Fazlı KÖKSAL
Siyasetçilerin konuşmacı oldukları iftar sofralarında; yalan, iftira, aşağılama, hakaret, tezyif.. O sofraların dinleyicileri de bu konuşmaları alkışlıyor… Yalana iftiraya, hakarete ortak oluyorlar.. Hem de “Kim yalanı ve onunla ameli terk etmezse, bilsin ki; onun yiyip içmesini bırakmasına Allah’ın ihtiyacı yoktur.” Mealindeki Hadis-i Şerife rağmen.
Bakanların, Genel Müdürlerin, Valilerin devlet kesesinden verdikleri, konukları, siyasetçiler, iş adamları, yüksek memurlar olan protokol iftarları… Devlet kesesinden sağlanan itibar… Beytül-maldan giden milyonlar…
İş adamlarının, vakıfların, derneklerin çeşitli STK’ların verdikleri iftar yemekleri; hepsinin konukları varsıllar.
Akrabaların, arkadaşların birbirine verdikleri karşılıklı, sıraya konmuş iftar yemekleri… Kuş sütünün eksik olmadığı sofralar…
Hepsinde, gösteriş, şatafat, tantana… Hiçbir sofrada fakir yok.
Yani İslam neyi yasaklamışsa iftar sofralarımızda o var.
Ve bir de gıybet; onun hurması pek iyi değildi, baklavasını sıradan bir tatlıcıdan almış, ara sıcağı da çok sıradandı… Koskoca fabrikatöre hiç yakışmamış… Gibi ardı arkası gelmeyen iftar eleştirileri…
Lüks, israf ve gösterişin zirvesindeki bu iftar sofraları, Peygamber Efendimizin bir tek hurma ile orucunu açtığı iftar sofralarına ne kadar uzaksa, biz de İslam’ın özünden o kadar uzağız.
Ne yapıyoruz? Allah rızası için oruç tutuyor, Allah rızası için oruç açıyoruz. Gerçekten öyle mi? Eğer öyle diyorsak kendi kendimizi aldatıyoruz.
Cenab-ı Allah ne diyor Kutsal Kitabımızda “İnkâr edenler, dünyada sâdece zevk u safâ ederler ve hayvanların yediği gibi yerler! Onların varacağı yer cehennemdir.” (Muhammed 47/12).
Bu zevk ve sefa sofralarında iftar açan bizler, Allah’a kulluğumuzu mu, Allah’a isyanımızı mı sergiliyoruz?
Fakirler, ramazanı yine aynı yoksullukla yaşarken, birçoğu açlıkla boğuşurken, belediyelerin iftar çadırlarında veya aş evlerinden aldıkları iki kap yemekle iftar açarken, bizler ihtişam sofralarında kişi maliyeti yüzlerce lira olan iftarlarla oruç açıyoruz… Kişi başına Diyanetin Hesapladığı fitre tutarını fakirlere –tek fakir tanıdığımız apartman görevlimiz olduğu için muhtemelen ona- vererek vicdanımızı rahatlatıyor, hatta Cennet hayalleri kuruyoruz.
Olmaz!
Olamaz!
İhtişamın, debdebenin, safahatın, lüksün, israfın, görgüsüzlüğün ve şatafatın zirveye ulaştığı, yoksulu dışlayan, varsılın varsılı ağırladığı, insanilikten uzak bu iftar sofraları İslami olamaz!