Selam olsun Türk’ün dinini, kinini bilip yaşayıp yaşatanlara, Türk yurtlarını koruyup, kollayanlara selam. Selam olsun bu ülkenin gelmiş geçmiş şairlerine ve ülkesi için elinden gelenin fazlasını yapmaya hazır olanlarına selam…
Hiç şüphesiz ki gelmiş geçmiş büyük Türk şair ve gazetecilerden bir tanesi de Abdürrahim Karakoç’tur. İçinde bulunduğumuz Nisan ayının yedinci günü 1932 yılında; kendisi gibi kahraman olan Kahramanmaraş’ta doğmuştur. Aile büyükleri dedesi, babası, kardeşleri de şair olduğu için küçük yaşlarda şiire merak sarmıştır. Şiir mi dediniz? Şiiri kim yazar mı dediniz? Her gün birileri birilerine türlü sebeplerden dolayı dizeler sunar öylesine herkesin elinde ve dilinde şiir gezinir. Yazanı da yok değil amma vellakin şiiri şiir gibi yazanı da tespihteki tane gibidir şu dünyada. İşte böyle büyük bir usta Abdürrahim Karakoç…
Herkesin yazdığı şiiri yazmayan, öyle bir şiir yazardı ki; aşk kokan, hem de buram buram … ‘O’ lambada ki alevin titrerken üşüdüğünü his eden ve onu kalemiyle, yüreğiyle delen, dile getiren bir insan bir şairdir.
İşte; kendi dilinden, kendi tarifi…
“Edebi kudretin tek sahibinden alınan emir üzerine 1932 yılında dünyaya gelmişim. Çocukluğum şöyle böyle geçti. Kıt imkanlara, kıtlık yıllarına rağmen hala o günleri özlerim. Bir çok kimseye o yılları anlatsam ‘özlenecek neresi var? ‘diyebilirler ama ben hep çocukluk yıllarımı sevdim. Şiir yazmaya küçük yaşlarım da başladım. Zaten bizim oralarda her genç şiir yazar. Bu tutku başka bir meşgalenin veya işin olmayışından gibime geliyor. Ben de avareydim, boşluğumu şiirle doldurmaya çalıştım. Benimle şiire başlayanlar yalnızlıktan, yardımsızlıktan dökülüp gittiler.
Bana gelince;
Sağolsunlar, iktidarların ve muhalefetin irikıyım politikacıları, ihtilal cuntacıları, ‘bilimsel’ cüppeliler, entellektüel züppeler, millî soyguncular, sosyete parazitleri, sermaye sülükleri, zulüm-işkence makineleri, adalet katleden hukukçular, dalkavuklar, üçkağıtçılar v.s. hep bana yardımcı oldular. Şiir malzememi veren onlar, öfkemi bileyen onlar oldular. Yardımlarını inkâr etmiyorum, fakat teşekkür de etmiyorum.
Dinsizlerin değil, din düşmanlarının, yani İslâm düşmanlarının da az yardımı olmadı. Bir bakıma dinî duygularımın kuvvetlenmesine vesile oldular.
En uygun zamanda yaşadığıma inanıyorum. Yardımcılarım (!) var oldukları sürece yazmaya devam edeceğim. Allah (cc) kısmet ederse…”
İlk yazdığı şiirleri 2 kitap olacak hacminde iken beğenmeyip yaktı ve 1958 yılından itibaren yazdıklarını “ Hasan’a Mektuplar” ismi altında 1964 yılında 10.000 adet bastırdı. Fedai Yayınları arasında çıkan bu eser kısa zamanda tükendi ve ikinci baskısını yine 10.000 adet bastırdı. 1958 yılında bulunduğu kasabada belediye mesul muhasabi olarak memuriyete girdi. 1981 yılı mart ayında emekli oldu. Şiirlerinin çokluğu yaşadığı dönemin şartlarından kaynaklanmaktadır. 30’a yakın mahkemeye verildi, hepsinden beraat etti. Avukat tutmadı, ve hep kendi kendini savundu. Hiçbir iktidarla barışık olmadı.1985 yılından beri gazetecilik yapmaktaydı. Bir ara siyasete girdi ve ayrıldı. Niçin girip, niçin ayrıldığını bir röportajda şöyle cevaplandırdı. “Allah rızası için girmiştim, Allah rızası için ayrıldım”.
7 Haziran 2012 tarihinde Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi hastanesinde yoğun bakımda iken hayatını kaybetmiştir.
Yemini vardı yazabildiği kadar yazacaktı. Yüreklerdeki aşkı, sevgiyi titreten tek adam. Şair diyorum ben O’na.
İşte şair;
Mihriban (Aşk)
Sarı saçlarına deli gönlümü
Bağlamıştın, çözülmüyor mihriban
Ayrılıktan zor belleme ölümü
Görmeyince sezilmiyor mihriban
Yar, deyince kalem elden düşüyor
Gözlerim görmüyor aklım şaşıyor
Lambada titreyen alev üşüyor
Aşk kağıda yazılmıyor mihriban
Önce naz sonra söz ve sonra hile
Sevilen seveni düşürür dile
Seneler asırlar değişse bile
Eski töre bozulmuyor mihriban
Tabiplerde ilaç yoktur yarama
Aşk değince ötesini arama
Her nesnenin bir bitimi var ama
Aşka hudut çizilmiyor mihriban
Boşa bağlanmış bülbül gülüne
Kar koysan köz olur aşkın külüne
Şaştım karabahtım tahammülüne
Taşa çalsam ezilmiyor mihriban
Tarife sığmıyor aşkın anlamı
Ancak çeken bilir bu derdi gamı
Bir kördüğüm baştan sona tamamı
Çözemedim çözülmüyor mihriban