Prof.Dr. İbrahim SOĞUKPINAR
Toplumsal barışın sağlanması ve sürdürülmesi için bazı kültürel nitelikler önemli rol oynamaktadırlar. Bu nitelikler içinde Ahlak, adalet ve bilim’in önde geldiğini söyleyebiliriz. Bu kavramların değişik tanımları olsa da en yaygın olarak kullanılanı hatırlatmak yerinde olacaktır. Kısaca Ahlâk, bir toplumda genel olarak uyulması beklenilen kurallar ve yapılması gereken görevlerin tümüdür. Adalet, Hak ve hukuka uygunluk, hakkı gözetmedir. Bilim ise, Evrenin veya olayların bir bölümünü konu olarak seçen, deneye dayanan yöntemler ve gerçeklikten yararlanarak sonuç çıkarmaya çalışan düzenli bilgi’dir. Kısaca açıkladığımız bu üç özelliğin birbiri ile etkileşimi ve toplum için önem derecelerinin iyi bilinerek zayıflamalarına fırsat verilmemesi önemlidir. Anılan değerlerin zayıfladığı ve olması gerekenden ayrılma durumlarında, toplumsal barış bozularak huzursuzluklar atmaktadır. Ülkemizde son yaşanan yenidoğan bebek skandalı durumun hassaiyetini ortaya koymuştur. Bu makalede söz konusu kavramların taşıdığı önem ve korunması için öneriler üzerinde durulmuştur
Ahlâk, Adalet ve Bilim etkileşimi
Ahlâk, adalet ve bilim arasındaki bağıntı, bilinen paradoks olan “Tavuk mu yumurtadan çıkar? Yumurta mı tavuktan çıkar?” sorusunun cevabına benzer. Esasen ahlaki nitelikler arasında dürüst ve adaletli olmak bir kıstas olmalıdır. Bu bağlamda, olumlu ahlaki nitelikler toplumdaki tüm bireylerde doğal olarak aranır ve beklenir. Ancak, Adaletin sağlanması ve bilimsel çalışmalar ayrı mesleki disiplinler olarak görülür. Adalet bilinci ve bilimsel değerlendirmenin zayıflaması, ahlaki kriterleri de etkileyecektir. Dolayısıyla ahlaki nitelikler benzer birçok etik değeri kapsamakta olup, adaletli olmak ve bilimsel kıstaslara göre davranmak daha fazla önem taşımaktadır denilebilir. Çünkü belirtilen nitelikler toplumsal barışın sağlanmasında önemli etki sağlarlar.
Önceki paragraflarda açıklandığı üzere ahlak, adalet ve bilim, birbiri içine girmiş ve karşılıklı etkileşimi olan niteliklerdir. Öyle olunca, bir nitelik zayıflamaya veya bozulmaya başlarsa diğerleri de benzer şekilde etkilenecektir. Örnek olarak Ahlâki zafiyeti olan toplumlarda adalet ile birlikte bilim de zayıflayacaktır. Kısmi dalgalanmalar olsa bile genel eğilim değişmeyecektir. Benzer şekilde, adalet dağıtımı azalan veya sarsılan toplumlarda ahlaki bozulma artacak bilim gerileyecektir. Bilim insanlarının ahlaki niteliklerinde zafiyet oluşursa doğal olarak adalet ve bilimsel çıktılar azalacaktır. Sonuçta, söz konusu üç nitelik birbirinden çok fazla etkileneceği için ilgili reform ve iyileştirmelerde hepsini birlikte değerlendirmek gerekli olacaktır.
Üç niteliğin Zayıflaması halinde beklenen etkiler
Özellikle ahlâki zafiyetlerin artması ve buna bağlı olarak adaletin sağlanamaması durumlarında toplumsal barış bozulacağı için çöküntüye doğru gidiş hızlanacaktır. Bilimsel bir araştırma olmamakla birlikte kamuoyundaki genel algı, şiddet olaylarının toplumumuzda son yıllarda tırmanışa geçtiği şeklindedir. Güncel olarak yaşadığımız ve bu bağlamda analiz edilerek dersler çıkarılması gereken iki ibretlik vaka, 8 yaşındaki Narin ve Yenidoğan bebek olaylarıdır. Sanki bu tür olaylar toplum tarafından kanıksanmış görüntüsü var olup, kurumların caydırıcılığı kalmamış gibidir. Mutlaka adli makamlar gerekeni yapacaklardır. Ancak bu ve benzer olayların artması düşündürücüdür. Eğer adalet geç sağlanır veya adaletsizlikler artarsa caydırıcılık azalacağı için suç işleme oranı artacaktır.
Bu nedenle yetkililerin ağızlarındaki “er veya geç adalet yerini bulacaktır” söylemi isabetli değildir. Bunun yerine “en kısa zamanda adalet yerini bulacaktır” denilmeli ve bu sağlanmalıdır. Aksi durumda suça eğilimli olan bireyler “nasıl olsa adalet sistemi çok yavaş çalışıyor” ve “işlenen suçun cezası verilinceye kadar af çıkıyor” şeklinde oluşan algı ile aklına gelen suçu işleme yoluna gidebilmektedirler. Benzer konu, kadın cinayetleri vakalarında da görülebilmektedir. Bu durumda diğer ahlaki niteliklerde zarar görerek zayıflamakta, bilim ise soruna çözüm üretmekte yetersiz kalmakta, üretse bile uygulaması yapılamamaktadır. Neticede toplum huzuru bozularak çalkantı ve dalgalanmalar artmaktadır.
Neler yapılmalı?
Sorunları çözebilmek için problemi doğru tanımlayıp, hastalığa tam ve eksiksiz tanı koymak gereklidir. Yukarıda açıklanan problemin neden sonuç ilişkisini farklı açılardan değerlendirip elde edilen bulgu ve sonuçlar ışığında çözüm üretmek uygun olacaktır. Son gelişmeler konunun hafife alınmayacak şekilde önemli olduğunu göstermiştir. Birkaç basit öneri aşağıda özetlenmiştir.
- Sorunlar ve çözümler konusunda toplumsal farkındalık arttırılmalıdır.
- Eğitim- öğretim sistemi toptan gözden geçirilmeli ve eksik hususlar için alınacak önlemler uygulanmalıdır.
- Ahlâki değerlerin önemi ve yararları bireylerce benimsenmesi gereken önlem ve özendirmeler sağlanmalıdır.
- Özellikle adalet sistemi modernize edilerek hızlı sonuç alınacak şekilde “Adalet ve bilgi toplumu” kavramı kültür haline getirilmelidir.
- Bireysel empati yapma niteliği geliştirilerek toplumsal kültür haline getirilmelidir.
- Her seviyedeki yönetici ve ebeveynler bu kültürü kazanmalıdırlar.
- Periyodik ölçümler ile değerlerin durumu gözlenmelidir. Zayıf gözüken değerler güçlendirilmelidir.
—————————————————-
Kaynak:
https://www.akademikakil.com/ahlak-adalet-ve-bilimin-toplumsal-barisa-etkileri/ispinar/