Eski günleri hatırlayış

Sizin de ara sıra çok uzakta kalmış hâtırâların çekim kuvvetine kapılıp yollara revân olduğunuz oluyor mu? Zaman zaman içinizde uzun yıllar boyunca açılmayan gizli kapılardan geçerek; şehrin eski zamanlarına doğru başınızı alıp gittiğiniz oluyor mu? Uzak gurbet akşamlarında memleketin havasını ve ruhunu yaşatan sokakların serin sulu nemli sokaklarını hicranla andığınız oluyor mu?

Sıcak bir yaz öğlesinde oruç ağız susuzluktan yüreği yanmış körpe bir çocukken bir kehrizin berrak suyu başında orucu bozma kararsızlığı içinde kalıp orucun ruhaniyetinin baskın gelip bitkin bir şekilde gerisin geriye döndüğünüz oldu mu?

Memleketin serin ilkbahar sabahlarında bir eski zaman evinin denize bakan üst kattaki küçük penceresini ardına kadar açıp ılık bir senfoni gibi Van Gölü’nden gelen esintinin teninizi ürpertip yüreğinize serinlik verdiği oluyor mu? Siz hiç sıcak güneşli bir ramazan ikindisinde Erek Dağı’nın bağrından kopup gelen kehriz sularının serin ve sessiz feryâdını susuzluktan kavrulmuş bir yürekle dinlediniz mi?

Şehrin karanlık bir gecesinde şehre ve muhite serinlik getiren suların nağmesini ruhunuzda hafif bir ürperti ile dinlediniz mi? Yağmurlu bir bahar sabahında rüzgârın getirdiği toprağın kokusu evi barkı doldurduğunda sahi ne hissedersiniz?

Kehriz sularının gürül gürül aktığı zamanlarda insâfsız temizlik düşkünü kadınların ellerine düşüp pırıl pırıl silinmiş ahşap kapıların kokusu neyi hatırlatır sizlere. Zihnimizin ve hatıralarımızın köşelerinde yer etmiş hangi medeniyetin hangi özenin ferahlığıdır?

Sabahın aydınlığıyla Şipanaları temizlik düşkünü hanımlar ve kızlar tarafından sulanıp süpürülmüş bir evin taze ışıklı aydınlıklarında uyanan insanlar Erek Dağı’nın sol omuzundan doğan güneşi hangi mahmur gözlerle karşılarlar? Yağmurlu serin ilkbahar sabahında bağların coşkun şenliği içinde o ıtırlı serin rüzgarların tenimizde bıraktığı ürpertiyi kim hatırlar kim hisseder. Serin bir Mayıs sabahında yağmur yemiş leylakların bütün evi dolduran o ıtırlı kokuları neyi hatırlatır sizlere?

Siz güneşli bir ilkbahar gününde kırların sükunetine gömülmüş tenhâ bir bağda bir iğde çalısının dalında dem çeken bülbüllerin sedasını can kulağıyla dinlemişliğiniz var mıdır?  Şimdi o günleri kederle hatırlıyorum; havalar nihayet düzelip ısınınca; bazen babannem çiçekli baharın güneşli günlerinde sofrayı bahçeye serer, iştah açar diye. Ve ben bahçede nar pembesi elma çiçeklerinin altında gezerdim. O bahçelerde dünya bana daha hoş hayat huzurlu gelirdi.

Şehrin ışıltılı sabahlarında arklardan akan sularla, evlerinin önünü süpüren kızlar, semaver tutuşturacak bahçeleri kalmamışsa şehir yoksullaşmış demektir. Nigâr ezelerin,  Möhbet ezelerin, Kâmile Nenelerin varlığından taşan sevinç kalmamışsa sokağın neşeli günleri de yitip gitmiş demektir.

Yazar
Sait EBİNÇ

Bu websitesinde farkı kaynaklardan derlenen içerikler yayınlanmakta olup tüm hakları sahiplerinindir. Sitedeki içerikler atıf gösterilerek kaynak olarak kullanlabilir. Yazıların yasal sorumluluğu yazara aittir. Tüm Hakları Saklıdır. Kırmızlar® 2010 - 2025

medyagen