Bu arada Ukrayna Savaşı’yla meşgul Rusya, Güney Kafkasya’da etkili güç olduğunu unutturmamak için Avrupa ve ABD’de yapılan müzakerelerden sonra Soçi’de üçlü bir zirve yapmaya karar verdi.
31 Ekim’de Rusya lideri Vladimir Putin, Azerbaycan lideri ile Ermenistan Başbakanını Soçi’de ağırladı. Üçlü zirve binasının girişinde konuklarını karşılayan Putin’in, yağmurlu havada Paşinyan’ı kendi şemsiyesinin altına alması muhtemelen Ermenistan’ın güvenliği açısından Rus şemsiyesinin önemini anlatan bir çağrışım oldu.
Görüşme esnasında Azerbaycan Cumhurbaşkanı’nın “Karabağ sorunu iki yıl önce çözüme kavuştu, bu anlamda konuşacak hiçbir şey yok artık” sözleri Ermenistan ve destekçilerine kötü bir sürpriz oldu.
*****
Doç.Dr. Ramin SADIK[i]
Karabağ Savaşı biteli iki yılı aşkın bir süre oldu, ancak bölgeye nihai barış hala gelmedi. Bunun bir sebebi Ermenistan’ın yenilgiyi kabullenememesi. Diğer sebebi de savaşın sonucu olarak ortaya çıkan yeni denklemin bazı bölgesel ve küresel güçleri memnun etmemesi.
Savaşın bitmesinin üstünden geçen iki yılda Azerbaycan nihai barışa yönelik ciddi çabalar gösterdi, Ermenistan’ın da altına imza attığı 10 Kasım 2020 mutabakatının bütün maddelerini yerine getirmesini istedi. Fakat istediği sonucu tam olarak elde edemedi. Zira aradan geçen zamanda Ermenistan, üzerinde büyük güçlerin çıkar çatışmasının yaşandığı adeta “paylaşılamaz bir ülke” halini aldı. Lakin bu durum, hiç de Ermenistan’a olan “sevgiden” kaynaklanmıyor, Batılı büyük güçlerin bir yandan Rusya’yı Güney Kafkasya’dan çıkarma, diğer yandan da Karabağ Zaferi’nden sonra ortaya çıkan yeni jeopolitik denkleme engel olma hevesinden kaynaklanıyor.
Bu durum, Nahçivan ile Azerbaycan’ı birbirine bağlayacak olan ve Ermenistan-İran sınırına paralel giden 43 kilometrelik Zengezur Koridoru’na karşı çıkan Erivan yönetiminin koridorun açılması için ayağını sürümesine olanak tanıyor.
Ermenistan mevcut fırsatı değerlendirerek silahlanma dâhil yeni senaryoların da peşinden koşuyor. Lakin Ermenistan’ın Azerbaycan ile nihai barışa yanaşmaması Güney Kafkasya’nın yeniden gergin bir sürece doğru ilerlenmekte olduğunu gösteriyor.
Barış masasına yanaş(tırıl)mayan Ermenistan
2022 yılının sonlarına kadar Azerbaycan, Ermenistan ile barış anlaşmasının imzalanabileceğine dair iyimser bir bekleyiş içindeydi. Bu kapsamda özellikle Avrupa Konseyi Başkanı Charles Michel’in arabuluculuğunda iki ülke lideri 6 Nisan, 22 Mayıs ve 31 Ağustos 2022 tarihlerinde Brüksel’de gerçekleşen zirvelere katıldılar. Her üç zirve iyimser bir havada sona erdi. Nitekim bundan dolayı Ermenistan başbakanı Nikol Paşinyan, ülkesine döndükten sonra Eylül’ün ilk haftasında Azerbaycan ile yılsonuna kadar barış anlaşmasının imzalanacağını açıkladı.1
Fakat açıklamanın üzerinden bir hafta geçmeden Ermenistan ordusu Azerbaycan sınır birliklerine karşı bir provokasyon girişiminde bulundu. Azerbaycan ordusunun karşılık vermesi sonucu 12-15 Eylül tarihlerinde yaşanan çatışmalarda 200 civarında Ermeni askeri ve 77 Azerbaycan askeri öldü.
Sınırda yaşanan gerginliğin ardından 27 Eylül’de ABD’de Azerbaycan Cumhurbaşkanlığı İdaresi Dış Politika İşleri Dairesi Başkanı Hikmet Hacıyev ile Ermenistan Güvenlik Konseyi Sekreteri Armen Grigoryan arasında bir görüşme gerçekleşti. Görüşmede barış için yapılması gereken çalışmalar üzerinde duruldu. Ardından Avrupa Konseyi Başkanı Michel, aylardır sürdürülen çalışmaların heba edilmemesi adına 6 Ekim’de Prag’da toplanacak “Avrupa Siyasi Topluluğu toplantısı” çerçevesinde iki ülke liderini yeniden bir araya getirdi. Bu kez toplantıya Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron’un da katılması dikkat çekti. Dörtlü zirvenin ardından yapılan açıklamada barış anlaşmasına giden yolda çalışmaların hızlandırılması konusunda mutabık kalındığı belirtildi. Prag toplantısının ardından Ermenistan Güvenlik Konseyi Başkanı Armen Grigoryan, 2022 yılı sonuna kadar barış anlaşması konusunda tarafların uzlaştığını vurguladı.
Ancak barışla ilgili oluşan iyimser hava, dış müdahalelerle birkaç gün içinde tamamen tersine döndü.
İran ve Rusya devrede
İki ülke arasındaki barışa yönelik umuda karşı ilk sıkıntılı girişimler, bölgesel güçler İran ve Rusya’dan geldi. İran Devrim Muhafızları Ordusu, 17-20 Ekim tarihlerinde Azerbaycan sınırında aniden bir askeri tatbikat başlattı.
Tatbikatın amacını İran Devrim Muhafızları Kara Kuvvetleri Koordine İşlerinden Sorumlu Komutan Yardımcısı General Ali Ekber Purcemşidiyan açıkladı: “Bölge sınırlarında değişikliğe tahammül etmeyiz ve İsrail rejiminin bölge sınırlarında yer almasına karşı gerekeni yapacağız.” Tatbikatın, Azerbaycan ordusunun Ermenistan’ın provokasyonuna karşı Eylül’de gerçekleştirdiği operasyonun ardından ve Türkiye Cumhurbaşkanı’nın Zengilan Uluslararası Hava Limanı’nı açmak için Azerbaycan’da bulunduğu günlere denk gelmesi dikkat çekti.
İran bu tatbikatla Zengezur Koridoru’na ve Ermenistan’ın Azerbaycan ile barışacak olmasına açıkça karşı çıktığını gösterdi. Hatta 21 Ekim günü apar topar Ermenistan’ın güneyinde (Zengezur Koridoru’nun muhtemel güzergâhına yakın bölgede) yer alan Gapan şehrinde bir başkonsolosluk binası açtı. Böylece Ermenistan’a Zengezur konusunda güvence verirken kendisi için de hayati öneme sahip Kuzey-Güney yol güzergâhını sağlamlaştırmak istedi.
Lakin ilginçtir ki, İran’ın Azerbaycan’a karşı askerî tatbikatlarına yahut da Gapan şehrinde aceleyle konsolosluk açmasına İran’a karşı olan büyük güçlerden bile itiraz eden olmadı.
Bunlara ilaveten 27 Ocak günü Azerbaycan’ın Tahran Büyükelçiliği’ne yönelik saldırı da dikkat çekti. Azerbaycan, saldırıyı terör saldırısı olarak niteledi ve İran’dan hakkaniyetle soruşturmanın yapılmasını istedi.
Rusya kendisini unutturmadı
Bu arada Ukrayna Savaşı’yla meşgul Rusya, Güney Kafkasya’da etkili güç olduğunu unutturmamak için Avrupa ve ABD’de yapılan müzakerelerden sonra Soçi’de üçlü bir zirve yapmaya karar verdi.
31 Ekim’de Rusya lideri Vladimir Putin, Azerbaycan lideri ile Ermenistan Başbakanını Soçi’de ağırladı. Üçlü zirve binasının girişinde konuklarını karşılayan Putin’in, yağmurlu havada Paşinyan’ı kendi şemsiyesinin altına alması muhtemelen Ermenistan’ın güvenliği açısından Rus şemsiyesinin önemini anlatan bir çağrışım oldu.
Görüşme esnasında Azerbaycan Cumhurbaşkanı’nın “Karabağ sorunu iki yıl önce çözüme kavuştu, bu anlamda konuşacak hiçbir şey yok artık” sözleri Ermenistan ve destekçilerine kötü bir sürpriz oldu.
Görüşmeden sonra özellikle Rus barış gücünün konuşlandığı Karabağ’da yaşanan gelişmelere paralel olarak Azerbaycan’a karşı yeni ve daha tehlikeli girişimler başladı. Nitekim tam da o günlerde Rusya vatandaşlığından çıkarak Karabağ’a yerleşme kararı veren Ermeni asıllı Ruben Vardanyan adlı bir iş adamı, kısa sürede bölgedeki sözde yönetimin öne çıkarılan figürü olarak seçildi.
Vardanyan’ın bölgede varlık göstermesi Azerbaycan’ı rahatsız etti. Azerbaycan Cumhurbaşkanı 17 Kasım’da Vardanyan’ın, Moskova tarafından belli amaçlar için bölgeye gönderildiğini söyleyerek onun Azerbaycan ile Ermenistan arasındaki muhtemel barışa yönelik tehdit olduğunu ifade etti.
Fransa da işe karışıyor
Kasım ayında Azerbaycan’a yönelik tehlikeli girişimlere Fransa da katıldı.
Nitekim önce Fransa Cumhurbaşkanı Macron Prag Zirvesi’nden sonra Azerbaycan’ı suçlayıcı açıklamalarda bulundu,2 ardından Fransız Senatosu Azerbaycan’a “yaptırım uygulanmasını” öngören bir önergeyi kabul etti.
Önergede Fransız hükumetinden Karabağ’da insani yardım bürosu açması istenirken, Azerbaycan’ın gaz ve petrolüne ambargo uygulanması talebi dile getirildi.
Fransa’nın girişimleri barış masasının altına döşenen bir “dinamit” olurken, tam da o günlerde Ermenistan Başbakanı Paşinyan’ın, 7 Aralık 2022’de Brüksel’de yapılması öngörülen barış görüşmelerine Fransa Cumhurbaşkanı’nın da katılmasını istemesi, Bakü’nün sert tepkisine neden oldu.
Neticede Avrupa Konseyi’nin bir süredir kurduğu barış masası Fransa ve Ermenistan’ın girişimleriyle devrildi.
Laçın Yolu meselesi
2022 yılının sonlarına doğru Azerbaycan ile Ermenistan arasında bir süredir yapılan barış müzakereleri, Erivan yönetimiyle destekçilerinin tutumları sonucu sekteye uğradı. Böyle bir ortamda Karabağ’daki bazı gelişmeler dikkatleri çekti.
Aralık ayının ilk günlerinde, 14 İran vatandaşının Karabağ ile Ermenistan’ı birbirine bağlayan Laçın yolundan geçerek Karabağ’a gittiği Azerbaycan basınına yansıdı.
Diğer yandan Azerbaycan, Laçın yolunun insani amaçların dışında, silah taşımacılığı ve Karabağ’daki maden sahalarının yasadışı yağmalanarak Ermenistan’a götürülmesi amacıyla kullanıldığını belirtti.
Azerbaycan çeşitli merciler aracılığıyla bölgedeki Rus barış gücü komutanlığından, yolun insani amaçlar dışındaki kullanımının durdurulmasının gereklilik olduğunu iletti, Azerbaycan’a ait altın ve bakır gibi maden sahalarının yasadışı yağmalanmasına ilişkin görüntüleri basınla paylaştı.
Fakat Rus barış gücü Bakü’nün taleplerini karşılıksız bıraktı. Hal böyle olunca Azerbaycan Çevre Bakanlığı’na ait yetkililer 3 Aralık’ta Laçın yolunun Şuşa’dan geçen kısmına çıkarak Rus barış gücü komutanı ile görüştüler. Görüşmede bakanlık yetkililerinin madenleri denetlemek için bölgeye gitmesi kararlaştırıldı. Lakin 10 Aralık’ta bölgeye gitmek isteyen bakanlık yetkilileri, Karabağ’a yerleştikten kısa bir süre sonra sözde “devlet bakanı” olarak görev yapmaya başlayan Ruben Vardanyan’ın silahlı adamları tarafından engellendi. Bunun üzerine Azerbaycan yetkilileri geri dönerek Rus barış gücü komutanlığının verdiği sözü tutmadığını açıkladı.
Laçın yolunun insani amaçlar dışında kullanılmamasına ilişkin Azerbaycan’ın talepleri karşılıksız kalınca, 12 Aralık 2022’de Azerbaycanlı çevreci sivil toplum kuruluşları üyeleri ve aktivistler, Laçın yoluna çıkarak Rus barış gücünün kontrol noktası karşısında protesto gösterisi yapmaya başladılar.
Bunun üzerine Rus barış gücü askerleri, Laçın-Hankendi yolunu kapattılar. Azerbaycanlı çevreci aktivistler, madenlerin denetimine izin verilene ve Karabağ’a yerleşmiş işadamı Vardanyan bölgeden ayrılana kadar protestoları sürdüreceklerini açıkladılar.
Ancak bu olay bir anda hem Ermenistan hem de Karabağ’daki sözde “devlet bakanı” tarafından bölgedeki insanların “soykırıma” uğradığı şeklinde anlatılmaya başlandı. Azerbaycan resmî olarak Karabağ’da yaşayan Ermenilerin her türlü ihtiyacını karşılamaya hazır ve yolun sivil geçişlere açık olduğunu beyan etse de barışa yanaşmayan Ermenistan ve destekçileri fırsat bulmuş gibi meseleyi sahiplendiler.
Ermenistan yönetimi, Laçın yolundaki gösteriyi bir yandan Azerbaycan’a karşı uluslararası bir baskı aracına dönüştürmek istedi, diğer yandan da Rusya’nın Karabağ’da yaşayan Ermenilerin hakkını yeterince savunmadığını iddia ederek bölgeye yabancı ülke temsilcilerinin yerleştirilmesi için fırsat olarak kullanmaya çalıştı.
Ermenistan’ın niyeti Avrupa’da, özellikle Fransa tarafında karşılık buldu. Nitekim Fransa’nın girişimleriyle hem Ermenistan’a hem de Karabağ’a sivil temsilcilerin gönderilmesi gündeme getirildi. Azerbaycan kendi arazisine kimsenin gelmesini istemediğini ilan edince Avrupa Birliği, Ermenistan-Azerbaycan sınırına, gözlem ve denetim yapmak için iki yıllığına 100 kişilik bir ekip göndereceğini açıkladı.
Batı ne yapıyor?
Destek aldığı güçlerin tesiriyle Bakü ile barış görüşmelerine şimdilik ara veren Erivan yönetimi, son aylarda bütün gayretlerini Laçın yolundaki Azerbaycanlı aktivistlerin gösterilerini kendi amaçları için kullanmaya yöneltmiş durumda. Bu bağlamda Azerbaycan’ı “insani krize neden olmakla”, Rusya’yı da “yolu açmamakla” suçlayarak dış politikasının yönünü batıya doğru çevirdi. Hatta son zamanlarda barış görüşmelerinin durmasını fırsat olarak gördüğünden silahlanması ve ordusunu güçlendirmeye çalışması gözden kaçmıyor.
İşin garibi Ermenistan’ın bu çabaları, Azerbaycan ile barışın feda edilmesi mukabilinde Rusya’nın Güney Kafkasya’dan uzaklaştırılmasını isteyen Batılı güçler tarafından da destekleniyor. Nitekim her ne kadar Batılı ülkeler barıştan yana açıklamalar yapsalar da, işin gerçeğinde sırf Ermenistan’ın yanında olduklarını göstermek adına Karabağ’daki insanlara her türlü yardımı sağlayacağını vaat eden ve Laçın yolunda sivil hareketliliğine mani olmayan Azerbaycan’ı, yol nedeniyle eleştiriyor, işgal yılları dönemlerinde Minsk Grubu eş başkanları olarak sergiledikleri çifte standardı yeniden ortaya koyuyorlar.
Dahası, Rusya’yı Güney Kafkasya’dan uzaklaştırmayı amaçlarken yolu kapatan Rusya’dan hiç söz etmiyor, bununla da tıpkı Ermenistan gibi Karabağ söz konusu olduğunda bölgede istemedikleri Rusya ile bile aynı çizgide buluştuklarını gösteriyorlar.
Ermenistan neye yol açabilir?
Son olarak diyebiliriz ki, Ermenistan Başbakanı Paşinyan’ın hem mevcut durumdan yararlanarak Azerbaycan ile barış yapmayı sürekli erteleme çabası, hem Rusya’dan yüz çevirip Batı’ya yönelmesi hem de muhtemel bir “intikam” niyetiyle silahlanmaya öncelik vermesi kendi ülkesi adına “insani krizin” temelini teşkil edecektir.
Aynı zamanda nihai barış anlaşması imzalamadığı ve Karabağ’ın Azerbaycan toprağı olduğunu kabul etmediği sürece Ermenistan, bölgede çıkacak yeni sorunların mimarı ve sorumlusu haline gelecektir.
O nedenle hem Ermenistan hem de destekçilerinin Karabağ Savaşı’ndan sonra ortaya çıkan gerçeği, yani adaletli olan mevcut statükoyu kabullenmeleri, 10 Kasım Mutabakatı’nın tüm maddelerinin uygulanır olmasını talep etmeleri ve bu şekilde bölge barışına katkı sunmaları daha sağlıklı olacaktır.
Dipnotlar
- Nikol Paşinyan: “İl Sonuna Geder Azerbaycan ile Sülh Mügavilesi İmzalanacag”, https://xalqxeber.az/agenda/82779-l-sonuna-qeder-azerbaycanla-sulh-muqavilesi-imzalanacaq-pashinyan.html
- “Parisden Azerbaycan Garşı Tehribatçı Addım”, https://modern.az/aktual/373560/fransa-sulhyaratma-prosesinden-tecili-kenarlasdirilmalidir/
—————————————————
Kaynak:
https://fikirturu.com/jeo-strateji/azerbaycana-karsi-tehlikeli-girisimler/
[i] Doç. Dr. Ramin Sadık – 1977’de Azerbaycan’da doğdu. 1999’da İstanbul Üniversitesi Tarih Bölümü’nden mezun oldu. 2003’de Marmara Türkiyat Araştırmaları Enstitüsü’nde yüksek lisansını, yine aynı üniversitede 2009’da doktorasını tamamladı. 2010-2014 yıllarında Azerbaycan Muallimler Enstitüsü’nde öğretim üyeliği ve Azerbaycan Bilimler Akademisi’ne bağlı Şeki Regional Merkezi’nde bilim sekreterliği görevinde bulundu. 2014’te Türkiye’ye dönen Ramin Sadıgov halen Bayburt Üniversitesi’nde doktor öğretim üyesi olarak çalışıyor. Rusça ve İngilizce bilen Sadıgov, daha çok Kafkasya tarihi, Osmanlı-Rusya, Rusya-Azerbaycan, Rusya-Ermenistan ve Azerbaycan-Ermenistan ilişkileri üzerine, aynı zamanda Bolşevik Devrimi ile Rusya’nın 20. Yüzyıl başlarındaki askeri ve siyasi tarihi üzerine çalışmalar yapıyor.