ABD İran Füzelerini Neden Önleyemedi? Ukrayna Uçağı Yanlışlıkla Nasıl Vuruldu?

İran’ın intikam yemini etmesine rağmen, hedeflenecek ABD hedefleri ile ilgili istihbarat kaçağını önleyememesi ve istediği misillemeyi yapamaması oldukça düşündürücüdür.

ABD’nin mükemmel bir Balistik Füze Savunma Sistemi olmasına rağmen hiçbir İran Füzesini önleyememesi dikkat çekicidir, diğer taraftan Erken Uyarı sistemlerinin çok iyi çalışması ve bütün personelini saldırıdan sağ olarak kurtarması önemli bir kabiliyetinin olduğunu göstermektedir.

***** 

Bircihan D. DİLEK

2020 yılı ile birlikte bölgede olağanüstü gelişmeler oldu. ABD İranlı General Süleymani’yi Hava saldırısı ile öldürdü. Buna misilleme olarak İran, Irak’taki iki ABD üssüne Balistik Füze yağdırdı.

İran’ın Balistik Füze saldırısından yaklaşık dört saat sonra İran’dan Kiev’e gitmek üzere havalanan Ukrayna yolcu uçağı düştü. Bütün bu gelişmeler tüm dünyada televizyonlardan ve sosyal medyadan merakla takip edildi.

Bu yazı kapsamında, ABD Hava Saldırısının detaylarını, İran’ın Balistik Füze taarruzlarına ABD’nin neden önleme yapamadığını ve nihayet Ukrayna uçağının İran tarafından yanlışlıkla nasıl düşürdüğünü teknik ve operasyonel açılardan inceleyeceğiz.

ABD Hava Saldırısı Nasıl Gerçekleşti?

General Süleymani’nin Bağdat’ta ticari havayolu uçağından inmeden önce daha Beyrut’ta iken kaderinin belirlendiği, zira daha Lübnan’da iken ABD’nin Süleymani’nin seyahat planından haberdar olduğu, Bağdat’a gitmek üzere uçağa bindiğinden emin olunduğuna dair yabancı basında bilgiler bulunmaktadır.

Süleymani’nin Irak’ta uçaktan inişi, “Yüksek-Önemli-Hedeflere” saldırılarda kullanılan havadan yere Hellfire Füzeleriyle donatılmış ve o anda havada orbit yapmakta olan MQ-9 Reaper tarafından monitör ediliyordu.

MQ-9 Reaper üzerindeki kameralar Süleymani’yi içinde bulunduğu aracın konumunu, hatta ne tip kıyafet giydiğini bile belirledi. Sivil kayıpların olmayacağı bir ortamda “Fırsat Hedefi” olarak ortaya çıkan Süleymani, konvoyundaki iki araçtan her birine birer adet Hellfire füzesi ateşlenmesi sonucunda öldürüldü. Bu operasyon ile ABD güçleri; “zamana duyarlı hedef” olarak nitelendirdikleri Süleymani konvoyunu tahrip ettiler. 

Bu saldırıda kullanılan MQ-9 Reaper (Predator B olarak da biliniyor) bir insansız hava aracı, uzaktan kumandalı veya otonom uçuş kabiliyetine sahip, ABD hava Kuvvetleri’nin kullanımı için üretilmiş, uzun süreli havada kalabilen, yüksek irtifada uçabilen ve Avcı-Öldürücü (Hunter-Killer) rolünde geliştirilmiş ilk İHA’dır. Bu insansız hava araçları başlangıçta istihbarat, gözetleme ve keşif görevleri yaparken, 2003 yılında yapılan Irak Operasyonundan önce, Avcı-Öldürücü kabiliyeti kazandı. 

MQ-9 Reaper, General Atomics MQ-1 Predetor’dan daha büyük, daha ağır ve daha yüksek kabiliyete sahip, 15 kat daha fazla faydalı yük ve mühimmat taşırken, 3 kat daha fazla sürate ulaşabiliyor, taşıdığı mühimmat da dâhil olmak üzere yerden kontrol istasyonu tarafından monitör ve kontrol edilebiliyor.

Bu sistemin ABD dışındaki kullanıcıları; Avustralya, Dominik Cumhuriyeti, Fransa, Almanya, İtalya, Hollanda, İspanya, İngiltere, Hindistan ve Belçika’dır.

Tabi ki ABD’nin yaptığı bu hava saldırısında bazı düşündürücü hususlar bulunmaktadır. Barış döneminde, ABD elindeki Hassas (Precision) Dronlar ile kendi çıkarlarına aykırı hareket eden başka ülke insanlarını, kendi ülkesi dışındaki bir hava sahasında uçarken etkisiz hale getirebilmektedir.

Bu durum uluslararası hukuka uygun mudur? Bu kapsamda gündeme getirilen sorular ise; İran’lı Generalin öldürülmesi emri kızgın bir Başkanın keyfi emri ile mi yoksa yüzlerce binlerce Amerikalının hayatının kurtarılması amacıyla meşru bir şekilde mi oldu? Yani bu operasyon meşru kendini savunma mı yoksa bir suikast mıdır?  İşte ABD’de son günlerde bu kapsamda tartışmalar başladı ve devam ediyor.

MQ-9 Reaper ve MQ-1 Predetor’un bizimle ilgili hikâyesine gelince; bu iki sistemin tedariki için Türkiye, ABD yönetimine 2008 ve 2009 yıllarında iki ayrı talep mektubu gönderdi. Ancak o günden bugüne kadar bu sistemlerin satışı ile ilgili hiçbir gelişme olmadı. Hâlbuki MQ-9 sistemi ABD dışında 10 ülkenin envanterinde bulunmaktadır. 

Sanırım ABD kendi çıkarları doğrultusunda bölgemizdeki dengeleri gözeterek, bu tip hassas ve yüksek teknoloji barındıran sistemleri Türkiye’ye satmıyor.  Bizimde MQ-9 avcı-öldürücü sisteminin gerek NATO gerekse Koalisyon Operasyonları kapsamında ülkemiz hava sahasında uçurulmamaları konusuna dikkat etmemiz uygun olur diye değerlendiriyorum. 

ABD, İran Balistik Füzelerini Neden Önleyemedi?

İran, General Süleymani’nin öldürülmesine karşılık olarak ABD’nin Erbil’de bulunan Üssüne 5 ve El Anbar’da bulunan Ayn El Esad Üssüne 10 adet füze fırlattı. Fırlattığı Füzelerin menzilleri 350 Km ile 750 Km arasında değişmektedir. İran bu mesafedeki füzeler ile Irak, Türkiye, Suudi Arabistan ve Afganistan’ı menzili içine alabilmektedir.

Fırlatılan füze tiplerinden ilki Fateh-110 Kısa menzilli balistik füzeleri, İran’ın ürettiği hassasiyeti en yüksek ya da dairesel hata olasılığı en düşük füze olarak biliniyor, yol-mobil kabiliyetine sahip, katı yakıt sistemi ile çalışabilen, daha önce İsrail’deki bir kayak merkezine yapılan bir saldırıda kullanılan, ancak Iron-Dome Savunma Sistemi tarafından önlenen bir füzedir.

Fırlatılan diğer füze tipi ise 750 Km menzile sahip yol-mobil kabiliyetli Kıyam-1 Füzesi, aynı zamanda silodan da fırlatılabiliyor. Bu füze Scud Füze teknolojisi kullanılarak üretilmiş, İran medyasına göre, RCS değerini düşürmek ve potansiyel fırlatma sistemlerinin sayılarını arttırmak için kanatçık kullanılmayan bir tasarıma sahip bulunmaktadır.

İran Balistik Füze Saldırısını haberlerde duyduğumda, ABD’lilerin Patriot Sistemi ile birçoğunu önlediklerini düşünmüştüm. Ancak durumun böyle olmadığını anlamak çok zaman almadı. Yani Patriotlar yine bir başarı hikâyesi yazamamışlardı. ABD’li yetkililer İran Balistik Füzelerinin önlenmesinde Patriot Füzelerinin kullanılıp kullanılmadığı ve önlenen füze olup olmadığı konusunda bilgi vermemektedirler. Fakat İran Füze saldırısında birkaç füzenin hedefi kaçırdığı, bir adedinin ABD üssünde bulunan hava savunma sistemi tarafından önlendiğine dair yabancı basında bilgiler bulunmaktadır.

Sonuçta, ABD’nin bu her iki Üs de Patriot sistemi bulundurmadığı yönünde görüşlerin daha ağır bastığını söyleyebiliriz. ABD’nin İran’a bu kadar yakın noktadaki üslerde Patriot sistemi bulundurmaması da dikkatimizi çeken konulara arasındadır. O gece Üslerde bulunan Radar Güdümlü Robotic Centurion C-RAM Gatling top sistemi (20 mm) kullanılarak İran Füzelerine karşı savunma yapıldığı yabancı kaynaklarda yer almaktadır.

ABD’li yetkililer üslerdeki ABD’li askerler için birden fazla Uyarı Sisteminin bulunduğunu, bunlardan birisinin füzelerin ateşlendiği andaki ateş ve dumanı tespit eden ABD Uydu Sisteminin sağladığı uyarı, diğerinin ise Kürecik’te Konuşlu AN/TPY-2 radarının sağladığı Fırlatma safhası bilgileri olduğu, bu uyarı ve bilgilerin alınması sonucunda personelin zamanında yeraltı sığınaklarına gitmesi ile personel kaybının yaşanmadığı, ayrıca İnsan İstihbaratı ile çok daha önceden bazı duyumların alındığı da ifade edilmektedir.

İran’ın intikam yemini etmesine rağmen, hedeflenecek ABD hedefleri ile ilgili istihbarat kaçağını önleyememesi ve istediği misillemeyi yapamaması oldukça düşündürücüdür.

ABD’nin mükemmel bir Balistik Füze Savunma Sistemi olmasına rağmen hiçbir İran Füzesini önleyememesi dikkat çekicidir, diğer taraftan Erken Uyarı sistemlerinin çok iyi çalışması ve bütün personelini saldırıdan sağ olarak kurtarması önemli bir kabiliyetinin olduğunu göstermektedir.

Buradan şöyle bir sonuca ulaşabiliriz. Önümüzdeki süreçte İran, Rusya, Çin ve K.Kore tarafından yapılacak herhangi bir Konvansiyonel Başlıklı (Nükleer başlık hariç) Balistik Füze saldırısı durumunda ABD ve NATO ülkelerinin Uydu ve Uzun Menzilli Erken Uyarı Sistemi sayesinde yeterince zaman kazanabileceği ve füzelerin isabet edeceği bölgelerde yaşayan insanların ve askeri personelin sığınaklara gidebilecek yeterli zamanı bulabileceği anlaşılıyor.

Aksi durumda yani ABD ve NATO Ülkelerinin Balistik Füze fırlatmaları durumunda Asya ülkelerinin aynı reaksiyonu gösterip gösteremeyeceğini tahmin etmek çok zor olmasa gerek.

Bu noktada Stealth kabiliyetli uçakların öneminin gelecek dönemde daha fazla ön plana çıkacağını söyleyebiliriz. 

İran Ukrayna Uçağını Yanlışlıkla Nasıl Vurdu?

İran Silahlı Kuvvetlerinin Yüksek bir alarm seviyesinde olduğu süreçte ve İran Balistik Füzelerinin Irak’ta bulunan ABD üslerini vurduğu andan yaklaşık 4 saat sonra, 176 yolcusu ile İran’dan Kiev’e gitmek üzere İmam Humeyni Havaalanından kalkış yapan Ukrayna Yolcu Uçağı radarlardan kayboldu.

Önce kaza ile ilgili sosyal medyada farklı iddialar ortaya atıldı. Bilahare Boeing 737 tipi yolcu uçağının kalkışından kısa süre sonra teknik nedenlerle düştüğü bilgisi paylaşıldı.

Ancak Batılı liderler Ukrayna uçağını, İran’ın füze ile düşürdüğü, iddiasında ısrarcı oldu. Ukrayna ise uçağın vurulduğuna dair ABD’li temsilcilerden önemli bir veri aldıklarını açıkladı. Başkan Donald Trump, Ukrayna uçağının arıza nedeniyle düşmüş olmasından şüphe duyduğunu ve birilerinin uçağı kazara düşürmüş olabileceğini söyledi. Başkan Trump, uçağın teknik nedenlerle düşmüş olması ihtimaline şüpheyle yaklaştığını belirtti.

Nihayet İran Hükümeti geçen cumartesi günü, Ukrayna Hava Yolları Uçağını kaza ile düşürdüklerini kabul etti. İran Devrim Muhafızları Ordusu Hava-Uzay Kuvvetleri Komutanı Tuğgeneral Hacızade, hava savunma sistemleri tarafından düşürülen Ukrayna uçağının “akıllı füze” olarak algılandığını söyledi.

Batı basınında, NATO kod adı SA-15 Gauntlet (Tor-M1) olan, Hava Savunma Bataryasından iki füzenin Ukrayna Uçağına ateşlendiği yönünde bilgiler bulunmaktadır. Bu sistem Rus yapımı, mobil, kısa menzilli, özellikle piyade birlikleri ile hareket edebilen, önemli altyapı ve askeri tesisleri, alçak uçan jetler, helikopterlere ve akıllı füzelere karşı korunmak için kullanılabilen, araç üzerine monte edilebilen, tek başına veya bir komuta merkezi ile network içinde çalışabilen çoklu lançeri olan bir silahtır. İran, 2007 yılından itibaren Rusya’dan 29 Tor sistemi tedarik etti.

Burada şu bilgiyi de verelim. Rusya’nın, Hava Savunma Ağında yer alan S-300/S-400 bataryalarını oluşturan radar ve komuta merkezi gibi sistemlere yönelmiş düşman güdümlü füzelere karşı angaje olmak üzere 12 km menzili olan TOR Sistemlerini kullanmayı planladığına yönelik de haber kaynaklarında bilgiler bulunmaktadır.

Şimdi Ukrayna uçağının düşürülmesine derinlemesine bakalım. Bir hava savunma bataryasının en önemli görevi tespit ettiği hava araçlarının dost mu düşman mı olduğunu belirlemektir. Fakat görünen o ki İran’ın, Irak’taki ABD üslerine ateşlediği Balistik Füzeler sonrasında ilan ettiği yüksek alarm seviyesinin ardından İran savunma birliklerinin trajik bir hata yaptığı İranlı yetkililerin yaptığı açıklamalarla kesinleşti.  

Boeing 737-800 normal olarak, kalkış ile birlikte yerden yapılan teşhis (identification) sorgulamasına standart usullerle cevap vermiş olduğunu düşünüyorum. Eğer SA-15, yolcu uçağının göndermiş olduğu cevabı sistemindeki bir arıza nedeniyle alamamışsa, Operatörün tespit ettiği hedefin sivil trafik uçuş planına uyup uymadığını kontrol etmiş, yolcu uçağının izlediği uçuş yolu ve süratini de dikkate almış olması gerekirdi.

Çünkü PS 752 Uçuş Numaralı Uçak 2500 metre irtifaya 510 km/saat ile normal bir profil ile yükselirken, rutin bir şekilde uçak üzerindeki sistemlerin emisyonunu kesmediği, Uçağın kalkış ve yükseliş açısı ile aldığı mesafe ve SA-15 tespit mesafesi göz önüne alındığında teşhis için yeterince vakit olduğu halde İranlı Operatörlerin uçağı düşürmek için acele ettiği anlaşılmaktadır.

İran’dan yapılan açıklamalarda, hava savunma sistemlerinin operatörüne, İran’a doğru seyir füzesi fırlatıldığı, bilgisi verildiği, Operatörün de uçuş yönünden dolayı uçağı yanlışlıkla seyir füzesi olarak tanımladığı belirtilmektedir.

İran açıklamalarının ne kadar gerçeği yansıttığını bilemiyoruz. Çünkü sivil meydandan kalkan “dost düşman tanıma sistemi” açık bir Boeing 737 uçağı ile hiçbir emisyon yapmadan hedefe giden bir Akıllı Füzenin birbirinden ayırt edilebilmesi için birçok veri bulunmaktadır.  İran’ın Savunma Kuvvetleri içinde bir Truva atı olmadığını farz edersek, böyle bir yanlışlığın nasıl olabileceğine mesleki tecrübemizle bir bakalım;

  • İranlı generalin yaptığı açıklamalardan, İran’da o gece Tüm İran’ı kapsayan bir Taktik Hava Resmi’nin oluşturulamadığı, tehditlere yönelik bilgilerin alt birliklere telefonla aktarılmış olabileceği, hedef teşhisi konusunda önemli sıkıntılar yaşandığı,
  • İran Silahlı Kuvvetlerinin, Balistik Füzeleri ateşlemesini müteakip ABD misilleme ihtimaline karşı 27 Aralık 2019’dan itibaren devam eden Alarm Seviyesini en yüksek seviyeye çıkarmış olması nedeniyle bu durumun personel üzerinde baskı yaratmasının yanlış kararlar alınmasına zemin hazırlamış olabileceği,
  • SA-15 savunma sistemleri ile Batılı Uçak sistemlerinin teşhis sistemleri arasında uyuşmazlık bulunabileceği,
  • ABD’nin misilleme yapacağı beklentisi nedeniyle İran’a yaklaşan (inbound) bütün düşman uçak ve füzelerini vakit kaybetmeksizin önleyebilmek için SA-15 Sistemi üzerinde “Otomatik Teşhis” veya “Kill Box” gibi sahalar ve hacimler tanımlanmış olabileceğini, bu bölgeler sisteme girilirken parametre değerleri (alt üst irtifa, koordinatlar) hatalı girilmiş, bunun sonucunda uçağın kalkış rotasının bu hassas bölgelerin içerisine alınmış olabileceği,
  • İran Savunma Kuvvetlerinin, bir ABD savaş uçağının hava yolu uçağını taklit ederek uçtuğunu düşünebileceği,
  • Yüzlerce ticari hava yolu uçağı her gün birçok havaalanından aynı paterni takip ederek kalkış yapmaktadır. Normal şartlarda bu tip sistem operatörleri hava yolu davranışlarını ezbere bilirler. Bu durumda İran Savunma Kuvvetleri ile İran ATC arasında yeterli koordinenin kurulamamış olabileceği,
  • Personel eğitimlerinin yetersiz, Komuta zincirinde aksaklıklar yaşanmış olabileceği,

sonuçlarına ulaşabiliriz.

Bu tip hatalar ilk olmadığı gibi, sonuncu da olmayacak görünüyor. Son dönemlerde bu tarz uçak düşürme olaylarından bazılarını tekrar hatırlayalım; 2014 yılında Ukrayna üzerinde ayrılıkçıların kontrol ettiği bölgede Malezya Hava Yollarına ait bir yolcu uçağı vuruldu, Hollanda öncülüğündeki bir araştırmaya göre uçağın Rusya’dan temin edilen “Buk Füzeleri” ile düşürüldüğü söylendi. Diğer bir düşürme olayı ise 2018 yılında IL-20 Elektronik Uçağının Doğu Akdeniz’de görev yaparken Suriye S-200 Savunma sistemleri ile vurulmasıdır.

Bu tip olaylara sadece Rus menşeli sistemler sebep olmamaktadır. Dünyanın iyi eğitimli ve en gelişmiş silah sistemlerini kullanan ABD ordusu da bu tip hataları yapabilmektedir; 1988 yılında USS Vincennes kruvazörü, Hürmüz Boğazında küçük bir İran Silahlı botunun saldırısı altında iken İran Havayollarına ait 655 uçuş Numaralı Airbus A300 uçağı kalkış sonrası tırmanışta olduğu halde, Kruvazör operatörleri bu yolcu uçağını radarda Kruvazör üstüne alçalan bir F-14 Tomcat uçağı olarak yanlış yorumlamış, hedefe iki hava savunma füzesi fırlatılmış,256 yolcusu bulunan İran yolcu uçağını düşürülmüştür.

Sonuç olarak; ABD-İran gerginliğinde gelinen son aşamada ABD, Ortadoğu’daki çıkarlarına zarar verdiğini değerlendirdiği ve Yüksek-Değerlikli-Hedef olarak gördüğü General  Süleymani’yi öldürerek ortadan kaldırmıştır. Böylece İran’ın bölgedeki etkinliğini azaltmaya yönelik göz dağı vermiş, yerine geçecek kişinin de namlunun ucunda olduğunu ima etmiştir.

İran ise, gerilimin kendi açısından sürdürülebilir olmadığını gördüğü için, tansiyonu daha fazla tırmandırmayacak ve İran iç kamuoyunu rahatlatacak şekilde Balistik Füze Saldırısı ile, sanki ABD’nin beklediği kıvamda, misilleme yaptı.

Körfezdeki irili ufaklı Arap Ülkeleri ile İsrail’i, İran tehdidine karşı korumak için bölgede bulunan ABD, bu ülkelerin sahip olduğu petrol rezervlerini kontrol altında tutabilmek için bölgede daha uzun süre kalma ihtiyacı bulunmaktadır. Bölgede konuşlanmasına ana nedeni teşkil eden “İran tehdidine” gelecek süreçte de ihtiyacı olacaktır.

Bu nedenle, iki Ülke arasındaki gerilimin bu seviyede kalacağı, ABD’nin İran’ın nükleer çalışmalarını yakından takip edeceğini, asla nükleer silah yapmasına izin vermeyeceğini, fakat İran’ın kontrollü bir şekilde orta teknolojili ürünleri kullanan konvansiyonel silahlanmasını gözlemlemekten rahatsız olmayacağını düşünüyorum.

Kaynak:

https://economictimes.indiatimes.com/news/defence/how-a-drone-killed-iranian-general-qassem-soleimani/us-watch-on-soleimanis-move/slideshow/73137226.cms

https://www.washingtonexaminer.com/policy/defense-national-security/they-cant-be-everywhere-at-once-why-patriot-missile-interceptors-were-not-used-during-iran-missile-strike

https://www.defenceconnect.com.au/key-enablers/5400-understanding-the-continuing-and-concerning-vulnerability-of-commercial-airliners

https://nationalinterest.org/blog/buzz/did-russian-made-sa-15-gauntlet-accidentally-down-ukrainian-airliner-112481

https://www.forbes.com/sites/jeremybogaisky/2020/01/09/how-iranian-air-defense-forces-could-have-mistaken-a-737-for-a-military-threat/#36b3336022e3

——————————————————

Kaynak:

https://www.21yyte.org/tr/merkezler/islevsel-arastirma-merkezleri/milli-guvenlik-ve-dis-politika-arastirmalari-merkezi/abd-iran-fuzelerini-neden-onleyemedi-ukrayna-ucagi-yanlislikla-nasil-vuruldu

Yazar
Kırmızılar

Bu websitesinde farkı kaynaklardan derlenen içerikler yayınlanmakta olup tüm hakları sahiplerinindir. Sitedeki içerikler atıf gösterilerek kaynak olarak kullanlabilir. Yazıların yasal sorumluluğu yazara aittir. Tüm Hakları Saklıdır. Kırmızlar® 2010 - 2024

medyagen