18 Mart 1915, Türk Milleti Çanakkale’de eşi benzeri görülmemiş bir halk savunmasıyla, mermiye karşı süngüyle, birleşmiş düşmana karşı imanla, adeta bir destan yazdı. Mustafa Kemal ve daha nice paşaların , 7’den 70’e herkesin memleketini savunduğu ve bu savunmanın bir eşi benzeri daha olmayan Çanakkale destanı, Türk tarihinin dönüm noktasıdır. Zira asırlarca geri çekilmenin ardından Çanakkale’nin geçilmesi büyük bir felakete yol açacaktı.
20 ve 21. yüzyıl, cephe savaşları yerini psikolojik savaşa bırakmıştır. Artık ülkeler birbirine karşı silahlarla değil, birbirlerinin beyinlerine hükmederek savaşlarını sürdürmektedirler. Zira eli silah tutan birini öldürmek yerine, onun beynine hükmederek silahını bıraktırmak, teslim olmasını sağlamak çok daha etkilidir.
Psikolojik savaşta ise önlem alması gereken en önemli ülke Türkiye’dir. Şöyle ki Çanakkale’nin geçilememesi, düşmana önemli bir noktayı göstermiştir, binlerce yıl savaşlarla yenilemeyen ve yok edilemeyen Türk Milleti, ancak algısı değiştirilerek ve milli benliği unutturularak yenilebilir. Onlara göre, dinin emirlerini yerine getirmeyen ve Milli kimliğini unutmuş Türk Milleti rahatça yok edilebilir, yahut geldikleri yere gönderilebilirdi.
1000 yıla yakın Anadolu’da kalmış, özünden ayrılmamış Türkleri etkisiz hale getirmek kolay olamazdı. Bunun için titiz bir çalışma gerekliydi. Bu yüzden her zaman ülkenin yüksek mertebelerine kendi insanları yerleştirmek için uğraş verdiler ve değişik fikirlerle, bu Milletin evlatlarını asimile etmeye çalıştılar. Kendi yetiştirdikleri sahte hocalarla dinimize uygun olmayan vaazlar verdirdiler. Yapılan filmlerde sahtekar veya dolandırıcı hoca tipleriyle insanları dinden uzaklaştırmaya çalıştılar. Barbar, katil veyahut kadın düşkünü Türk hükümdarları tipini ortaya koyarak kendi tarihimize düşman ettirdiler. Bize Türk olmayı kötü olarak gösterdiler! Medyadaki güçlerini sonuna kadar kullanarak, din aleyhinde propaganda yaptırdılar. Zira onlar için çözüm basitti, Milli kimliğini unutmuş bir Türk halkı kolayca etkisiz hale getirilebilir, kendi istekleri doğrultusunda kullanabilirlerdi.
Karşımızda bir düşman var, oldukça nefretli ve binlerce yıllık mazinin intikamını alma peşinde. Bu sefer elinde top tüfekle değil, hoş ve güzel sözlerle geliyor. Sizi öldürmek içinde değil, algınızı tamamen değiştirmek için geliyor. Çözüm yolumuz ise Ulu Önder’in meşhur sözünde saklı: “Muhtaç Olduğun Kudret Damarlarındaki Asil Kanda Mevcuttur”. Hem kendimize kim olduğumuzu hatırlatmak hem de bunu düşmanın anlaması için şu sözü söylemekte fayda var:
Üstte gök çökmedikçe, altta yer denizi delinmedikçe, ey Türk senin ilini töreni kim bozabilir?