Bu yazı Sayın Dr. Mahfi EĞİLMEZ’in Kendime Yazılar isimli yayınağından alınmıştır.
Dr. Mahfi EĞİLMEZ[i]
Okurlarımdan birçok e-posta alıyorum. Bu aldığım e-posta beni çok etkiledi. Henüz 28 yaşında gencecik bir insan yaşama umudunu yitirmenin eşiğinde yazmış bunları bana. Bunları okuyunca kendisine bir yanıt yazdım ve bunları sizinle de paylaşmak istedim. Çünkü aynı durumda olan pek çok genç insanın olduğunu biliyorum. Adını paylaşmayacağım için Okur diyelim.
Okurun yazdıkları
“Sevgili Mahfi Hocam,
İçimi size dökmek istedim çünkü bilmiyorsunuz ama hayatımı siz dönüştürdünüz. Türkiye’nin eğitim ve sosyal imkânları yönüyle en geri kalmış şehirlerinden birinde büyümek zorunda kalmış, şu an 28 yaşında olan bir gencim. Size daha önce üniversite yıllarımda da birçok kez mail attım, danıştım, yazılarınızı ve kitaplarınızı okudum, hala okumaya devam ediyorum. Dediğim gibi, bilmiyorsunuz ama siz benim hayatımı dönüştürdünüz, rehberim oldunuz, A planım oldunuz, B planım oldunuz. Sizin sayenizde bir iktisat öğrencisi olan ben çoğu adımımı doğru atmaya çalıştım. Mücadele ettim, kendimi geliştirdim, umut ettim, hayal kurdum. Karşılığını da aldım hocam. İşsiz kalmadım, bir şekilde kendi kendime yettim, kariyer yaptım. Bu yüzden size ne kadar teşekkür etsem az. Annemden de babamdan da daha fazla rehberlik ettiniz bana, daha fazla yol gösterdiniz. Siz olmasaydınız şu anda olduğum noktada bile olamazdım.
Şu anda İstanbul’da kendi imkânlarıyla hayatta kalmaya çalışan, kendi kendine yeten bir özel sektör çalışanıyım. Maalesef mutlu değilim hocam. Ne kadar bir noktadan sonra doğru adımları atmış olsam da tıpkı Pessoa’nın dediği gibi “Olduğum şeyle olmadığım şey arasında, hayal ettiğim şeyle hayatın beni yaptığı şey arasında bir boşluğum.”[i]
Canım hocam, bu adamlar bizim gençliğimizi, geleceğimizi, mutluluğumuzu, umudumuzu, hayallerimizi çaldı. Sadece benim neslimi değil benden sonraki yeni nesillerin de mutluluğuyla, hayalleriyle, geleceğiyle oynadılar. İşte tam şu anda bu ülkeye, hayata, geleceğe dair umutları kalmamış, gençliğinin sonlarındaki bir insan olarak yine size danışıyorum ve soruyorum hocam “Gerçekten umut var mı, yoksa sadece kendimizi mi kandırıyoruz?”
Sevgilerimle
Okur”
***
Benim yanıtım
“Sevgili Okur,
Size, eğitiminize, yaşamınıza ufacık bir katkım olduysa ne mutlu bana. Ben 75 yaşındayım ve içimdeki umut hiç yok olmadı. Oysa benim bu ülkenin iyi günlerini görüp göremeyeceğim artık çok kuşkulu ama umudumu kaybetmedim hala. Sizler daha çok gençsiniz, güzel ve parlak günler göreceksiniz. Buna inanıyorum. Bu ülke, potansiyeliyle çok daha iyi şeyler hak ediyor ve bunları mutlaka yaşayacak. Bazen ben de umudumu kaybeder gibi oluyorum. O zaman hemen Nutuk’u alıyorum elime ve ilk sayfasını okuyorum. Atatürk’ün çizdiği manzara-i umumiye gözümün önünde canlanıyor ve düşünüyorum: Eğer Atatürk o anda umutsuzluğa kapılıp geri dönseydi ne olurdu? O zaman umutsuzluğa kapılma hakkımın olmadığını anlıyorum.
Umutsuzluğa yer yok, hep birlikte bu ülkeyi tekrar ayağa kaldıracağız.
Sevgiyle kalın.
Mahfi Eğilmez”
***
[i] Okurumun değindiği “Olduğum şeyle, olmadığım şey arasında hayal ettiğim şeyle hayatın beni yaptığı şey arasında bir boşluğum” ifadelerinin yer aldığı kitap Fernando Pessao’ya ait: Huzursuzluğun Kitabı, Can Yayınları.
————————————————-
Kaynak: https://www.mahfiegilmez.com/2025/03/bir-okur-mektubu-ve-yantm.html
[i] Eski hazine Müsteşarı, Altınbaş Üniversitesi Öğretim Üyesi