Ahmet Urfalı
01.04.1955’te Emirdağ’da doğdu. İlk, orta ve lise tahsilini memleketinde tamamladı. Necatibey Eğitim Enstitüsü ve Anadolu Üniversitesi Türk Dili Ve Edebiyatı Bölümünden mezun oldu.
Yurdun değişik yerlerinde Türk Dili ve Edebiyatı öğretmenliği, okul yöneticiliği, kurucu okul müdürlüğü, şube müdürlüğü ve Milli Eğitim Müdürlüğü yaptı. Milli Eğitim Müdürü iken emekliye ayrıldı.
Yazdığı şiirlere bakarak kimi eleştirmenler ona “Kaf dağına uçan şair” dediler. Gül metaforunun şiirlerinde çok geçmesinden dolayı “gül kıvrımında barınan şair” olarak tanımlandı. Geleceğe dair ümit ve düşlerini görenler de Urfalı’yı, “ulu hayallere yatan şair” bildi.
Urfalı; gül kıvrımında ulu hayâllerden şiirler dokudu. Orada besleyip büyüttüğü dizelerinden Kaf dağına uçmayı başardı. Dilin derinliğinden göğün sonsuzluğuna havalandı. O, eskilerin tabiriyle velut (doğurgan) bir şairdir.
Sevgi şairi Urfalı’nın hayâllerinde, umutlarında estetik bir bütünlük, felsefi bir derinlik göze çarpar. Yüreğini mısralara yükleyerek yeni ufuklara yol alır.
Şair ve yazar Ahmet Urfalı yazmaya başlamasını Salih Özden’e verdiği mülakatta şöyle anlatıyor: ‘’ Benim çocukluk ve gençlik döneminde yaşadığım Emirdağ’da kültürel açıdan olağanüstü bir birikim vardı. Dedem Ahmet Çavuş, Yemen ve İstiklâl Savaşı gazisiydi. Ondan seferberlik türküleri, marşlar öğrendim. Dedem Ahmet Çavuş, yanık sesi doğrudan insanını yüreğine seslenirdi. Ben onu dinledikçe, hüzünler içinde yeni ufuklara kanatlanır, yeni tedailere yönelirdim. Dedelerimin benim üzerinde çok büyük etkileri olmuştur. Abdil dedem de Galiçya ve İstiklal Savaşında bulunmuş bir gaziydi. Her ikisinden de İmparatorluğumuzun dağılma sürecinde yaşanılan felaketleri gözyaşları ile dinledim. Bu durum ben de psikolojik olarak izler bıraktı. Tarihe olan merakım buradan geliyor.
Ahmet dedem ağıt yakar, Yunus Emre’nin ilahilerini, Karacaoğlan’ın türkülerini söylerdi. İlk derslerimi ondan aldım. Annem hâlâ ağıt yakar ve söyler. Emirdağ’ın ünlü türkü yakıcılarından Seyrekbasan namıyla tanınan Nuri Demir dayım olur.
Mısır’da esirken İngilizlerin sterilize etmek bahanesiyle yaptırdıkları krizol banyosu sonucunda ömrünün son yedi senesini kör olarak geçirdi. Bu yedi sene içerisinde dedemin günlük ihtiyaçları ile yakından ilgilenmem sebebiyle sürekli olarak bana anlattığı dini, tarihi ve kültürel yönden donatıldım. Nedenler arasında ilişki kurmayı, sonuç kestirmeyi ve yorum yapmayı metodolojik olarak öğrendim. Daha önemlisi davranışsal yapılanmayı kavradım. ’’Ne kıran, ne kırılan’’ olmamayı belledim. Dedemin tasavvufa yakın bir duruşu vardı. Geleceğimiz geçmişimizin içine gizlemiştir. Onu arayıp bulmak gerekir.’’
Ahmet Urfalı; şiire, halk edebiyatının söyleyiş özelliklerinden yararlanarak serbest tarzla başladı. Yetiştiği kültürel ortam, halk şiirinin bütün türlerinin canlı olarak yaşatıldığı bir yöreydi. Naif halk söyleyişleri Urfalı’nın her zaman ilgisini çekmiştir. Halk hikâyeleri, türkü ve maniler, ağıtlar, ninniler… Şiirde ifade olarak beslendiği ilk örnekler olmuştur. İlk şiir kitabı “Sevdalar Sevdalar ”dan sonra halk şiiri nazım şekilleriyle de yazdığı şiirler olmuştur; ama orijinal kalmayı da başarabilmiştir.
Urfalı, bu konuda bir mülakatında şunları söylüyor: “Şiirde sürekli arayış içinde oldum. “Sevdalar Sevdalar ” benim ilk şiir kitabımdır. Bu kitabım yeni şiirler ekleyerek aynı adla Milli Eğitim Bakanlığı Yayınları’ndan çıkınca gayretim arttı, şevkim çoğaldı. Olumlu, yol gösterici, rehberlik eden tenkitler aldım.
Ardından “Al Şafakların Müjdesi, Gül ve Taş, Kayı Destanı, Ve Gözyaşı, İşrak Duyguları, Adı Yemen’dir ” adlı kitaplarım çıktı.
Aradığım şiiriyeti ; Ve Gözyaşı, İşrak Duyguları, Bozkır Rüzgârı
İşitin Ey Yârenler kitaplarımda yakaladım. Bu kitaplarım tek konu üzerine kurulmuştur. Göç Ağıtları adlı kitabım, mensur şiir olup yine tek konu, göç üzerine yazılmıştır. Destan şairi olma arzumu da “Kayı Destanı” ile “Adı Yemen’dir” kitaplarımda göstermeye çalıştım.
Ben şiirin hüması olmak istiyorum. Devamlı yeni ufukların yolcusu kalmak niyetindeyim. Yeni ve güzel sözler söylemek emelindeyim.
‘’Ağzımda annemin sütü olan Türkçem’’ ile bağışlanmış şiir yeteneğimi, kazandığım kültürel birikimimle birleştirerek duygusal yoğunluğumu şiirlerimle ifade ediyorum.’’
Urfalı’nın şiirinde, hangi tarzda olursa olsun, bedii bir zevk, estetik bir bütünlük, destansı bir hava ve felsefi bir derinlik üste çıkar.
Urfalı, bütün zamanlara el atar. Dünün muhasebesi, bugünün değerlendirilmesi, yarının yorumu, kaygısı ve telaşı okunur şiirlerinde. Unutulmaya yüz tutmuş değerlere çağrıdır şiirleri. Tarih, ondaki atalara duyguyu vefayı derinlerden su yüzüne çıkarır.
Eserlerinde Türk tarihine, yerel tarihi katıp kültürümüzü zenginleştiren Urfalı :
“Milletlerin önemli kuvvet kaynaklarından biri de tarihleridir. Tarih, milletin ortak karakter ve değerlerini gösterir. Toplumlar, millet olarak varlıklarını devam ettirebilmek için tarihlerine dayanmak zorundadırlar. Tarih, millette kök duygusunu uyandırır. Bu duygu, birey veya toplumda bir millete mensubiyet bilincini canlı tutar ve onu derinleştirir. Birey ve toplum, en uzak geçmişten sonsuz geleceğe doğru akıp giden zaman içinde varlığının bilincine ancak tarihle ulaşabilir. Bu bilinç, birey ve toplumda kendini gösterdiği zaman, tarihsellik de gün yüzüne çıkar.
Geçmişten, yaşanılan zamana doğru kesintisiz geliş, her devirle perde perde açılır. Tarih sahnesinde ne varsa, dikkatler bunların üzerine düşer. Düşünce hâlihazırın dar çerçevesinden çıkıp yeni bakış ve yorumlar aralığından yeni ufuklara yönelir. Bunu tarih bilinci sağlar. Tarih bilincine tarih bilgisi olmadan ulaşılamaz. Tarih üzerine bilgi sahibi olmak ise, tarih bilincine sahip olmak demek değildir. Tarih bilinci kendiliğinden ortaya çıkmaz; zaman, mekân ve şartlara tarih bilgisiyle bakmak, görüleni yaşanılan anın değerleriyle yorumlamak suretiyle doğar. Milletlerin ortak ruhunu dokuyan, besleyen ve zenginleştiren kuru tarih bilgisi değil, tarihteki olaylara ve geçmişten kalan her şeye,’ an’ın ihtiyaçlarına göre getirilmiş yorumlarla oluşmuş hayata ve tarihe, varlığı ve ruhuyla iştirak etmekten doğan tarih bilincidir. Tarih bilinci geçmişten beslenmekle birlikte ileriye doğru giden düşünceye dayanır ve geleceğe yön vermede belirleyici yer tutar. Gelecek tasavvuru tarih bilinciyle oluşur. Tarihin biriktirdiği her şey; bütün bir medeniyet, yaşama şekli, maddî ve manevî değerler buna yardımcı olur. Tarih bilinci, tarih bilgisi yanında, geçmişle doğrudan temasa geçmeye de ihtiyaç duyar.
Geçmişle teması ise ancak tarihten bugüne kalan eserler sağlayabilir. Bu eserler sadece mekânı fethetmek suretiyle değil, mekânla birlikte zamanı da fethederek devamlılığı sağlayan eserlerdir.”
Şair Urfalı, şiirde senfonik bir ahengin ve musikinin peşindedir. Pek çok şiirinde buna ulaşmıştır. O, saf ve duru şiirin arayışındadır. Her şiirde bir sitem, itiraz ve itiraf bulunur. Söz, ancak şiirle sırlanıp kilitlenir.
Şair, Yolbaşı Türküsü adlı şiirinde sanatının amacını şöyle açıklar:
‘’İlhamımı aldım beşiğim sallanırken dinlediğim ninnilerden
Ve bir gazinin görmeyen gözlerinden baktım seferberlik günlerine
Bozlaklar ezgilendi aşk mağduru gönüllerde duydum ağladım
Görkemli hayallerin ışığına yürüdüm çetin çığralardan geçtim
Ve eksik kalmasın diye güzelliğin geleceği
Gerçeğin gün ortası aydınlığından yoksun kalmasın diye vadiler
Bir Köroğlu avazı salıp karanlık koyaklara yiğitliğin narasından
Dağ duruşlu erlerle kutlu toprağa diz vurup geldim ‘’
Urfalı; şiir hakkında ‘’ Şiir, sınırsız hayâl dünyasında özgürce at koşturmaktır. O dünyanın içinde kalp atışlarını duyarsınız şiirin. Sezginin yetenekle izdivacıdır şiir.
Gerçeğin içindeki hayâli araştırıp bularak sözle ortaya koymaktır şiir. Suskunluğun sınırından geçerek dilsizlerin barınağını sözle saraya çevirmektir şiir. Eşya, anlamsızca bakıp dururken anlam katmaktır onun sessizliğine. Görünmeyenin görünmesi, bilinmeyenin bilinmesi, yabancının dost olmasıdır şiir. Şiir en çetin suallerin cevap bulmasıdır.
Şiir; bir kaygının dışa vurumudur, ulu hasretlerin diğer adıdır, bilen insanın sorumluluğudur.
Şiir, zorluğun mengenesinde bir kanatlanıştır, acısına kırağı düşen anaların uğunup ağlamasının hüzzamdan tutanağıdır.
Şiir, karayel kavruğu bozkırın, uzak sulara duyduğu özlemdir. ” der.
Urfalı Türk şiirinin geleceğinden ümitli olduğunu vurgular:
’Şiirin, dünyamızda hakikaten bir anlamı ve değeri olacaksa, bunun yolu şiirimizin zamana karşı ayakta durma gücünü gösterebilmesinden geçmektedir. Bu da şiirimize kuru gürültünün dışından bakacak bir cesareti ve akıllılığı gerektiriyor. Şiir ve eleştiri bunun dinamiklerini yakaladığında Türk şiirinin yolu açık olacaktır. Günümüz şiirinde ümitvar olmak için gerekli enerjinin var olduğu söylenebilir
Türk şiirinin bir dinlenme dönemine girdiğini söyleyebiliriz. Bu durum aynı zamanda dünya şiirinin de problemidir. Ama mutlaka bir çıkış yolu bulunacaktır. İnsan var olduğu sürece şiir de yaşayacaktır. ‘’
Ahmet Urfalı, acılar içinde yaşayan Anadolu’nun, hüzünler içindeki insanımızın kurtulacağına inanan ümitli bir gönül insanıdır. Bu yüzden karamsarlığı barındırmaz çevresinde. Dikenlikler kaplamaz etrafını. En karanlık zamanlarda bile nurlu ışıklara gebe olduğunu bilir ve bu inançla yazar.
O, “İşrak Duyguları” adlı eserinde olduğu gibi diğer şairlere de yol göstericidir. Bir bütünlük içinde Mevlâna’nın bir tek sözünden bir kitap yazılabileceği kanıtlanmıştır.
Ahmet Urfalı’nın şahsında yüreği ulu sevdalar taşıyan ve kutlu rüyalara yatan bütün şairlerimize selam olsun.
Söz onun dilinde güzelleşir, mor dağlara baharlar gelir. Sevgi büyütür sözünün doğurgan yatağında. Her geçen gün ağırlaşan yükünün çileli tahammülünde söz pişirir.
Söz bilginin kilidi aşkın anahtarı ise her can hisse alır rızasınca. Kanadı kırık güvercinler sözün şifa olduğunu ondan öğrenir. Ve hayâl kurmayı unutan şehirlerin üstüne al şafakta Urfalı’nın sözü doğar. Onun kalbi ahengini verir rüzgârın kimliğine.Gökte yıldız ışıldar ötelerde ardıç kuşları ötüşür. Bezenir dağa taşa içeklerin oymağı aşkın sözüyle mühürlenir Anadolu. Uzak bir yolcunun yorgunluğunu alır gözlerinin aydınlığı.
O, bir masal kahramanı gibi Kaf dağının efsane ismidir. Urfalı’nın kitaplarını okurken, geçmiş ve geleceği bir düzlem içerisinde değerlendirişini, bilge bir şairin kültürel zenginliğimizi, aziz dilimizin incelikleriyle ifade edişini ilk elden tatmanın ve tanımanın hazzını duyarsınız. Onun şiiri, öyle basit hamaset kokan şiir değildir. Onun şiirinde, yaratılan büyük bir tarihe sorumluluk duygusuyla sahip çıkma, onu sevme, onu büyük ve şanlı yapan değerlerin özünü yeniden keşfetme sancıları vardır.
Şair, çocuk kıymetini bilen, onların üzerine titizlikle eğilen, öğrencilerine hız ve şevk veren bir öğretmendir. Anadolu Öğretmen Lisesi’nde uzun yıllar yöneticilik yapan Urfalı, mesleğe saygınlık kazandırmanın yanı sıra bu okulun başarılarıyla göz doldurmuş, kendine güvenen, yarınlara dair umudu olan nice değerler yetiştirmiştir.
Yıllarını eğitime vermiş, yarınların emanetçisi gençlerle bir ömür hemhâl olmuş, adanmış bir ruhun bazen Mevla’ya bazen Leyla’ya, bazen milli benliğimize, tarihimize, bazen de yitirilmiş, kadir kıymet verilmeyen değerlerimize karşı hissettiklerini gözyaşı gibi samimi, gözyaşı gibi etkili sözlerle ifade ettiğini görüyoruz. Hüzün gözyaşıyla örülmüş şiirlerin yanında; öğüt, hasret, müjde, ümit temalı şiirleriyle bizi millet olarak, birey olarak sevinç gözyaşları akıtacağımız aydınlık yarınlara çağırıyor ve gönüllerimize güven aşılıyor.
Şair-yazar kimliğiyle Urfalı’nın tüm eserlerinde vurgulanan ortak özellik, canlı bir tarih şuurudur. Eserlerinde milli kültürümüzün ana damarlarından beslendiğini görürüz. Beslendiği bu kültürü ruhunda ve gönlünde sentezleyerek eserler meydana getirmiştir.
O, her zamanki ağırbaşlılığıyla: “Kendimi ; ülkeme, milletime ,tarihime, Türkçeme borçlu hissediyorum. Suyunu içtiğim, havasını soluduğum topraklara vefa borcumu ödemek için sürekli okuyorum ve yazıyorum. Elimden keşke başka şeyler gelse onları da yapsam.” diyor.
Urfalı’nın, Mustafa Karagöz ve Ahmet Günay tarafından bestelenmiş şiirleri vardır.
Pek çok sivil toplum örgütünde kurucu, yönetici ve başkan olarak görev almıştır. Tavşanlı’da Türk Eğitim Sen ve Türkiye Kamu Sen başkanlık ve temsilcilik görevini 1994 yılından başlayarak 12 yıl sürdürmüştür.
Urfalı, 2006’da yurt içindeki, 2011’de de yurt dışındaki hemşehrileri tarafından iki defa “Yılın Kültür Adamı” seçilmiştir.
Bir Osmanlı köyü olan Domaniç Karaköy’de eşi ve kendi adını taşıyan kütüphane kurmuştur.
1918’de Türk Ocağı mensuplarından Hasan Ferit tarafından Tavşanlı’da başlatılan ancak Yunan işgali üzerine hayata geçirilemeyen köy çalışmaları Urfalı ve bir grup arkadaşıyla birlikte devam ettirilmiştir. Tavşanlı köylerinde eğitim, sağlık, kalkınma konularında çalışmalar yapılmıştır.
Tarihçi ve edebiyatçı arkadaşlarıyla birlikte , ‘’Domaniç ve Çevresi Tarih Araştırmaları Grubu’’ kurarak başkanlığını yapmıştır. Yörenin bilinmeyen tarihi ve halkbilim değerlerini tespit ederek kitap hâlinde yayımlanmasını sağlamıştır. Domaniç göç şenliklerinin etkin hâle gelmesinde emeği bulunmaktadır.
Yazar Gazi Durusu, Ahmet Urfalı’nın hayatı, sanatı ve eserleri hakkında; ‘’Ahmet Urfalı Kaf Dağına Uçan Şair Sanatının 40. Yılı Armağanı ‘’ adlı kitabı yazmıştır. Mehmet Sadık Bozkurt’un ‘’Kentin Işıkları’’ adlı eserinde, İhsan Işık’ın, ‘’Türkiye Yazarlar Ansiklopedisi’’nde Urfalı’ya yer verilmiştir.
Osmangazi Üniversitesi Türk Dili ve Edebiyatı öğrencilerinden;
Büşra Kitiroğlu, Şair Ahmet Urfalı’nın Hayatı, Edebi Kişiliği ve Bozkır Rüzgârı İsimli Kitabının Tahlili,
Melike Haran, Şair Ahmet Urfalı’nın Hayatı, Edebi Kişiliği ve İşrak Duyguları Kitabı İncelemesi,
Özge Şentürk, Ahmet Urfalı’nın İşrak Duyguları Adlı Şiir Kitabının Kelime Grupları,
Nilay Tekin, Şair Ahmet Urfalı’nın Hayatı, Edebi Kişiliği ve Şiirleri adlı tez çalışmalarını yapmışlardır.
Urfalı için; Bozkır Rüzgârı ve Kaf Dağına Uçan Şair adlı geniş katılımlı tanıtım ve şiir günleri düzenlenmiştir.
Şiir ve yazıları; Kırağı, Edebdağ, Edebya, Türk Edebiyatı, Ardıç ve Kalemder adlı edebiyat dergilerinde yayımlanmıştır. Eskişehir Valiliğinin çıkardığı ESKİYENİ dergisinde, İstikbal Gazetesinde DOLUNAY köşesinde, ayrıca Belçika’da yayımlanmakta olan Türk gazetelerinde, Kırmızılar’da yazılar yazmaktadır. Yurt içinde ve yurt dışında Türk kültürü ve eğitim alanlarında konferanslar ve seminerler vermektedir. Yerel tarih ve folklor çalışmaları devam etmektedir.
Urfalı; İLESAM (Türkiye İlim ve Edebiyat Eseri Sahipleri Meslek Birliği) ve Eskişehir Şairler Derneği üyesidir.
Hâlen Eskişehir Emirdağ Kültür ve Sanat Derneği ( ESAB ) ‘nin başkanlığını yürütmektedir.
ESERLERİ
A.ŞİİR KİTAPLARI
1) Sevdalar Sevdalar 1 | (1990) |
2) Sevdalar Sevdalar 2 | (1992) |
3) Al Şafakların Müjdesi | (1999) |
4) Kayı Destanı | (2004) |
5) Gül ve Taş | (2005) |
6)… Ve Gözyaşı | (2007) |
7) İşrak Duyguları | (2009) |
8) Adı Yemendir | (2010) |
9) Göç Ağıtları | (2011) |
10) Bozkır Rüzgârı | (2013) |
11) İşitin Ey Yârenler | (2014) |
B.ARAŞTIRMA KİTAPLARI
1) Hayme Ana Ve Karakeçili Aşireti | (1994) |
2) Vilayetlerin Sultanlığından | |
Faziletlerin Sultanlığına Osmanlı | (1999-ortak yayın) |
3) Kuruluşun Toprağı Domaniç | (2003-ortak yayın) |
4) Efsane Kent Tavşanlı | (2004) |
5) Türkmen Destanı Emirdağ | (2006) |
6) Bir Zamanlar Tavşanlı | (2007) |
7) Tavşanlı Mevlevihanesi | (2009) |
8) Boynuyoğunlu Oymağı | (2011) |
9) Emirdağ Tarihi-1 -2 | (2011) |
10) Bayat Tarihi | (2012) |
11) Emirdağ Tarih ve Kültür Atlası | (2013) |
12) Kurtuluş Savaşı’nda Emirdağ | (2014) |
13) Emirdağ Salnamesi | (2014) |
14) Emirdağ Ağıtları | (2015) |
15) Emirdağ Yatırları | (2015) |
16) Geçmişten Geleceğe Emirdağ | (2016) |
Ahmet Urfalı Hakkında Değerlendirmeler
Ahmet Urfalı’nın eserlerinde milli kültürümüzün ana damarlarından beslendiğini görürüz. Urfalı, Beslendiği bu kültürü ruhunda ve gönlünde sentezleyerek eserler meydana getirmiştir.
Kadir Çalışıcı / Eskişehir Eski Valisi – Yazar
Urfalının şiiri, insanda yürek ürperişleriyle sonsuzluğa uyanmaktır.
Yoksul bir hıçkırık gelir de bütün ağırlığı ile göğse oturur, tatlıcanı daraltır, çaresizlik iki damla gözyaşı olup yanaklarından süzülür,sessiz bir feryat, mavi göğün yücesinden masum bakışlara teselli olsun diye ağıtlar yakar ve tutulmazsa muhtaç bir yetimin elinden sorgulanmak mukadder olur hayatı. Şiir burada başlar.
Mehmet Sadık Bozkurt / Mizah Yazarı
Emirdağ yaylalarının serin koyaklarından yarpuz ve kekik kokulu şiirleri ile gönül evimizi titreten, bu toprakların sevgi ve barış nağmeleri ile ruhumuzu dirilten, sevda sözleri ile bunalımlarımıza pencere açan bir şairden, Ahmet Urfalı’dan bahsedeceğiz. Milli değerlerden yola çıkarak, evrensel kabullere ulaşan ve“ Melâli anlamayan bir nesle âşina değiliz.” dizesindeki soylu söyleyişin idraki ile çağın bunalımındaki insana gönül mülkünü açan şair Ahmet Urfalı’nın şiirlerini tanıtacağız. Onun şiirini ve sanatını yazacağız.
Gazi Durusu / Yazar
Şiirlerinde genellikle geçmişimizi incelemeye çalışır. Vatan, millet, Türklük konusu önce gelir. Atalarımızın bugünlere ve bu yerlere nasıl geldiklerini şiirleştirmekten haz duyar. Geçmişle özdeşleşen bir şairimizdir.
Mehmet Aydın / Şair-Yazar
Yurt sevgisinin, Allah sevgisinin, milli duygunun, toplumsal duyguların çok güzel bir biçimde dile getirildiği eserde yer alan şiirler özene bezene yazılmıştır. Dizelerinde öğretmenliği birer inci tanesi gibi dizmiş, gerçekleri çok güzel bir biçimde sergilemiştir.
Şaban Korkmaz / Şair
Ahmet Urfalı, acılar içinde yaşayan Anadolu’nun, hüzünler içinde olan insanımızın kurtulacağına inanan ümitli bir gönül insanıdır. Bu yüzden karamsarlığı barındırmaz çevresinde. Dikenlikler kaplamaz çevresini. En karanlık zamanlarda bile nurlu ışıklara gebe olduğunu bilir ve bu inançla yazar Çile ve Ümit şiirini. Ahmet Urfalı’nın şahsında yüreği ulu sevdalar taşıyan ve kutlu rüyalara yatan bütün şairlerimize selam olsun.
Mehmet Nuri Yardım / Yazar
Ataları 1765 yılında padişah fermanı ile Urfa’dan Emirdağ’a yerleştirilmiştir. “Zalim Poyraz” adlı halk türküsünde geçen “ Şu Urfa’yla Emirdağ’ın arası” mısrası göç günlerinden Bozulus Türkmen aşiretine mensup olan atalarından bir hatıradır. Dedesi ağıt yakar, türkü söyler, ilahi terennüm ederdi. Kendisinden halk efsanelerini türkü ve ilahilerini dinleyen Ahmet Urfalı, şiir yazmaya ilkokul öğrencisi iken başladı. Bunda dedesinin çok büyük katkısının yanında ,öğretmenlerinin de sürekli teşvik ve takdir etmelerinin payı bulunmaktadır.
Şiire halk kaynaklarını araştırarak başladı. Lise yıllarında serbeste yöneldi. Şimdi, edebi estetik, bedii zevk olmak kaydıyla bir ayırıma gitmiyor. Şiirlerinde; çocuk, vatan, millet, evrensel değerleri sıkça vurgulamaktadır. Yaşadığı yerler, Ahmet Urfalı’ yı “yerel tarih, sosyolojik araştırmalar”a yöneltti. Bu bakımdan yaşadığı yerlerin tarih ve folkloru ile sosyolojik ve psikolojik değerlerini araştırdı. Bununla ilgili makaleler ve kitaplar yazdı. Şiirde ulaşmak istediği hedef, destan şairi olmaktır. Son zamanlarda “Kayı Destanı”nı hazırladı. Sırada “Adı Yemen’dir” isimli ikinci destan denemesi var.. Bir müddet destan vadisinde yürümek isteyen Ahmet Urfalı evli iki çocuk babasıdır.
Mehmet Çetinkaya / Yazar
O bir masal kahramanı gibi Kaf dağının benim gözümdeki efsane ismidir. Sevgili Urfalı, sen bir Tavşanlı sevdalısı olarak diğerlerinin yanındaki yerini çoktan aldın. Sana Allah’tan sağlık dolu uzun bir ömür diliyorum.
Bülent Alpagut / Gazeteci
Ahmet Urfalı hocama teşekkür ederek yanından ayrılırken bir tarih yorumcusunun geçmiş ve geleceği bir düzlem içerisinde değerlendirişini, bilge bir şairin kültürel zenginliğimizi aziz dilimizin incelikleriyle ifade edişini ilk elden tatmanın ve tanımanın hazzını duyarak bu doyumsuz sohbetin yakın zamanda tekrarını diliyorum.
Salih Özden / Yazar
Ahmet Urfalı aynı zamanda okul müdürü, şair, Domaniç ve Çevresi Tarihi Araştırmalar Grubunun önder kişiliği. Bugün, esasında onun şiirlerinin tadına varacağız. Başta şunu bir değerlendirme olarak söylemek istiyorum. Bu şiir öyle basit hamaset kokan şiirler değildir. Onun şiirinde, yaratılan büyük bir tarihe sorumluluk duygusuyla sahip çıkma, onu sevme ve onda, onu büyük ve şanlı yapan değerlerin özünü yeniden keşfetme sancıları vardır.
Pehlivan Uzun / Yazar
Akif’in bir şiirinde dediği ‘Şiir için gözyaşı derler.’ifadesi hocamızın eserlerinde ruhen de ismen de tam yerini bulmuş desek mübalağa etmiş olmayız. Yıllarını eğitime vermiş, yarınların emanetçisi gençlerle bir ömür hemhal olmuş, adanmış bir ruhun bazen Mevla’ ya bazen Leyla’ya, bazen milli benliğimize, tarihimize, bazen de yitirilmiş, kadir kıymet verilmeyen değerlerimize karşı hissettiklerini gözyaşı gibi samimi, gözyaşı gibi etkili sözlerle ifade ettiğini görüyoruz.
İrfan Akbaş / Edebiyatçı
Ahmet Urfalı, “Al Şafakların Müjdesi”nde bizi anlatmış. Bizim dünyamızı, bizim serüvenimizi, bizim sevdamızı, bizim tarihimizi, vatanımızı, hüznümüzü ve bizim inancımızı, eserde baştan sona “biz” varız; beş bin yıllık Türk tarihinin Anadolu yaylalarındaki son temsilcileri olarak biz.
Salih Özden / Yazar
Yaptığım incelemede Ahmet Urfalı şiirlerinde gülün farklı cihetlerde açılmış ve şairin parmaklarından kağıt üzerine ölümsüzlük mührü olarak düşmeyi başarmış olduğunu gördüm. Şairin, gül şairleri arasında anılıp gül kıdemine varmak yolundaki basamaklarını sizlere sundum ki şiirin gönlüne ve gülün diyarına ulaşan harita elinizde olsun.
Ayşe Kudret Yılmaz / Yazar
Şair-yazar kimliğiyle Ahmet Beyin tüm eserlerinde benim gördüğüm ortak özellik, canlı bir tarih şuurudur
Esma Canıaz / Edebiyatçı
Örnek insan, rehber edinilmesi gerekli bir eğitimci, Ahmet Urfalı hoca Tavşanlı’da sanat ve düşünce dünyasına yaptığı değerli katkılarıyla önemli bir boşluğu doldurmaya çalışan kıymetli bir şahsiyettir. Türk insanının ruh ve mana cevherini ortaya çıkarma gayreti her türlüğü övgüye layıktır.
Halil Özcan / Gazeteci
Hüzün gözyaşıyla örülmüş şiirlerin yanında öğüt, hasret, müjde, ümit temalı şiirleriyle de bizleri millet olarak, birey olarak sevinç gözyaşı akıtacağımız aydınlık yarınlara çağırıyor ve gönüllerimize ümit eden güven aşılıyor.
İrfan Akbaş / Edebiyatçı
Hülasa gülle bunca hemhal olan şairin şiirlerindeki gül kokusunu sizlere serin bir esinti misali ulaştırdım. Gönüllerinizde yer bulan tüm güzelliklerin bir gül nezaketinde sizi, cennetin hakiki güllerine ulaştırması dileklerimle…
Ayşe Kudret Yılmaz / Yazar
Kahramanlık etmek için mutlaka savaşa gitmek önemli değil, böyle bir değerli eseri yazıp ortaya koymak da kahramanlıktır. Ben çok değerli Ahmet Urfalı hocamızı kahraman olarak adlandırıyorum, onun gördüğü bu zorlu, ama değerli ilmi iş bir kahramanlık salnamesidir. O nasıl derler ya, “iğne ile kuyu kazımış”, deryadan birer birer dür toplamış ve bu iş için kimseden bir teşekkür veya ödül beklememiştir. O bu işi vatanı, milleti hatırına yapmıştır.
Prof. Dr. Tamilla Abbashanlı / Edebiyatçı-Yazar
Urfalı, genelde gelenek ve göreneklerimize bağlı, vatan, millet ve benzeri konuları şiirleştiren bir gönül dostudur.
Muharrem Kubat / Şair
Burada hocamın yaptığı yenilik şudur: Bu tür şiirler genelde mesnevi tarzında yazılır; ama hocam yukarıda bahsettiğim gibi serbest tarzda yazarak bir yeniliğe, bir farklılığa imza atmış. Ayrıca diğer şairlere de yol gösterici olması bakımından bir bütünlük içinde bir tek sözden bir kitap yazılabileceği kanıtlanmıştır.
Prof. Halil Buttanrı / Edebiyatçı-Yazar
Ahmet Urfalı, şiire, halk edebiyatının söyleyiş özelliklerinden yararlanarak serbest tarzla başladı. Yetiştiği kültürel ortam, halk şiirinin bütün türlerinin canlı olarak yaşatıldığı bir yöreydi. Naif halk söyleyişleri Urfalı’nın her zaman ilgisini çekmiştir. Halk hikayeleri, türkü ve maniler, ağıtlar, ninniler…şiirde ifade olarak beslendiği ilk örnekler olmuştur.
Gazi Durusu / Yazar
Demek ki “Bizim Ahmet’’, ’’Hepimizin Ahmet’i’’ olmuştu. Tıpkı Taptuk Emre’nin Yunus Emre’ye dediği gibi; ’’Bizim Ahmet’’…
Halil Gürkan / Şair
Ahmet Urfalı özel kitaplığını Domaniçlilere bağışlamıştır. Bizler de bu kütüphaneye kendisinin ve eşinin adını vererek onları unutmayacağımızı, sonsuza dek yaşatacağımızı belirtmiş olduk. Bugün ‘’Ümran-Ahmet Urfalı Kütüphanesi’’ Domaniçlilerin en çok uğradıkları yerler arasındadır.
Hasan Efe / Tarihçi
Bizim gibi eğitimciler okullardan emekli olsak da eğitimle ilişkimizi koparamayız. İşte Ahmet Urfalı kardeşimiz de bunlardan biridir. Afyon, Kütahya, Eskişehir ve bütün Türkiye yazar-şair kardeşlerimizden gururla söz etmektedir.
Huriye Saraç / Yazar
Ahmet Urfalı hocamla tanışıklığımızdan sonra daha çok cesaret aldım yazma işine. Yazan ve yazdıklarıyla değer oluşturan bir insanla tanışmak ve onun da size değer biçmesi müthiş bir şey. Ahmet hocamın üzerimdeki etkisi budur. Yazı dünyasında cesaretle yürümeye devam etmeyi öğrendim. Bu kadar çalışkan ve değerli bir yazarın, şairin yanında ve yakınında bulunmaktan son derece memnundum. Benim gibi daha pek çok kişiyi cesaretlendirmiş ve yolunu aydınlatmıştır. Bugün bazı şeyler yazmaya cesaret edebiliyorsam Ahmet hocama teşekkür borçluyum.
Mustafa Uysal / Yazar
‘’Görmedin mi? Allah nasıl bir misal verdi. Güzel bir söz, kökü (yerde) sabit, dalları gökte olan güzel bir ağaç gibidir. (O ağaç) Rabbinin izniyle her zaman meyve verir. Öğüt alsınlar diye Allah insanlara böyle misaller verir. Kötü sözün durumu da, yerden koparılmış, kökü olmayan kötü bir ağaca benzer. Allah, iman edenleri, dünya hayatında da, ahirette de sağlam bir söz üzerinde tutar; zalimleri de saptırır ve Allah, dilediğini yapar.’’ İbrahim 24-25-26-27
Mübalağasız diyebilirim ki Ahmet Urfalı kardeşimiz bu ayetlerdeki güzel sözün sırrına vakıf olmuştur. Güzel sözün kaynağını kavramış, özümsemiştir. Ben bunu rastgele söylemiyorum ,bunu bir çağrışım nedeniyle söylüyorum.
Doç.Dr. Şahabettin Ünlü / Edebiyatçı
Şair, başını toprağa koyduğu zaman doğup büyüdüğü toprağın gürleyen sesini duyabilen, içten içe atan nabzını sayabilendir. Onun için hünerdir, bilgeliktir, Tanrı vergisidir şairlik. Ahmet Urfalı da mensubu olduğu toplumun bugününü “Emirdağ Tarihi” yle, atalarının kopup geldiği toprakları “Kayı Destan” ile, vatan uğruna yitip gidenleri ise “Adı Yemen’dir” kitaplarıyla unutulmaz kılarak topluma sunmuştur. Zoru başaran, çalışkan, vicdanlı, güvenilir, kocaman yürekli bir insandır o. Çevresini sevgiyle kucaklayan, sanatıyla olduğu kadar kişiliğiyle de takdire şayan bir şair ve yazardır. Her Emirdağlı gibi onu tanımaktan onur duyuyorum.
Elif Bağcı / Edebiyatçı