Buruklu Kul Mustafa güçlü bir âşık, aynı zamanda iyi bir güreşçi. Adana’nın Buruk Köyünden.
Güreşte kilosunun Türkiye ikincisi olmuş.
Saz çalamazmış ama atışması ve şiirleri çok iyiymiş.
Feymani Ağabey Konya Âşıklar Bayramı’na 1968 de gitmiş. “Adanalı Âşık” meşhurmuş, yani Kul Mustafa. Arkası basık bir ayakkabı, yakası yağlı bir gömlek, yine öyle bir ceket ve bir de şapka. Ne güreşçi, ne de âşık diyeceğin bir adammış. Öyle konuşurmuş ki inanmaya mecbur kalırmışsın.
Üzerinde güreş paralarını çıkılamış. Her birini bir cebine doldurmuş, Konya Âşıklar Bayramına varmış. Âşıklar bir otelde kalıyormuş, jüri üyeleri, yazarlar da bir başka otelde. O dönemde âşıkların yarıştığı üç dal varmış. Her dalın birincisine 1000 tl veriyorlarmış, o dönemde işçi yövmiyesi de 2,5 tl imiş. Çok para imiş.
Âşık Kul Mustafa Tertip Heyeti’ne gitmiş; “Âşıklarımızın hepsi gariban. Bana ödül vermeyin, arkadaşlara dağıtın.” Her cebinden ayrı para çıkarıp yığmış masanın üstüne. Masanın üstü para dolmuş; “Bunları da dağıtın hatta.” İnanamamışlar böyle kıyafetli bir âşıkta bu kadar para olduğuna. Zor ikna etmişler Kul Mustafa’yı. “Niye üstüm başım böyle diye sormayın. Benim binlerce dönüm tarlam var. Yanımda yüzlerce kişi çalışır. İşçilerin yanına giderken bu elbisemle giderim. Pikabımı uzakta bırakırım. Hatta şemsiye bile almam yanıma. Yaya giderim, büyüklük taslamam. Elimde küçük bir radyo olur ajans dinlerim. Tam tarlada iken duydum ki Âşıklar Bayramı var. Oradan geldim hemen. O yüzden üstüm başım böyle.”
Gündüz olan bir hadiseden dolayı hırslanıyor Reyhani Ağabey. Reyhani Ağabey ile Kul Mustafa akşam otelde atışma yapacaklar. Bakıyor Kul Mustafa’ya, çok sakin “Aladağ’dan serin adam.”
Ali Gürbüz anlatıyor; “Adamlar bir başladılar, benim hafızam kaldırmadı, aklım almadı dediklerini. Yerden başladılar, gökte bitirdiler.”
Sabaha kadar atışmışlar. Güneş yükselmiş, hâlâ devam ediyorlarmış. Sonra “durun” deyip aralamışlar.
Konya Âşıklar Bayramında bazı âşıkların davranışı zoruna gitmiş Kul Mustafa’nın. Küsmüş, bir daha gitmemiş. Feyzi Halıcı Ağabey, Feymani Ağabey’e “O seni kırmaz, ikna edersen sen ikna edersin, onu da al gel” demiş.
Yıl 1975.
O yıl beraber gitmişler. Feyzi Halıcı Ağabey Âşık Reyhani ile Âşık Kul Mustafa’yı atışma yapmak için sahneye davet etmiş. Bir de ayak verilmiş, “baktıktan sonra” diye.
Atışmada kafiyeye, heceye uyacaksın, ayaktan çıkmayacaksın, konudan uzaklaşmayacaksın. Anında da söyleyeceksin.
Reyhani Ağabey çok zeki, atışmada da çok iyi.
1974 de Kıbrıs Çıkarması yapılmış. Konuyu bir şekilde oraya getirmiş ve “Çıkartma yapıp da çıktıktan sonra” diye bitirmiş kıtayı. Çok vurucu bir söz. Seyreden âşıklar bu ifadeye hayran olmuşlar. Kul Mustafa ne cevap verirse versin daha iyisi olmaz ama Kul Mustafa bu. O da söylediği kıtasını şöyle bitirmiş;
“Oraya çıkması mesele değil,
Aslolan bayrağı diktikten sonra.”
“Biz onu hiç birimiz düşünemedik” dedi Âşık Feymani Ağabey.
Âşık Kul Mustafa 2005 Ağustos’unda bir mektup gönderiyor köyü Buruk’tan Feymani Ağabey’e;
Feymânî ben benden emin değilim,
Bende garip haller var bazı bazı.
Feleğin işini iyi bilirim,
Umutları yarı kor bazı bazı.
Uzun yıllar gezdik biz senin ile,
Hayat yollarında çok çektik çile,
Arayı uzatma, gelmezsen bile,
Ara telefonla sor bazı bazı.
Fırsatçılar cahil kalsın eğitme,
Namert çağırırsa imdada yetme,
Ziyerete geldiğinde tez gitme,
Birkaç günümde dur bazı bazı.
İpliğim sağnandı süğümleniyor,
Kildenim tas oldu güğümleniyor,
Nefesim göksümde düğümleniyor,
Dünya bu başıma dar bazı bazı.
İnsanlık; insana şerefli taçtır,
Ama erişilmez karşı yamaçtır,
Bu Kul Mustafa da ona muhtaçtır,
Gidersem Fatiha sal bazı bazı.
Âşık Feymani Ağabey mektubu alınca cevap veriyor Kadirli’den;
Acelen ne üstad bizden mi bezdin,
Varlığından bıkıp git diyen mi var.
Sohbetten mi bezdin, sözden mi bezdin,
Bu âlemden hicret et diyen mi var.
Gezmemize sebep usta- çıraklık,
Dahi tarafına bizde meraklık,
Gönülden değildir asla ıraklık,
Koyununu ayrı güt diyen mi var.
Asalet insana Haktan armağan,
Sonradan görmeler nesli papağan,
Hurma ile bir olur mu Dardağan,
Bülbüle viranda öt diyen mi var.
Kader bir yazgıdır, bahta küsülmez,
Pirin doldurduğu bade esilmez,
Can cesette iken umut kesilmez,
Varıp teneşire yat diyen mi var.
Feymânî’yim ahtı yerine getir,
Han olup adalet mülkünde otur,
Dosta hediyenin hasını götür,
Pirinci çakıla kat diyen mi var.
Âşık Feymani Ağabey’in bu iki dostu, biri ustası, biri kirvesi bu mektuplaşmadan bir yıl sonra birer gün arayla vefat ediyorlar. Âşık Kul Mustafa’nın vefatı 9 Aralık 2006. Âşık Reyhani Ağabeyin ise 10 Aralık 2006.
Bir şiir yazıyor Feymani Ağabey bu iki dostuna;
Reyhani’yle, Kul Mustafa,
Beraber çekip gittiler.
Dizildiler aynı safa,
Beraber çekip gittiler.
Dokuz, on Aralık mânâ,
İki ırmak bir ummana,
Karışıp ulu kervana,
Beraber çekip gittiler.
Biri deryadan, nasibi,
Biri de ilmin sahibi,
Sanki anlaşmışlar gibi,
Beraber çekip gittiler.
Uyandılar özleriyle,
Hak seyrinde gözleriyle,
Sazlarıyla, sözleriyle,
Beraber çekip gittiler.
Biri Yunus, Dadaloğlu,
Biri Emrah, koç Köroğlu,
Ün saldılar dolu dolu,
Beraber çekip gittiler.
Kul Mustafa İlbey idi,
Reyhani dost, Kirve idi,
İkisi de zirve idi,
Beraber çekip gittiler.
Birisi Buruk’ta noldu,
Birisi Bursa’da kaldı,
Herhal dedikleri oldu,
Beraber çekip gittiler.
Kul Mustafa hoş selâya,
Reyhani hasret sılaya,
İnşallah Cennet Âlâ’ya,
Beraber çekip gittiler.
Feymani sığmaz kelâma,
Hacılar hacda selâma,
Bunlar da gerçek âleme,
Beraber çekip gittiler.
Şehitlerimize, bu toprakları vatan yapanlara, atalarımıza, Feyzi Halıcı Ağabey’e, Âşık Kul Mustafa’ya, Âşık Reyhani Ağabey’e, geçmişlerimize rahmet olsun.
Fatihalarla…
Mehmet Ali KALKAN