Bizans İmparatoru Yuannis Paleologos, yorulmak nedir bilmeyen bir savaşçı olan Osmanlı Sultanı I.Murad’ın gittikçe artan kıskacından kurtulmak ve başı üzerinde dolaşan fırtınayı defedebilmek için Katolik ve Ortodoks kiliselerinin birleşmeleri gerektiğini düşünmeye başlamıştı. Ülkesindeki Ortodoks din adamlarının da onayını alan Yuannis, Papa’nın desteğini alabilmek için Roma’ya gitti. Avrupa’daki görüşmelerini tamamlayan Yuannis, dönüş yolculuğu sırasında Venedik şehrinden geçerken daha önceden borç aldığı ve borcunu uzun süre ödemeyip oyaladığı Venedikli tüccarların şikâyeti üzerine maiyeti ile birlikte Venedik’te tutuklandı.
Venedik senatosu alelacele toplandı ve muhteşem mahpusları Bizans imparatoru Yuannis’in Venedikli tüccarlara olan borçlarını ödemediği sürece cumhuriyetin sınırları dışına çıkamayacağına dair bir karar aldı. Yuannis, Avrupa yolculuğuna çıkmadan önce yerine vekil olarak bıraktığı büyük oğlu Prens Andronikos’a bir mektup yazarak ondan ne gerekiyorsa yapmasını, ellerinde, avuçlarında değerli ne varsa satmasını, ihtiyaç görüldüğü takdirde kiliselerin hazinelerine el koymasını ve borçlarını vakit geçirmeden ödeyerek kendisini kurtarmasını istedi. Ancak Bizans tahtında babasının vekili olarak oturan Prens Andronikos,”Bu kadar yüklü bir miktarı bulmamızın imkân ve ihtimali yok,” diyerek babasının isteğini reddetti.
Andronikos’un aksine Selanik valisi olan küçük oğul Manuel kendi arazilerini satarak İmparator babasının borçlarını ödedi ve babasını Venediklilerin elinden kurtardı. Papa’dan da, Hıristiyan hükümdarlardan da destek alamayacağını yaşayarak öğrenen ve Avrupa seyahati yüzünden boşu boşuna Türk sultanı Murad’ın hiddetini üzerine çeken Yuannis esaretten kurtulup ülkesine dönünce çok yorulduğunu bahane ederek Bizans tahtını geçici bir süre için Prens Manuel’e bıraktı. Küçük kardeşinin hızlı yükselişini çekemeyen Prens Andronikos bir kenara çekilip harekete geçmek için uygun bir zamanı beklemeye başladı.
Her ne pahasına olursa olsun Bizans tahtına oturmayı kafasına koyan Prens Andronikos gibi Bursa Sancakbeyi Savcı Bey’de babası Sultan Murad’ın kardeşi şehzade Bayezid’e olan ilgi ve sevgisini kıskanıyor ve bir yolunu bulup Osmanlı tahtını ele geçirmek için fırsat kolluyordu.
Osman Gazi etrafına bir ırk toplamış, Orhan Gazi bir devlet yaratmış, Osmanlı tahtında otuz yıl oturan ve yaşadığı sürece katıldığı otuz yedi savaşı kazanan Sultan Murad Hüdavendigâr ise devletini adlî, malî, askerî sahalarda teşkilatlandırarak bir imparatorluk kurmuştu.
Yaşamı boyunca devletinin Avrupa ve Asya’daki sınırlarını genişletmek için çabalayan, hayatı at sırtında, savaş meydanlarında geçen Sultan Murad ile Bizans İmparatoru Yuannis’in Anadolu içlerine doğru yaptıkları bir sefer sırasında bekledikleri fırsatın çıktığını düşünen hırslı Bizans prensi ile onun telkinlerine kanan Osmanlı şehzadesi babalarının yokluğundan faydalanarak aynı anda isyan başlattılar. Ortak bir isyan başlatan tac ve taht düşkünü prens ve şehzade Apikridon yakınlarında buluşup güçlerini birleştirdiler.
Rumeli’ndeki Osmanlı kuvvetlerinin komutanı olan oğlu Savcı Bey’in devletin yönetimini ele geçirmek için ayaklanma başlattığını haber alan Sultan Murad, Anadolu’daki seferi yarım bırakarak geri döndü ve süratle Rumeli’ye geçti. Oğlu Savcı Bey’in başlattığı isyanın, bin bir zorluklarla kurulmuş, milletin teriyle, kanıyla, canıyla büyüyüp güçlenmiş Türk devletinin parçalanmasına sebep olacağını çok iyi bilen Sultan Murad, asi oğlunu asla bağışlamayacağına dair yemin etti.
Savcı Bey ve Andronikos yandaşları ile birlikte Trakya’da bir ırmağın kenarında toplanıp ordugâhlarını kurmuşlardı. Eski silah arkadaşlarını oğlundan çok daha iyi tanıyan korkusuz Sultan Murad kimselere haber vermeden ordugâhından ayrıldı ve gece karanlığından faydalanıp tek başına ırmağı aşarak karşı kıyıya geçti. Nöbetçiler hariç ordugâhtaki herkes derin bir uykudaydı. Nöbetteki Savcı Bey’in askerlerine doğru atını süren Sultan Murad üzengilerinin üstünde doğrulup onlara seslendi. Sesin sahibini tanıyan nöbetçiler büyük bir korkuya kapıldılar ve silahlarını kaparak ordugâha koştular. Arkadaşlarını derin uykularından uyandırdılar ve hepsini arkalarına takıp Sultan Murad’ın yanına götürdüler. Etrafında toplanan askerlere kısa bir konuşma yapan Sultan Murad, onlara suçlarını bağışladığını söyledi. Padişah buyruğu ile hareket ettiklerini sanan, Savcı Bey tarafından kandırıldıklarını anlayan askerler Sultan Murad’ın ardına takılıp, taht tutkusu yüzünden yanlış yollara sapan, düşmanla işbirliği yapan Savcı Bey’i terk ettiler ve nehrin karşı kıyısına geçtiler.
Şafak söktüğünde uyanan Savcı Bey ve Andronikos, Türk askerlerinin ordugâhı terk ettiğini ve Sultan Murad’ın yanına geçtiğini öğrenince paniğe kapıldılar. Geriye kalan askerlerini toplayan iki isyancı, Sultan Murad’ın gazabından korktukları için oradan kaçtılar ve Dimetoka kalesine sığındılar.
Oğlunun kesinlikle bağışlanamayacak büyüklükteki suçuna son derece öfkelenen Sultan Murad kısa bir süre sonra Dimetoka surlarının önünde göründü. Kaleyi kuşatarak onları teslim olmaları için zorladı. Asiler teslim olmayı reddedince kısa bir çarpışmanın ardından surlardan içeri girdi.
Tahtına göz dikerek ayaklanan asi oğlunun öncelikle gözlerine mil çektirdiyse de ileride ortaya çıkabilecek kardeş kavgalarını başlamadan bitirmek için öz oğlunun ve onu baştan çıkaran Bizans soylularının idam edilmesini buyurdu. İdam edilen Bizanslı soyluların cesetlerini Meriç nehrine attıran gönlü yaralı Sultan Murad idam edilen asi oğlunun cesedini Bursa’ya göndererek dedesi Osman Gazi’nin türbesine defnettirdi.
Babası Yuannis’e teslim edilen Andronikos ise yoldaşı Savcı Bey’den daha şanslıydı. Bizans İmparatoru Yuannis’de isyankâr oğlunun göz çukurlarına kızgın yağ döktürdü ve yanındaki soylulara dönerek oğlunun ayaklanarak ele geçirmek istediği taht üzerindeki bütün haklarını yitirmiş olduğunu bildirdi. Şanslı Bizans prensi tamamen kör olmadı ve bir süre sonra tek gözü kısmen de olsa iyileşti. Tutkulu Osmanlı şehzadesi Savcı Bey’i türlü türlü oyunlarla baştan çıkaran ve asi yapmayı başaran Andronikos ucuz kurtulmuştu, ama tarihe kör Andronikos diye geçti.
Hasan ERDEM
KAYNAKLAR
BÜYÜK OSMANLI TARİHİ: Ord. Prof. İsmail Hakkı UZUNÇARŞILI
BÜYÜK OSMANLI TARİHİ: Baron Joseph Von Hammer Purgstall
OSMANLI TARİHİ: Alphonse de Lamartıne