Turgut GÜLER
Motorlu araçların hareket edebilmesi için “gaz” pedalına basılır. Fakat lüzûmundan fazla gaz verilirse motor boğulur, yaygın tâbirle “ambale” (emballement) olur. Kul yapısı motorun zihni, beyni bulunmadığından, ihtiyaç duyduğu bakım yapılınca eski hâline döner.
İnsanın ve de milletlerin iş göremez duruma sokulmaları, ortaya, motorun grafiğinden çok farklı tablolar koyuyor. Çünkü hâfızası ambale olan kavimler, beyin ameliyatı bile olsalar, sersemliği üzerlerinden atamıyorlar.
Keçecizâde Fuad Paşa’ya atfedilen ve yabancı dipomatlara söylenen meşhûr:
“Siz dışarıdan, biz içeriden Devlet-i Âl-i Osmân’ı yıkmaya çalışıyoruz. Lâkin muvaffak olamadık. Zirâ bu devlet, sanıldığından daha da kuvvetli imiş…”
itirâfı, ambale bir devlet bünyesinin târifidir.
Paşa’nın hazır cevaplığını, talâkatını takdîr etmenin çok ötesinde, en üst kademede bir teslîmiyet tavrı, resmîyete dökülmektedir. Ayrıca, çâre aramak yerine, yıkılışa bilfiil iştirâk etmek temâyülü ağır basmaktadır.
Fuad Paşa’nın da, muâsırı diğer erkân-ı devletin de anlamakta, anlatmakta sıkıntıya düştükleri husûs, kendilerini devlet mekanizmasının dışında görmeleridir. Millet olmadan devlet olmayacağı, sâdece Cevdet Paşa ve emsâli bir avuç dimâğ ehlinin satırlarında gömülü kalmıştır.
“Devlete rağmen” tavırların asrîlik, modernlik, hattâ insanlık (!) sayıldığı ibret-efzâ günler, çıkardığı nice sahte kahramanla birlikte, Türk hâkimiyetinin cenâze alayını teşkîl etmiştir. Sanki Türk’ün ilticâ edecek başka diyârı varmış gibi, ha bire muhâceret şarkıları bestelenmiştir.
Doksanüç Harbi, Yunan Harbi, Balkan Harbi, Birinci Cihân Harbi felâketlerini yaşayan millet biz değilmişiz, her biri bugünkü Türkiye büyüklüğünde onlarca vatan parçasını biz hebâ etmemişiz gibi, hâlâ “vatan”ı hafife alan tufeylî edâları alkışlıyoruz.
Her şeyden evvel, zihin bulanıklığından kurtulmamız lâzım. Vatansız, devletsiz yaşamak, bu büyük milletin alnına yazılamaz. Bunu, târîh koridorunda yapılacak her çeşit yolculuk, en kestirme usûlle anlatacaktır.
“Türk milleti” ve “Türk devleti” olmanın yüklediği bir mes’ûliyet aranacaksa, damarlardan önce hâfızaya bakmak lâzımdır. Târîhe müracaat etmeden, “ambale” zihin yapısından kurtulma ümîdi yok!..