal hayat ve fikir toprağına ne kattı? Küçümsediğimden demiyorum. Beğeniyorum ve saygı da duyuyorum.
Ancak benim gibi şanslılar dışında neden Müslüman Türk çocuğu Yusuf Has Hacip’i, Kut ve Töre’yi, Yahya Kemâl’i, dâhi müfessir Elmalılı Hamdi Yazır’ı, Ahmed Zihnî Efendi’yi tanımıyor. Tanısa da eserlerini anlayamıyor, neden? Hiç soruyor musunuz kendinize?
İşte kendinize bu sualleri sorduğunuz vakit anlayacaksınız Törelilerin medeniyetini. Töreli Edebiyat ve musiki nedir, insanlık tarihi kadar o kadim yol ve yolculuğa çıkacaksınız.
Biz hakikatiz!
Neden gömdüğünüz o kumdan kafanızı çıkarıp kendinize ait bilginin peşine düşmeyi denemiyorsunuz?