Yalnızca Ortaçağın değil, tüm zamanların en büyük âlimlerinden biri olan el-Bîrûnî’nin yüz elli civarındaki eserinden çok az bir kısmı günümüze ulaşmıştır.
Dünyada bilim sahasına kazandırdığı ilk keşif ve buluşlarla, bilim dünyasına ışık tutan Türk-İslam alimi el-Biruni, fizik, tıp, matematik, astronomi, trigonometri, coğrafya, jeodezi, farmakoloji, jeoloji, filoloji, din gibi konularla ilgili eserlerini bilim dünyasına kavuşturmuştur [1].
*****
Prof.Dr. Nafiz MADEN
“Newton Neden Türk Değildi?” isimli bir kitap var. Kitabın ön yargıyla yazılmış olduğu açıkça görülüyor. Üstelik Bilim tarihinde batılı bir isim üzerinden Türk’e vurulmaya çalışılıyor.
Bir köşe yazarı da aynı isimle köşesinden cevap vermiş: “E neden olacak hocam. Türk olsaydı bunlar kesin tutuklardı.” Kim bunlar siz karar verin. Peki Newton kimdir? kısaca özetleyelim.
Newton Kimdir?
Isaac Newton (4 Ocak 1643 – 31 Mart 1727), İngiliz matematikçi, fizikçi, astronom, simyacı, teolog ve doğa filozofu olarak bilinen bir yazardır. 1687 yılında ilk kez yayımlanan öncü kitabı Doğal Felsefenin Matematiksel İlkeleri ile Klasik Mekaniğin kurucusu olarak anılmaktadır.
Popüler kültürde Yer Çekimini ilk kez Newton’un bulduğu hep dillendirilir. Çoğumuzun bilgi dağarcığında da böyle bilinir. Ancak, Yer Çekimi, Newton’dan çok önceleri de biliniyordu.
Harezmli Türk bilgini El Biruni eserlerinde Yer Çekiminden bahsettiği gibi çağları aşan, yüzlerce yıl sonra ancak keşfedilen bilgilerden de söz etmiştir. Peki, Biruni kimdir? Onu öğrenelim.
Biruni Kimdir?
Yalnızca Ortaçağın değil, tüm zamanların en büyük âlimlerinden biri olan el-Bîrûnî’nin yüz elli civarındaki eserinden çok az bir kısmı günümüze ulaşmıştır.
Dünyada bilim sahasına kazandırdığı ilk keşif ve buluşlarla, bilim dünyasına ışık tutan Türk-İslam alimi el-Biruni, fizik, tıp, matematik, astronomi, trigonometri, coğrafya, jeodezi, farmakoloji, jeoloji, filoloji, din gibi konularla ilgili eserlerini bilim dünyasına kavuşturmuştur [1].
Bu eserler arasında yer alan “Kitâbu’l-Cemâhir fi Ma’rifeti’l-Cevâhir” sadece bir mineraloji kitabı değildir. Kozmolojiden astronomiye, kimyadan fiziğe, antropolojiden ekonomiye, edebiyattan tarihe, ortaçağın pek çok ilmî, moral ve sanatsal alanına ilişkin eşsiz bilgiler veren bu eserin hemen her okura bir sözü vardır.
“Kıymetli Taşlar ve Metaller” isimli eseri el-Bîrûnî’nin inanç ve zihniyet sistematiğindeki yerini ortaya koyar. Giriş kısmının arkasından sıraladığı her bir kıymetli taş ve metale ilişkin bilgiler ise kapsayıcılığı ve ilgili hikâyelerin eğlendiriciliği açısından hayranlık uyandırır. Bu eserini 70’li yaşlarında, Gazneli Türk hükümdar Sultan Mahmud’un[i] sarayında kaleme almış ve ona ithâf etmiştir [2].
İslâm dünyasında Matematiksel Coğrafya’nın bağımsız hale gelmesine öncülük yaptığı “Taḥdîdü Nihâyâti’l-emâkin” isimli eser bu disiplinin temel kitabıdır.
el Biruni, bu eserin yazılmasındaki amacını doğu ve batı arasındaki bir yerin boylamını, kuzey ve güney kutbu arasındaki bir yerin enlemini, iki yer arasındaki mesafenin belirlenmesini ve bir yerin diğerine göre kaldığı yön hakkında doğru bilgi sağlamak olduğunu açıklamıştır.
Bu eserin giriş bölümünde Arabistan çölünün önceden deniz olduğunu ifade ederek bunun jeolojik değişimler geçirdiği yönündeki değerlendirmeleri özgünlüğünü hala korumaktadır. Aristo ve Batlamyus’un eserlerine atıfta bulunarak yaptığı değerlendirmeleri takdir etmek El Biruni’nin takdire şayan özelliklerindendir. Bu özellik günümüzde bilim insanlarımız arasında halen tartışılan konular arasındadır.
Yine aynı eserinde Güneş ve Ay tutulmasının nedenleri hakkında yaptığı bilimsel açıklamalar bugün dahi geçerliliğini korumaktadır. Dünyanın küre şeklinde olduğu yönündeki görüşleri ise batı bilim dünyasında çok sonraları hayat bulabilmiştir [3].
Diğer yandan el Biruni’nin 80 bölümden oluşan “Taḥḳīḳu Mâ li’l-Hind” adlı eseri Hindistan üzerine yapılmış ilk ciddi çalışma olarak şöhret bulmuştur. Eserinde Hint kültürünün temel özellikleri, Hindular’ın inancına göre Tanrı, görünür ve görünmez âlemler, nefis-beden ilişkisi, ruh ve ruh göçü, cennet ve cehennem, nihaî kurtuluşun mahiyeti ve buna ulaşma yöntemleri, yaratılmışların türleri ve nitelikleri yanında Hindular’da kast sistemi ve farklı kastlara özgü kurallar, kutsal metinler, dinî ve medenî hukukun kaynağı, putperestlik ve putlar, kurban ve kefâret törenleri, kutsal yerler ve ziyaret âdâbı, sadakalar, davalar ve cezalar, yeme içme âdâbı, dinî bayramlar ve oruç günleri, uğurlu ve uğursuz günler, evlilik, miras ve ölümle ilgili uygulamalar gibi hayatın her alanıyla ilgili ayrıntılı bilgiler vermektedir.
Bu eserde ayrıca Hint dili ve edebiyatı, düşüncesi, coğrafyası, tarihi, astronomisi ve astrolojisi gibi Hint kültürü ve bilimine ait hemen her konuda bilgi yer alır.
Bu eserin en önemli özelliği bana göre ancak 17 yüzyılda keşfedilen Güney Kutbu ile ilgili verdiği bilgilerdir: “Güney kutbunda bir ada gibi yer alan Vadavamukha isimli bir kıtanın bulunması Yer çekimi kanunu gereğidir.”
Aynı eserin diğer bir yerinde “Dünya ağırlığı olan her şeyi kendine çeker”, “ağır olan her şeyin merkeze yani dünyanın ortasına doğru çekilmesiyle açıklanabilir”, “bütün ağır olan şeyler çekim kanunu gereği yere düşer”, “yer küre kendi üzerindeki her şeyi kendisine doğru çeker” gibi ifadeler Yer çekimi ile ilgilidir.
Yine bu eserde yerin yarıçapının trigonometrik yöntemle hesaplanması yanında yerin küre şeklinde oluşunu Güneş ve Ay tutulmalarının periyodikliğiyle ilşkilendirmesi de el Biruni’nin üstün dehasını göstermektedir [4].
Şimdi sorum şudur:
Bu kadar farklı bilim dallarında çağını aşan bilgileri veren “el Biruni Türk olmasaydı” bilim dünyasındaki yeri ne olurdu?
Kaynakça
[1] https://www.biruni.edu.tr/universitemiz/biruni-kimdir
[2] Özcan, E. S. (2017). Kıymetli Taşlar Ve Metaller Kitabı (el-Cemâhir fî Ma‘rifeti’l-Cevâhir), Ankara: Türk Tarih Kurumu
[3] Gökdoğan, M. D. (2013). Tahdîdü Nihâyâti l Emâkin, Ankara: Türk Tarih Kurumu.
[4] Yitik, A. İ., (2015). Tahkîku Mâ li l Hind, Biruni nin Gözüyle Hindistan . Ankara: Türk Tarih Kurumu.
——————————————————–
Kaynak:
https://www.akademikakil.com/el-biruni-turk-olmasaydi/nafizmaden/
***
[i] Akademik Akıl sitesinde yayımlanan nüshada –muhtemelen bir yazım hatası sonucunda- “Sultan Mevdûd” olarak yazılan ismin doğrusu Sultan Gazneli Mahmud olup, burada doğru şekliyle yazılmıştır.