De-dolarizasyon çabaları, Çin’in ABD temelli “Dünya Bankalar Arası Finansal Telekomünikasyon Derneği” (SWIFT) sistemi yerine “Sınır Ötesi Bankalar Arası Ödemeler Sistemi’ni” (CIPS) hayata geçirmeye çalıştığı 2010’lu yılların ortalarından beri devam etmektedir. Nitekim 2013 senesinde Rusya’nın ihracatının yaklaşık %80’ini dolarla gerçekleştirmekteyken; 2022 yılında yaklaşık %55-60’lık kısmını dolarla gerçekleştirmeye başlaması[4] kayda değer bir gelişmedir. Bu miktarın azalmasının önemli bir sebebinin Çin’le yapılan ticaret olduğu söylenebilir.
*****
Zeki Talustan GÜLTEN[i]
Çin’in küresel ekonomide bir dönüşüm hedefiyle başlattığı petro-yuan atılımını, temel olarak tedarik zincirlerinde ve ticarette, ancak en çok da enerji işbirlikleri üzerinde de-dolarizasyon çabası kapsamında değerlendirmek gerekmektedir. Nitekim küresel sistem üzerinde jeopolitik, jeoekonomik ve jeostratejik olarak bir dönüşüm sağlamak isteyen Çin ve Rusya gibi devletler, bu vesileyle Amerika Birleşik Devletleri (ABD) tarafından inşa edilen küresel ekonomik hegemonyaya meydan okumak istemektedir. Bu noktada da söz konusu devletlerin öncelikle küresel ekonominin dolara olan bağlılığını azaltmayı hedeflediği söylenebilir. Nitekim bu devletlerin buradaki amacı, yalnızca doların hâkimiyetini kırmak değil; aynı zamanda bunun yerine yuan ve ruble gibi kendi para birimlerinin hâkimiyetini inşa etmektir.
Bu kapsamda petro-yuan girişiminin temel olarak ABD’nin ve Amerikan dolarının küresel piyasalardaki hâkimiyetine meydan okuma amacı güttüğü söylenebilir. Bu minvalde öncelikle petro-yuan girişiminin nasıl ve ne şekilde dile getirildiği, tam olarak ne amaçlandığı ve hedeflere ulaşılabilme konusunda nasıl bir konjonktür çizileceği incelenmelidir.
Bu bağlamda incelenebilecek ilk husus; 7 Eylül 2022 tarihinde Rusya merkezli devlete ait bir enerji şirketi olan Gazprom’un Çin’le, Çin’e tedarik edilecek doğalgazın dolar yerine yuan üzerinden ödeneceği üzerinde anlaştığını belirtmesidir.[1] Zira söz konusu anlaşma, Moskova ve Pekin gibi Batı temelli küresel hegemonyayla rekabet etmek isteyen iki aktörün dile getirdikleri söylemin güçlenmesi açısından önemlidir.
Nitekim söz konusu anlaşmayla her iki aktörün de küresel meselelerdeki söz haklarını yükseltme hedefi güttüğü söylenebilir. Aynı zamanda mevzubahis durum, her iki devletin de daha etkin bir konuma sahip olma ve küresel jeopolitik ile jeoekonomik çerçeveyi yeniden inşa etme niyetlerinin somut bir göstergesi olabilir. Zira Pekin ile Moskova’nın çok kutuplu dünya düzeni inşa hedefleri doğrultusunda, dış politika üretim süreçlerinde yakın bir tutum izledikleri bilinmektedir.
Bu noktada incelenebilecek ikinci husus ise çok kutupluluğun önemli bir sembolü olan Şanghay İşbirliği Örgütü (ŞİÖ) Liderler Zirvesi’nde gerçekleşmiştir. 15-16 Eylül 2022 tarihlerinde Özbekistan’ın kadim şehri Semerkant’ta gerçekleştirilen zirvede Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, ŞİÖ içerisinde ulusal para birimlerinin kullanılması ihtiyacının arttığına vurgu yapmıştır.[2] Bu da örgüt içerisinde de-dolarizasyon hedefinin somut bir şekilde dile getirilmesi hasebiyle büyük ehemmiyet arz etmektedir. Hâlihazırda son yıllarda örgüte üye ülkeler arasında gerçekleştirilen ödemelerde ulusal para birimlerinin daha çok yer kapladığı görülmektedir. Örneğin 2022 yılının birinci yarısında Çin ile Rusya arasındaki ticarette ulusal para birimleri vesilesiyle yapılan ticaretin oranı %27,5’a ulaşmıştır.[3] Fakat bu gelişmeler, küresel ekonomide dolara açılan savaş noktasında atılan ilk adımlar değildir.
De-dolarizasyon çabaları, Çin’in ABD temelli “Dünya Bankalar Arası Finansal Telekomünikasyon Derneği” (SWIFT) sistemi yerine “Sınır Ötesi Bankalar Arası Ödemeler Sistemi’ni” (CIPS) hayata geçirmeye çalıştığı 2010’lu yılların ortalarından beri devam etmektedir. Nitekim 2013 senesinde Rusya’nın ihracatının yaklaşık %80’ini dolarla gerçekleştirmekteyken; 2022 yılında yaklaşık %55-60’lık kısmını dolarla gerçekleştirmeye başlaması[4] kayda değer bir gelişmedir. Bu miktarın azalmasının önemli bir sebebinin Çin’le yapılan ticaret olduğu söylenebilir.
Bununla birlikte Moskova, doları baskılayabilme amacıyla yalnızca yuana değil, avroya da yönelmiştir. Ancak bu durumun da Rusya’yı Avrupa Birliği (AB) tarafından uygulanabilecek yaptırımlara daha açık hale getirdiği söylenebilir. Bu bağlamda küresel ekonomide dolara karşı bir mücadele içerisine girmenin, yerel para birimlerini ve bilhassa yuan ile rubleyi tedarik zincirlerine entegre etmeye çalışmanın bazı avantajları ve dezavantajları bulunmaktadır.
İlk olarak devletler, uluslararası ticarette kendi ulusal para birimlerini kullanarak kur farklarından dolayı yaşamaları olası zararlardan kurtulabilirler. Zira söz konusu durum, aktörlerin dolara olan ihtiyaçlarını azaltması hasebiyle döviz kurunun korunması şeklinde karşılık bulmaktadır. Aynı zamanda bu ülkeler, ithalat aşamalarında döviz bulma problemi yaşamayacaklardır.
Belirtmek gerekir ki; diğer aktörlere kıyasla dolara olan bağımlılığı daha az olan Çin’in ufak çaplı finans kuruluşları de-dolarizasyon sürecinde kritik bir rol oynayabilir. Üstelik Çin bankaları, Moskova’ya nakit bir şekilde yuan sağlayarak Rusya’ya hâlihazırda karşı karşıya kaldığı yaptırımlar noktasında da yardımcı olabilir. Ancak bu da Batılı ülkelerin Çin’e karşı yaptırım kararları alması şeklinde de karşılık bulabilir.
Petro-yuan ve de-dolarizasyon hamleleriyle Çin’in doların küresel petrol piyasasındaki hâkimiyetine meydan okuduğu söylenebilir. Hâlihazırda dünyanın hem en büyük ihracatçısı hem de en büyük ham petrol ithalatçısı konumunda olan Çin, küresel para kullanımındaki değişimin uzun vadede küresel ekonomik hegemonyaya etki etmesini bekliyor olabilir.
Öte yandan dünyada tüm küresel döviz rezervlerinin yarısından fazlasının dolar cinsinden bulunması, ABD’ye önemli bir yapısal avantaj sağlamaktadır. Bu durumun da Washington’a ekonomik ve politik bir güç verdiği söylenebilir. Petro-yuanın piyasada talep görür hale gelmesi ise Çin parasına olan talebi artırabilir. Zira bu da Çin’e istediği zaman basabileceği ve ulaşabileceği bir para birimi ile petrol alabilme fırsatı sağlayarak ekonomik ve politik olarak küresel konjonktürde ABD’yi dengeleyebilme fırsatı verebilir.
Suudi Arabistan’ın da bu kapsamda Çin’le birlikte hareket etmesi, Çin’in petro-yuan çerçevesinin daha hızlı bir yükseliş içerisinde girmesine ve uzun vadede Çin’in küresel petrol piyasasında hak iddia edebilmesine kapı aralayabilir. Rusya özelinde ise petrol alanında uygulanan tavan fiyatın artması durumu da haliyle Rusya ile Çin arasında petrol ticareti bağlamında ilişkileri geliştirecektir. Söz konusu durum da Çin’in petro-yuan stratejisinin küresel çapta daha yaygın ve kabul edilebilir bir konum alması şeklinde karşılık bulabilir.
Sonuç olarak Çin, petro-yuan hamlesiyle Rusya’nın da desteğini alarak doların küresel ekonomideki hegemonyasına meydan okumaya çalışmaktadır. Bunun kısa vadede hem tarafsız hem de Batı karşıtı ülkeler üzerinde cezbedici bir etki yaratma ihtimali olabildiği gibi uzun vadede söz konusu rekabetin sürdürülebilmesi, 1944 yılında Birleşmiş Milletler Para ve Finans Konferansı sonrasında imzalanan Bretton Woods Anlaşması’nın ardından ABD’nin inşa ettiği dolar temelli küresel sistemin sağlam temelleri nedeniyle oldukça zordur. Çünkü Çin’in söz konusu sisteme alternatif olarak sunabileceği bir mekanizma en azından mevcut durumda yoktur. Üstelik yalnızca Rusya ve Suudi Arabistan gibi aktörlerle işbirliği içerisinde, kısa vadede ve sağlam temelli bir platform kurulması da kolay değilidr. Kısacası petro-yuan ve de-dolarizasyon hamlelerinin mevcut koşullarda sembolik bir meydan okuma olarak kalması ihtimalinin yüksek olduğu söylenebilir.
Dipnotlar
[1] “Russia’s Gazprom, CNPC Agree to Use Rouble, Yuan for Gas Payments – Gazprom”, Reuters, https://www.reuters.com/business/energy/petrochina-signs-gas-agreement-with-russias-gazprom-2022-09-07/, (Erişim Tarihi:12.01.2023).
[2] “Владимир Путин: Доля расчетов в нацвалютах стран ШОС растет”, RG, https://rg.ru/2022/09/16/vladimir-putin-dolia-raschetov-v-nacvaliutah-stran-shos-rastet.html, (Erişim Tarihi:01.11.2023)
[3] “Путин отметил рост доли взаимных расчетов России и Китая в нацвалютах”, RİA, https://ria.ru/20220915/valyuta-1817022800.html, (Erişim Tarihi: 01.11.2023).
[4] “Russia and China: Partners in Dedollarization”, Atlantic Council, https://www.atlanticcouncil.org/blogs/econographics/russia-and-china-partners-in-dedollarization/, (Erişim Tarihi: 12.01.2023).
—————————————————-
Kaynak:
https://www.ankasam.org/dolara-acilan-savas-petro-yuan-temelli-hegemonya-mucadelesi/
***
[i] Zeki Talustan GÜLTEN, 2021 yılında Yalova Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Uluslararası İlişkiler Bölümü’nden “Amerikan Dış Politikası” başlıklı bitirme teziyle mezun olmuştur. Hâlihazırda Marmara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Uluslararası İlişkiler Anabilim Dalı’nda Tezli Yüksek Lisans öğrenimine devam eden Gülten, lisans eğitimi esnasında Erasmus+ programı çerçevesinde Lodz Üniversitesi Uluslararası ve Politik Çalışmalar Fakültesi’nde bir dönem boyunca öğrenci olarak bulunmuştur. ANKASAM’ın çalışmalarına katkıda bulunan Gülten’in başlıca ilgi alanları; Amerikan Dış Politikası, Asya-Pasifik ve Uluslararası Hukuk’tur. Gülten, iyi derecede İngilizce bilmektedir.