Cengiz TOMAR
2024’ün son günleri Suriye’de, tıpkı Sovyetler Birliği’nin çöküşü gibi bizim de içerisinde bulunduğumuz uzmanların hiçbirinin tahmin edemediği bir gelişme yaşandı. 0n üç yıldır devam eden ve son yıllarda görece bir konsolidasyona ulaşmış savaş, muhaliflerin on iki günde Şam’ı ele geçirmesi ile Esad ailesinin yurt dışına kaçmasıyla sona erdi. Suriye’nin batısı tamamen muhalif güçlerin eline geçti. Bunun tek istisnası Suriye’nin doğusunun PYD/YPG/SDG adlarıyla bilinen ve şu ana kadar Amerika Birleşik Devletleri (ABD) tarafından desteklenen terörist bir grubun elinde olmasıydı. Şüphesiz Suriye’nin evvel emirde ihtiyacı olan en önemli alan olan güvenlik Suriye’nin batısında görece olarak sağlanmıştı. Aynı şeyi Suriye’nin doğusu için söylemek henüz güçtür ve hâlâ en önemli çatışma riski bu bölgededir. Siyasi açıdan da çeşitli tartışmalara konu olsa da bir geçiş hükûmeti atanmış durumdadır. Tabii demografik yapının tekrar yerli yerine oturması, işgal edilmiş emlâk, yeni anayasanın yapım süreci ve olası seçimler için daha uzun bir vade gerekmektedir.
Görece güvenliğin sağlanmasıyla birlikte Suriye’deki yeni yönetimin en önemli problemi altyapı problemleri ve ekonomik zorluklar olacaktır. Savaştan önce zayıf da olsa en azından kendi yağıyla kavrulan bir ekonomiye sahip olan Suriye’nin altyapı problemlerinin 2025’te bir nebze de olsa çözülmesi beklenmektedir. Zira zaten savaştan önce oldukça eski ve yorgun bir altyapıya sahip olan Suriye’nin mevcut altyapısı da on üç yıl süren çatışmalar nedeniyle çökmüş durumdadır. Ticaretin ana damarı olan yollar çok yıpranmış ve çağımızda ekonominin olmazsa olmazı iletişim ile internet altyapısı da oldukça eskidir. İdlib’te birkaç yıllık bir yönetim tecrübesi kazanmış olan yeni yönetimin bu noktada en büyük şansı, Suriye ile en uzun sınıra sahip olan Türkiye’nin bu noktadaki başarısı ve gücüdür. 2025 yılında Türk hükûmeti, yerel yönetimler, kurumlar ve sivil toplum kuruluşlarının güçlü yapısı ile Suriye halkına yönelik yardım kapasitesi ve iradesi, Suriye halkı açısından nispeten bir rahatlama sağlamaya katkıda bulunabilir.
Yıkıma uğramış şehirler nedeniyle ortaya çıkan en önemli sorunlardan biri olan barınma problemi, deprem tecrübeleriyle önemli bir birikim kazanmış olan Türkiye’nin desteğiyle birkaç yıl içinde çözüme kavuşturulabilir. Bu noktada en büyük sorun yeterli dış fonların bulunup bulunamamasıdır. Bu noktada yeni yönetimin hem Avrupa Birliği hem de Körfez ülkelerinden gelecek fonlara ihtiyacı vardır. Bu da mevcut idarenin siyasi pozisyonunu ve davranışlarını etkilemeye adaydır.
Ekonomi için olmazsa olmazlardan birisi siyaset ve güvenlikte olduğu gibi Doğu Suriye’deki problemin çözülmesidir. Zira Batı Suriye’nin ekonomik açıdan kalkınabilmesi su, elektrik, enerji ve tarım kaynaklarına sahip Doğu Suriye’ye bağlıdır. Suriye’de şu an en önemli problemin su, elektrik ve yakıt olduğu hatırlanırsa 2025’te ekonominin düzelmeye başlaması için mutlaka Doğu Suriye’deki problemin çözülmesi gerekmektedir. Özellikle ekonomi ve taşımacılığın en önemli ihtiyacı olan yakıt problemi, bu kaynakların PYD/YPG elinde olması nedeniyle çözülememektedir ve şu anda Lübnan’dan getirilen oldukça pahalı ve yetersiz petrol ürünleri kullanılmaktadır.
2025’te çözülmesi gereken ivedi problemlerden birisi de bankacılık ve finansal sistemin çalıştırılabilmesidir. Zira ekonominin can damarları bankacılık ve finansal piyasalardır. Suriye savaştan önce de çok güvenilmez bir bankacılık sistemine sahipti. Suriyeli zenginler ve iş adamları kendi bankalarına güvenemediklerinden paralarının genellikle Lübnan ve dış ülkelerde tutarlardı. Ancak savaşla birlikte bu iyi kötü işleyen bankacılık sistemi de çöktü. 2008’de 1 ABD doları 50-55 Suriye lirası bandında stabil iken şu an 13.000 Suriye lirası civarındadır. Büyük bir ekonomik daralma ve devalüasyon ekonominin damarlarını tıkamış bulunmaktadır. Piyasada şu anda Türk lirası ve diğer dövizler kullanılabilmektedir. Suriye’de bir Merkez Bankası Başkanı atanmış olmasına rağmen bankacılık sisteminin işleyişi açısından sektörde güçlü bir konuma sahip olan Türkiye’nin mentörlüğüne ihtiyaç duyulmaktadır. Tabii 2025 Suriye’sinde savaştan önce de mevcut olmayan bir kredi kartı sistemi acilen kurulmalıdır. Zira enflasyon ve devalüasyon nedeniyle Suriye halkı en ufak bir alışveriş için destelerce para taşımak zorundadır.
Siyaset ve yönetim açısından bakıldığında Suriye’nin 1963’ten beri Baas yönetimi tarafından yönetiliyor olması ve herhangi bir örgütlü muhalefete izin verilmemesi sebebiyle şu anki yönetimin tek tecrübesi İdlib’tir. Şüphesiz savaş yorgunu bir Suriye’nin idaresi bölgedeki güçleri de düşünürseniz oldukça zordur. Gıda, barınma, sağlık, su, elektrik ve yakıt sorunu gibi çok acil çözülmesi gereken problemler mevcuttur. Suriye’nin maalesef bir mahalli yönetim tecrübesi de yoktur. Zira mahalli yönetimler de Baas idaresi tarafından atanmakta olup Suriye tabiriyle “ta’ban” (bitap düşmüş) veya “harbân” (berbat) bir durumda bulunmaktaydı. Bu noktada da Türkiye’nin belediyecilik ve STK tecrübelerinin aktarılması ve iş birlikleri yapılması büyük önem taşımaktadır. Bu halkın temel problemlerinin çözülmesini sağlayarak yeni yönetimin halk nazarında güven kazanması açısından çok önemli bir katkı olacaktır. Bu manada Türkiye’de yetişmiş ve Türkçe bilen Suriyelilerin rolü önemli olacaktır. Yoğun diplomasi trafiğine bakıldığında yeni yönetimin 2025 yılında bir tanınma ve meşruiyet sorunu yaşamayacağı öngörülebilir.
Toplumla yönetim arasında yeni bir mukavelenin veya mutabakatın oluşturulacağı bu dönemde hükûmetin, Baas döneminde devlete yabancılaşmış bütün unsurları kapsayıcı bir biçimde oluşturması en önemli meşruiyet kaynağı olacaktır. Bu mutabakat ne kadar geniş tabanlı olursa o kadar başarılı olacaktır. Bu manadaki sinyaller şimdilik olumludur. Bu tür bir yapı çeşitli güçler tarafından yapılabilecek provokasyonları de engelleyecektir. Şu an için erken olmakla birlikte yapılacak anayasanın her türlü etnik, mezhebi ve dini ayrımları bir kenara bırakarak eşit vatandaşlık kavramınına müstenit olması temenni edilmektedir. Böyle bir anayasa savaştan önce mevcut olan ve savaş esnasında kırılan toplumsal fay hatlarını onarmanın tek yolu olacaktır. Tabii ki yönetimin eski rejimin aksine şeffaf ve yolsuzluklardan uzak kapsayıcı bir süreç yönetebilmesi hem mahalli hem de uluslararası destek açısından önemli olacaktır.
Diplomatik açıdan bakıldığında yeni yönetim şu an için oldukça temkinli ve çok yönlü bir politika izlemektedir. Doğu Suriye’deki problemin çözülmesi ve üniter yapının sağlanması için diplomatik ve rızaya dayalı bir çaba göze çarpmaktadır. Azınlıklar ve kadın hakları gibi konularda problem oluşturmamaya çalışılmaktadır. ABD, Avrupa Birliği, Rusya ve Körfez ülkeleri ile diplomatik temaslar devam etmektedir. Şimdilik bütün taraflarla iyi ilişkiler kurmak istenilse de bölgede çıkarları çatışan küresel ve bölgesel güçlerin zaman içerisinde kendi menfaatleri doğrultusunda yapacakları baskılar bu dengeyi bozmaya her zaman imkân verebilir. Suriye’nin üniter yapısı ve Doğu Suriye’deki fiili durum ile ilgili en kritik kararlardan biri Donald Trump yönetiminin 20 Ocak 2025’ten sonra ne yapacağı ile de yakından alakalıdır. Bu konudaki gelişmeler ise önümüzdeki günlerde netlik kazanacaktır.
——————————————
Kaynak:
https://www.orsam.org.tr/tr/2025te-suriyede-beklenenler-siyaset-ekonomi-ve-diplomasi/