Prof. Dr. Celalettin YAVUZ[i]
ABD’nin yeni seçilen Başkanı Biden, 24 Nisan 2021’de 1915’teki zorunlu Ermeni göçünü “soykırım” olarak tanıdı. 7 Ekim 2023’ten beri Gazze Şeridi’nde taş üstünde taş bırakmayan, dünyanın gözleri önünde çocuk, kadın, ihtiyar demeden katleden İsrail’e her türlü desteği veren ABD’nin Başkanı Biden’ın o tarihteki sözlerinden bir kısmı şöyle idi: “24 Nisan 1915’te Konstantinopolis’te Ermeni aydınları ve cemaat önderlerinin Osmanlı yetkililerince tutuklanmasıyla başlayarak 1,5 milyon Ermeni bir imha harekatı dahilinde sınır dışı edildi, katledildi ya da ölüme yürütüldü.”
“Her yıl bugün Osmanlı dönemindeki Ermeni soykırımında ölenleri hatırlıyoruz ve böyle bir zulmün bir daha yaşanmaması için taahhüdümüzü yeniliyoruz. (…) Bağnazlık ve hoşgörüsüzlük gibi kötülüklerle kirlenmemiş, insan haklarına saygı gösterildiği, tüm insanların hayatını haysiyet ve güvenlik içinde yürütebildiği bir dünyaya. Bütün insanlar için iyileşme ve uzlaşmanın peşinde olalım. Amerikan halkı, 106 yıl önce bugün başlayan soykırımda hayatını kaybeden tüm Ermenileri onurlandırıyor.”
1453’te fethedildikten sonra İstanbul olarak çağrılan şehri kasten Konstantinapolis şeklinde kullanan Biden’a karşılık, 2019’da ABD senatosu soykırımı tanıdığı halde dönemin Başkanı Trump kabul etmemişti. Biden, ABD başkanları ve yönetimleri içerisindeki en azılı Türk düşmanı olduğunu koltuğuna oturur oturmaz kanıtladı. Öte yandan 1980’li yıllardan itibaren her 24 Nisan yaklaştığında “Acaba bu yıl ABD Başkanı ne diyecek?” beklentisi de sona erdi.
Öte yandan Yahudi asıllı Tarihçi Bernard Lewis’e göre; “Osmanlı İmparatorluğu’ndaki Ermenilerin katliamının Nazi Almanyası’ndaki Yahudilerin başına gelenlerle aynı olduğunun öne sürülmesi yanıltıcıdır… Ermenilerin başına gelen, Ermenilerin Türklere karşı savaştan da önce başlayan ve daha geniş ölçekte devam eden kitlesel silahlı isyanının bir sonucudur…”
Neden 24 Nisan, Neden ‘Ermeni Soykırımı’?
Devletin bekası için Osmanlı Hükümeti 24 Nisan 1915 tarihli genelgeyle Ermeni komitelerinin kapatılarak belgelere el konmasını, liderlerinin tutuklanmasını emretti. Bu kişilerden 235’i İstanbul’da tutuklandı. Bu konuda Almanya’nın İstanbul Büyükelçisi Wangenheim’ın 30 Nisan 1915 tarihli raporunda, “Birçok Ermeni ev ve kilisesinde patlayıcı madde, bomba ve silah bulunduğu, Ermenilerin 27 Nisan 1915’te Bab-ı Ali’ye ve bazı resmi binalara bombalı saldırılarda bulunacakları sebebiyle 24-25 Nisan’da Taşnak örgütü üyesi 500 kadar Ermeni’nin tutuklandığı” yazılıdır. Ermenilere ve destekçilerine göre “soykırım”ın miladı, “Tehcir” kararı alınmadan önce, Ermeni terör elebaşılarının tutuklandığı “24 Nisan” tarihidir.
Hükümetin 27 Mayıs 1915 tarihli “Sevk ve İskân” kararı, Çanakkale’de tarihin kaydettiği en büyük çıkarma harekâtının başladığı, doğuda Çarlık Rusyası’na karşı konulduğu, Balkan Savaşları sonucunda ülkeye dağılmış milyonlarca göçmenin ekonomik zorluklar eklediği, Müttefiklerin ulaşım ve iletişimi çöküş noktasına getirerek, devleti anarşi içine ittiği bir ölüm-kalım savaşı şartlarında son çare olarak düşünülmüştü. Ermeniler, Osmanlı İmparatorluğu içinde Suriye ve Mezopotamya’daki topraklara gönderilmiş, sınır dışı edilmemişlerdi.
Birinci Dünya Harbi’nin ardından onlarca yıl gündeme gelmeyen konu, Sovyetler Birliği’nde mevcut Ermeni grupların girişimleri sonucunda yeşerdi. Organize bir şekilde 1915 olaylarını tüm dünyadaki Ermeni diasporalarına taşıyarak, radikal bir Türk düşmanlığı köpürtüldü. Hatta adı 1973’te ilk terör olayıyla duyulan ASALA 31 Türk diplomatını ve yakınlarını katletti.
ABD ile birlikte sözde Ermeni soykırımını tanıyan ülkeler şöyledir: Rusya, Venezuela, Almanya, İsveç, Bulgaristan, Arjantin, Avusturya, Belçika, Bolivya, Brezilya, Kanada, Şili, Kıbrıs Rum Yönetimi, Çekya, Ermenistan, Fransa, Yunanistan, İtalya, Libya, Litvanya, Lüksemburg, Hollanda, Paraguay, Polonya, Portekiz, Slovakya, İsviçre, Vatikan, Uruguay, Lübnan, Suriye. İlk iki ülke ile Müslüman olan son iki ülke özellikle dikkate değer.
Sonuç itibariyle dövünmeyip, ülkemizi ekonomi ve teknolojiyle destekleyip güçlendirmeliyiz.
————————————-
Kaynak:
[i] Güvenlik Politikaları Uzmanı