Aşık Feymani Ağabey ile Bir Sohbet

Aşık Feymani Ağabey’in evindeki sohbet çok güzeldi.
Feymani Ağabey’i fazla yormayalım, yarım saatliğine uğrar, oradan Gaziantep’e geçeriz diyorduk ama aklımızdaki hesap Azaplı Köyü’ne uymadı.
Yola çıktık.
Bir güzelliğin içinden geçiyorsun. Karşılarda ak başlı dağlar. Yanımızda çiçeklenmiş Çukurova. Ekinler salına salına el ediyor misafirlerine.
Yolda üveyik kuşları var içimize konan.
Feymani Ağabey’in bir şiiri vardı, o geçiyor aklımdan;
1980 ihtilali olmuş. Aşıklar bir tarafa çıkamıyor, köy, kasaba gezemiyor, hatta hakkında soruşturma açılıyor. Ama Feymani ağabey vatan millet sevdalısı bir aşık, bir şey bulamıyorlar suç isnat edecek. Aşıklıktan para kazanamıyor bu zaman süresince ama hayat devam ediyor , evin geçimi de lâzım.
Feymani Ağabey birkaç inek alıyor, “sütü az olur çok olur. Hem yemesinden, hem satmasından bir şeyler nasipleniriz” diyerek.
Evlerinin yakınındaki kanalın orada güzel ot olurmuş, Feymani Ağabey inekleri oraya götürür, kendi de yükseğe oturur onların yayılmasını seyreder, çok mutlu olurmuş.
Bir gün gene gidiyor. Yağmur yağmış, hafif nemlenmiş toprak, üzeri kaymaklanmış, tabaka tabaka bölünmüş.
Yine yükseğe oturmuş, hayvanlarını seyrediyor.
Bir bakmış ki az ilerisinde bir üveyik kuşu kendisine bakıp garip garip ötmeye başlamış. Bir şeyler anlatıyormuş, bir şeyler söylüyormuş, onunla dertleşiyormuş gibi gelmiş.
Feymani Ağabey de üveyik kuşuna bir şeyler söylemiş. Söylemiş ama üzerinde her zaman taşıdığı kağıdı kalemi o gün yokmuş.
Çakısı ile bir odun parçasını sivriltmiş, unutmayayım diye aklından geçenleri o kaymak gibi toprağın üzerine yazmış. Beş altı kıta yazmış ama epey de yer kaplamış yazdıkları. O sırada “ekmek suluyor gibi” bir yağmur başlamış. “Şimdi bunları siler” diye de bir taraftan şiiri ezberlemeye çalışıyormuş.
Yağmur silmiş tabi yazdıklarını.
Erkenden eve gelmiş, hemen hayvanları hanımına teslim etmiş “bunlar daha doymadılar, karınları aç” demiş ve unutmadan bu şiiri kağıda dökmüş, şiir şu;
Duruşun gariptir bakışın mahzun
Nerden geldin sen bu ele üveyik
Gözlerin nemli de halin pek yorgun
Çok mu çektin yoksa çile üveyik.
Gurbetin yolları uzun ve ince
Sabır eyle başa bir iş gelince
Dikkat et yuvadan uçmadan önce
İyi bakın sağa sola üveyik.
Görünce inanma elleri sazlı
Zamane insanı hep iki yüzlü
Belki de avcıdır silahı gizli
Güvenme her öyle kula üveyik.
Kamil insanların ahtı mutlaktır
Sadık olanların inkarı haktır
Bahar değil ise belki tuzaktır
Aldanma yeşile ala üveyik.
Kanadın kırılır gafil yatarsan
Başın derde girer nazlı ötersen
Aşıkların öğüdünü tutarsan
Konma bilmediğin dala üveyik.
Feymani’nin sesi bir nida mıdır
Gönlüm ayrılıkla davada mıdır
Boynunu büküşün elveda mıdır
Gidiyorsun güle güle üveyik…
Feymani Ağabey’in eşi Fatma Abla’dan bir şiir koyalım. Feymani Ağabey’i özlemiş de “Turnalara” sesleniyor;
Haber verin turnam gurbet ellerin
İyi midir? Hallerinden ne haber?
Dumanlı dağlardan, karlı yollardan,
Geçit vermez bellerinden ne haber?
Nazlı yar sılada bekler yolların,
Kalbinde mi, sazında mı ellerin?
Ötüyor mu dertli dertli tellerin?
Mızrabından, tellerinden ne haber?
Sorun turnam özlüyor mu bizleri?
Acı mıdır, tatlı mıdır sözleri?
Solgun mudur, neşeli mi gözleri?
Öten şeyda dillerinden ne haber?
Fatma der ki gönlüm yine coşuyor,
Bir fırsat buldukça yâre koşuyor,
Şu ömrün zamanı gelmiş aşıyor,
Baharından, güllerinden ne haber?
Hadi bir şiir daha olsun.
Bitlis’in Ahlat ilçesinden Adana’nın Kozan ilçesine gelip yerleşen Abdurrahman Baysal’ın lâkabı “Cennet Kuşu” imiş. 12 Kasım 2007 de Adana- Kozan arasında geçirdiği trafik kazasında vefat etmiş. Aşık Feymani Ağabey ile eşi Fatma Abla bu çok sevdikleri, muhterem kişi ardından şunu yazmışlar.
Fatma Taşkaya;
Bir kuş gibi aramızdan,
Uçup gitti Cennet Kuşu.
Tez ayrıldı sıramızdan,
Seçti gitti Cennet Kuşu.
Aşık Feymani;
Çağırınca haslar hası,
Giyindi cennet libası,
Sakin duran aşk deryası,
Coştu gitti Cennet Kuşu.
Fatma Taşkaya;
Ecel yazsa da fermanı
O idi edep ummanı,
Feleğin hasat zamanı,
Biçti gitti Cennet Kuşu.
Aşık Feymani;
Engelleri aşmak için,
Yanıyordu için için,
O dosta kavuşmak için,
Koştu gitti Cennet Kuşu.
Fatma Taşkaya;
Abdurrahman idi adı,
Adınca olmak muradı,
Zerrece mal toplamadı,
Geçti gitti Cennet Kuşu.
Aşık Feymani;
Ona yâr olmuştu Rahman,
Güler yüzlü, o bir Lokman,
Bir damla görünen umman,
Taştı gitti Cennet Kuşu.
Fatma Taşkaya;
Hayaya bürünmüş bir can,
O bir inci, o bir mercan,
Etrafına ilim, irfan,
Saçtı gitti Cennet Kuşu.
Aşık Feymani;
Zikrullahı dilindeydi,
Resulullâh yolundaydı,
Her an vahdet halindeydi,
Aştı gitti Cennet Kuşu.
Fatma Taşkaya;
Sapmadı iradesinden,
Libas giydi sadesinden,
Fatma, vuslat badesinden,
İçti gitti Cennet Kuşu.
Aşık Feymani;
Sadakatlı dostu çoktu,
Aleme bir gözle baktı,
Feymani, çiğ yanı yoktu,
Pişti gitti Cennet Kuşu..
Yazar
Mehmet Ali KALKAN

Eskişehir'de doğdu. Eskişehir Gazi İlkokulunu, Tunalı Ortaokulunu, Motor Sanat Enstitüsünü ve Çukurova Üniversitesi Mühendislik Bilimleri Fakültesi İnşaat Mühendisliği Bölümünü bitirdi (1980). Bir müddet Eskişehir Belediyesinde ... devamı

Bu websitesinde farkı kaynaklardan derlenen içerikler yayınlanmakta olup tüm hakları sahiplerinindir. Sitedeki içerikler atıf gösterilerek kaynak olarak kullanlabilir. Yazıların yasal sorumluluğu yazara aittir. Tüm Hakları Saklıdır. Kırmızlar® 2010 - 2024

medyagen