Reşat geldi Azerbaycan’dan.
Epey sohbet ettik. Reşat Türkiye’deki şairleri, yazarları, aşıkları bilir. Konuşmuş, görüşmüştür. Nice hatıra biriktirmiştir.
Azerbaycan şairlerini, aşıklarını da bilir tabi.
Dün Nigar Refibeyli’den bir şiir okudu;
“Ala gözlüm, senden ayrı geceler.
Bir il kimi uzun olur neyleyim?
Bağçamızda qızıl güller her seher,
Tezden açır vaxtsız solur neyleyim?”
Nigar Hanım’ın eşi de Resul Rıza.
Azerbaycan’a gittiğimde Resul Rıza’nın ve Nigar Refibey’linin yaşadığı evi ziyaret imkânı bulmuş, Nigar Hanım’ın piyanosundan bir sanatçı arkadaş bize “İntizar”ı dinletmişti.
Bir şiirden iki mısra okudu Reşat;
“Öten günlerimi gaytaraydılar,
Gelen günlerimi gurban vererdim.”
Gençliğini, geçirdiği günleri geri verseler, gelecek günlerini kurban verecek aşık.
Şairi Refik Zeki Handan.
Bunu en güzel Akif İslamzade okurmuş, tango imiş.
Sonra bir çok hatıra anlattı şairler ve sanatçılar hakkında Reşat.
Akşama doğru Tamilla Hanım’ı aradım. Tamilla Hanım Bakü Devlet Üniversitesi mezunu. Doktorası Batı Avrupa, Amerika, Avustralya Ülkelerinin Edebiyatları üzerine.
2013 yılında Eskişehir Osmangazi Üniversitesinde Profesörlük kadrosuna atandı. Halen Muş Alparslan Üniversitesi İletişim Fakültesi Dekanı. On kitabı, on bir çeviri kitabı, iki yüz civarında yayımlanmış ilmi makalesi var.
Tamilla Hanım şiir okuyacak, dünya edebiyatından bahsedecek sen de karşısına geçip dinleyeceksin. Günlerce dinleseniz sıkılmazsınız.
Azerbaycan’ı en iyi tanıtan kişi desem mübalağa olmaz. Bence öyle.
Azerbaycan vatanı ama Türkiye’de vatanı Tamilla Hocanın. 1998 den beri Türkiye’de. Vatanında vatanını özleyen bir kişi.
Dün Refik Zeki Handan’ın şiirini okudum, o da benim anlayabileceğim şekilde izah etti. Ama daha adını der demez “Onun atası rektör. Genç yaşta vefat etti. Dört kardeştiler. Hepsi meşhur kişilerdi. Refik tam bir Türk Milleti aşığı idi. Anneleri de genç yaşta vefat etti” diye etraflıca bilgi verdi.
Hani Aşık Maksut Feryadi bir şiirinde demişti ya “Bir gülüşe bir can nedir sevdiğim” diye. Refik Zeki Handan da öyle başlamış şiire. O daha da büyütmüş. “Bana bir kere canım deseydin, o bir kelimene bin can verirdim” demiş.
Mene birce kelime can söyleseydin,
O birce kelmene bin can vererdim.
Ömrünü, gününü dert eyleseydin,
Ömrümü günümü derman vererdim.
Devam etmiş şair; “Ben sana sadık kaldım, çok sıkıntılar yaşadım. Sen bana karanlık verseydin, güneşli bir cihan sunardım.”
Bezdirdim ben seni sadakatimle,
Galdım hasretinle, musibetinle,
Könlümü alsaydın bu zulmetinle,
Sene bir güneşli canan vererdim.
O çağlar nece de mene haydılar,
Könlüme, gözüme şefek yaydılar,
Öten günlerimi gaytaraydılar,
Gelen günlerimi gurban vererdim.
Dağ dağa kavuşmaz insan insana kavuşur ya atasözünde. Burada öyle değil. Dağ dağa kavuşurmuş ama onlar kavuşamazmış artık. Öyle bitirmiş şiirini Refik Zeki Handan.
Ele ayrıldık ki seninle ey gül,
Bir de ayrılıktan ayrı düşmerik,
Ah bu son hicranın vuslatı müşkül,
Dağ dağa rast geler, biz görüşmerik.”