Kur’ân-ı Kerîm’de, Saff Sûresi’nin 13. âyetinde şöyle buyuruluyor: “Ve uhrâ tuhibbinühâ. Nasrun min allâhi ve fethü’n-karîb. Ve beşşiri’l-mü’minîn. / Seveceğiniz başka bir şey daha var: Allâh’dan yardım ve yakın bir fetih. Mü’minleri (bunlarla) müjdele.”
Hicret’den sonra, Medîne’de hayli sıkıntılı bir dönem geçiren Hz. Peygamber ve ashâbı, Mekkeli müşriklerin iyice artan tazyîki karşısında bunalmışken nâzil olan bu âyet, mü’minlere Allâh’ın yardımını ve Mekke’nin fethini müjdeliyordu. Çok kısa zamân içinde, âyetin vaad ve işâret ettiği yardım ile fetih gerçekleşti. Mekke, müşriklerin elinden çıkıp mü’minlerin hâkimiyetine girdi.
Bu âyet, ilk Müslüman Türk devletlerinden başlayarak, Selçuklulara ve onlardan da Osmanlılara geçen bir askerî merâsim cümlesi olmuştur. Kısaca “mehter” dediğimiz mûsıkîyi icrâ eden hey’et, her çeşit programına “gülbank” adlı kalıplaşmış cümleleri olan bir duâ bölümüyle başlardı. Sefer ve hazar dönemlerinin gülbank metinleri farklı olmakla berâber, her ikisinde de Saff Sûresi’nin bu âyeti yer alırdı. Gür ve güzel sesli bir mehterân bölüğü mensûbu tarafından kıraat edilen âyet-i celîle, seslendirilecek ve dinlenecek nağmelerin dinî mesnedini açıklardı. Zîrâ mehter bölükleri, Ordu-yı Hümâyûnla berâber seferlere katılır ve hiç susmadan çalarlardı.
Târîhî bilgiler ışığında, Mekke’nin fethi öncesinde nâzil olduğu bilinmesine rağmen, bu âyet, bilhassa Osmanlı Türk Cihân Devleti’nde, her çeşit zafer ve fetih için, mûsıkî faslına alınmış bir duâ ve zafere uzanan ilâhî anahtar telâkkî edilmiştir. Allâh’dan gelecek yardımdan daha güzel bir şey tasavvur edilebilir mi? Yakın olduğu ifâde edilen fetih fiilini, Allâh yolunda kazanılacak bütün iyi, doğru ve güzel tavırlar, hâllerle bir arada düşünmelidir. Buradaki fetih, sâdece bir şehrin, mekânın ele geçirilmesi şeklinde, dar bir çerçeveye sıkıştırılmamalıdır. Hattâ, şehir ve ülkeden daha mühim fetih adresinin, insan gönlü ve dimâğı olduğunu bilmek, idrâk etmek lâzımdır. Yûnus Emre, bu adresi tam yerinde keşfetmiş ve keşfini mısrâlara taşımıştı:
“Gönül Çalab’ın tahtı
Çalab gönüle baktı
İki Cihân bedbahtı
Kim gönül yıkar ise”