Modernleşme derken bir yönüyle makine ve makine medeniyetinden, onun kurallarından bahsediyoruz.İnsanın tekniği kullanarak dünyayı fethetmesi gibi gelişmelerden yani. Bu açıdan modernleşmeyle rasyonellik,sekülerlik ve nesnellik arasında doğrusal bir ilişki kuranlar var. Mümtaz Turhan, Kültür Değişmeleri kitabında buna işaret ediyor. Son derece yerinde bir teşhis bence. Max Weber de benzer şeyler söylüyor, doğanınbüyüsünün bozulması diye. Aynı şey bunlar. Şimdi rasyonellik nedir diye düşünmek lazım önce. Kavramın kendisi zaten seküler, tanım gereği seküler. Nesnellik de, belli bir dizge içinde ancak akılla anlaşılabilen tanımlı, inşa edilen bilişsel bir gerçeklik, yoksa bizatihi gerçekliğin kendisi değil tabii ki. Nesnelderken de herkesin üzerinde mutabakata vardığı kavramsal bir bütünlüğü kastediyoruz. Ama bu da nihayetinde sentetik bir inşa, bir bilme biçimi. Belki şunu söyleyebiliriz. Bu nesnelliğin çerçevesi içinde rasyonel bir nedensellik var. Bütün aşamalarından Tanrı’nın kovulduğu bir süreçten bahsediyoruz. Ne ontolojik ne de epistemik hiçbir aşamasında Tanrı’nın görülmediği bir nedensellik ilişkisi. Bu seküler kurgunun pratik sonuçları var. Bununla insanlar makine yapıyorlar ve o makinelerle doğaya hükmediyorlar. İlk defa insan doğa ilişkisinde insan lehine ciddi bir kırılma yaşanıyor. Aydınlanma’dan sonra, buharın keşfinden sonra, ilk defa19. Yüzyılda, dünyadaki muazzam mesafeler sıfırlanıyor. Dünyamız hiç olmadığı kadar küçülüyor. Bütün bunları makine medeniyeti olmadan açıklayamıyoruz. Teknoloji ve sanayideki gelişmeler sanayi toplumu veonun türevlerini üretiyor. Hem de Aydınlanma ve Fransız devriminin ilkeleriyle bırakın çelişmeyi, bunları tamamlar mahiyette işleyen bir süreç.
Sanayi devrimi gibi süreçleri bilimsel birikim tetikledi, mühendisler yaptı denilemez. Sanayi devrimini tabii ki ustabaşılar, hayatın içindeki pratik adamlar yaptı. Bu anlamda bilimsel değil teknik bir gelişmeydi o, bunu biliyoruz. Fakat bütün buişler belli bir süre sonra ancak bilimsel anlamdaki nedensellik denen şeyin devreye girmesiyle geliştirilebiliyor. Sanayidekigelişmeler de nihayetinde fizik dünyada karşılıklarını gördüğümüz ve Karl Popper’ın “tek biçimli nedensellik” dediği şeyi gerektiriyor. Sanayi toplumu bütün her şeyiyle bunun sonucu. Demir yolları ve bugün gündelik hayatta kullandığımız gökdelenlerden uzay istasyonlarına varıncaya kadar hemen her şey bunun sonucu olarak karşımıza çıkıyor. Bunun insanaklı ve davranışları üzerinde bıraktığı etki, Descartes’ın diskurunda yaptığı etkilerden çok daha derin ve kapsamlı oldu. Sadece bizde değil, Batı toplumlarında da çok kapsamlı, muazzam sonuçları oldu bunların.