Ahmet Abi

Ahmet Abi vefat ettiğinde on yaşındaydım. Bir kış günü idi. Her yer bembeyazdı. Memleketimizin yine o bilindik tatlı soğuğu hâkim idi köye. Mıstık Abimi onların, pirketten yapılma ve duvarları beyaz kireç badanalı evlerinin önünde üzgün gördük. Annem ne olduğunu sordu. Mıstık abim “Dedem öldü!” demişti.

Giydiğimiz lastiklerden bize çok güzel tekerlekler keserdi Ahmet Abi. Herkes bu işi yapabilirdi, fakat onunkiler yusyuvarlak olurdu. Özellikle kara lastikten kestiği tekerlekler çok güzel şeylerdi. Bunlar bizim çocuk dünyamızda çok muteber olurdu. Gri lastiği bulabilirdik ama kara lastiği bulmak zor işti. Zira köyde en çok gri lastik giyiliyordu. Kara lastiği bulunca hemen Ahmet Abi’ye götürüp bize tekerlek kesmesini isterdik.

Ona “Deli” diyorlardı. Fakat bazı kimseler onun böyle olmadığını özellikle belirtirler. Daha sonraları bazı başka hâllerini de duyunca bir vesileyle kendinden geçmiş meczuplardan olduğunu düşünmeye başlamıştım. Ahmet Abi, hikâyesi olan hatta bunu sırtında taşıyan kendine has insanlardan biriydi. Fakat o vefat ettiğinde biz çok küçüktük. Bu hikâyeden geriye çok az şey kaldı zihnimde. Onları hafızadan çağırabildiğimiz kadar buraya yazacağız.

Ahmet Abi, çok güçlü biriydi. Her türlü işi yapabilirdi. Hayvanları otlatır, Çatak’tan eve kadar sırtında çuvalları taşırdı. Yine bizim ilçe merkezinden iki balya samanı sırtında tek başına getirdiğini köyde hâlâ söylerler. Bazen onu İbilan Pağarı yanında piknik yaptığımız esnada inekleri otlatırken görürdük. Yiyeceklerimizi onunla paylaşırdık. Çok mutlu olurdu. Acıkınca bir şeyler yemek ister ve bir çanak suyu bir dikişte içerdi. Zararsız bir adamdı. Çok sigara içerdi Ahmet Abi. Onu ağzında sigarayla gezerken hatırlıyorum hep. Bir de sürekli bir şeyler söylerdi. Fakat ne söylediğini şimdi doğrusu hiç hatırlayamıyorum. Merhametli idi. Hasta olmasına rağmen bilgisine güvenilen insanlardan olduğunu da köyde hâlâ söylerler.

Köyümde en sevdiğim zamanlar sofranın kalabalık olduğu ve babamın gurbette olmadığı demlerdi. Çünkü özelikle bayram sabahları yemeğe oturduğumuzda soframızda misafir de olurdu. Bunlardan birisi de Ahmet Abi idi. Özellikle bayram sabahları babam onu soframıza davet ederdi. Gelen diğer misafirlerle beraber birlikte kahvaltı ederdik.

Ahmet Abi’yle ilgili bazen keramet türünden yorumlanabilecek şeylerin anlatıldığı olur köyde. Mesela onun hiç tanımadığı bir kişinin ismini bildiğini söylerlerdi. Annemin mide hastalığı çektiği demlerde, Ahmet Abi kullandığı ilaçlara bakmıştı. Bu ilaçları teşhis etmişti. Bir kış günü Ahmet Abi geceyi Alân Yeri’nde su deposunun yanında geçirmiş. Sabahleyin baktıklarında beş on metrekarelik bir alana kar yağmadığı görülmüş. Annem bu hadisenin bizzat şahidi idi ve bu durumun kendisini çok etkilediğini söylemişti.

Ahmet Abi herhalde çocukları pek severdi. Çünkü hemen herkesin onunla ilgili bir hatırası var. Bunlardan birini Meliha Ablam anlatmıştı. Meliha Ablamın saçları çocukluğunda çok uzun ve güzelmiş. Ahmet Abi, onu her gördüğünde “Melih saçların iki kat / Bir bağını bağa (bana) sat” diye takılırmış.

Ahmet Abi bir Kadir gecesi girdi toprağa. Şimdi yeğeni Davut Abi’yle birlikte yan yana yatıyorlar. Şu gök kubbede bir hoş seda bırakarak göçen bahtiyar insanlardan biri olarak…

Yazar
Yasin ŞEN

Bu websitesinde farkı kaynaklardan derlenen içerikler yayınlanmakta olup tüm hakları sahiplerinindir. Sitedeki içerikler atıf gösterilerek kaynak olarak kullanlabilir. Yazıların yasal sorumluluğu yazara aittir. Tüm Hakları Saklıdır. Kırmızlar® 2010 - 2024

medyagen