Demokrasinin geliştiği ülkelerde ekonominin bazı bölümlerinin de siyasetten soyutlanması geleneği yerleşiyor. Bunun en eski örneği para basma ya da basılacak paraya karar verme yetkisinin siyaset edenlerden alınıp merkez bankalarına verilmesidir. Buna kısaca merkez bankasının bağımsızlığı diyoruz. Günümüzde bu bağımsızlık para basma yetkisini aşarak para politikası araçlarının siyasetten bağımsız kullanılması gibi noktalara gelmiştir. Bir başka örnek doğal tekellerin özelleştirilmesi sonrası buralardaki üretimin, üretim politikasının belirlenmesi ve fiyatlandırılmasının bağımsız kurumlara verilmesi meselesidir.
*****
Bu yazı Sayın Dr. Mahfi EĞİLMEZ’in Kendime Yazılar isimli yayınağından alınmıştır.
Dr. Mahfi EĞİLMEZ[i]
Demokrasiyle ekonomik gelişme arasında ilişki var mı?
Demokrasiyle ekonomik gelişme arasında doğru yönlü bir etkileşim olup olmadığı meselesi tartışmalıdır. Batılı ülkelerin demokrasi sayesinde geliştiğini kanıt olarak ileri sürenlere karşı Çin ve Kore başta olmak üzere doğulu ülkelerin otoriter rejimlerle hızlı ekonomik gelişme yakaladıklarını kanıt olarak gösterenler de var. Bu ikinciler, geçmişte otoriter rejimlerle hızlı ekonomik büyüme düzeyi yakalamış ülkeleri de kanıt göstererek demokrasiyle ekonomik gelişme arasında bir ilişki olmadığını iddia ediyorlar.
Hangisinin doğru olduğunu tam olarak çıkaramıyorum. İki tarafın da güçlü kanıtları var. Buna karşılık çıkarabildiğim bir şey var: Eğer bir ülke rejim olarak demokrasiyi seçmişse onu en iyi şekliyle uygulamadıkça gelişmesini yeterli düzeye çıkaramıyor. Bir başka ifadeyle yarım demokrasiyle gelişme olmuyor. Tam gelişme için tam demokrasi gerekli.
Bu çerçeveden bakınca Türkiye’nin durumu hiçbir zaman tam demokrasi olamadı. Temel nedeninin demokrasi anlayışımızdaki yanlışlık olduğunu düşünüyorum. Biz demokrasi denilince seçimi anlıyoruz. Yani amaç ile aracı karıştırıyoruz.
Demokrasinin derecesinin ölçülmesi
Aşağıda ilk tabloda çeşitli kuruluşlarca dünyada demokrasiyi ölçmekte kullanılan bazı endeksleri ve Türkiye’nin durumunu, ikinci tabloda da demokrasinin olmazsa olmaz koşullarını ve bu koşullar karşısında Türkiye’nin benim gözlerimle nasıl göründüğünü ortaya koymaya çalışıyorum.
Endeksler | Türkiye’deki durum |
2014 Dünyada özgürlük endeksi (2014 Freedom in the world) http://www.freedomhouse.org/report/freedom-world/2014/turkey-0#.U10DgPl_vcg | Özgür değil |
2014 Ekonomik özgürlük endeksi (2014 Index of economic freedom) | Orta derecede özgürlük |
2014 Basın özgürlüğü endeksi (2014 Press freedom index) | Zor durum |
2012 Demokrasi endeksi (2012 Democracy Index) http://www.eiu.com/public/topical_report.aspx?campaignid=DemocracyIndex12 | Hibrit rejim |
Demokrasinin olmazsa olmaz koşulları | Türkiye’deki durum |
Yasama, yürütme ve yargı ayrımı | Giderek kaybolmaya başladı |
Yargı bağımsızlığı | Giderek kaybolmaya başladı |
İfade özgürlüğü | Kısıtlı |
Basın özgürlüğü | Kısıtlı |
Hesap verilebilirlik, denetime açıklık | Giderek kısıtlı hale geliyor |
Uzlaşma kültürü | Son derecede zayıf |
Bireyin korunması | Tersine devlet korunuyor |
Azınlık haklarının korunması | Söz konusu değil |
Yasalar önünde eşitlik | Çoğu kez söz konusu olmuyor |
İlk tablo, çoğu sivil toplum örgütü olan çeşitli kuruluşların Türkiye’de demokrasiyi ve demokrasiyi etkileyen özgürlüklerin derecesini nasıl gördüklerini anlatıyor. Bu tabloya baktığımızda Türkiye’nin demokrasi ve onun gerekleri arasında en önemli yeri tutan özgürlükler konusunda hiç de parlak bir durumda olmadığını görüyoruz.
İkinci tablo belirttiğim gibi benim bakışımı yansıtan bir tablo. Bu tabloyu bir yıl önce yapmış olsaydım sanırım daha iyimser görüşler belirtebilirdim. Gezi olayları ve sonrası o iyimserliğimi kökünden alıp götürdü. Ne yazık ki son bir yılda Türkiye, demokrasi açısından ileriye değil geriye gitti.
Ekonomide bazı kararların siyasetten soyutlanması
Demokrasinin geliştiği ülkelerde ekonominin bazı bölümlerinin de siyasetten soyutlanması geleneği yerleşiyor. Bunun en eski örneği para basma ya da basılacak paraya karar verme yetkisinin siyaset edenlerden alınıp merkez bankalarına verilmesidir. Buna kısaca merkez bankasının bağımsızlığı diyoruz. Günümüzde bu bağımsızlık para basma yetkisini aşarak para politikası araçlarının siyasetten bağımsız kullanılması gibi noktalara gelmiştir. Bir başka örnek doğal tekellerin özelleştirilmesi sonrası buralardaki üretimin, üretim politikasının belirlenmesi ve fiyatlandırılmasının bağımsız kurumlara verilmesi meselesidir.
Gelişmiş ülkelerde bu şekilde uygulanan bağımsızlık meselesi acaba Türkiye’de nasıl uygulanıyor? Bu konudaki değerlendirmelerimi aşağıdaki tabloda özetliyorum.
Ekonominin siyasetten soyutlanması | Türkiye’deki durum |
Merkez Bankası bağımsızlığı | İnandırıcı değil. Özellikle faiz konusunda geciken kararlar bunun kanıtı kabul edilebilir. |
Bağımsız kurumların (BDDK, SPK, EPDK, RTÜK, TAPDK, KİK, BTK) bağımsızlığı | Çoğu kez zedeleniyor. SPK’daki son görevden almalar gibi uygulamalar bu eğilime kanıtı sayılabilir. |
Para politikasının siyasal müdahaleden arındırılması | Zedeleniyor. Faizin artırılmaması, düşürülmesi yolundaki açıklamalar bunun kanıtı sayılabilir. |
Ekonomik kararların bağımsız olarak yargısal denetimi (Sayıştay denetimi) | Siyasal müdahale söz konusu olmaya başladı. Sayıştay raporlarının durumu bunun kanıtı kabul edilebilir. |
Bir soru
Türkiye’de demokrasi bir türlü gelişemezken ve ekonomideki bazı kararların siyasetten soyutlanmak yerine siyasete konu olması söz konusu olmuşken bakalım ekonomik gelişme ne yönde gidecek? Bu konudaki gelişme ilk bölümde sorup da yanıtını bulamadığımız demokrasiyle ekonomik gelişme arasında doğru yönlü bir ilişki olup olmadığı sorusunun yanıtını bulmamızda yardımcı olabilir.
—————————–
[i] Eski Hazine Müsteşarı, Altınbaş Üniversitesi Öğretim Üyesi