Yalandan Münezzeh Bilimin Işığı Altında; “Millet ve Milliyetçilik”

 

Mehmet Ümit Çekin

Bu yazıda İskender Öksüz’ün son kitabı Millet ve Milliyetçilik incelenecektir.

İskender Öksüz, eğitim hayatına Ege Üniversitesi Kimya – Fizik alanındaki lisansı ile başlamış ve sonrasında Yale Üniversitesi’nde yüksek lisans ve doktorasını tamamlamıştır. Çeşitli üniversitelerde eğitim ve idarî görevlerde bulunmuştur. İnternet ortamında yaptığım kısa bir araştırmadan sonra, bütün öğrencilerinin hayranlık beslediği bir eğitimci olduğu sonucuna vardım. Kitabı okuduktan hemen sonra İskender Öksüz Beyefendi’nin söyleşilerini, katıldığı panelleri, programları izledim ve hepsinde bu değerli insanın yüzünden gülümsemenin eksik olmadığını gördüm. Etrafına sürekli pozitif enerji yayan, hayata umutla baktığı her halinden belli olan bir kişi İskender Bey.  Doğal olarak insan şöyle düşünüyor: Böyle bir deha, hayata umutla bakıyorsa, benim karamsar olmam çok saçma ve bencilce.

Millet ve Milliyetçilik adlı eser, Ocak 2016’da Panama Yayıncılık tarafından piyasaya çıktı. Büyük emekler verildiği, hakkında çok düşünüldüğü ve tartışıldığı belli olan bir eser “Millet ve Milliyetçilik”. Kapak tasarımını Leyla Çelik üstlenmiş. Kökleri, toprağın derinliklerine doğru inen ve birbirinden ayrılması mümkün olmayacak derecede karışmış bir ağaç, tıpkı ‘Millet’ gibi…

Bilim üzerine çalışmak, araştırma yapmak, kafa patlatıp bir yerlere gelmek; bir insana bilimi, bilimin işleyişini anlatmaktan çok daha kolaydır. İskender ÖKSÜZ, karşısına belki de binlerce öğrencisini (okuyucusunu) toplamış ve bilimi, bilimin işleyişini, fizikî bilimler ile toplum bilimleri arasındaki farkları sabırlı bir öğretmen edası ile anlatmaya koyulmuş. Bunları sabırla, açık ve anlaşılır bir üslupla anlattıktan sonra da kitabın özünü oluşturan bölüme, yani tüm bu bilimlerin “Millet ve Milliyetçilik”le nasıl bir ilişki içerisinde bulunduğunu, bilim insanlarının bu konularda neler söylediklerini  -neleri söylemediklerini- yine gayet açık ve anlaşılır bir üslup ile öğrencilerine aktarmış.

“Millet ve Milliyetçilik” adlı eser, on iki ana başlık ve onların da alt başlıklarından mürekkeptir.  Bu bölümleri İskender Öksüz’ün kendi ifadeleriyle aktarmak gerekirse: 

“Birinci bölümde bilimin ve bilimler içinde toplum bilimlerinin yerine bir göz atıyoruz. Sonra tarih boyunca ırkçılık, ırkçılığın toplum bilimlerine ve bu arada Türkiye’ye etkileri ele alınıyor. Marksistler ve millet, post-komünizm, yeni liberal emperyalizm ve siyasî ümmetçilik izleyen üç bölümü oluşturuyor. Nihayet ana konumuza, sosyolojinin millet teorilerine geliyoruz. Modernist görüşlerin ve etnosembolizmin önemlerinden ötürü kendi bölümleri var. En yeni gelişme, sosyobiyoloji ve Azar Gat’ın sosyobiyolojiye dayanan millet teorisine ayrıntısıyla giriyoruz. Genel sosyoloji incelememizden sonra, “Türk milleti ne zaman?” diye soruyoruz. Milletle devletin, devletle dilin ve tekrar dille milletin ilişkileri ayrı bir bölümde ele alınıyor. Son bölümde vardığımız sonuçları ve ayrı teorilerden çıkarabileceğimiz müşterek resmi irdeliyoruz. Gerçekten epey net bir manzara beliriyor.”

Yazının başlığını, sadece yazı ilgi çeksin diye koymuş değiliz elbette. Peki o zaman ‘Yalandan Münezzeh Bilim’ derken neyi kastetmekteyiz? Bilim, hiç yalan söyler mi? Elbette söylemez, söylememelidir. Söylüyorsa da onu ‘Bilim’ değil, aslında olmadığı halde ‘bilim insanı’ dediğimiz kişi söylüyordur. İdeolojiler ‘asabiyyet’e dönüştüğü takdirde tehlikeli ve günahtır. Evet, burası özgür dünya, bu dünyada herkes istediğini düşünmeye, söylemeye muktedirdir ve zaten böyle olması gerekir. Lâkin, eşref-i mahlûkât olan insanın en büyük erdemlerinden biri de hiç şüphesiz; yanlış giden bir şeyler olduğu takdirde, bu yanlışlığa gücü yettiği derecede ‘dur’ diyebilmesidir, yanlış olan durum kendi çevresinde olsa bile… İşte ideolojilerde de ‘asabiyyet’e düşmemiş bir kişi, kendi düşünce sistemindeki yanlışlığın da farkına varmalı ve bunu gücü yettiğince durdurmalı yahut da duyurmalıdır. Buraya niçin geldik? Şunun için: İskender Bey, “Millet ve Milliyetçilik” kitabında kendisine ‘bilim insanı’ denilen bazı kişilerin, ideolojilerine bağlılıklarından dolayı düştükleri yanlışları, söylemek zorunda kaldıkları yalanları ya da söylemeleri gereken bazı ‘kelime’lerden ısrarla uzak durduklarının altını çizmektedir. Üstelik çizdiği bu çizgilerin hepsini de kanıtlamaktadır.

Hasılı, kendisini ‘milliyetçi’ addeden her birey; kendisine dünya görüşü belirlemek ve bu konuda ‘doğru’ bir araştırma yapmak isteyen gençler; eski dünyanın, beyinleri tozlanmış çağdışı Marksistleri; sosyoloji alanında çalışanlar, çalışmayanlar; kolayı değil zor yolu seçerek entelektüel olmayı kendisine hedef görenler ve ‘birey’ hüviyeti kazanmak isteyen bütün insanlar bu kitabı mutlaka edinmeli, okumalı, ve aktarmalı…

Son olarak, öncelikle İskender Öksüz Hoca’ya böyle bir eseri yazarak bize anlayacağımız dilden bilimi, bilimin işleyişini, ‘millet’ ve ‘milliyetçilik’ kavramlarının bilim içerisindeki yerlerini anlattığı için sonsuz teşekkürlerimi sunarım. Ayrıca İskender ÖKSÜZ’ün “Millet ve Milliyetçilik” adlı eserini okumam için bana hediye eden, gençleri okumaya sevk eden ve bunu kendisine görev edinen çok kıymetli Oğuzhan Saygılı’ya teşekkürü bir borç bilirim. 

Yazar
Mehmet Ümit ÇEKİN

Bu websitesinde farkı kaynaklardan derlenen içerikler yayınlanmakta olup tüm hakları sahiplerinindir. Sitedeki içerikler atıf gösterilerek kaynak olarak kullanlabilir. Yazıların yasal sorumluluğu yazara aittir. Tüm Hakları Saklıdır. Kırmızlar® 2010 - 2024

medyagen