Merkezî yönetimin yozlaşması

Ülkemizde, 12 Eylül Darbesiyle çıkarılan ve ‘güçlendirilmiş genel başkanlık’ anlayışıyla ‘malul’ antidemokratik siyasi partiler yasası ile ‘otoriter’ bir siyasi kültür oluşturulmuştur. Demokrasi kültürü konusunda yeterince bilinçli olmayan ve siyaseti bir ‘ganimet’ sistemi gibi gören seçmen kitlesinin desteğiyle mevcut merkezi yönetim, giderek merkeziyetçi bir eğilime yönelmektedir. Muktedirler, merkeziyetçilik tutkularını tatmin etmede sosyal destek rolü görmelerinden dolayı birçok merkezkaç güçlere katlanmak zorunda kalmaktadır.

*****

Prof.Dr. Feyzullah EROĞLU

Eğitim ve kültür düzeyinin düşük olduğu toplumlarda, çoğunlukla merkezi yönetim tarzları yaygındır. Merkezi yönetimde, tepe yönetimi aşırı yetkiyle donatılmıştır. Yapısal olarak üst kademelerin yetki fazlalığı, yöneticileri giderek daha fazla otoriterleşmeye iteler. Merkezi yönetim modeli, zamanla aşırı bir merkeziyetçilik patolojisine dönüşür ve merkezkaç güçler oluşur.

Aşırı güç yozlaştırır!

En ideal yönetim otoritesi, yöneticinin yetenek, bilgi ve kişisel niteliklerine denk olmasıdır.  Yöneticinin, zihinsel kapasitesinden daha fazla otorite yüklenmesi, bu gücün kişisel irade ile kontrol edilmesini çoğunlukla imkânsız kılar. Merkezi otoritenin aşırılığı, etkili bir hukuk düzeni ve ahlaki ilkeler tarafından çerçevelenmediği zaman hızla yozlaşmaya başlar.

Aşırı otoritenin baştan çıkardığı tepe yönetici, doğrudan itaat ve biat etmeyen her şeye şiddetle düşmanlık besler.  Onlardan kuşku duyar. Her şeyi güç üzerinden kontrol eden yöneticinin, eninde sonunda bir paranoya hissetmesi kaçınılmaz bir durumdur. Gücünü kaybedeceği korkusu ve kendisiyle uğraşıldığı paranoyası yüzünden, gerekli gereksiz aşırı otoritesini giderek artırmaya devam eder.  Sonuçta, otorite arttıkça kuşku ve korkular artar; kuşku ve korkuların etkisini azaltmak için daha fazla güç toplamaya yönelir. Yozlaşan merkezi güç, hukuki ve ahlaki değerleri çiğnemeyi adeta alışkanlık haline getirir.

‘Keskin sirke küpüne zarar verir’

Demokrasi deneyimi göstermiştir ki, merkezi yönetimin başına gelinceye kadar, gerçekte öyle olmadıkları halde, demokratik ve iyi niyetli görünenler, zorluklar karşısında gerçek kimliklerine dönmektedir. Merkeziyetçi yönetim, yönetim gücünü ve kurumsal imkânlarını, muhtemel rakip ve muhaliflerini denetim altına almak için tüketince, gereksiz yere güç harcamış oluyor. Merkeziyetçi yöneticinin, rakip ve muhalifleri etkisiz hale getirme tutkusu, onu daha çok kavgacı kişilerle çalışmaya yöneltir. Toplumsal sorunlar çözülemez, rakip ve muhaliflerin eleştiri ve itirazları yükselir; merkeziyetçi yönetim gücünü daha şiddetli gösterme ihtiyacını hisseder. İktidar sahiplerinin öfke ve kızgınlıkları, o zamana kadar saklamaya çalıştıkları gerçek duygu ve düşünceleri dışa vurmalarına ortam hazırlar.  Her ağır sorun ve çaresizlik, aslında maskeleri düşürür!.. Öte yandan, rakipler ve muhalifler üzerinde anlamsız ve yersiz güç kullanımı, birtakım merkezkaç güçlerle anlamsız ve yersiz yandaşlıklara kapı aralar.

Yozlaşan merkezî gücün yandaş güçleri olur

Merkeziyetçi yönetici, otoritesinin başka insanlar üzerindeki etkisini gördükçe, daha fazla güç gösterme tutkusuna kapılıyor. Akıl, bilim, hukuk ve ahlakla bağlantısını kopardıkça, özellikle entelektüel çevreler tarafından tartışılmaya başlanıyor. Kendisini gerçeklik bağlamından yalıttıkça üretken güçlerle bağları da kopuyor. Bu defa, kendi yönetimine, pek de üretken olmayan, çeşitli topluluklardan (cemaat, tarikat, vb.) sosyal destek grupları bulmak zorunda kalıyor. Resmi kurumların yerini ve boşluğunu bu merkezkaç güçler dolduruyor. Bu gruplar, haksız ve yersiz otoriteyi desteklemenin karşılığında, çoğunlukla toplumsal gelire asalakça çöken ve sömüren kesimler oluyor. Merkeziyetçi yönetim, kendisini destekleyen yandaş toplulukların birer merkezkaç güç haline gelmesiyle meşru otoritesinin altını da oymuş oluyor. Bir bakıma, büyük bir iştahla farklı düşünceleri etkisiz hale getirirken, aslında rakip ve muhalif görüşlerden yararlanma fırsatını da kaçırmış oluyor.

Her aşırılık başka aşırılıklara yol açar

Merkeziyetçi yönetimlerde, göz yumulan alt kültür alanlarında, merkezkaç güçlerin oluşumuna uygun bir ortam vardır. Görünüşte ‘her şeye kadir ve egemen olan’, ayrıca aşırı otoriter bilinen merkeziyetçi yapı, aslında bu görüntüye rağmen yandaş topluluklar üzerinde tam bir hâkimiyet kuramaz. Normal bir ‘merkezi yönetim’ sürecinde, tepe yönetimi sistemin çoğunlukla bütün alanlarını yönetir ve pek merkezkaç güçler oluşamaz. Buna karşılık, ‘merkeziyetçi’ yapıdaki tepe yönetici, kendi içine aşırı odaklanmadan dolayı alt kademeleri ve uzak çevreyi ihmal eder. Kendi iktidarı için hazır oy depoları sayılmaları nedeniyle çıkar birliği içinde oldukları merkezkaç güçleri görmezden gelir. Merkeziyetçi yönetimin destekçisi olan merkezkaç güçlerin, her fırsatta varlıklarını görünür kılma konusunda eylemlerinin şiddeti giderek artmaya başlar. Bu durum, toplumsal düzen için bir tehdit olarak görülmeye başlandığında, muhaliflerin itirazları ve eleştirileri yükselir. Merkeziyetçi yönetici, kendi yandaşı merkezkaç güçler hakkında çaresiz kaldıkça, muhalifler üzerindeki şiddeti artırır. Bu bağlamda, merkeziyetçi otoritenin, gerçekte gerekmediği halde muhaliflere çok sık ‘orantısız güç’ kullanımı, aslında kendi yandaşlarına olan örtülü kızgınlığın acısını muhaliflerden çıkarma kurnazlığıdır.

Akla ve bilime saygı duymayan yönetici merkezkaç güçlere muhtaç olur!

Ülkemizde, 12 Eylül Darbesiyle çıkarılan ve ‘güçlendirilmiş genel başkanlık’ anlayışıyla ‘malul’ antidemokratik siyasi partiler yasası ile ‘otoriter’ bir siyasi kültür oluşturulmuştur. Demokrasi kültürü konusunda yeterince bilinçli olmayan ve siyaseti bir ‘ganimet’ sistemi gibi gören seçmen kitlesinin desteğiyle mevcut merkezi yönetim, giderek merkeziyetçi bir eğilime yönelmektedir. Muktedirler, merkeziyetçilik tutkularını tatmin etmede sosyal destek rolü görmelerinden dolayı birçok merkezkaç güçlere katlanmak zorunda kalmaktadır.

Türk demokrasisinin, en acıklı ve vahim olaylarından birisi, bir ABD casusluk örgütlenmesi olan Fethullahçı Terör Örgütü’ nün ayaklanmasıdır. Bu örgütlenme, siyasi iktidarın, devletin en kritik noktalarına yaptığı atamalar sayesinde giderek güçlenen bir merkezkaç güç olarak yapılanmıştı. Bu acıklı ve vahim olaylardan ders alınması ve benzer merkezkaç güçlerle iş birliği yapılmaması gerekirdi. Oysa merkeziyetçi yönetim, rakip ve muhaliflerini susturmak amacıyla sözde dindar ve milliyetçilik simgelerini kullanan bazı antidemokratik oluşumlardan birer oy deposu olarak yararlanma ısrarını sürdürmektedir.

Dinsel temelli merkezkaç güçler giderek güçleniyor

Son yıllarda ‘vakıf’ görünümü altında örgütlenerek, her fırsatta laik, millî ve üniter devlet yapısına aykırı davranan cemaat ve tarikat tipi topluluklar birer merkezkaç güçtür. Bu merkezkaç güçler, toplumsal düzene herhangi bir katma değer üretmeyip tamamen kamusal kaynaklar ile toplumun sömürülmesiyle finanse edilmektedir. Ekonomik anlamda belirli bir üretkenlikleri bulunmamaktadır. Asıl mali kaynakları, vergi kaçıran ve kayıt dışı gelir elde eden kurnaz iş çevrelerinin bağışları, merkezi yönetim birimleri ile yandaş belediyelerin kamu kaynaklarından yapılan para ve emlak bağışlarına dayanmaktadır. Bunlar, merkeziyetçi yönetim tarafından yer yer teşvik görmeleri yüzünden, kayıt dışı büyük bir servet birikimi yapmaktadırlar. Devletin ve toplumun sömürülmesinden elde edilen bu servetler, ülkedeki demokratik siyaset üzerinde mali bir vesayet oluşturmaktadır. Ayrıca, ülke ekonomisine katma değer yaratan, üretken ve vergilerini tam olarak veren iş insanlarına karşı büyük bir haksız rekabet oluşmaktadır.

Merkeziyetçi yönetimin en belirgin bilinç yarılması, bir taraftan üretken kesimlere yönelik şiddeti ve sömürüyü artırırken, öte taraftan merkezkaç güçlere destek olması ve para aktarmasıdır. Aslında, bu durum, iktidarın çok güçlü görünmesine ve bu yönde propaganda yapmasına karşın, seçmen popülizmi uğruna kontrolünü kaybettiğinin göstergesidir.

Merkezi yönetim otoritesinin aşırı güçlenmesi, ‘her aşırılığın aksine dönüşmesi’ olgusu doğrultusunda bir süreç yaşanmasına yol açıyor. Yönetim süreçlerinin, öncelikle akıl ve bilim ile hukuki ve ahlaki ilkelerle yeniden güncellenmesi gerekiyor.

————————————————

Kaynak:

https://millidusunce.com/misak/merkezi-yonetimin-yozlasmasi/

 

Yazar
Kırmızılar

Bu websitesinde farkı kaynaklardan derlenen içerikler yayınlanmakta olup tüm hakları sahiplerinindir. Sitedeki içerikler atıf gösterilerek kaynak olarak kullanlabilir. Yazıların yasal sorumluluğu yazara aittir. Tüm Hakları Saklıdır. Kırmızlar® 2010 - 2024

medyagen