Alışılmış, Gülünç, Acıklı Bir Durum

Kültür ve Turizm Bakan Yardımcısı sayın Batuhan, Tiyatro ve Bale’nin, Kanûnî Sultan Süleyman zamanından beri devam eden bir gelenek olduğunu bildirmiş.

1.Bakanlığın adında “kültür” önce anıldığına göre; demek ki, kültür, bu işte önceliğe sâhip: bu, iyi, isâbetli.

2.”Kültür” gibi, bir milletin kimliğinin mayası, özü olan konunun, Turizm, DEĞİL, Millî Eğitim Bakanlığına bağlı olması veya ayrı bir bakanlıkta olması gerekir. Nitekim, eskiden, Millî Eğitim Bakanlığı’na bağlı idi; “kültür” olaylarını, ancak turistlerle ilgili olduğunda hatırlayan zihniyetin temsîlcileri eliyle Turizm Bakanlığı’na bağlandığı anlaşılıyor. ‘Halk oyunları’nı, ‘halk dansları’ olarak anan, öyle anılmasına yol açan da aynı zihniyettir. Buna göre, köy düğününde, mahallî halk oyununu, meselâ zeybek oynayacak olan gence: ‘haydi zeybek dansı yap’ (!!!) denilmesi gerekecek.

3.Tiyatro ve daha sonra Bale’nin, Türkiye’ye, Tanzîmat (1839) tan sonra resmen Avrupa’nın her şeyini örnek olarak almak, “Avrupa’lı gibi olmak” heyecânı, coşkusu, çabası içinde geldiği GERÇEĞİni bilmemek için, tarih konusunda bilgisiz kalmış olmak gerekir. Tanzimat (1839)ve İslahat (1856) depremlerinin döşediği zemîn üzerinde yetiştirilen diploma hâmillerinin (taşıyıcılarının) durumu budur: kendimize, Avrupalı’nın baktığı gibi, o gözlükle, o açıdan bakarak; yüz yıllardan  beri hep “böyle” olduğumuzu zannetmek!

4.Batu Hân, Cingiz oğlu Coci’nin oğluydu. Coci, yolculuk sırasında doğduğu için, kundak yerine una sarıldığı söylenir. Batu, iyi bir savaşçıdır. Bu Mongollar, (Leon Cahun gibi) yahudilerin, İslâmdan sıyrılmak için başlattığı Türkçülük hareketi akımında, “akraba imişiz, birlikte yaşamışız” havası içinde, oldukça rağbet görür oldular. Türkçülük, gerçek Türkler elinde, gerçek rayına “milliyetçilik” olarak oturtuldu, mâkul bir hâle getirildi. Hatırlamakta fayda var: Müslüman Türk Milleti -ki Türklerin % 99 u, şöyle böyle, veya şu kadar, yine Müslümandır- Mongollardan 13. yüzyılda çok çekti: Aknerli GrigorMoğol Tarihi’nde yazar: Moğollar, zaptettikleri Müslüman Türk Ülkelerinde neler yapmışlar, onlara Ermeniler nasıl klavuzluk, akıl hocalığı yapmışlar, belirtir. Kitabı, Türkçeye yine bir Ermeni, öğretim üyesi Hrand Andreasyan çevirmiş, İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi yayınları arasında 1954 yılında çıkmıştır.

          Rahmetli Prof. Fındıkoğlu da Moğollara öfkelenirdi: “Milletimiz, sâdece bunlar önünde, kedi karşısındaki fare gibi olmuş” derdi, Rahmetli’yi tanımış olanlar, bilir.

          Batu Hân’ın kardeşi Burkâ, bir sûfî vâsıtasıyla Müslüman olmuştu. Altınordu’nun kurucusu Batu ölünce, Burkâ, Hân oldu; Altınordu’nun başına geçince, Bereke(t)e çevrilmiş adını kullandı, Müslüman olduğunu ilân etti. Bütün Altınordu halkı da Müslüman oldu. Gâvur oryantalistlerin (gâvur’a ‘gâvur’ demeyi yasak eden 1856 Fermanı’nın artık hükmü kalmadığı için, hakaret kasdı olmaksızın, bir niteliği belirtmek üzere, bu kelimeyi kullanıyorum: duruş meselesi) “Berke” diye  YANLIŞ okumalarıyla, bu Hân’ın ismi, Türkiye’de böyle YANLIŞ biçimde kullanılmaktadır. Altınordu’da yöneticiler, üst tabaka gerçek Tatar (yâni Mongol) idi, halkı meydana getiren ezici çoğunluk olan Kıpçak Türkleri de “Tatar” diye anıldılar: Osmanlı idâresinde yaşayan herkesin, 1922 yılına kadar, “osmanlı” kimliği taşıması gibi.

           Tanzimattan beri devam eden bu akım yüzünden, Batu ismi, bir nevi modadır, kardeşi Müslüman Bereke’nin adı bile bilinmez. 

Kültür istilâsı, böyle, asker işgalinden de kötü bir felâkettir.

***

            Evet, ya Kültür Bakanlığı ayrı bir kuruluş olmalı, veya eskiden olduğu gibi, kültür işleri, Millî Eğitim Bakanlığı’na bağlanmalıdır. 

          Malazgirt ve Dumlupınar zaferlerini (zafer yerine, Türkçe “utku” kelimesi, olmuyor; bu, Arapça kökenli “zafer” kelimesinin verdiği coşkuyu vermiyor: târihi, ne kadar uğraşsanız, tersine çeviremezsiniz) kutladığımız şu günlerde, bu zaferlerin temelindeki sevk edici gücü, İslâm kaynaklı kültürü görmezden gelemeyiz, inkâr edemeyiz; kültürümüzün yıpranmasına, ÇARPITILMASIna izin veremeyiz, vermemeliyiz.

***

26 Ağustos 2023

Yazar
Mehmet MAKSUDOĞLU

Mehmet Maksudoğlu, Eskişehir’de Kırım kökenli bir âile içinde doğdu. İnkılâp İlkokulunu, Eskişehir  Lisesini ve Ankara Üniversitesi İlâhiyat Fakültesini bitirdi. İzmir İmam-Hatîp Lisesi’nde Meslek Dersleri Öğretmeni olara... devamı

Bu websitesinde farkı kaynaklardan derlenen içerikler yayınlanmakta olup tüm hakları sahiplerinindir. Sitedeki içerikler atıf gösterilerek kaynak olarak kullanlabilir. Yazıların yasal sorumluluğu yazara aittir. Tüm Hakları Saklıdır. Kırmızlar® 2010 - 2024

medyagen