Alaeddin Yavaşça emanetini teslim etti.
Beşiktaş’taki Yahya Efendi Türbesi Haziresi’ne defnedildi.
Yahya Kemal diyordu ya “Kökü mazide olan atiyim” diye. Tam Alaeddin Yavaşça Ağabey’e yakışan bir tarifti bu.
Bu hafta Alaeddin Yavaşça’dan bahsedelim kısmet olursa. Bir sanatçı nasıl yetişir, nasıl olur, nasıl olmalı.
Söylediği şarkıları dinleyelim. Kulaklarımız temiz sesler duysun.
Alaeddin Yavaşça 1 Mart 1926 da Kilis’te doğmuş. Oraya da dedeleri Kırım’dan göç etmiş.
Dedesi, amcası şair.
Kilis’i çok seviyor ve Kilis için de beste yapmış.
Birinin sözleri Kilisli Rıfat Bilge’ye ait. ( Kilisli Rıfat Bilge de bilinmeli)
“Kilis mehd-i vücudum, mevlidim, ilk aşiyanımdır.”
Diğerinin de sözlerini kendi yazmış; ” Kilis’imin bağları, Kekik kokar dağları.”
Babasını şöyle anlatıyor;
“Babam hoş sohbet bir insandı. Küçükle küçük, büyükle büyük olur, hayır yapmayı ve yardım etmeyi çok severdi. Çocuklarına bir tek fiske vurmadan babalık yapmış… Biz babamdan bir şey isteyemez, annemi aracı yapardık. Dini bilgisi çok kuvvetliydi. Kur’an tefsirini bize de okur, lüzumlu gördüğü yerler için dikkatimizi çekerdi. Sabah namazından sonra Kur’an-ı Kerim’i yüksek sesle okur, güzel sesi ile bizi her zaman etkilerdi… Ablam İstanbul’dan gelmiş olan Tacül Riyad Hanım’dan ud dersleri alıp, notayla ud çalmasını öğrendi.”
“Dört- beş yaşındaydım, o günlerde moda olan “Fikrimin ince gülü” güfteli şarkıyı ezberime almıştım ve eksiksiz okurdum.”
“Eve gelen plaklardaki Türk Musikisi eserlerini ezberlerdim ilkokulda. İklime Hoca imtihan yapmadan önce bana bir şarkı okuturdu.”
Babasının yakın dostu Zihni Bey gelirmiş evlerine. Yine bir gelişinde “Yeni plağın var mı?” diye sormuş babasına. Münir Nurettin’in yeni çıkmış plağını göstermiş. Bir tarafında Şevki Bey’in “Gülzara nazar kıldım” uşşak şarkısı, diğer tarafında da Üçüncü Selim’in Suzidilara yürük semaisi “Ab ü tab ile bu şebhaneme canan geliyor” eseri varmış plağın. Zihni Bey bir kaç defa dinlemiş. Babası “Bizim Alaeddin de bu iki eseri ezberine almış” deyince okumasını istemiş Zihni Bey. O zaman sekiz- dokuz yaşlarındaymış. Okumuş ama onlar da sohbetlerine devam etmişler bu arada, “aferin” falan da dememiş.
Dememiş ama ertesi gün yine onlara uğramış Zihni Bey, iki eli de doluymuş. Kutusunda iki keman, portatif bir nota sehpası ve Batı Müziği Keman Metodu’nu getirmiş. Demiş ki;
“Hadi bakalım, artık derse başlıyoruz. Bu işi biraz ciddiye alalım. Sadece eser ezberlemekle olmaz bu iş.”
Notayı bu zamanlarda öğrenmiş Alaeddin Yavaşça.