Elbette cezalar ağır olmalıdır. Ancak ağır cezalar bize gereken sonucu vermezler. Çünkü failler yakalanmayacaklarını düşünerek suç işliyor.
İtalyan hukukçu ve filozof Cesare Beccaria’nın ‘Suçlar ve Cezalar Hakkında’ kitabında bir sözü vardır, cezalandırma mantığını en güzel şekilde ortaya koyar: “Cezaların caydırıcılığı miktarında değil, mutlaka uygulanacağı hususundaki inançtadır.”
*****
Fatma ÇELİK
Eylül ve Leyla… Koruyamadığımız iki melek… Geçen birkaç hafta herkes onları konuştu… Yazdı… Hepsini takip ettim. Neler söyleniyor, çare nerede aranıyor gözlemledim…
Yeni bir durum değil, yine ilk dillendirilen aynı idi: idam! Kadına ve çocuğa karşı ne zaman vahşet dolu bir eylemle karşılaşsak tepki hep aynı. Özgecan acımasızca katledildiğinde de aklımıza ilk gelen idamdı…
Evet, içgüdüsel olarak duyuyoruz bu hissiyatı… Canımızı yakanın canını yakmak, canımızı bu denli büyük yakıp alanın, biz de canını almak istiyoruz… Ama…
Gerçekten, ibreti âlem için diyerek iki sapığı assak tüm sapıklar korkup duracak mı, zihinlerindeki o sapıkça düşünceler sona erip parkta oynarken gördüğü küçük çocuğa masum bir şefkatle bakabilecek mi?
Bu soruyu cevaplayabilmek için idamı çeşitli yönlerden ele alalım bakalım…
İlk soru şu: İdam cezası uygulanan ülkelerde cinsel suçlarda azalma oluyor mu?
Ülkeler, idam ve cinsel suçlar
Women Stats Project’in birinci kuşak olarak sınıflandırdığı, yani dünyada cinsel saldırının en yaygın olduğu ülkeler, Afganistan, Hindistan, Pakistan, Suudi Arabistan, Yemen, Irak, Suriye, Ürdün, İran, Sudan ve diğer bazı Afrika ülkeleri…
ABD, tecavüz ortalamasında üçüncü kuşak ülkeler sınıflandırmasında yer alıyor.
ABD dâhil saydığım tüm bu ülkelerin ortak özelliği, idam cezasının yaygın uygulandığı ülkeler olması. Yani, idam cezasının uygulandığı ülkelerle cinsel suçların en fazla görüldüğü ülkeler aynı düzlemde yer alıyor.
Bu da idam cezasının cinsel suçlarda caydırıcılık unsuru taşımadığını bize açıkça gösteriyor.
Hatta idamın sokak ortasında, insanların gözleri önünde gerçekleştirilmesi dahi caydırıcı olmuyor.
Ya fail yanlış tespit edilmişse?
İdam ve geri alma imkânsızlığı
Cinsel suçlarda failin tespiti oldukça zor… Çoğu zaman mağdurun beyanından başka, faili işaret eden bir delil bulunmuyor. Ancak mağdurun beyanı her zaman doğru yönü göstermiyor.
Hemen küçücük çocuk yalan mı söyleyecek demeyin. İstatistikler cinsel istismar suçlarında failin büyük oranda aile içerisinden biri olduğunu gösteriyor. Abisi, babası, amcası veya başka bir akraba bireyi tarafından cinsel istismara mağdur kalan çocuk ise, korkusundan aile dışından birinin, mesela komşularının, adını verebiliyor.
Hal bu iken, idam cezası uygulandığını bir düşünsenize… ‘Suçlu’ diye öldürülen bir kişinin aslında suçsuz olduğunun anlaşıldığını… Alışık olduğumuz hatalı yargılama sonuçları gibi “pardon” deme imkânı da yok…
O halde, caydırıcı olan ne?
Cezaların caydırıcılığı
Elbette cezalar ağır olmalıdır. Ancak ağır cezalar bize gereken sonucu vermezler. Çünkü failler yakalanmayacaklarını düşünerek suç işliyor.
İtalyan hukukçu ve filozof Cesare Beccaria‘nın ‘Suçlar ve Cezalar Hakkında’ kitabında bir sözü vardır, cezalandırma mantığını en güzel şekilde ortaya koyar: “Cezaların caydırıcılığı miktarında değil, mutlaka uygulanacağı hususundaki inançtadır.“
Bu açıdan “yakalama” ve “tutuklanma” oranlarının fazlalığı çok daha etkili sonuçlar veriyor, caydırıcılık konusunda. Polis, savcılar ve hatta bizler büyük bir sorumluluk altında bulunuyoruz.
Cezada yapılan indirimler ise sapıkları cesaretlendiren başka bir etken. Daha henüz bu hafta bir cinsel suç failinin ‘takım elbise giydim niye indirim uygulanmadı‘ diyerek mahkemede isyan ettiğini okuduk gazetelerde. İşte bu isyan, kişilerin cezalandırılmayacağı inancıyla suç işlediklerinin en büyük göstergesi…
Elimizden gelen her şeyi yaptık mı ki?
Suç politikasındaki yanlışlar
Suçla mücadelede önlem aldık mı? Bilinçlendirme ve eğitim konularına yoğunlaştık mı? İyi hal indirimlerini, hafifletici sebepleri kaldırdık mı? Mevcut mevzuatta yer alan cezaları uyguladık mı? ‘Ne gerekiyorsa yaptık ama olmuyor, engelleyemiyoruz’ diyebiliyor muyuz?
Bu sorulara olumlu cevap veremiyorsak, mağdura hiçbir faydası olmayan idamı konuşmak neden? Yapılması gerekenler yapılsa, infaz, bir seçenek dahi olmaz.
İdam, çocuklarını ve kadınlarını sapıklardan koruyamayan bir milletin, yaşanan her şiddet veya cinsel suç vakasında dillendirdiği bir takıntısı. Kesin sonuç gibi gördüğü yanılsaması. Ancak kesinlikle çözüm değil!
—————————————–
Kaynak:
http://www.yenicaggazetesi.com.tr/asalim-mi-bunlari-48164yy.htm