Bundan 30 sene önce Amerika Birleşik Devletleri (ABD)’ye gittiğimde, Yahudiler ortalık yerlerde uluorta kendilerini açıkça deklere etmezlerdi. Geri dururlardı. Ancak şehirlerin “Yahudi Cadde (J=Jewish Street)’lerinde meydanlarında önce bir “Kosher” gözünüze ilişirdi, sonra da başı kapalı değil “kipa”lı, beli “ibrişim kuşaklı”, her iki favorisi üzerine sarkan zülüf saçlı siyah takım elbiseli fötr şapkalı erkekleri görürdünüz, ama sadece buralarda. Ultra Ortodoks Yahudiler, İbranice ismiyle Haredi erkekleri, siyah kıyafetleri, cübbeleri, kipa ve şapkaları, zülüfleri ve pantolonlarının kenarlarından sarkan püskülleri dolanıp dururlardı. Onları görmüşsünüzdür, İstanbul’da yandan çarklı ada vapurunun vaz geçilmezleriydi, bir zamanlar. Minik Serçe Sezen Aksu’nun şarkılarındaki gibi. Başlarına taktıkları “kipa” isimli takkeninse, ibadet ederken Tevrat’tan gelen bir emir olduğuna işaret eden Harediler, Allah’ın sürekli üzerlerinde olduğunu hatırlatmak için gündelik hayatta da kipayı taktıklarını söylerler. Harediler, Tevrat’tan gelen emir nedeniyle Yahudilerin saçlarının kenarlarındaki zülüfleri tıraş etmemeleri gerektiğini bazı kimselerin de bu emri daha sıkı uygulamak için zülüflerini daha da uzun bıraktıklarını dile getirirler, sorduğunuzda. (1)
Yeri gelmişken söyleyelim. “Kosher” sertifikanız yoksa Musevi kitlelere ürünlerinizi satamazsınız, daha doğrusu ürün satabilmek için almanız gereken zorunlu bir sertifikadır, “Kosher Sertifikası”. Eğer bu sertifikaya sahip değilseniz ne ABD’ye ve ne de İsrail’e gıda satmanız ya da gıda ihracatı yapmanız pek mümkün değildir, çünkü oralardaki ister Hristiyan olsun ister Müslüman toptancılar veya perakendeciler malınızı almazlar. Önce dükkânınızın görünür bir yerine “Kosher Sertifikası”nı asmanız gerekir. E peki, “Kosher Sertifikası” almanız için, ne yapmanız lazım? İnternetten bulacağınız, bir sertifikasyon şirketi ile iletişime geçmeniz, bir form doldurmanız, işletmenizin kafasında kipası, beyaz sakalları olan bir denetmen tarafından denetlenmeniz gerekir. Bir iki hafta içerisinde denetmen işletmenize teşrif eder, biraz formalite ve ufak bir işletme denetlemesi sonrasında ayrılırken “herşey gayet güzel, faturanızı göndereceğiz, ödemeyi yaptıktan sonra sertifikanızı da merkez ofis yollayacaktır. ” okeyini aldıktan sonra, yani toplam maliyeti: yaklaşık bir saat karşılığında 2.000 $ yani 65.000 TL ödediğinizde sertifikanız cebinizdedir. (1) İş bu kadar kolay, yeter ki siz paradan haber verin. İçinizden şöyle bir soru da geçmez değil hani:
“Ya kardeşim ben şimdi ne diyeyim, 2.000 $ ve bir ziyaretle verdiğin sertifikayı niye istiyorsun sen benden? Kaldı ki kuru kaysının helal olup olmadığını anlaman için sana illa bir logonun mu rehberlik ediyor olması şart?
Her şey 11 Eylül 2001 Saldırısından sonra değişti, gelişti ve de Yahudiler ABD içerisinde daha görünür hale gelmeye başladılar. Bu tam anlamıyla bir meydan okuma şeklinde cereyan etmiştir. Daha doğrusu ikiz kulelere yapılan saldırıdan sonra kendilerini güçlü bir biçimde ifade etmeye başlamışlardır.
İsrail’in Gazze’ye yönelik soykırım mertebesindeki saldırıları devam ederken, ABD’de başlayan Filistin Destek eylemleri rezonatik bir olguyla dalga dalga büyümüş, ülke sathına yayılmıştır. 70 öğrencinin 17 Nisan 2024 tarihinde Columbia Üniversitesinde başlatmış olduğu protesto eylemleri önce Amerika geneline ardından da tüm dünyaya yayılmıştır. Columbia Üniversitesi yerleşkesinde Filistin için protesto gösterileri devam ederken, öğrenciler ABD karşı koyma refleksinin itici gücünü oluşturarak ülkenin dört bir tarafında bir intifada başlatmışlardır. Yani bir anlamıyla Üniversite yerleşkelerini, kampüslerini bir zemin olarak kullanmışlardır. Bir diğer anlamıyla yapılan eylemler kampuslarda bir intifadayı simgelemektedir. Olayların akışını kendi güvenlik güçleriyle engelleyemeyen Colombia Üniversitesi Rektörü Newyork Polis Departmanı (NYPD)’ ye müracaat ederek yerleşkeye polisi devam etmiştir. Polisin yerleşkeye girmesiyle Pulitzer ödülleri dağıtılan Colombia üniversitesinde silahların ateşlenmesine, revolverlerin patlamasına neden olmuşlardır. Austin’deki Teksas Üniversitesinden Kaliforniya Üniversitesine, George Washington Üniversitesinden Harvard Üniversitesi ve Atlantadaki Emory Üniversitesine kadar pek çok üniversitede benzer eylemler sürmektedir. Korku iklimini egemen kılan ABD güvenlik güçleri halkı ayırt etmeksizin Vietnam Savaşındaki bir Vietkong’a davranır gibi hareket etmektedir.
ABD Temsilciler Meclisi, ülke genelinde yayılan Filistin’e destek eylemleriyle mücadele etmek amacıyla “Antisemitizm Farkındalık Yasa Tasarısı’nı” oylamıştır. Yasama yetkisini üstlenen ABD Kongresi, 438 sandalyeli Temsilciler Meclisi ve 100 sandalyeli Senatodan oluşmaktadır. Temsilciler Meclisi Genel Kurulu’nda büyük bir katılımla yapılan oylamada 91 hayır oyuna karşılık 320 oy alan yasa tasarısı, ülke genelinde ABD’deki antisemitizmin gelmiş olduğu düzeyi göstermesi bakımından oldukça ilginç bir durumu da ortaya koymaktadır. 2003 yılında 6,7 milyon olan Yahudiler 2020’de 7,5 milyona çıkarak ABD nüfusunun yüzde 2,4’üne ulaşmışlardır. Büyük ölçüde paraya yön veren yüzde 2,4’ün Kongrede temsil oranı yüzde 32, yargıda ise görünürlükleri yüzde 25 civarındadır. İşte bu nedenle bu yasa tasarısıyla Yahudilerin eleştirilemeyeceğini ortaya konulmaktadır.
Yahudi “Antisemitizm Farkındalık Yasası” olarak adlandırılan bu yasa tasarısı, Eğitim Bakanlığının Uluslararası Holokost Anma Birliği (IHRA)’nin kabul ettiği antisemitizm tanımını baz almasını ve üniversitelerde de buna göre olayları tanımlamasını şart koşmaktadır. IHRA’nın kabul ettiği antisemitizm tanımı, neredeyse Yahudilerle herhangi olumsuz bir ifadenin aynı cümlede kullanılmasına müsaade etmemektedir. Tanıma göre “Yahudiler veya kolektif olarak Yahudilerin gücü hakkında yalan, insanlık dışı, şeytani veya basmakalıp iddialarda bulunmak” suç kabul edilmektedir. Örneğin “Yahudiler medyayı, ekonomiyi, hükümet veya diğer toplumsal kurumları yönetiyor” ifadeleri söz konusu tanıma göre, suç kabul edilmektedir. Yahudi devletinin varlığının ırkçı bir çaba olduğunu iddia etmek de antisemitik olarak bağıtlanmıştır. Tasarıyla İsrail’in kitlesel ölümlere neden olduğu bile söylenememektedir. (3)
“Antisemitizm Farkındalık Yasa Tasarısı” bir anlamda İncil’i Reddetme en hafifinden İncil’e Muhalif bir yasa tasarısıdır. Temsilciler Meclisi üyesi Matt Gaetz de tasarı oylanmadan önce yapmış olduğu açıklamada, oylanan tasarının İncil’e tezat oluşturduğuna dikkat çekmiştir. Malum İncil’de “Yahudilerin İsa’yı öldürdüğüne dair iddialar” yer almaktadır. Yasa tasarısı bütünüyle irdelendiğinde suç genellemeleri aşağıdaki şekilde özetlenebilir:
1.Yahudilerin Hz. İsa’yı öldürdüğünü söylemek,
2.İsrail Devleti ırkçıdır demek.
- ABD’nin İsrail’i kayırdığını ileri sürmek.
- Yahudilerin “medya ve siyaseti kontrol ettiğini” iddia etmek.
5.İsrail politikalarını Nazi politikalarına benzetmek,
6.Yahudileri “Holokost’u uydurmakla veya abartmakla” suçlamak.
- İsrail’in eylemlerinden Yahudileri sorumlu tutmak
- Yahudileri “vatandaşı oldukları ülkeden daha çok İsrail’e sadık olmakla” suçlamak. Kardeşim sen ABD vatandaşısın ama İsrail’i daha çok kayırıyorsun. Sen Yahudi olduğun için bu suç değil. Türkiye’de yaşıyorsun ve de Türkiye Cumhuriyeti vatandaşısın, ama Rusya’yı kayırıyorsun bu suç değil, gibi bir şey.
Temsilciler Meclisi üyesi Gaetz’in önemle belirttiği gibi Antisemitizm Farkındalık Yasa Tasarısı saçmalık bir yana anayasaya uygunluğu da tartışma konusudur. Çünkü Kongreye gelen tüm yasa tasarıları Anayasaya uygun olmak zorundadır ve özgür düşünceyi yasaklamamalıdır. Gelin şimdi bu konuyu irdeleyelim, sevgili okurlar.
ABD’nin en üstün yasası tüm demokratik ülkelere olduğu gibi, bir önsöz, 7 madde ve 27 yasa değişikliğinden oluşan bir üst örgütlenme yapısını gösteren bir genel örgütlenme yasası hükmündeki Anayasadır. Anayasa yetkiyi ulusal ve eyalet hükümetleri arasında bölerek, federal bir sistem kurmaktadır. Aynı zamanda, yetkiyi bağımsız üç organ –yürütme, yasama ve yargı – arasında paylaştırarak dengeli bir ulusal hükümet oluşturur. Yürütme organı, diğer bir deyişle Başkan, ulusal yasaları uygular; yasama organı, yani Kongre, yasa yapar ve Yüksek Mahkeme ile diğer federal mahkemeler, yasaları yorumlayarak ve uygulayarak federal mahkemelerde görülmekte olan davaları karara bağlar. Anayasa’yı yorumlamada nihai yetki Yüksek Mahkeme’nindir. Yüksek Mahkeme, Anayasanın herhangi bir bölümü ile çatışan – federal, eyalet veya yerel- bir yasayı kaldırabilir. Anayasa’nın meclis komisyonlarında bütün önerge ve kararlarına son şekli verme görevi Yahudi kökenli Gouverneur Morris’e verilmiştir. Bir başka deyişle Morris, fiilen Anayasayı “yazan” kişiydi. Belgenin bir orijinal kopyası Washington D.C.’de Ulusal Arşivler Binası’nda saklanmaktadır. Bu önemli belgeyi ben de yerinde gördüğümü sizlerle paylaşmak istiyorum.
“Kongre, dini bir kuruma ilişkin veya serbest ibadeti yasaklayan; ya da ifade özgürlüğünü, basın özgürlüğünü kısıtlayan; ya da halkın sükûnet içinde toplanma ve şikâyete neden olan bir halin düzeltilmesi için hükümetten talepte bulunma hakkını kısıtlayan herhangi bir yasa yapmayacaktır.” biçiminde “DİN, SÖZ VE BASIN ÖZGÜRLÜĞÜ; TOPLANMA VE BAŞVURU HAKKI” başlığıyla ABD Anayasasında bağıtlanmıştır. (4)
Bu maddenin gerekçeli hükmü ise “Kongre, dini bir kuruma ilişkin veya serbest ibadeti yasaklayan; ya da ifade özgürlüğünü, basın özgürlüğünü kısıtlayan; ya da halkın sükûnet içinde toplanma ve şikâyete neden olan bir halin düzeltilmesi için hükümetten talepte bulunma hakkını kısıtlayan herhangi bir yasa yapmayacaktır.” Biçiminde ifade edilmiştir.
Eğer bu yasa tasarısı, bu haliyle Senatodan da geçer, Başkan tarafından onaylanıp yürürlüğe girerse Tevrat’ın tahrif edildiğinin göstergelerinden birisi olarak inandığım Tekvin’de geçen bu kıssanın neredeyse yanlışlığı bile sorgulanır hale gelir. Bu durum şirk koşma ile eşdeğerdir:
Hazret-i Yakub, dayısının yanından Kenan diyarına dönerken, çölde bir adamla karşılaşır ve tanyeri ağarıncaya kadar onunla güreşir. Yakub, “Bırak gideyim.” dediği hâlde, güreş tuttuğu kimse onu bırakmaz ve daha sonra o kişi Yakub’a, “Artık sana Yakub değil, İsrâîl (Yahudilerce: Tanrı ile güreşen) denecek. Çünkü sen, Tanrı ile ve insanlarla güreşip yendin!” der. (Tekvîn, 32/22-32) (2)
ABD’nin son yedi ay içinde BM’de İsrail adına dört veto kararı vermesi en sadık müttefikleri tarafından dahi tepkilere yol açmıştır. Örneğin 19 Nisan 2024 tarihindeki Filistin’in BM’ye tam üyeliği karar tasarısı öncesinde ABD, müttefikleri Ekvador, Japonya ve Güney Kore’ye kararı reddetmeleri için baskı yapmış ama nafile baskı hiçbir işe yaramamıştır.
Eski bir asker ve diplomat olan ABD vatandaşı Ann Wright’ın dediği gibi bütün insanlık ona eşlik ederek onun bu tümcelerini haykıracağı bir yolun açılmış olduğunu sadece söylemekle yetinelim, sevgili okurlar:
“ABD’den utanıyorum. İsrail ne suç işlerse işlesin onun korumalı anlayışı tam anlamıyla bir rezilliktir. (5)
Dipnotlar:
(1) Enes Canlı, “İsrail’deki dindar Yahudilere sorduk: Neden siyah giyiniyorlar, zülüf uzatıyorlar?” Anadolu Ajansı,18.06.2022; https://www.aa.com.tr/tr/dunya/israildeki-dindar-yahudilere-sorduk-neden-siyah-giyiniyorlar-zuluf-uzatiyorlar-/2616834/Erişim Tarihi 05.04.2024/
(2) “Yahudiler, Hz. Yakub Peygamberin Allah’ı güreşte yenmesini nasıl açıklıyorlar?”,06.07.2018;https://sorularlaislamiyet.com/yahudiler-hz-yakub-peygamberin-allahi-gureste-yenmesini-nasil-acikliyorlar/Erişim Tarihi 05.04.2024/
(3) Dünya Gündemi, “Yahudiler Eleştirilemez”, Aslında Gazetesi, 4 Mayıs 2024, s.6
(4) AMERİKA HAKKINDA, AMERİKA BİRLEŞİK DEVLETLERİ ANAYASASI, Açıklamalı ABD Anayasası; file:///C:/Users/esatm/OneDrive/Masa%C3%BCst%C3%BC/080124_yedek/mut_0320den/abd-anayasasi.pdf/ Erişim Tarihi 05.05.2024/
(5) Ann Wright, “ABD’den Utanıyorum”, Sabah Gazetesi, 28 Nisan 2024, s.10