Necdet BAYRAKTAROĞLU
Yüce Rabbimiz, yarattığı insanoğluna dünya hayatı vermiş ve faydalanması için birçok nimetler sunmuştur. Bu insanoğlunun dünya hayatına gelişine de, anne ve babayı vesile kılmıştır. Bir canın bedene dönüşmesi, anne ve babanın hayatını birleştirmesi ile olmaktadır. Dünyaya gelen her canlı varlığın yaşlanması, Yüce Rabbin temel kuralıdır. Yaşlılık döneminde canlılar fiziki ve canlılık güçlerini bir daha yerine gelmeyecek şekilde ve fakat yavaş yavaş kaybederler. İnsanoğlu da gençliğin ve sağlığın nimetleri içinde iken, hayatta kaldıkları takdirde bir gün gelip mutlaka yaşlanacaklardır. Yaşlılık, hayat canlılığının tükenmeye doğru yol aldığı bir dönem olarak kabul edilmektedir.
Anne ve babaya sevgi, saygı ve iyilik Yüce Allah’ın emridir. Kuran-ı Kerim’de ve Hadisi Şeriflerde Allah’a kulluk ve itaatten hemen sonra anne ve babaya iyi davranmanın gerekliliği belirtilmiştir. Enam Suresi 151. Ayetinde: “De ki ‘Gelin size Rabbinizin neleri haram kıldığını okuyayım! O’na hiç bir şeyi ortak koşmayın, babanıza, annenize iyi davranın. Yoksulluk yüzünden çocuklarınızı öldürmeyin; zira sizinde onların da rızkını Biz veririz…”diye buyrulmaktadır. Yüce Allah’a ortak koşmanın hiç bir mazereti olmadığı gibi baba ve anneye kötü davranmanın da hiç bir haklı nedeni yoktur. Hz. Peygamberimiz de üç defa: “Size büyük günahların en büyüğünü haber vereyim mi? Allah’ şirk koşmak, ana ve babaya itaatsizlik etmek ve yalancı şahitliği yapmaktır”diye söylemiştir.
Anne ve baba için evlatlar çok önemlidir. Ömürlerini tüketerek kendilerini ve her şeylerini çocukları için adarlar. Evlenen karı ve koca, çocukların aileye katılması ile birlikte devam eden aile hayatının yükünü anne ve baba çekmeye başlar. Dünyaya gelen çocuğu ilk sarmalayan ve kucaklayan, sevinci ile mesut olan, rızkı veren, yemeyip yediren, besleyen ve büyüten, terbiye eden, bakımı, temizliği ve eğitiminde her türlü ihtiyacının karşılanmasını sağlayan ana ve babadır. Bebeklik, çocukluk ve özellikle ergenlik dönemlerini sevgi, şefkatle ve de bin bir zahmet, zorluk ve fedakarlıklarla büyümelerini sağlayan ve sıcak kucakların da huzur ve güveni yaşatan onlardır. Böylece anne ve babanın, evlatların yaşlarına ve durumlarına göre sorumlulukları hayat boyu devam eder gider. Hz. Peygamberimiz, ana ve babanın çocukları uğruna harcanan emeği hakkında: “Hiç bir evlat ana ve babasının hakkını ödeyemez…. ” diye belirtmiştir.Gerçekten de anne babanın çocukları üzerindeki hakları büyüktür. Dinimiz, örf ve adetlerimizde anne, baba hakkının önemli bir yeri vardır. Bu nedenle dilimizde “Anne, Baba Hakkı”sözü bir deyim haline gelmiştir.
Daha sonra yaşlanan anne ve babaya ilgi, sevgi, bakım ve koruma gibi rolü üstlenmek artık evlatlara düşmeye başlar. Çünkü anne ve baba, çocukların varlık sebebi, dünyaya gelmelerine vesile olanlardır. Yaşlı ana ve babanın da bir çocuk gibi sevgiye, şefkate ve bakıma muhtaç olduklarını çocuklar, bilmeli ve vefa borçlarını yerine getirmelidirler. Bu sevgi, saygı, ilgi ve itaat hayatta oldukları sürece devam etmelidir. Hz. Peygamberimiz, anne ve babaya vefa borçlarını yerine getirenler için: “Anne baba, kişinin cennete girmesine vesile olacak en yüce kapılardan birisidir. Bu kapıdan girme fırsatını kaybetmek yada değerlendirmek artık senin arzuna kalmış” diye ifade etmiştir.
Hiç kimseye anne ve babasını inkar etme, vazgeçme ve değiştirme imkan ve hakkı verilmemiştir. Hz. Peygamberimiz: bu hususta: “Her kim babasından başkasına, onun kendi babası olmadığını bile bile nesep iddia ederse, bu kişiye cennet haramdır”diye söylemiştir. Anne karnında iken bir bağ ile başlayan anne ve baba birlikteliği, kordon kesildikten sonra ömür boyu devam eder. Hatta anne ve babanın ölümlerinden sonra da, onları hatıraları ile anarak ve arkalarından hayırlar edilerek, dualarla ahretlerinde mutlu kılınır.
Anne doğuran, sütünü verip büyütendir. Baba evin direği ve sahibidir. Hz. Ebubekir: “Anne ve baba fani hayatın terbiye vereni, ebedi hayatın sebebidirler”diye belirtmiş, Hz. Ali Efendimiz ise: “Baba gibi devlet, ana gibi nimet, evlat gibi servet bulunmaz”diye söylemiştir. Ataol Behramoğlu’da onların önemlerini: “Anne gezdiğin bağ, baba yaslandığın dağdır.” diye açıklamıştır. Hz. Peygamberimiz anne için: “Cennet anaların ayakları altındadır” demiş, babalar için ise: “Baba cennetin orta kapısıdır” diye söylemiş, bir başka sözünde: “Makbul olmasında şüphe olmayan üç dua vardır; Babanın çocuğuna duası, misafirin duası ve mazlumun duasıdır” diye belirtmiştir. İtalyan yazar Gabriele D’annunzio: “Bir baba yüz evlada bakar da, yüz evlat bir babaya bakamaz”diye gerçeği ortaya koymuş, bir atasözümüzde:“Baba oğluna bir bağ bağışlamış, oğul babaya bir salkım üzüm vermemiş” diye belirtilmiş, Amerikalı din adamı Henry Ward analar için:“Ana kalbi, çocuğun okuludur” demiş, Atatürk ise: “Kadının en büyük vazifesi analıktır”diye ifade etmiştir.
Toplumda birlikte yaşamanın gereği olarak yaşlı anne ve babalar, çevresi ve yakınları ile devamlı irtibat halinde olmak ve sosyal ilişkilerini artırmak ister. Bu dönemde daha çok sevgiye, saygıya ve ilgiye ihtiyaç halindedir. Bunları yalnızlığa terk etmek, aramamak ve sormamak, sosyal ortamlardan uzaklaştırmak, dışlamak onları mutsuzluğa sevkeder. Hz. Peygamber Efendimiz: “Beli bükülmüş ihtiyarlar, süt emen bebekler ve otlayan hayvanlar olmasa idi, üzerinize azap yağardı”diye ifade ederek, saçı ağarmış, beli bükülmüş ihtiyarların, yaşlı anne ve babaların yaşadıkları toplum içinde rahmet kaynağı oldukları, diğer insanlarında onlar sayesinde nimete kavuştukları belirtilmektedir. Bu nedenle onlara yapılacak ziyaretler, hatır sormalar ve ihtiyaçlarını karşılayacak yardımlar, kendilerini daha sağlıklı ve iyi hissetmelerini sağlayacak ve hayata bağlayacaktır.
Özellikle evlatlar, yaşlanmış anne ve babalarına sahip çıkarak, sevgi, saygı ve ilgilerini sunmalı, sıkıntı ve sorunlarında yanında olmalı, sık sık ziyaret ederek gönülleri alınmalıdır. Bu konuda Kuranımız İsra Suresi 24-25. Ayetlerinde:“… Eğer onlardan biri yada her ikisi senin yanında ihtiyarlık çağına ulaşırsa, sakın onlara “Öf” bile deme, onları azarlama, onlara tatlı ve güzel söz söyle. Onlara merhamet ederek tevazu kanadını indir ve de ki: Rabbim! Tıpkı beni küçükken koruyup yetiştirdikleri gibi sende onlara merhamet et” denilmektedir. Yüce Allah bu ayetinde, anne ve babanın yaşlılıklarında, onların fikirlerine ve buyruklarına karşı gelinmemesini, kabalık ve saygısızlık gösterilmemesini , sözlerini hiçe saymamalarını belirtmektedir. Hz. Peygamberimiz de: “Rabbin rızası, anne babanın rızasına bağlıdır. Rabbin öfkesi ise anne ve babanın öfkesine bağlıdır”diyerek, anne ve babayı memnun etmeyenin Allah’ı hoşnut etmeyeceğini ifade etmektedir. Bu nedenle insanlar, ilahi emirler gereği yanlarında veya ayrı yerlerde yaşlanan anne ve babalarına karşı sorumluluklarını yerine getirmeli, şefkat, destek ve yardımlarını eksik etmemeli, sevindirecek, mutlu edecek hoş muamelede bulunmalıdırlar.
Anne ve babaya hizmet için gönülden harcanacak emek, Yüce Allah katında çok makbuldür. Yaşlılıklarında kol kanat germek, sahip çıkmak, sevmek ve sevindirmek evlatların en önemli görevi olmalıdır. Hz. Peygamberimize amellerin en üstünü hangisidir diye sorulunca şöyle cevap vermiştir: “Vaktinde kılınan namaz ve anne babaya iyilik etmendir.”Anne ve baba yaşlandıklarında nazik, zayıf ve güçsüz bir yapıya sahip olurlar. Hareket kabiliyetleri azalır, düşünme ve algılama gücü zayıflar, beden ve organlarında enerji ve canlılık kaybolmaya başlar, hastalıkları artar ve çoğunlukla tedavi altında bulunurlar. Bu zamanda daha çok ilgiye, sevgiye, güzel söze ve hizmete ihtiyaçları vardır.
Yaşlı anne ve babaların veya diğer yaşlı yakın ve başka kişilerin yiyecek, içecek, giyim ve sağlık gibi ihtiyaçlarında yardım ederek, ikram ve iyiliklerde bulunarak onların hayır dualarını almak ve memnun etmek gerekir. Çünkü onların duası Yüce Rab katında öncelikle kabul olunan ve geri çevrilmeyen dualardır. Hz. Peygamber Efendimiz bu husus da: “Allah Teala, sünnete bağlı bir şekilde istikamet üzere yaşayan, saçları ağarmış ihtiyar bir Müslüman kendisine dua ettiğinde, kuşkusuz ona istediğini vermemekten haya eder”diyerek yaşlı kişilerin dualarının kabul olunacağı belirtilmiştir.
Yaşlı anne ve babaları veya diğer yaşlıları ziyaret etmeyen, arayıp ve sormayan, ihtiyaçlarını karşılamayan ve onlara yardımda bulunmayan, onlarla irtibatı kesen kişiler büyük vefasızlık göstermiş olurlar. Hz. Peygamberimiz: “Akrabalarıyla ilişkisini kesen kimse cennete giremez”demiştir. Öncelikle bu kural, elbette anne ve babaları ile bağlarını kesenler, için geçerli olacaktır. Yanında yaşlanan anne ve babasına saygı ve ilgi göstermeyen kişiler için Hz. Peygamberimiz: “Burnu yere sürtülsün”demiştir. Bunu üç kere tekrarlayınca, ashabtan birisi: “Ya Resulallah, kimdir o?” deyince:“Yanında annesi ve babasından biri yahut her ikisi ihtiyarlayıp da cennete giremeyen kişidir” demiştir.
Anne ve babasına karşı koyan, isyan eden, onları döven, söven ve eziyet eden, kalplerini kıran, onların haklarını çiğneyen, ihtiyaçlarını karşılamayan, arayıp sormayan, yalnızlıklarına terk eden evlatlara Yüce Rab, kıyamet gününde yüzlerine bakmayacaktır. Kuranımız Lokman Suresi 14. Ayette: “Biz insana, ana babasına iyi davranmasını tavsiye etmişizdir. … (İşte bunun için) önce bana, sonra da ana babana şükret diye tavsiyede bulunmuşuzdur. Dönüş ancak banadır” denilmekte,aynı Sure 15. Ayette: “… Onlarla dünyada iyi geçin” diye buyrulmaktadır. Hz. Peygamberimiz de: “Size büyük günahların en büyüğünü söyleyeyim mi” dedikten sonra: “Allah’a ortak koşmak, anne ve babaya isyan ve eziyet etmektir” diye cevaplamıştır.
Anne ve babaya hakaret eden, inciten, kaba ve çirkin davrananlar evlatlar, Yüce Allah’ın lanetini üzerlerine çekerler. Üzen ve ağlatanlar, gönül kıranlar hem dünyada, hem de ahirette huzur ve saadet bulamazlar. Ahkaf Suresi 15. Ayette ise: “Biz insana, ana babasına iyilik etmesini tavsiye ettik…” diye buyrulmaktadır. Yüce Rabbin bu buyruklarına uyalım, onları sevelim, sayalım, yalnız ve çaresiz bırakmayalım. Hz. Peygamberimiz: “Küçüğümüze merhamet etmeyen be büyüğümüzün hakkını gözetmeyen bizden değildir” diye söylemektedir. Fransız yazar Voltaire: “Babanızı ve ananızı sayın ki uzun zaman yaşayasınız”diye çok anlamlı şekilde ifade etmiştir.
Her insan kendi anne ve babasına gösterdiği tavır ve davranışları ile çocuklarına da örnek olmalıdır. İleride kendisine nasıl davranılacağını onlara öğretmiş, kalplerine ve beyinlerine yerleştirmiş ve böylece geleceğine de bir yatırım yapmış olur. Her insan, evlat iken bir gün anne ve baba olacağını unutmamalıdır. Yeni nesillere bu kültür anlayışı yerleştirilmeli ve yaşatılmalıdır. Hem aile, hem de millet yapımızın sağlamlığı korunmalıdır. Hz. Peygamberimiz bu konuda: “Bir genç bir ihtiyara yaşlı olmasından dolayı ikramda bulunursa, Allah yaşlandığı zaman kendisine ikramda bulunacak bir kimseyi kendisine hazırlar”demektedir.
Anne ve babanın dost ve arkadaşlarını aramak ve hatırlarını sormak ve ziyaret etmek çok sevaptır. Gönüllerini alan sevgi, saygı ve ilgi sunmak, ihtiyaçlarını karşılamak içtenlikle yapılan en önemli hizmetlerdir. Onlara güzel söz ve ikramda bulunmak, sevindirmek büyük iyiliktir. Hz. Peygamberimiz: “İyilerin iyisi, evladın baba dostlarını ziyaret etmesidir”diye söylemiştir.
Anne ve babamızı senenin sadece belirli günlerinde değil, her zaman sevgi, saygı gösterelim ve güzel davranalım. Bayramlarda evladının, torununun yolunu gözleyen anne ve babaların, yaşam sevincini ve beklentilerini hüsrana uğratmayalım. Uzakta iseler, telefonla sık sık arayarak hatırlarını, arzularını ve ihtiyaçlarını soralım. Fırsat buldukça ziyaretlerine gidelim, ellerini öpüp gönüllerini hoş edelim ve dualarını alalım. Eğer ölmüşlerse arkalarından iyilik edelim ve hayır dua almalarını sağlayalım. Ayrıca, Yüce Rabbimizden: “Onlara merhamet etmesini ve günahlarını affetmesini” dualarımızda devamlı isteyelim. Hz. Peygamberimiz:“Kul ana ve babasına duayı unuttuğu zaman rızkı kesilir, yani bereketi gider” diye söylemiştir. Çünkü onlar evlatlara, Yüce Rabbin birer emanetleridir. Sakın ha onların varlıkları ile alakamızı kesmeyelim. Unutmayalım ki, Yüce Allah’ın rızası, ana ve babanın rızasındadır. Bir anlamlı sözde: “Anne ve babanızın kıymetini bilin, Bir gün yanağını değil toprağını öpersiniz” diye ifade edilmiştir.
Bugün aile ve millet yapımız gelişen, teknolojik ve iletişim çağında büyük tehdit altında bulunmaktadır. Ahlaki yozlaşma, bencillik, kendini düşünme, rahat yaşama, kimlik ve kültür erozyonu her geçen gün artmakta ve aile bağlarını koparmaktadır. Aile yapıları zaten küçülmüş, herkes kendi içine kapanmış, kendini düşünür olmuştur. Bu konuda Arif Nihat Asya, yaşanılan gerçeği şöyle açıklamaktadır: “Evlat babaya değil, Baba evlada hizmet eder oldu. Bize bir nazar oldu, Cumamız pazar oldu. Bize ne oldu ise, Hep azar azar oldu!…”
Akrabalık ilişkilerinin kuvvetli olması, anne ve baba ve diğer büyüklerimizle bağların sürdürülmesi aile birliğimizi güçlendirir. Bu durum ise, milli değer ve kültür olarak yeni kuşaklara aktarılsa, millet yapımızın sağlam temeller üzerine oturmasını sağlar. Bir milletin geleceği, ana ve babaların yetiştireceği çocuklara bağlıdır. Atatürk bu konuda analar için: “Türk Milleti öyle analara sahiptir ki, her devrin büyük adamlarını bu analar yetiştirmiştir”diye söylemiştir.
KAYNAKLAR
Günümüzde Anne Baba Olmak – Prof. Dr. Eyüp Sabri Ercan- DK. Yay.- İst.2016
Sen Ben ve Çocuklarımız – Prof. Dr. Nevzat Tarhan – Timaş Yay.-İst.2016
Anne baba Hakları – Ragıp Güzel – Çelik Yay.- İst. 2007
Anne Baba – Murat Tunalı – Mihenk Kitaplar – İst. 2011
Anne Baba Hakları – Metin Çelik – Ark Kitapları – İst. 2017
Sıla-i Rahim Anne Baba Hakları-Kollektif -Edam Eğitim Danışmanlığı Yay.- İst.2015
Anne Baba Hakları ve Evlatlık Görevleri – Hasan Çalışkan – Çelik Yay. – İst.2011
Hadislerle İslam- Diyanet İşleri Başkanlığı Yay. – 7 Cilt- Ank.2014
Dr. Yaşar Yiğit- Rahmet Damlaları- Dip Yay.- Ank. 2010
Prof. Dr. M. Yaşar Kandemir – İslam Ahlakı- Nesil Yay.-İst.1993