Türkiye’de yükselen bir İslam karşıtlığı var. Bunu gözlemlemek mümkün. Ama bunun içinde ne var acaba sorusuna yeterince eğilmek mümkün oluyor mu? Bence olmuyor. Deizm meselesi de böyle. Ülkemizde yükselen İslam karşıtlığında müslümanların ve dindar aydınların katkıları var mı? Bence var. Bir kere en temel sorun, Mehmet Akif’in 100 yıl önce ifade ettiği “asrın idrakine söyletmeliyiz İslam’ı” noktasında ciddi bir başarısızlık var. Dindarlar ya da ideolojik dindarlık biçimleri söylemlerini değiştirmiyorlar, oysa toplum büyük bir değişim yaşıyor.
Dikkat edilirse bütün ideolojik gruplar geriliyor. Geriledikçe bunu örtmek için keskinleşiyorlar ve çıkardıkları gürültüyü arttırarak oluşup genişleyen gerilemeyi saklamağa çalışıyorlar. Aslında bu sadece ülkemizde olmuyor. Dünyada da benzer süreçler devam ediyor. Mesela dünyada din yükseliyor, mesela hristiyanlık ama bu geleneksel hristiyanlık değil daha çok hristiyanlığa yüklenen işlev yükseliyor ama bu işlev de ne kadar dini acaba, ve dini değil aslında, dine bulanmış bir sosyal ya da ideolojik işlev.
Bir pop dindarlık türü var. İdeolojiler de pop mesela. PEGİDA yada Alterntif Sağ hareketlerin hem ideolojik planda hem taban anlamında sol ile çok yakın ilişkisi var. Hem eski sol aydınların bir kısmı hem sol fikirlerin bir kısmı sağın içinde artık. Tabii bu alternatif solu da üretiyor ve onlar da pop bir çoğu ya da iyice katılaşan klasik marksist sol.
Türkiye’de din üzerine ideolojik ve sosyal işlevler aldıkça bunun altında kalıyor. Çünkü dinin o tür işlevleri yok. Yardım ve merhamet ayetlerinden veya kültüründen bir ideoloji üretemezsiniz. Orada insanın hassasiyeti ve sorumlulukları dile gelir, o ikisinden bir ideoloji ise büyük yanlıştır. Ama modernizm dinlere bu tür yanlışlar yaptırıyor. Ali Şeriatiler öyle doğuyor. Slogandan ibaret bir ideoloji ve din. Aynısı güney amerika marksizminin hristiyanlıkla ilişkisinde geçerli
Oysa dikkat edin gelişmiş ülkelerde ve gelişmiş zihinlerde bu tür arayışlar yok. Gelişmiş din algılarında da bu tür meseleler yok. Dinin ideolojik karaktere bürünmesi onu kendi olmaktan çıkarır. Görevler ve sorumluluklar insanlara aitken onlar topluma ve ideolojilere ve devlete geçer. Bu ise belki bir ideolojik güç yaratır ama onu din değil insanlar kullanır ve din o yükselen insanların gücü altında ezilir. Toplum ise yapmadıklarını, yapamadıklarını, ideolojilere havale etmenin rahatı ile vicdanından kaçar.
Ülkemizdeki İslam karşıtlığı, esasen tamamen, ‘İslam’ın üzerine yüklenen yüklerin altında ezilmiş olan “din”edir. Tabii ki bu dine saldırıların İslam karşıtlığına yöneldiği de oluyor ama esasında hedef İslam değil dindir.