Genç kelimesinin sözlükteki karşılığı; “ihtiyar karşıtı”nın yanı sıra “yaşı ilerlememiş olan”dır. Bence gençlik, yaş ile sınırlanamayacak bir olgudur. Gençler, ülkemizin, dünyamızın, geleceğini inşa edecek olan kimselerdir. Diğer insanlar gibi gençler de okuyor, çalışıyor, seviyor, nefret ediyor, hata yapıyor ve problem yaşıyorlar ama gençlerin hayatı diğer insanlardan biraz farklıdır ve bu fark yadsınamayacak kadar önemlidir. Ben de genç diye adlandırılan kitlenin içinde bulunduğum için, günümüz gençleri hayatlarını nasıl geçiriyorlar, neyle meşgul oluyorlar biliyorum. Bence genç kitlenin başlıca problemi onların kararsızlığı ve temel amaçlarının tam olarak belirlenememesidir. Kendi amaç ve problemlerinin farkında olmayan gençler, hedefsizlik ve kriz yönetiminin başarısızlığı sonucunda alkol, uyuşturucu ve diğer tasvip etmediğimiz kötü alışkanlıklar edinmektedirler. Bu kötü alışkanlıklar sadece gençlerin değil, bütün insanlığın problemidir. Bu problemin çözümü için işbirliği yapmak da insanlığın, insan olmakla birlikte üstlendiği, eda etmek zorunda olduğu boyun borcudur.
Ülkemizde gençlerin, geçim, barınma, sosyal güvence gibi durumlarıyla ilgilenirken diğer taraftan da eğitim sorunları çözülmeli, insan ilişkilerinin daha da geliştirilebilmesi için psikolojik ihtiyaçları, kendilerini geliştirme ve gerçekleştirme adına desteklenmelidir. Günümüz toplumunda gençlere gereken ilgi gösterilmezken Atatürk neden gençliğe bu kadar güvenmiştir? Hiç düşündünüz mü?
Türk’e aşık, insan ve doğa sevgisini daima yüreğinde taşıyan, bilimin önderliğine iman eden Mustafa Kemal Atatürk, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ni kurarken, biliyordu ki kendisine inançla bağlı, yüzyılların devleştirdiği Türk Töresi’nin gerektirdiği üzere yaşam süren, Türk’ün ve İslam’ın sancağını göndere çekmek için yeminli, ülkesinin bağımsızlığını kazanabilmesi için varını yoğunu ortaya koyup, gece gündüz mücadele eden Türk Gençliği arkasındaydı. Bütün olumsuz şartlara rağmen devleti kurarken, devletin geleceğinin gençlere bağlı olduğunu biliyordu. İlgili olarak: “Ey yükselen yeni nesil! Gelecek sizindir. Cumhuriyeti biz kurduk, onu yükseltecek ve sürdürecek olan sizsiniz.” demiştir. Bu itibarla gerçekleştirdiği Türk İnkılabı’ nın en büyük destekçisinin gençler olacağını öngörmüş, onlara büyük bir inançla ilkelerini emanet etmişti. Devlet ve devletle birlikte gelen bu inkılaplar bizim emanetlerimizdir. Bunları yükseltip, bizden sonra gelecek nesillere aktarmak bugün hala öncelikli vazifelerimizdendir. Mustafa Kemal Atatürk, devleti bir namus, kutsal bir emanet olarak görmüştü ki: “Milletin toprağından temiz bir nesil yetişiyor, bu eseri onlara bırakacağım ve gözüm arkada kalmayacak…” sözleriyle bu yolda gençliğe olan güvenini ifade etmiştir. Bizlere düşen görev, milletimizin geçmişte ve bugün, ne tür zorluklarla karşılaştığını bilip bir daha aynı zorluklarla karşılaşıldığında gösterilecek mukavemetin üst düzey olabilmesi için çok çalışmaktır.
Bizlerin içinde bulunduğumuz ataletten kurtulup, damarlarımızdaki asil kanın farkına varıp, ülkeyi muasır medeniyetler seviyesine çıkarabilmek için son nefes, son nefer ve son damla kana kadar mücadele etmemiz gerekir.