Reformsuz rasyonelleşme!

Türkiye’nin 24 Ocak 1980 Turgut Özal ve 14 Nisan 2001 Kemal Derviş örneklerinde olduğu gibi hem doğru politika programlarına, hem kurumların ‘rasyonel’ kalitede reforme edilmesine ihtiyacı var.

Böyle yapısal reformlara yönelmeden, bakan değişimi ve bir iki atamayla sınırlı kalacak bir ‘rasyonelleşme’ söylemi beklenen güveni yaratmaz. Hele de yarı yolda dönmeye kalkılırsa bu hastayı ameliyat masasında bırakmak gibi bir vahamet olur.

*****

Reformsuz rasyonelleşme!

Ekonomisi çıkmaza giren Türkiye’nin önünde iki seçenek vardı: Biri Türkiye’nin en iyi ekonomist ve hukukçularından oluşan ekiplerin hazırladığı programlara sahip Millet İttifakı’nın iktidara gelmesiydi, olmadı.

İkincisi, mevcut iktidarın rasyonel programlara yönelmesiydi. Halk, karizmayı programa tercih etti artık ekonominin geleceği, iktidarın rasyonel politikalara yönelmesine bağlı.

Siyaset bilimci Prof. Seda Demiralp dünkü tivitinde şöyle diyordu:

“Muhalefet seçimlerden sonra psikolojik üstünlüğü de kaybetmek üzere. Değişim umudunu muhalefetin adımlarındansa, iktidarın ‘rasyonelleşmesine’ bağlayanlar artıyor.

Böyle giderse iktidar muhalif enerjiyi yutacak ve muhalefetsiz iktidar dönemine geçeceğiz.”

Temel soru belli: İktidar umulduğu gibi ‘rasyonelleşme’ politikalarını tâ başarı noktasına kadar sürdürecek mi? O noktaya ulaşmak yani makro dengeleri oturtmak iktidarın otoriterleşmesini mi artırır, yoksa iktisadi rasyonelleşmenin zorlamasıyla iktidar yumuşamak zorunda mı kalır, ayrı mesele…

‘HETEREDOKS’ KAVCIOĞLU

Önümüzdeki sorun, rasyonelleşme, yani Mehmet Şimşek’in ekibini istediği gibi kurup yoluna devam edip edemeyeceği sorunudur.

Kaygılar var, Erdoğan o kadar serbest bırakır mı diye?

Heterodoks politikaların simge ismi Kavcıoğlu’nun, Merkez Bankası’ndan alındıktan sonra BDDK’nın başına getirilmesi bu endişeyi erken ayağa kaldırdı. Şimşek ve Merkez Bankası “rasyonel zemin, kurallı piyasa ekonomisi” derken, BDDK da “faiz sebeptir” diye mi davranacak?! Kurumların çeliştiği bir politika güven verebilir mi?!

Ekonomi çevrelerinden iyi haber alan iktisatçı yazar Erdal Sağlam, Haber 10’daki Bomba kulis başlıklı yazısında Kavcıoğlu’nun atanmasını, Şimşek’in Resmi Gazete’den öğrendiğini yazdı. “Şimşek’in BDDK Başkanlığına atanacak kişiler konusunda Cumhurbaşkanlığına çok sayıda ismin yer aldığı bir liste sunduğu ama Kavcıoğlu’nun isminin bu listede yer almadığını öğrendik” diye belirtti.

BDDK eliyle Merkez Bankası kararlarının etkilerini, mesela faizi denetlemek, eski politikayı sürdürmek mi düşünülüyor?!

‘ORTODOKS’ GAYE ERKAN

Merkez Bankası Başkanlığına atanan Gaye Erkan, finans dünyasında çok tanınan ve göreve getirilmesi ümit yaratan bir isim. Uzmanlık alanı Merkez Bankacılığı olmadığı halde, belli ki güven yaratarak sermaye getirsin diye atandı. Amerika’daki çalışma arkadaşları onu “sert, zeki ve etkin” biri olarak yorumlarken “Kesinlikle itilip kakılabilecek biri değil” diye tanımladılar. Peki, laf dinler mi?!

Financial Times’da Adam Samson, Erkan’ın “dayandığı klasik matematik kuramlarının Erdoğan’ın ekonomi konusundaki radikal görüşlerine tezat oluşturduğunu” yazdı. Peki nereye kadar birlikte yürüyebilecekler?!

Kaldı ki dış basının da dikkat çektiği gibi, dört yılda dört Merkez Bankası Başkanı değişti. Bu dördüncü model denemesi… Albayrak’la YEP (Yeni Ekonomi Politikası), Ağbal ve Elvan’la Reform Dönemi, Nebati ve Kavcıoğlu ile TEM (Türkiye Ekonomi Modeli).

Bu da öncekiler gibi mi olacak?

TEK YETKİLİ ERDOĞAN

Bu soruları gidererek yeni politikalara güven sağlayacak tek isim, Cumhurbaşkanı Erdoğan’dır. CB sisteminde tek yetkili odur: Parlamenter sistem olsaydı Kavcıoğlu’nu BDDK’ya atayamazdı, Şimşek istemediği müddetçe.

Erdoğan eski politikasını devam ettireceğine dair açıklamalar yaptığı halde, Şimşek’in “rasyonelleşme, şeffaflık, tutarlılık, uluslararası normlara uygunluk, kurala dayalı ekonomi” gibi kavramlarla tanımladığı yeni politikayı destekleyen tek kelime etmedi henüz.

Piyasalarda ‘Erdoğan bir deneme yapıyor’ şeklinde bir şüphe oluşmasından sakınılmalıdır. Erdoğan konuşma ve atamalarıyla Şimşek’e destek vermelidir.

İlk on yıldaki başarı doğrunun ne olduğunu, son on yıldaki inişler de yanlışın ne olduğunu yeterince gösterdi.

REFORM İHTİYACI

Türkiye’nin 24 Ocak 1980 Turgut Özal ve 14 Nisan 2001 Kemal Derviş örneklerinde olduğu gibi hem doğru politika programlarına, hem kurumların ‘rasyonel’ kalitede reforme edilmesine ihtiyacı var.

Böyle yapısal reformlara yönelmeden, bakan değişimi ve bir iki atamayla sınırlı kalacak bir ‘rasyonelleşme’ söylemi beklenen güveni yaratmaz. Hele de yarı yolda dönmeye kalkılırsa bu hastayı ameliyat masasında bırakmak gibi bir vahamet olur.

Türkiye fazlasıyla kayba uğradı, artık kazanmak zorunda.

———————————————-

Kaynak:

https://www.karar.com/yazarlar/taha-akyol/reformsuz-rasyonellesme-1596696

Yazar
Kırmızılar

Bu websitesinde farkı kaynaklardan derlenen içerikler yayınlanmakta olup tüm hakları sahiplerinindir. Sitedeki içerikler atıf gösterilerek kaynak olarak kullanlabilir. Yazıların yasal sorumluluğu yazara aittir. Tüm Hakları Saklıdır. Kırmızlar® 2010 - 2024

medyagen