Suzan ÇATALOLUK
Aziz Dostlar,
Sayın Adalet Bakanı ve Sayın Yetkililer!
Sizce adaletle top oynanır mı?
“Ne alakası var” diyeceksiniz büyük ihtimalle!
Sosyal düzen kurallarının en etkilisi hukuk kurallarının tam olarak uygulanması halinde netice: Adaletin tecellisi, hakkın teslimi…
İyi bir hukuk âlimi gibi araştırma yapıp adil bir şekilde yasaları uygulayan mahkemelerle adaletle top oynamanın ne alakası var, diyeceksiniz değil mi?
Bir misal getirelim mi?
Düşünün: Ege’de güzel köylerden birinde 2002 yılında bir arsa aldınız.
Tek katlı, küçük evinizi 2014 yılında İnşaat ruhsatı için izinleri de tamamlayarak yaptınız.
Yine yasal yollarla elektrik, suyunu bağlattınız.
Büyük bir zevkle zeytin ağaçları diktiniz, tarım yapıyorsunuz. Yıllardır ürünlerini alıyorsunuz.
Bütün bu faaliyetleri ve ev inşaatı ile ilgili bütün malzemeleri araçlarla ve kendi vasıtanızla kadim köy yolundan geçirerek yaptırdınız.
Bu yolun bir bölümü arsanızı aldığınız sırada ve evinizi yaparken orman arazisi içindedir.
Bu yol bahçeli evinizin dâhil olduğu bölgede bulunan taşınmazları anayoluna bağlayan tek kadim köy yoludur. Anayoldan itibaren kesintisiz devam ederek sizin evle son bulmaktadır.
Sonra…
Evet, sonra 26 Nisan 2012’de yayınlanan 2B ile ünlenen Kanundan faydalanan komşularınızdan biri kadim yolunun küçük bir bölümünün geçtiği orman arazisinin sahibi olur.
Aradan yıllar geçer… Siz ve bu yol kenarında ev ve bahçeleri bulunanlar o yoldan geçmeye devam edersiniz…
Ama… Evet, ama…
15 Kasım 2017 günü bu “2B”ci komşu ana yola tek çıkış imkânı olan kadim köy yolun küçük bir bölümünü sürüp derin hendekler açıp tamamen kapatır…
Ve…. Adaletle top oyunu başlar!
Oğlunuz zilyetlik ve âciliyet sebebiyle ve sizin de başka şehirde bulunmanızdan dolayı “İhtiyati tedbir” kararı verilmesi için Asliye Hukuk Mahkemesine müracaat eder.
Ama… Bu dosyadaki evrak üzerinden inceleme ile bu hususu tespit edebilecek olan ve böğürtlen seven hâkim keşif yapar…
Ama… Bu hâkim bin bir emekle yaptırdığınız evinizin ve güzelim bahçenize oğlunuzun malik olmaması sebebiyle bu talebi reddeder…
Oysa yasalara göre ihtiyati tedbir kararı aciliyet söz konusu olduğunda zilyet tarafından da istenebilmektedir.
Siz adalete güvenirsiniz ya, bu defa kendiniz Asliye Hukuk Mahkemesine “ihtiyati tedbir” kararı verilmesi için müracaat edince…
Adaletle top oyunu devam eder: İsteğiniz bu defa aynı mahkeme ve aynı hâkim tarafından “dava yolu açık olması” sebebi ile reddedilir…
Oysa İhtiyati tedbir kararı acil ve vahim durumlarda istenir.
Evinize yürüyerek gitseniz tel örgüler sizi engellemektedir;
Sizin durumunuz da böyle bir vahim acil durumu içermektedir. Evinize gidememektesiniz; Bahçenizdeki ağaçlarınıza bakım ve sulama yapamamaktasınız.
Zararınız gün geçtikçe büyümektedir;
Kalp hastasınız. Ani bir sağlık problemi çıksa ambulansın yol kazılması dolayısıyla gelmesi mümkün değildir;
Yangın çıksa itfaiye yol kazıldığından gelemeyecektir…
Taşınmazınızın elektrik, su gibi kullanımlarda meydana gelen harcamaların karşılığında ödenecek miktarı tespit için Belediye görevlileri gelememektedir. Zira yine dava konusu olan tek kadim yol tecavüz dolayısıyla kapalıdır.
Mütecavizin dava konusu kadim yola tecavüze devam etmektedir…
Ne yapacaksınız?
Düşündünüz ki bir yol daha var:
Bu defa Kaymakamlığa 3091 sayılı yasa gereğince tecavüzün önlenmesi için dilekçe verirsiniz….
Bizzat Kaymakam ve ekibi gelip keşif yapar:
Tapu Kadastro Genel Müdürlüğünün tapu ve belgeleri, uydu haritaları uygulanır;
Şahit dinlenir…
Gereken yasal inceleme tamamlanır ve Kaymakamlık davaya konu olan kadim yola tecavüzü tespit ederek bu tecavüzün önlenmesine dair kararını verir ve bu karar infaz edilir.
“Oh” dersiniz, ” nihayet devletim beni anladı!”
Ama… Oda ne!
Mütecaviz kişi Kaymakamlığın kararı aleyhine İdare Mahkemesine dava açar.
Ve, vee, veeee!
Mahkeme davaya konu olan kadim yola tecavüzle ile ilgili olarak “yeterli şahit dinlenmediği” gerekçesiyle Kaymakamlığın “Tecavüzün Men’i Kararının iptaline yönelik hüküm kurar!
İdare Mahkemesi 2018 yılında mütecavizce açılan bu davada 2019 tarihli hüküm ilamında hukukun bütüncüllüğünü esas alan genel prensip doğrultusunda delilleri ve gerçekleri hiç tartışmayıp, tersine, yok sayarak sadece şahit eksikliğinden dolayı mütecavizin iptal davasını kabul etmiştir!
Yani çok açık bir şekilde belli olan “neden- sonuç” ilişkisini görmesi;
Yani, yani adli ve idari yargı çekişmelerine “sebep olan kadim köy yoluna tecavüz” ile neticesinin illiyet ile bağlı olan hukuki durumunu tartışması ve irdelemesi gerekirken Mahkeme bütün bunları kaale almamıştır…
Adalet bir kere daha gol yemiştir!
Uzatmayalım, adli sürece devam edersiniz:
Yani… Yani adaletle oynanan oyunda top bir kere daha çevrilir!
Öte yandan…
Aynı yolu kullanan bahçeli ev sahibi bir hanım komşunuz yine aynı sebeple dava açar. Bu yolun kadimden beri kullanıldığını ispat edip davasını kazanır.
Kadim yola tecavüz sebebiyle bu yolu kullanan diğer komşunuz olan başka bir evin sahibi de aynı ilde bulunan bir başka Asliye Hukuk Mahkemesine müracaatla ihtiyati tedbir talebinde bulunmuş, bu mahkeme “ihtiyati tedbir “ kararını vermiş, infaz da yapılmıştır.
Bu komşu Asliye Mahkemesine adli yargı davası da açmıştır. Dava devam etmektedir.
Ama… Mütecaviz de tecavüzüne devam etmektedir…
Adaletle oynanan maçta top yine savrulmaya devam etmektedir!
Bu tecavüzün devam etmesi sebebiyle dava açan bu komşunuz C. Savcılığına iki kez müracaat etmiş, kamuyu ilgilendirmediği gerekçesiyle Savcılıkça takipsizlik kararı verilmiştir.
Oysa…
Bu dava konusu hal tamamen kamu hukukunun içindedir.
Maçta adalet bir gol daha yemiştir!
Bu arada ağır kalp krizi geçiren komşunuz dava konusu kadim yola devam edilen tecavüz dolayısıyla halen evine girememekte, bahçesine ve evine gerekli olan bakımı yaptıramamakta, yürüyerek geçme imkânı dahi bulunmamaktadır!
Adalet bir kere daha gol yemiştir!
Uzatmayalım: Davalar devam etmekte, yol kapalı olduğundan siz ve diğer davacı komşularınız evinize girememektesiniz, bahçeleriniz, eviniz bakımsız kalmakta ve güzelim zeytin ağaçları başta olmak üzere emek verdiğiniz her şey perişan olmaktadır…
Hukuktan ayrılmamak kararındasınız ya, yine bir dava açarsınız. “Geçit hakkı davası”
Körün taşı bu ya, dilekçeniz de yine aynı mahkemeye ve aynı hâkimin önüne gelir: Dava açma tarihiniz Haziran 2019’dur.
Ve….
İlk duruşmanız da Mart 2020! Neredeyse bir sene sonraya duruşma günü!
Bu yeni gelen gol ile komaya giren adaletle birlikte bahçenizdeki zeytin ağaçları zeytinlerini dallarında bekletmemektedir elbette! Ve eviniz de kendi kendini korumakta çok becerikli değildir!
Tam da bu sırada size köyden bir haber gelir: Sizin evinize tek ulaşım imkânı olup kazılıp hendek açılan, telle çevrilip fidan dikilen kadim yolunuzun bu sebeplerle kapalı olması dolayısıyla aynı köyden bir şahıs size haber gönderir ve der ki:
“-Siz zeytinlerinizi toplayamıyorsunuz. Ben gideyim, toplayayım. Bir işe yarasın!”
Pekiyi de hangi yolla? Paylaşım söz konusu mu?
İşte bunlara da cevap yok! Sadece zeytinlerinizin ekonomik değeri ilgi çekmiş!
Eeee, sonra?
Sonra mı?
Helikopter ucuzlamıyor ki? Ucuzlasa da bu durum bir şey ifade etmez: Helikopter pistiniz yok ki!
Üç yıldır davalarla boğuştunuz, daha da bir üç yol daha beklemeniz muhtemeldir bu durumda!
Pekiyi de sizin bu psikolojik ve ekonomik zararınızı kim karşılayacak,
Adalete yönelik deprem geçiren güveniniz ne olacak?
En önemlisi Devletimiz adalet konusunda neden bu denli duyarsız?
Ne dersiniz Sayın Adalet Bakanlığının Sayın Yetkilileri?
Sizin başınıza böyle çapraz bir adalet sorunu gelse ne yapardınız, Ey Sayın Bakan ve Sayın Yetkililer?
Dava torunlarımızın torunlarına kadar uzar mı, ne dersiniz?
Ne dersiniz Aziz Dostlar, Siz ne dersiniz?