Hayati BİCE
Türkçenin Âdem’in Dili Oluşu Üzerine Kısasü’l-Enbiya’lar Dışında Kalan Eserlerdeki Tezler
Bu tezin bilinen ilk savunucusu 15. yy.’da yaşamış Kaygusuz Abdal’dır. Gülistan adlı eserinde bu görüşünü dinî temelde ele alır. Ona göre, Tanrı emriyle Hz. Âdem’i cennetten çıkarmak isteyen Cebrail, Âdem’e cennetten çık dediyse de Cebrail’in dilini anlamayan Âdem cennetten çıkmaz. Tanrı, Cebrail’e, “Âdem’e ‘Türkçe hitap et!” der. Âdem, kendisiyle Türkçe konuşan Cebrail’i anlayarak cennetten çıkar:
Hak buyurdı Cebrâil’e var didi
Âdem’i cennet içinden sür didi
Geldi Cebrâil Âdem’e söyledi
Hak buyurdugın ıyân eyledi
Cebrâil didi çıkgıl uçmakdan Âdem
Tanrı’nın buyrugı budur işbu dem
Niçe ki söyledi hergiz gitmedi
Cebrâil’ün sözini işitmedi
Türk dilin Tanrı buyurdı Cebrâil
Türk dilince söylegil dur git digil
Türk dilince Cebrâil “hey tur” didi
“Turı gel uçmagın terkin ur” didi
(Abdurrahman Güzel, Kaygusuz Abdal, 1987:16-17)
18. yy.’da sufî İsmail Hakkı Bursevî’nin (1652-1725) “Hadis-i Erbain” adlı eserinin Bakara Suresi 31. Ayetin tefsirinde de bu tezi ve rivayeti benimsediğini görüyoruz. Tefsirde şöyle geçmektedir: Adem’in cennetten çıkma vakti gelince Cenab-ı Allah bunu haber vermesi için Cebrail’i gönderir. Cebrail durumu Adem’e bildirir. “Adem tınmadı“ yani emri duymazlıktan geldi. Cebrail durumu Allah’a bildirince Allah (C.C.) Cebrail’e: “Git Adem’e Lisan-i Türki ile söyle” der. Cebrail gelir ve Türkçe olarak cennetten çıkma emrini tebliğ eder. “Ve Adem cennetten lisân-ı Türkî kalk demekle kıyam edip çıkmıştır, zira dünyada ahir tasarruf Türkündür…”
(İsmail Hakkı Bursevî, Hadis-i Erbâin, 1317:26)