İsmail Bey Gaspıralı’nın “Tercüman” Mirası

Prof.Dr. Timur KOCAOĞLU

Türk dünyası aydınlanmasının 19. yüzyıl ortası ile 20. yüzyıl başındaki büyük önderlerinden biri olan İsmail Bey Gaspıralı (1851-1914)’nın bizim için iki önemli mirası vardır: Biri onun önce Bahçesaray’da başlattığı ve sonra da Kırım, İdil-Ural, Kafkasya ve Orta Asya’ya yayılan Cedit okulları, ikincisi ise yine Bahçesaray’da basılarak Avrasya’nın dört bir yanına ulaşan Tercüman gazetesidir. İsmail Bey kendi çağında basının insanlar üzerinde önemli etkisi olacağı gerçeğini çok iyi anlamıştı. Kendisi 25 Kasım 1883 tarihli Tercüman‘ın“İfade-yi Hal” (Durum Açıklaması) adlı önsözünde bu konuda şöyle diyordu: “Matbuat halkın, milletin dilidir. Matbuat bir dil-i milliyedir ki, sesi dünyanın bir tarafından bir tarafına kadar gider; bir dildir ki, sedası bin yıl soñ işitilir.” (Basın halkın, ulusun dilidir. Basın, sesi dünyanın bir yanından öbür yanına giden bir ulusal dil; yankısı bin yıldan sonra duyulan bir dildir). 

          

Tercüman’ın Misyonu            

Özellikle, 35 yıl gibi oldukça uzun ömürlü olması ve çok geniş bir coğrafyada çeşitli ülkeler, bölgeler, şehirler, hatta köylerde bile okuyucu kitlesi bulması bakımından, Tercüman (aynı sayıdaki Rusça nüshası Perevodçik adıyla) gazetesinin Türk dünyası basın tarihinde çok önemli bir yeri vardır. Gerçi her gazete başlangıçta belli bir misyon, yani ülkü veya görev üstlenir, ama ilk başta kendisi için belirlediği bu misyona, çok az gazete ilerleyen yıllarda sadık kalabilmiştir. Bu durum kuşkusuz günümüz Türk basınındaki gazete ve dergiler için de geçerlidir. Ancak, Tercüman gazetesinin 1883 ile 1918 yılları arasındaki 35 yıllık koleksiyonunu incelediğimiz zaman, İsmail Bey Gaspıralı’nın daha ilk sayıda belirlediği misyona bu gazetenin hatta İsmail Bey’in 1914 yılında ölümünden sonra, yine 1918 yılı ortalarına kadar çıkmış olan sonraki 4 yılda da bu misyona bağlı kaldığına tanık oluruz.            

Peki, bu misyon ne idi? Tercüman gazetesi yalnızca İsmail Bey Gaspıralı’nın vatandaşı olduğu Rusya devleti içindeki Müslümanlar ve özellikle Türklere hitap etmiyor, Rusya devletinin sınırları dışındaki Müslümanlar ve Türkleri de hedef alıyordu. Tercüman gazetesinin Arap yazısıyla İsmail Bey’in deyimiyle ortak Türk dilinde çıkan nüshası yanında, ay sayının az veya çok farklarla Rusça olarak da yayımlanması her ne kadar Çar Rusyası sansürü için gerekli idiyse de, Tercüman gazetesinin böyle Türkçe ve Rusça olarak iki dilde çıkması, kuşkusuz bu gazetenin okuyucu kitlesini hiç olmazsa Rusya devleti sınırları içinde arttırmasına yardımcı olmuştur. Böylece, Türkçe bilmeyen Rusya Müslümanlarına da Tercüman gazetesini onun Rusça nüshasından izleme imkânı sağlanmıştır.             

Tercüman gazetesinin Türk dünyası basın tarihindeki gerçek önemini kavramak için onun dil ve coğrafî boyutları ve misyonu üzerinde ayrıca durmamız gerekiyor. Türk dünyasının çeşitli yörelerinde, özellikle İstanbul, Bakü ve Kazan gibi üç önemli kültür merkezinde, 19. yüzyıl ikinci yarısıyla 20. yüzyıl başlarında çıkan çok sayıda gazete arasında, ancak çok azı kendi bulundukları şehir ve bölgeler dışında Türklerin yaşadığı başka bölgelerde okuyucu kitlesi bulmuştur. Başka hiç bir gazete Tercüman gazetesiyle bu konuda yarışamaz. İsmail Bey Gaspıralı’nın de 1906 yılında büyük bir övünç ile belirttiği gibi, “Tercüman gazetesi Bahçesaray’dan tâ Kaşgar’a kadar” okunmakta ve anlaşılmaktadır.[1]   

           

Tercüman’ın Dil Siyaseti 

İsmail Bey Gaspıralı, dünyanın çeşitli ülkeleri ve yörelerinde yaşayan Türklerin kolayca anlamalarını sağlayacak ortak bir Türk yazı dili olarak Tercümangazetesinde, İstanbul Türkçesi ile Kırım Tatarcasının karışımı bir yazı dili yaratmaya çalıştı. 

Eğer 1883 ile 1914 yılları arasındaki dönemi göz önünde tutarsak, zaten o sıralarda dünyadaki Türk yazı dillerinin sayısı çok az idi.  Bir yanda İstanbul’da gelişmekte olan ve kısmen Bakû’de de kendisine yakın şivede olan Batı Türkçesi, öte yandan ise, Kazan, Batı ve Doğu Türkistan’da gelişmekte olan Doğu Türkçesi.  Eski Çağatay edebi dili geleneklere bağlı olarak Kazan, Taşkent ve Kaşgar’da sürmekte olan yazı dilleri yerel lehçe özellikleri katılarak, henüz tam anlamıyla birbirinden fazla ayrılmamış bir haldeydiler. Tabii, bu çeşitli yörelerdeki Doğu Türkçeleri arasındaki lehçe ayrılıkları da Arap alfabesine dayalı yazı imlası dolayısiyle belirgin değildi. 

Gerçekten, İsmail Bey Gaspıralı yaşadığı yüzyıllarda dil konusundaki bu önemli durumu doğru olarak tespit etmiş, Batı ve Doğu Türkçesi dışında henüz başka bağımsız Türk yazı dilleri 1910’dan önce ortaya çıkmamış iken, Batı Türkçesini temsil eden İstanbul Türkçesiyle Doğu Türkçesine geçişi temsil eden Kırım Tatarcasını, bilinçli bir şekilde karıştırarak, yepyeni bir ortak Türk edebi dili yaratma projesini Tercüman gazetesinde uygulamaya çalışmıştır. 19. yüzyıl sonu ile 20. yüzyıl başında Türk topluluklarının çoğunun henüz gelişmiş bir edebi dile sahip olmadığını düşünürsek, İsmail Bey Gaspıralı’nın bu projesinin hayali bir uğraşı, yani ütopya olmadığı kolayca anlaşılır. Ancak, 1917’de Moskova’daki Bolşevik ihtilali ve bağımsızlığı için çabalayan Kırım, Kazan, Azerbaycan ve Batı Türkistan’ın Sovyet döneminde Moskova boyunduruğu altına girmesi gibi çok önemli bir siyasi gelişme, İsmail Bey Gaspıralı’nın Tercüman gazetesinde başarıyla sürdürdüğü bu ortak Türkçe dil projesinin başarıya erişmesine engel oldu.            

Türk dünyasının bugünkü yazı dili meselesini iyi kavrayabilmek için umumî Türk yazı dilinin tarihine kısaca göz atmamız gerekir. 11. yüzyıldaki Türk dilcisi Kaşgarlı Mahmud Divanü Lügati’t-Türk adlı eserinde çok sayıda Türk boyunun adlarını sıralar ve onların Türk dilinin birbirinden farklı kollarında (lehçelerinde) konuştuğunu bildirir. Kaşgarlı Mahmud Türk dilinin çeşitli kollarının birbirinden farklı ses özelliklerini ayrıntılı olarak eserinde göstermiştir. Divanü Lügati’t-Türk’ten 300 yıl önce, yani 8. yüzyılda bugünkü Moğolistan’da yazılmış olan Göktürk yazıtlarında da çok sayıda Türk boyunun adı geçer. Tarih boyunca bazı Türk boylarının adı bugüne kadar gelse de, bazı Türk boylarının adı ise çeşitli yüzyıllarda ya kaybolmuş veya değişmiştir. Türk yazı dilinin 8. yüzyıldan günümüze kadar elimizde bulunan yazılı kaynaklarına dayanarak bugün şu hususları belirtebiliriz:           

1) Türk boyları tarih boyunca birbirinden az veya çok farklı çeşitli Türk “konuşma dil”lerine sahip olmuşlardır ve bu farklılıklar bugün de devam etmektedir.            

2) Çeşitli Türk boyları çok eski çağlardan beri birbirinden farklı “konuşma dil”lerini sürdürseler de, 13. yüzyıldan önce Türk boylarının büyük bir çoğunluğu tek bir Türk “yazı dili” geleneğine sahipti. Bu Türk yazı dili herhalde 6. yüzyıldan çok önce gelişme evresini tamamlayarak Göktürk yazıtlarında artık mükemmel bir “edebî dil” haline gelmişti. Bu umumî Türk yazı dilinin daha sonraki yüzyıllarda “Eski Uygur”, “Karahanlı”,  “Kıpçak”, “Harezm” ve “Çağatay” gibi değişik adlarla adlandırılan dönemleri de işte o 8. yüzyıldaki “Göktürk Türkçesi”nin tabii bir devamını teşkil eder.  Yani Göktürk (Orhun), Eski Uygur, Karahanlı, Kıpçak, Harezm, Çağatay edebî dönemleri, ayrı Türk yazı dilleri değil, gramer yapısı bakımından aynı Türk yazı dili geleneğinin zaman içinde gelişen ve değişen yeni dönemleri sayılır.[2]            

3) Ancak, özellikle 11. yüzyılda Oğuz Türklerinin büyük bir bölümünün Selçuklular ve Anadolu Selçukluları zamanında İran ve Anadolu’ya göç ederek oralara yerleşmeleri, Selçuklular zamanında geleneksel Türk yazı dili değil de Farsçanın kullanılması, daha sonra 13. yüzyılda İran ve Anadolu’daki Moğol istilası gibi Türk dilini doğrudan etkileyen ve iki yüzyıl gibi uzun bir süre devam eden olumsuzluklar dolayısıyla, Anadolu, İran ve güney Kafkasya’da yaşayan Oğuz Türkleri arasında ayrı bir Türk yazı dili gelişmeye başladı ve bu yeni Türk yazı dili Türkistan ve İdil-Ural bölgesindeki umumî Türk yazı dilinden bağımsız bir Türk yazı dili olmaya başladı.            

4) 14. ve 18. yüzyıllar arasında Türk dünyasında çok sayıda Türk “konuşma dil”leri olmasına rağmen, iki tane Türk “yazı dili” mevcut idi. Biri Osmanlı İmparatorluğundaki “Anadolu Türkçesi” denilen Batı Türkçesi, ikincisi İdil-Ural ve Türkistan’da yaşayan Tatar, Başkurt, Kazak, Kırgız, Özbek, Uygur, Türkmen gibi çok sayıda Türk boylarının ortaklaşa kullandığı “Çağatayca” denilen Doğu Türkçesi yazı dili idi.            

5) 18. yüzyıl sonunda Türk dünyasındaki siyasî gelişmeler dolayısıyla, önce Kafkasya’daki Azeri hanlıklarında Anadolu Türkçesinden bağımsız bir Azeri yazı dili, Kazan ve etrafındaki Tatarlar arasında Çağataycadan bağımsız Tatar yazı dili, aynı şekilde Çuvaşlar, Yakutlar gibi Rusya Çarlık idaresi altına giren çeşitli Türk halkları arasında da birbirinden bağımsız Türk yazı dilleri gelişmeye başladı.            

6) Bu cereyan, 19. yüzyıl sonları ve özellikle 20. yüzyılın ilk on yılında daha da artarak, Çarlık Rusyasının egemenliği altındaki Kafkasya, Kırım, İdil-Ural, Türkistan ve Sibirya’daki çeşitli Türk boyları ayrı ayrı yazı dillerine sahip olmaya başladılar.  Türkistan’da ilk önce Kazakça, sonra Özbekçe, 1920’lerden sonra ise Türkmence, Kırgızca, Uygurca ve Karakalpakça birbirinden farklı yazı dilleri haline geldiler. Sovyet sömürge siyaseti de bu cereyanı daha da körükledi. Ancak, SSCB’deki her değişik Türk yazı dili için 1938’den sonra birbirinden farklı Kiril alfabesi, farklı imlâ düzeni (ortografya) ve farklı terimler kabul edilmiş olması, bugünkü Türk yazı dilleri arasındaki ayrılıkların daha da artmasına sebep olmuştur.           

19. yüzyıl sonu ile 20. yüzyıl başında, Türk dünyasında kendisinin damgasını bırakmış bir düşünce önderi olan İsmail Bey Gaspıralı, dünyanın çeşitli yerlerinde yaşayan Türkler için ortak bir Türk “yazı dili” meydana getirmek istiyordu. İsmail Bey 1883’ten 1914 yılına kadar tam 32 yıl Bahçesaray şehrinde yayımladığı Tercümangazetesinde kendi görüşüne uygun bir “ortak Türk dili” kullandı. İsmail Bey’in ortak bir Türk dili girişimine Musa Akyiğit, Fatih Halidi ve Muhammed Zahir Bigiyev gibi bazı Tatar yazarları da destek verdi. Ismail Bey’in bu girişimine karşı olanlar ise, onun Tercümangazetesinde kullandığı dilin bütün Türk halklarını birleştirebilecek yeni bir “ortak Türk yazı dili” olmadığı, aksine onun Osmanlıca (yani İstanbul Türkçesi) ile Kırım Tatarcası karışımı bir dil olduğunu ileri sürdüler. Gaspıralı’nın Türk dünyası için önerdiği “Ortak Türk yazı dili”ne bir örnek verelim. İsmail Bey Gaspıralı Tercümangazetesinin 10 Nisan 1883 tarihli ilk sayısında “idareden” başlıklı imzasız giriş yazısı başında okuyucularına şöyle sesleniyordu:            

[Gazetemizin neşrine başladığımızdan oquyucılarımıza ifâdemiz oldur ki, Rusçasında qullandığımız lisân Türk lisânının şivesine ve İslamların matbu’ât haqqında olan i’tiqâdlarına mümkin kadar uyğuncadır. Bunın ile berâber ma’işet-i medeniyeden fâ’ideli axbâr ve efkâr-i beyânı ve levâzımat-i milliyemizden cem’iyet-i Rusı xaberdâr eylemek “Tercümân”ın başlıca xidmeti olacağı ma’lûm edilür. Meslegimiz zor ve güc oldığını bilüb xalqlararasından bir hayli sâhib-i ma’lûmât ve axlâq bizi hüsn-i gönülden ve mu’âvenet-i lâzımeden taşlamazlar ümidiyle teselli eylemekdeyiz.][3]            

Yukarıdaki parçayı dil bakımından incelediğimiz zaman şöyle bir durum ortaya çıkar: 1880’leri düşünecek olursak bu metinde geçen çok sayıda Arapça ve Farsça kelime ve tamlama o sıralarda dünyadaki Müslüman Türk toplulukları tarafından rahat anlaşılabilirdi. Metinde geçen ve daha çok Osmanlı (İstanbul)  Türkçesine ait gramer şekilleri ve özellikle fiiller de İdil-Ural ve Türkistan’daki aydınları fazla zorlamaz. Yukarıdaki küçük metin parçasında Osmanlı (İstanbul) Türkçesine ait olmayan taşlamazlar kelimesi geçmektedir.  Taşlamak (bırakmak, mahrum etmek) anlamındaki bu fiil Doğu Türkçesine aittir ve Kırım Tatarcası, Kazan Tatarcası, Kazakça, Özbekçe, Uygurca, Kırgızca ve başka Türk dili kollarında kullanılmaktadır.  Demek İsmail Bey Gaspıralı, Tercüman gazetesinde kullandığı “Ortak Türk Yazı Dili”nde ağırlıklı olarak Osmanlı, daha doğrusu Anadolu Türkçesine dayansa da, arada bir kendi Kırım Tatarcasından kelimelere de yer vermiştir.            

İsmail Bey Gaspıralı, 15 Mart 1906 tarihli Tercüman gazetesinde yazdığı bir “Açıq Mektub”unda, bütün Türkler için gerekli “umumî Türkçe” yazı dili hakkında şu görüşlerini ileri sürmüştü:            

[İnsanları tefriq eden üç şey vardır: – Biri mesâfe uzaqlığı, biri din başqalığı, ve biri dilsizlikdir. Bundan yigirmibeş sene muqaddemahvâl-i milliyemizi mulâxaza ederek zayıf başım ile derdlerimize dermân izledikde kördümki dinimiz hep bir ise de mesâfe ile dilsizlik bizleri tefriq ediyor… Şu esnâda cümle “obrazovanni” “ziyalı” qardaşlarım kebi ben de Türkçe ismimi yazmaya bilmez edim…]            

[Çünki, qavmi necib, ‘umurli, çıdamlı, ve cesâretli olan Türk milletinin perâkende tüşüb sedd-i Çin’den Aqdeñiz’e qadar cayradığı halde, nüfuzsuz, davuşsız qaldığı lisânsızlığından ya’ni “lisân-ı umûmî”ye mâlik olmadığından ilerü gelmişdir. Bu itiqâd ile ‘umr etdim; bu itiqâd ile mezâra gireceğim.

Gaspıralı yazısının devamında Rusya Müslümanlarının yakında yapılmış bir toplantısına değinerek, şöyle diyor:           

[Vaqı’a bir avuç qadar olan “Tercümân”ı oqub gelmiş Qazanlı, Qırımlı, Şirvânlı, Bakulu, Hacı Tarxanlı, Sibiryalı, Türkistanlı, Buxaralı Türkler bir biri ile bilâ-zaxmet söyleşdikleri görüldü ve bunın ile berâber mahalli ve yerli şiveden mâ’da Türkiyât görmemiş, oqımamış olanlar ile berâber Rusça, Fransızca, Nemisce, Latince dilleri bilen ziyâlı obrazovanni qardaşlarımızın birbiri ile Türkçe sohbet edemedikleri nazar-ı ibretle müşâhede edildi. Mezkür meclislerimizde pek mühim, pek müfîd esâslar qonuldı. Faqat, tekrar ediyorum, eñ mühim semeresi “lisânı umûmî”ye hâcetimizin zâhir oldığıdır.

           

Gaspıralı yazısının sonunda Japonların dil birliğini sağladıklarını belirtiyor: 

[Çünkü Yapon adalarınıñ her birinde birer şive-i mahalliye oldığı halde muharrirleri ve edîbleri eñ ibtidâ “lisân birleşdirmekden” işe başladılar ve bu sâyede dil ve lisân ile berâber milletin fikirlerini, niyetlerini ve işini birleşdirdiler, çünki lisân ve edebiyât birliği sâir cümle birliklerin esâsı ve negizidir.][4]           

Bu satırlar, İsmail Bey Gaspıralı’nın dünyadaki Türkler arasında “fikir” (düşünce) ve “iş” birliği sağlamak için, ilk önce “dil” birliği sağlanması gerektiği görüşünü açıkça ortaya koymaktadır.           

Gerçekten, İsmail Bey Gaspıralı’nın Tercüman gazetesi 19. yüzyılın sonu ile 20. yüzyılın başlarında, bütün Türk dünyası için ortak bir “yazı dili” yaratma sahasında bilinen en önemli girişimdir. İsmail Bey’in “Cedid” mektepleri ve Tercüman gazetesi Osmanlı Türkleri, Azerbaycanlılar, Tatarlar, Başkurtlar, Kazaklar, Kırgızlar, Özbekler, Türkmenler, Uygurlar arasında büyük takdir kazanmış olsa da, bu Türk boylarının aydınları 1900 ile 1920 yılları arasında yayımladıkları gazete ve dergilerde, İsmail Bey’in arzu ettiği gibi “ortak Türk yazı dili”ni değil, aksine mahalli Türk yazı dillerini kullanmayı tercih ettiler. Zaten, Sovyet hâkimiyeti 1925’te tam olarak yerleştikten sonra, böyle bir “ortak yazı” dili projesi Türk dünyasında artık bütünüyle terk edilmiş oldu.           

Sovyet rejimine razı olmayarak 1920’lerden sonra SSCB dışına çıkan Azerbaycanlı ve Tatar aydınları, yurt dışında çıkardıkları muhacir dergilerinde kendi yerel dillerini, yani Azerice ve Tatarcayı kullandılar. Türkistanlı aydınların bir bölümü 1927 yılında İstanbul’da Türkiye Türkçesiyle Yeni Türkistan dergisini çıkardılar. Alaş Orda ve Kokand Muhtar hükümetlerinde önemli görevler üstlenmiş olan Mustafa Çokayoğlu (1890-1941) ise, Fransa’nın başkenti Paris’te, 1929 ile 1939 yılları arasında, tam on yıl neşrettiği Yaş Türkistan dergisinde yalnız Türkistan bölgesi için bir Türkistan ortak Türk yazı dili kullandı. Mustafa Çokayoğlu’nun çeşitli yazıları incelendiği zaman, onun İsmail Bey Gaspıralı’nın bütün Türk halkları için tek bir ortak Türk yazı dili fikrine pek yanaşmadığı anlaşılır. Mustafa Çokayoğlu Türk dünyasının çeşitli bölgelerindeki Türkler arasında önemli dil farklılıkları bulunduğunu belirtir. Ancak, aynı Mustafa Çokayoğlu o sıralarda Almanya’daki başka Türkistanlı öğrencilerle birlikte çıkardığı Yaş Türkistan dergisinde, Türkistanlılar için tek bir ortak yazı dili kullanmayı yeğlemiştir. Mustafa Çokayoğlu’nun bu girişimini, onun 1944’te ölümünden sonra, İkinci Dünya Savaşı sırasında Berlin’de, daha sonra 1950 ile 1970 yılları arasında Almanya’da çıkan Milliy Türkistan dergisiyle başka ülkelerdeki bazı Türkistanlı göçmenlerin çıkarmış oldukları dergileri bir süre sürdürdüler.           

Mustafa Çokayoğlu’nun Yaş Türkistandergisinin Aralık 1929 yılında yayımlanan ilk sayısında yazdığı “Bizning Yol” adlı yazısında, onun bütün Türkistanlılar için ortak bir Türkistan yazı dili kullanmasının siyasî sebeplerini açık olarak görebiliyoruz.  Mustafa Çokayoğlu’nun bu yazısından aldığımız çeşitli parçalar şöyle:[5]           

Biz Türkistan istiqlalçileri elimizning erki ve yurtımız Türkistan’nıng qurtulışı üçün küreşemiz… Türkistanlılarge mundan başqa yol yoq, bolalmas ve bolmasın.”[6]           

Bizning ğayemiz ise Türkistan’da şekil itibariyle de, ma’na itibariyle de millî devlet tüzilişidir, çünki yalğuz bu suretdegine xalqımız öz yurtında öz muqaddiratınıng tam huquqlı egesi bola aladır.”[7]           

Yukarıdaki cümlelerde, Mustafa Çokayoğlu’nun Türkistan’da tek bir millî devlet kuruluşunu arzu ettiği açıktır. Bundan başka, Mustafa Çokayoğlu yukarıdaki parçalarda Türkistanlılardan da tek bir “millet” olarak söz ediyor. Mustafa Çokayoğlu Türkistan’da yaşayan çeşitli Türk boylarından Kazak, Kırgız, Özbek, Türkmen ve Uygurları tek bir “millet” halinde tek bir devlet içinde görmek istediği için, elbette onların siyasi alanda ortak bir Türk yazı diline sahip olmalarını da istiyordu. Ancak, edebiyat alanında Türkistan’da farklı Türk yazı dillerinin gelişmekte olduğunu da bilen Mustafa Çokayoğlu, Mağcan Cumabayoğlu’nun Kazakça şiirleriyle Abdülhamid Süleyman Çolpan’ın Özbekçe şiirlerini de Yaş Türkistan dergisinin daha ilk sayısından itibaren yayımlamaktan çekinmemiştir. Ve bu şiirler de dergide “Qazaq şairi Mağcan Cumabayoğlu’dan” ve “Özbek şairi Çolpan’dan” diye tanıtılmıştır[8]

Demek, Mustafa Çokayoğlu Kazakça, Özbekçe ve başka Türk yazı dillerinin edebiyat alanındaki gelişmelerini kabul etmekle birlikte, Türkistan’ın bağımsızlığı düşüncesini Sovyet idaresi altındaki Türkistan’da ve dışarıdaki Türkistanlı muhacirler arasında yaymak ve bütün Türkistanlıları ortak bir mücadele alanında birleştirmek için, Yaş Türkistan adlı dergisinde böyle bir Türkistan Türk ortak yazı dilini siyasî amaçla kullanmıştır.[9]

Türk boylarının yakın geçmişinde yani 19. yüzyıl sonları ile 20. yüzyılın ilk yarısında Türk dünyasında “yazı dili” konusunda temelde üç ayrı girişime tanık oluyoruz:

Birinci girişim, İsmail Bey Gaspıralı’nın 1883 ile 1914 yılındaki ölümüne kadar çıkardığı Tercümangazetesiyle bütün Türkler için tek bir “ortak Türk yazı dili” yaratma çabasıdır. İsmail Bey Gaspıralı’nın ölümünden sonra onun arkadaşları Tercüman gazetesini 1918 yılı ortalarına kadar çıkarmayı sürdürdüler[10]. Bu ilk girişim dünyadaki bütün Türkleri hedefliyordu. 

İkinci girişim, Mustafa Çokayoğlu’yla başlayan ve yalnız Türkistan’daki Türkler için siyasi alanda ortak bir yazı dili yaratma çabasıdır. Mustafa Çokayoğlu Fransa’daki sürgünlük yıllarında 1929’dan 1939’a kadar çıkardığı Yaş Türkistan dergisiyle Türkistan bölgesinde bir “ortak Türk yazı dili”ni hedefledi. Daha sonra Veli Kayum Han adlı başka bir Türkistanlı önder İkinci Dünya Savaşı ve sonrasında Almanya’da bu işi sürdürdü. 

Üçüncüsü girişim ise, her Türk boyu için ayrı ayrı Türk yazı dilleri yaratma çabasıdır. Bu girişim Sovyet devletinin temel dil siyaseti oldu ve özellikle 1938-1940 arasında ortak Türk Latin alfabesi’nden birbirilerinden farklı harflere sahip çeşitli Kiril alfabelerine geçildikten sonra, çeşitli Türk yazı dilleri birbirilerinden ayrı olarak gelişmeye başladılar. Dünyadaki 21 Türk yazı dili arasındaki terim, yazım ve söyleyiş ayrılıkları son 60 yıldan bu yana çok fazla artmış bulunmaktadır.

           

Tercüman’ın Coğrafî Siyaseti            

Tercüman gazetesi İsmail Bey’in deyimiyle “Müsülmanlar” (Müslümanlar)’ı, ancak pratik gerçekte Türkleri ortak bir dil etrafında birleştirmek misyonu yüklendiği için, bu dil misyonunun, aslında coğrafî bir boyutu da vardı. İsmail Bey Tercüman gazetesinin bu “coğrafî misyon”u bakımından iki yol izlemiştir. Bunların birincisi Tercüman gazetesinin sayılarını o günün iletişim şartları elverdiği ölçüde çeşitli yöreler ve ülkelerde yaşayan Türklere ulaştırmak, ikincisi ise, Tercüman gazetesi içinde Türklerin yaşamakta olduğu bütün yöreler ve ülkeler ve oralardaki büyük küçük çeşitli Türk toplulukları hakkında mümkün olduğu kadar çok bilgi ve haber vermekti.

Tercüman gazetesinde Kırım ve Rusya hakkındaki haberler “Ahbâr-ı Dâhiliye” (İç Haberler) başlığı altında verilirken, dış haberler ya “Ahbâr-ı Hâriciye” başlığı altında veya çeşitli şehir ve ülkeden gelen mektuplar şeklinde veriliyordu: “Baku’dan mektup”, “Buhara’dan mektup”, “İran’dan mektup”, “Hint’ten mektup” gibi. İsmail Bey gazetesinden haber ve bilgi kaynaklarını da dikkatli ve özenli bir şekilde haberin sonunda bildirmeyi ihmal etmezdi: Osmanlı gazetesinden, İstanbul gazetelerinden, Türkistan Vilâyeti Gazeti adlı Rus Çarlık idaresi tarafından Türkistan Türkçesinde çıkarılan gazeteden, Kaspigazetesi, Ukrayna gazetesi, Hizmet gazetesi, Novaya VremyaMoskovski VidemostiRosiskaya JiznSvet adlı Rusça gazeteler gibi. 

Tercüman gazetesinin yalnızca bir kaç sayısına bile göz atarsak, onun her sayısında yayımlanan haberlerin dünyanın çeşitli yöreleri, ülkeleri ve şehir, hatta kasaba ve köylerini de kapsadığına tanıklık ederiz (ekteki listeye bakınız).

           

“Tercüman” Gazetesindeki “Haberler”de geçen yer adlarından bazıları: 

Afganistan, Afrika (Cenubi), Afrika-i Vusta, Ahıska, Akmescid, Akmolla, Aktaş, Amerika (ABD), Andican, Araplar, Aşhabad, Azerbaycan, Avusturya, Baku, Batum, Berlin, Bosna Vilayeti, Bökey ordası, Buhara, Bulgaristan, Bügülme, Çarcuy, Çimkent, Çin (Kıtay) dâhilinde, Çin hududu, Çistapol, Dağıstan, Dala vilayeti, Danya (Danimarka), Darmştat, Derbend (şehri), Dungan-ı İslamlar, Fas, Fergane vilayeti, Fransa, Frengistân, Gence, Girit, Gollandiya (Hollanda), Gözleve, Hacı Tarhan Vilayeti, Han Ordası, Haniye, Harkov, Hazar (Kaspi), Hind /Hindistan, Hive, Hokand, Hvalin, İngiltere, İran, İrğazim, İsfahan, İspanya, İstanbul, Kabartay Vilayeti, Kafkaz, Karabağ, Karadağ, Karakurum, Karkaralı, Kars, Kaspi (Hazar), Kaşgar, Kazan, Kefe, Kerç, Kırgız-Kazak (ahvalı), Kırım, Kongo, Kosova, Köstence, Kuba (adası), Kudüs, Livadiye, Marmara (denizi), Mekke, Mısır, Moğolistan, Moskova, Nahçivan, Niho (Japonya?), Nijni Novgorod, Nuha, Ordubâd, Orenburg, Odessa, Or Uyezdi, Orsq, Osa, Oş (Fergane), Pamir (yolu), Pariç (Paris), Perm, Peterburg, Prusya, Riyazan vilayeti, Rusya, Salyan (şehri), Samara, Saratov, Semerkand, Sırbiye (Sırbıstan), Sırderya vilayeti, Sibirya, Simbir, Sivastopol, Siyam (Siam), Sudan, Şeki, Şemahi, Şirvan, Taşkent, Tebriz, Tiflis, Tomsk, Torğay vilayeti, Troysk, Tümen, Türkistan vilayeti, Ufa, Ural vilayeti, Uralsk, Varşova, Vengriya (Macaristan), Vladikafkaz, Vladivostok, Yalta, Yaponya, Yerivan, Yunanistan.

 

Rus Çarlık İdaresi ve İsmail Beyin “Tercüman” Çilesi 

İsmail Bey Gaspıralı’nın Tercüman gazetesini çıkarabilmek için gazetesinin yayımlanma iznini alma konusundaki çabaları, hazırlanarak yayımlanması ve sonra da geniş bir coğrafyaya dağıtılması işi kolay olmamıştır.  1990’lardan başlayarak özellikle Çarlık Rusyası arşivleri üzerinde yapılan çalışmalarla bu Tercüman gazetesi konusunda çok önemli belgelere ulaşılmıştır.  Bu belgelerle biz bugün İsmail Bey Gaspıralı’nın faaliyetleri veTercüman gazetesinin yayın hayatı üzerinde daha fazla bilgiye sahip oluyoruz.  Bu alanda çalışmış iki bilim adamı, İsmail Asanoğlu Kerim ve Viktor Gankevich’in bu konudaki yorulmaz bilimsel araştırmalarını yürekten kutlarız.[11] 

Rahmetli Profesörler Saadet Çağatay ve eşi Tahir Çağatay’ın kurmuş oldukları Ayaz-Tahir Türkistan ve İdil-Ural Vakfı Yönetim Kurulu olarak, Gaspıralı hakkında Çarlık Rus arşivlerindeki bu belgelerle Tercüman gazetesindeki belge niteliğindeki bazı ilan, haber, mektupları Türkçe, Rusça ve İngilizce olarak 3 dilde hazırlanmakta olan bir kitapla dünya bilim çevreleri ve kamuoyuna sunacağız.[12] 

Bu kitapta yer alan “Tercüman” gazetesi dışındaki arşiv belgeleri şu arşivlerde bulunmaktadır: 

  1. RGİA -Rasiyskiy Gosudarstvennıy İstoriçeskiy Arxiv- (Rusya Devlet Tarih Arşivi), St. Petersburg;
  2. GAARK -Gosudarstvenniy Arxiv Avtonomnoy Respubliki Krım- (Kırım Muhtar Cumhuriyeti Devlet Arşivi), Simferopol;
  3. MVD -Ministerstvo Vnutrennıx Del- (İçişleri Bakanlığı Arşivi), Moskova.

 

Toplam 500 kadar belgenin yer aldığı bu kitaptan bir kaç belgeyi burada sizlere sunmak istiyorum. İsmail Bey Gaspıralı Tercüman’dan önce başka gazeteler yayımlamak için Çarlık idarelerine başvurur. Bunlardan biri Faydalı Eğlence gazetesidir: 

(Belge No: 1) İsmail Gaspıralı’nın İç İşleri Bakanı’na “Faydalı Eğlence” Gazetesini Çıkarma İzni için Yazdığı Dilekçesi (20 Kasım 1879)nden bazı alıntılar: 

  • Rusçayı ve Rusça okuma yazmayı bilmemelerinden dolayı, Kırım Tatarları Rusya’yı ve Rusya’nın hayatını tanıma imkânlarından tamamen yoksun oldukları gibi, sanayi, tarım vb. alanlardaki gelişmeleri takip etme ve bu alanlarla ilgili yeniliklerden haberdar olmaktan da mahrumdurlar.
  • Bunun dışında, çoğu zaman çok gerekli bilgiler ve bazen hükümet kararları da Kırım Tatar halkına gereken netlikte ulaşamamaktadır.
  • Bu Tatarların ister istemez yanlış düşüncelere sapmasına sebebiyet vermekte ve onlara belâ getirmektedir.
  • Bu sebepten dolayı, Tavrida vilâyetinin Bahçesaray şehrinde St. Petersburg sansürünün izniyle “Faydalı Eğlence” adı altında Tatarca haftalık tarım ve edebiyat gazetesini, Tatarlara başlıca hükümet kararlarını tanıtmak ve Rusça okuma yazmanın ve Rus eğitiminin yararlarını ve ehemmiyetini anlatmak maksadıyla yayınlamayı arzulamaktayım.
  • Zatıâlinizden bana bu gazeteyi Bahçesaray’da yayınlamaya izin vermenizi istirham ederim. Yayının programını ve kopyasını ayrıca ekliyorum. Yayının ebatı Tiflis’te çıkmakta olan Tatarca “Ziya” gazetesinin aynısı olacaktır. Abonelik ücretleri ise şöyle olacaktır:
  • Posta ücreti hariç yıllık 4 ruble, altı aylık 2 ruble 50 kapik, dört aylık 1 ruble 75 kapik, tek sayısı 10 kapik; posta ile gönderildiğinde gönderme ücreti de eklenecektir.

 

İsmail Mirza Gaspirinski

[RGİA, f. 776, op. 12, 1880, d. 1, l. 2-3].

 

– – – – – – – 

(Belge No: 5) İsmail Gaspıralı’nın “Faydalı Eğlence” Gazetesini Çıkarma İzni İçin İç İşleri Bakanına Yazdığı Ek Dilekçesi (10 Ocak 1880)’nden alıntılar: 

  • Zatıâlinize daha önce verdiğim ve Bahçesaray şehrinde “Faydalı Eğlence” adlı Tatarca edebiyat ve tarım gazetesini çıkarma izni istediğim dilekçeye ek olarak editör ve yayıncı görevlerini bizzat kendim üstleneceğimi belirtmek istiyorum. Gazete bana ait basımevinde basılacaktır. Unvanımı tasdik eden iki belgeyi ve iki damga pulunu ekliyorum.

İsmail Bey Gaspirinski

[RGİA, f. 776, op. 12, 1880, d. 1, l. 8].

– – – – – – –

 (Belge No: 6) İç İşleri Bakanlığı Yayın İşleri Genel Müdürlüğü’nün Tavrida Valisi’ne “Faydalı Eğlence” Gazetesini Çıkarma İzni Talebinin Reddi ile İlgili Yazdığı Müzekkeresi (28 Ocak 1880):

  • 7 Ocak tarihli ve 39 no’lu ihbarnamede zatıâliniz, Bahçesaray Belediye Başkanı Dvoryaninİsmail Mirza Gaspıralı’nın, Bahçesaray şehrinde, kendisinin editörlük yapacağı, “Faydalı Eğlence” adlı haftalık Tatarca dergi yayınlama izni istediği dilekçesini Sayın İç İşleri Bakanı’nın ilgilerine ilettiniz.
  • Buna cevaben Yayın İşleri Genel Müdürlüğü, dilekçelerine İç İşleri Bakanı’ndan olur cevabının gelmediğini Sayın Gaspıralı’ya ve Seyit Yakup Efendiye bildirmek üzere zatıâlinizi haberdar eder. Sayın Gaspıralı’dan pul vergisi alınmıştır.

İmzalayan: Yayın İşleri Genel Müdürü Grigoryev

İmzası ile onaylayan: İdare Amiri Adikayevskiy

[RGİA, f. 776, op. 12, 1880, d. 1, l.12-13]

– – – – – – –

(Belge No: 7) İsmail Gaspıralı’nın İç İşleri Bakanlığı Yayın İşleri Genel Müdürlüğü’ne “Kanun” Adlı Tatarca Haftalık Rehber-Gazete Çıkarma İzni Hakkında Yazdığı Dilekçesi (23 Aralık 1880)’nden bazı alıntılar:

 

  • Bu düşünceden ilham alarak, Yayın İşleri Genel Müdürlüğüne müracaat etmeye ve önce sansürden geçirilmesi şartıyla (St. Petersburg’da ya da Tiflis’te) Bahçesaray şehrinde “Kanun” adlı haftalık Tatarca edebiyat ve gerekli bilgiler rehber-gazetesini çıkarmak için izin istemeye karar verdim. 
  • Programını ekte verdiğim yayının yıllık abonelik ücreti 4 ruble, altı aylığı 2 ruble 50 kapik ve perakende sayı satış ücreti 10 kapik olacaktır. “Kanun”un benim basım evimde basılacağını, yayıncılık ve editörlük görevlerini bizzat kendim üstleneceğimi ve bununla ilgili bütün sorumluluğu üzerime alacağımı söylemek istiyorum. Kimliğimi tasdik eden belgeleri ekte sunuyorum.

Bahçesaray Şehri

Bahçesaray Belediye Başkanı Dvoryanin İsmail Bey Gaspıralı

[RGİA, f. 776, op. 12, 1880, d. 87, l.1-2]

– – – – – – –

(Belge No: 12) İç İşleri Bakanlığı Yayın İşleri Genel Müdürlüğü’nün İsmail Gaspıralı’ya “Faydalı Eğlence” ve “Kanun” Gazetelerini Çıkarma İzni Verilmediği Konusundaki Yazısı ( 5 Şubat 1881 ) 

  • 1880 yılında Bahçesaray Belediye Başkanı İsmail Mirza Gaspıralı, Tavrida valisi aracılığıyla, Bahçesaray şehrinde “Faydalı Eğlence” adı altında Tatarca haftalık dergi –sansürden geçirilmek şartıyla– çıkarma izni verilmesini rica etmişti. 
  • Eski İç İşleri Bakanı Devlet Sekreteri Makov’un dilekçe üzerinde kaydettiği kararına göre, Gaspıralı’nın ricası reddedilip, bu konuda kendisi 28 Ocak 1880 tarihli 446 no’lu yazı ile bilgilendirildi.
  • 1880 yılında Gaspıralı Yayın İşleri Genel Müdürlüğüne yeniden müracaat ederek “Kanun” gazetesini çıkarma izni istedi; fakat bu ricası da Simferopol’da yayını düzgün bir sansürden geçirmenin mümkün olamayacağından eski İç İşleri Bakanı Yaveriekrem Kont Loris-Melikov tarafından kabul edilmedi ve bu konuda Gaspıralı, 5 Şubat 1881 tarihli yazı ile bilgilendirildi.
  • Doğrudur: İdare amirliği görevini yapan (imza)

 

[RGİA, f. 776, op. 12, 1880, d. 87, l. 209].

– – – – – – –

(Belge No: 17) İsmail Gaspıralı’nın Tavrida Vilayet İdaresi Başkanına Evde Matbaa Bulundurma İzni İçin Yazdığı Dilekçesi (9 Şubat 1882):

  • Bir matbaa makinesi ve kendi yayınlarımı basmak için gereken diğer bütün şeylerin sahibi olarak ve bu konuda özel siparişler aldığımı göz önünde bulundurarak, basım işleri ile uğraşmak için izin almak istiyorum. 
  • Bunun için, matbaalar hakkındaki kanuna dayanarak, basım müessesesi için ticarî izin belgesini ve izin almak için gereken pulu ekleyerek, Bahçesaray şehrinde, kendi evimde matbaa (biri litografya için olmak üzere iki el makinesi) işletmeme izin vermenizi zatıâlinizden âcizane istirham ederim.

Dvoryanin İsmail Gaspıralı

[GAARK, f. 26, op. , 2, d. 1595, l. 6-6 (ob.)].

– – – – – – –

 (Belge No: 20) Tavrida Vali Yardımcısının Tavrida Vilayeti Jandarma Komutanlığı’ndan İsmail Gaspıralı’nın Siyasi Güvenilirliği Konusunda Araştırma Talebi (26 Nisan 1882):

 

G i z l i

  • Matbaa işletmek için başvuruda bulunan Bahçesaray Belediye Başkanı İ. Gaspıralı’nın siyasî güvenilirliği ve ahlâkı konusunda kurumunuzda olumsuz herhangi bir bilgi kaydının olup olmadığı konusunda zatıâlinizden beni bilgilendirmenizi acizane istirham ederim. Adı geçen şahıs Bahçesaray şehrinde oturmaktadır.

Vali yerine Vali Yardımcısı

Gizli Bölüm Amiri

Gizli Kalem[GAARK, f. 26, op. , 2, d. 1595, l. 7].

– – – – – – –

(Belge No: 21) Bahçesaray Polis Komiserinin Tavrida Valisine İsmail Gaspıralı’nın Yaşam Tarzı Ve Davranışlarına İlişkin Raporu (29 Nisan 1882):

 

G i z l i

  • 26 Nisan tarihli ve 540 no’lu talimatname gereğince, Bahçesaray belediye başkanının çok olumlu yaşam tarzı ve davranışları gösterdiğini ve bu zamana kadar suç unsuru teşkil edebilecek hiçbir eylemde bulunmadığını zatıâlinizin bilgilerine âcizane sunarım.

Polis Komiseri Şleyfer

[GAARK, f. 26, op. 2, d. 1595, l. 8].

– – – – – – –

(Belge No: 25) Tavrida Vali Yardımcısı Tarafından İsmail Gaspıralı’ya Verilen Matbaa İşletme İzni (18 Ağustos 1882) 

  • İşbu belge ile Dvoryaninİ. Gaspıralı’ya Nisan 1865’te İmparator Hazretleri tarafından tasdik edilen Matbaalar, Litografiler vb. Hakkında Devlet Şurası Kararında gösterilen şartlara ve bundan sonra da hükümet tarafından alınacak kararlara ve talimatnamelere eksiksiz uyma koşuluyla Bahçesaray şehrinde matbaa işletme izni verilir. Gereken damga resmi ödenmiştir.

Tavrida Valisi yerine Vali Yardımcısı

[GAARK, f. 26, op. 2, d. 1595, l. 11].

– – – – – – –

(Belge No: 27) İç İşleri Bakanına Rusça ve Kırım Tatarcasında “Perevodçik -Tercüman” Gazetesini Yayınlama İçin Dilekçe ( 30 Ağustos 1882 )’nden bazı alıntılar: 

  • Bu işin bölgenin yararına olacağı düşüncesiyle, Bahçesaray şehrinde “Perevodçik-Tercüman” adı altında haftalık edebî-sosyal gazete yayınlamama izin vermenizi âcizane istirham ederim.
  • Bu gazete, ekte gönderdiğim örneğe göre ve Tatarcaya tam tercümesiyle birlikte Rusça olarak basılacaktır. Gazetenin ön sansürü zatıâlinizin uygun göreceği şekilde St. Petersburg’da ya da Simferopol’de yapılabilir.
  • Gazetenin şahsi matbaamda basılacağını, editörlük görevini bütün sorumluluğuyla bizzat kendimin üstleneceğimi, yıllık abonelik fiyatının 4 ruble, altı aylık abonelik fiyatının 2 ruble 50 kapik, perakende satış fiyatının 10 kapik olacağını bilgilerinize sunarım.
  • Kopyası ile birlikte gazetenin programını ve üç adet kimlik belgemi ekliyorum.

Dvoryanin İsmail Bey Gaspıralı

[RGİA, f. 776, op. 12, 1880, d. 87, l. 12].

– – – – – – –

 

(Belge No: 32) İsmail Gaspıralı’nın Bahçesaray Polis Komiserine Aldığı Eğitim Konusunda Verdiği Bilgi (10 Aralık 1882):

  • Yazdığınız yazıya istinaden, kopyalarını İç İşleri Bakanı’na gönderdiğim belgelerden görüldüğü üzere 2. Moskova Askerî Okulunda okuduğumu, orada Rusça ve Fransızca, resim, harita bilgisi, tarih, coğrafya, cebir ve geometri derslerini aldığımı (1277 no’lu tasdikname);

 

  • Simferopol Erkek Lisesi tarafından verilen 531 no’lu tasdiknameye göre sınavla şehir öğretmeni unvanını kazanmış olduğumu;
  • Tatarlar için açılmış çeşitli okullarda Rusça öğretmeni olarak altı yıl görev yaptığımı ve başarılarım dolayısıyla Odessa eğitim bölgesi hamisinden yazılı teşekkür belgesini (10 Nisan 1872 tarihli ve 283 no’lu) aldığımı bildiririm.
  • Yüksek bilimsel derecem yoktur. 1879 yılından itibaren Tatarca çeşitli kitapçıklar ve küçük gazete türünden yayınlar çıkarmaya başladım. Her yayının tirajı bine kadar ulaştı.
  • Basmayı düşündüğüm gazetenin hedefleri konusunda bilgi vermek için şunları eklemek istiyorum: İç İşleri Bakanı’na sunulan programa göre, gazete popüler tarzda olacak, St. Petersburg’da ön sansürü yapılacak, Tatarcaya tam tercümesi ile birlikte Rusça olarak basılacaktır.

Dvoryanin İsmail Gaspıralı

[GAARK, f. 26, op. 2, d. 1595, l. 18-18 (ob.), 23].

– – – – – – –

 

(Belge No: 38) Odessa Geçici Genel Valisinin Yayın İşleri Genel Müdürlüğüne “Perevodçik-Tercüman” Gazetesinin Yayınlanmasının Uygunluğu Konusunda Yazdığı Müzekkeresi (4 Şubat 1883): 

  • Tavrida Valisi ve Vilâyet Jandarma Komutanlığı’nın verdikleri bilgilere göre Dvoryanin İsmail Bey Gaspıralı hem ahlâkî hem de siyasî yönlerden güvenilir biridir. “Perevodçik-Tercüman”gazetesini yayınlamasının oldukça yararlı bir iş olacağını kabul etmek gerekir.
  • Bu yüzden şahsen kendim Gaspıralı’nın Bahçesaray şehrinde ön sansürün izniyle, kendisinin editörlüğü altında “Perevodçik-Tercüman”adlı Tatarca tercümesi ile birlikte yayınlanacak olan Rusça haftalık gazeteyi yayınlamasına izin verilebilir diye düşünüyorum.

Yaveriekrem Gurko

Kalem Müdürü (imza)

[RGİA, f. 776, op. 12 1880, b. 87, l. 29].

– – – – – – –

 

(Belge No: 49) St. Petersburg İç Sansür Komitesi’nin İsmail Gaspıralı’ya Yerine Getirilmesi Gerekli Hususları Bildirdiği Talimatnamesi (4 Nisan 1883 ): 

  • 1) “Perevodçik-Tercüman”gazetesinin yayın izni Tatarca tercümesi ile birlikte Rusça yayınlanmak üzere verilmiştir, dolayısıyla Rusça yazılan tüm makaleler Tatarcaya tercüme edilmelidir. Hâlbuki ilk sayıda sadece editörlük tarafından seçilmiş olan bazı yazılar tercüme edilmiştir.
  • 2) Gazete sansüre sunulurken ve basılırken Rusça ve Tatarca olarak ayrılmamalı; yani her sayı hem Rusça hem Tatarca yazıları içermelidir.
  • 3) Komite ile editörlük arasında makalelerin yayınına verilen izin veya konulan yasak konusunda telgraf haberleşmesi söz konusu olamaz. Ancak Sansür Komitesi tarafından onaylanan ve sansürcünün izin imzasını taşıyan sayının aslının gönderilmesiyle matbaa sayının baskısına başlayabilir.
  • 4) “Perevodçik-Tercüman”gazetesi için onaylanan programda siyaset bölümüne izin verilmemiştir, bu nedenle siyasî haberler ne gazetede yer alabilir ne de sansür izni alabilir.
  • 5) Gazete basıldıktan sonra kanun tarafından belirlenen–dokuz adet–, sansürün izin verdiği asıl sayı ile birlikte komiteye iletilmelidir. Bunlara bir de matbaa sahibinin basılmış sayı adedi hakkında bilgi verdiği ve basılmış sayının sansür tarafından izin verilen asıl sayıya uygunluğunu tasdik ettiği belge eklenmelidir. Bunlar, Sansür Komitesine ulaştığında, komite matbaaya sayıyı çıkarma izni belgesi gönderecek ve ancak bu izin belgesi alındıktan sonra matbaa basılan sayıları çıkarabilecektir.

 

  • Editör-yayıncı İsmail Gaspıralı’yı bu konularda bilgilendirerek, kalem bir adet fazladan gönderilen 60 kapik değerindeki damga pulunu iade eder.

Sekreter Vekili N. Panteleyev

[RGİA, f. 777, op. 1883, d. 33, l. 8-9].

– – – – – – –

(Belge No: 50) Gaspıralı’nın St. Petersburg İç Sansür Komitesi’ne “Tercüman”ın Birinci Sayısı ile İlgili Telgrafı (4 Nisan 1883):

               

Perevodçik-Tercüman onaylandı mı? Çıkartılan bölümler var mı? Gaspıralı”

[Telgrafın üzerinde el yazısı ile şöyle yazılmış: “Sayının yayınına birçok çıkartma yapılarak izin verilmiştir. ” Sansürcü Panteleyev – (RGİA, f. 77, op. 3, d. 30, l. 5].

 

– – – – – – –

(Belge No: 66) Doğu Dilleri Edebiyatı Sansürcüsü’nün St. Petersburg İç Sansür Komitesine “Perevodçik-Tercüman”daki Silinen Makaleyle İlgili Yazdığı Raporu (14 Mayıs 1884) 

  • Perevodçik-Tercüman” gazetesinin 17. sayısının provasından sildiğim yerler matbaa boyası ile karaltılarak basılmış ve böylece gözle görülür iki leke meydana gelmiştir. 
  • Yayıncının herhalde, tecrübesizlikten dolayı böyle bir kusur işlediğini dikkate alarak, bu seferlik Gaspıralı Bey’i sadece ikaz etmenin ve gelecek sayılarda benzer kusurlara rastlandığı takdirde, böyle sayıların toplatılıp yeniden basma cezası verileceğini bildirmenin yeterli olacağını düşünüyorum.
  1. Smirnov

[RGİA, f. 777, op. 3, 1883, d. 30, l. 24].

– – – – – – –

               

Yayımlanacak kitapta yer alan 500 kadar belge İsmail Bey Gaspıralı’nın faaliyetleri, bu arada özellikle de Tercüman’ın yayım hayatı hakkında bize çok önemli bilgiler vermektedir.

 

 

 

 

 

 

[1] Tercüman, 18.12.1906; Sabri Arıkan, “Tercüman Gazetesinden 1883-1918” Tarih: Türk Dünyası Tarih ve Kültür Dergisi, Sayı 167 (Temmuz 2000), s. 20.

[2] Timur Kocaoğlu, “Türk Diline Sosyo-Politik Bir Bakış” Türk Dili(Ankara), Sayı 548 (Ağustos 1997), s. 113-121.

[3] “İdâreden”, Tercümân, Birinci Sene, Nomru 1 (10 Aprel 1883 / 15 Cemadiyel-âxır 1300), s. 1.

[4] İsmail “Açıq Mektub”, Tercümân, Yigirme dördinci Sene-i devâmiyesi, Nomru 26 (15 Mart 1906 / 3 Seferü’l-âxır 1364), s. 1.

[5] “Bizniñ Yol” Yaş Türkistan (Paris), San: 1 (Dekabr 1929), s. 1-3; bu derginin ilk 13 sayısının yeniden basımı için bak. Yaş Türkistan: Türkistan Milli İstiklal Fikrine Hizmet Eden Aylık Dergi (1929-1939), Cilt 1 (1929-1930). İstanbul: Ayaz Tahir Türkistan İdil Ural Vakfı Yayınları, 1997.

[6] Türkiye Türkçesiyle: “Biz Türkistan istiklalcileri milletimizin özgürlüğü ve yurdumuz Türkistan’ın kurtuluşu için mücadele ederiz… Türkistanlılara bundan başka yol yok, olamaz ve olmasın.”

[7] Türkiye Türkçesiyle: “Bizim gayemiz ise Türkistan’da şekil itibariyle de, mana itibariyle de milli devlet kurmaktır, çünkü ancak bu şekilde halkımız kendi yurdunda kendi mukedderatının tam hakuklu sahibi olabilir.”

[8] Yaş Türkistan, San 1 (Dekabr 1929), s. 29, 32.

[9] Mustafa Çokayoğlu’ndan sonra Veli Kayum Han adlı başka bir Türkistanlı önder gerek İkkinci Dünya Savaşı sırasında Berlin’de, gerekse 1950-1971 yılları arasında Batı Almanya’da yayınladığı çeşitli gazete ve dergilerde, özellikle de Mill Türkistan adlı siyasi dergide böyle ortak bir Türkistan Türkçesi kullandı. Bakın. Timur Kocaoğlu, “Türkistanlı Göçmenlerin Siyasî Faaliyetleri Tarihine Bir Bakış”, Dr. Hayit Armaganı. İstanbul: Turan Kültür Vakfı ve Hoca Ahmet Yesevi Vakfı, 1999, s. 159-182.

[10] Tercüman (1883-1918) gazetesinin tam bir koleksiyonu dünyadaki hiç bir kütüphanede bulunmamaktadır. Hele Türkiye’deki kütüphanelerimizden Belediye (İstanbul), Hakkı Tarık Us (İstanbul), Milli Kütüphane (Ankara)’de maalesef bu gazetenin değişik yıllarına ait oldukça eksik sayılar var. En fazla yıla ve sayıya sahip kütüphane S. Petersburg’daki Rusya Milli Kütüphanesi’dir.

[11] İsmail Asan-oğlu Kerim’in kitabı: Gaspirinski’nin “Canlı” Tarihi 1883-1914. Akmesçit “Tarpan” 1999; Viktor Gankevich, Do djerel Krims’kotatars’koi jurnalistiki. Simferopol: Ministerstvo osviti i nauki Ukraini, 2004 [Eser Ukrayna, belgelerse Rus dillerinde].

[12] İsmail Bey Gaspıralı ve “Tercüman” Gazetesi Üzerine Belgeler / Documents On Ismail Bey Gaspirinskii and the Newspaper “Terjuman” / Документы oб исмаил-беке гаспиринском и газете “переводчик-терджиман” (Hazırlayanlar: Viktor Y. Gankevich – Timur Kocaoğlu – Liaisan Şahin). İstanbul: Ayaz-Tahir Türkistan İdil-Ural Vakfı Yayınları [2011 yılı sonunda].

 

Kaynak:

Türk Yurdu, Temmuz 2011, Yıl 100 – Sayı 287

Yazar
Timur KOCAOĞLU

Bu websitesinde farkı kaynaklardan derlenen içerikler yayınlanmakta olup tüm hakları sahiplerinindir. Sitedeki içerikler atıf gösterilerek kaynak olarak kullanlabilir. Yazıların yasal sorumluluğu yazara aittir. Tüm Hakları Saklıdır. Kırmızlar® 2010 - 2024

medyagen