Kenan EROĞLU
……
Odgurmuş: Çevremizde bulunan bazı arkadaşlar çok fanatik (aşırı taraftarlık veya aşırı düşmanlık) davranışlar sergileyebiliyorlar. Bunun sebepleri üzerinde durabilir miyiz?
Ögdülmüş: Evet, bazılarımız, yetişme tarzımız itibariyle, insanlara ve çevremize karşı fazla sevgi duymaz olabiliyoruz.
Çevreye ve dünyaya bu şekilde bakan çoğu kimse sosyal bir harekete katıldıkları takdirde çok fanatik davranışlar içine girebiliyorlar. Bir sosyal hareketin içinde bu insanların davranışları o hareketin fikirleri ile birleştirilerek ideal adamı, dava adamı gibi değerlendiriliyor. Çünkü ortaya koyduğu ve normal zamanlarda ve normal hayat içinde kabul görmeyen fanatikçe davranışlar artık dava adına yapılan öz verilerden başka bir şekilde görülmüyor.
Ebeveynlerin ikisinin de çalıştığı bir aile ortamında yetişen ve orada burada çocukluk geçiren, çocukluğunu yeteri kadar yaşayamayan, annesinden ve babasından yeteri kadar sevgi ve ilgi/alaka göremeyen, içine kapalı, insanlarda aşırılıkların olması daha çok ihtimal dâhilindedir.
Bu gibilerin görüş ve düşüncelerinde ifrat ve tefrit bir arada bulunabiliyor.
Bir fikir hareketine katılan veya taraftar olan insan, aradığı pek çok sorunun cevabını orada bulabilir ve cevaplardan da kendisine tatmin sağlayabilir. Dış dünya ile de irtibat kurmayan bu taraftar, bilgi ve kültürünü geliştirme yolunda yeteri kadar da kitap okumuyor, dergi takip etmiyor, bilgi ve kültür bakımından eksiklerini giderme yolunda bir çaba göstermiyor ise, katıldığı hareketi ya toptan kabul etme şeklinde, ya da karşısında olduğu fikirleri toptan ret şeklinde yansımaları oluyor. Mensubu olduğu fikri araştırmadan toptan kabul, karşısında olduğu fikirleri ise yine araştırmadan toptan ret yoluna gidiyor.
İçinde yeterince insan sevgisi olmayanlar, acımasızlıklarını içinde bulunduğu harekete yansıtıp kişilik noksanlığını saldırgan davranarak, aşırı davranarak kapatıyor ve toplumdan öç alma yoluna giriyorlar.
İşin en ilginç tarafı nedir biliyor musun Odgurmuş kardeşim.
Odgurmuş: Nedir? O ilginç olan.
Ögdülmüş: Kişi bulunduğu gurubun içinde ne kadar aşırı (fanatik) davranırsa o kadar itibar görüyor, öne çıkıyor. Normal toplum hayatında aşırı olan fikir ve davranışları için, orada ona aşırı veya fanatik denmiyor, o artık hareketinin en “kahraman” bir üyesidir.
Özellikle radikal hareketlerde insanlar örgüt içinde “keskin-fanatik” olmak zorunda kalıyorlar. Çünkü keskin olmak o örgüt için gerekli olduğu gibi o kişiye de itibar kazandırıyor. Aksi takdirde örgütün dışında kalıyor, örgüt onu dışlıyor.
En keskin konuşan, en çok eleştiren, en çok küfreden, en önde oluyor. Örgüt olumluluğu, ılımlılığı, itidali ve çok yönlülüğü kabul etmiyor. Örgüt içinde mutedil olma imkânı yoktur.
Bu yüzden gerek sol örgütler ve gerekse birtakım dini örgütler taraftarlarını toplumdan tecrit etmek amacıyla birlikte hareket etmeye, birlikte bir takım etkinliklere katılmaya, birlikte ayrı evlerde yaşamaya hem teşvik ederler hem de özendirirler.
Kişi toplumdan ne kadar çok tecrit edilirse, o kadar örgütün adamı olur ve örgütün işine yarar.
Aslına bakarsanız; Mutedil olmak lazımdır. Her duruma ve olaya itidal ile yaklaşmak en doğru ve akıllıca yol olmalıdır.
Aniden parlamak, öfke ilke sağa sola saldırmak, karşı fikirleri hadsiz ve hudutsuz bir şekilde eleştirmek size hiç bir şey kazandırmadığı gibi karşı fikir sahiplerinin fikir ve düşüncelerine de bir etki edemez. Karşıdakine kızmak yerine onu ve fikirlerini anlamaya çalışmak gerekir.
……………….
Odgurmuş: Ögdülmüş kardeşim, bu yukarıdan beri bahsettiğimiz insanların olaylara, fikirlere ve hayata da siyah beyaz baktıkları görülür.
Her konuya siyah-beyaz, ak ve kara bakma bir hastalık mıdır?
Ögdülmüş: Evet kardeşim maalesef toplum hayatımızda gelişen durumları ve olayları bazen ve hatta bazen de değil çoğu kez “siyah-beyaz”, “ak ve kara” olarak bakıp değerlendiriyoruz.
Sanki hayattaki her şey, ya iyidir ya kötüdür. İyinin iyisi, iyinin biraz kötüsü, kötünün daha kötüsü, kötünün biraz iyisi olmadığı gibi ve ikisinin arasında başka bir seçenek yok gibi. Nedense hiç orta yol/başka yol bulmuyor ve başka alternatiflere bakmıyoruz.
Kötü dediğimiz kişi ve durumun iyi tarafları faydalı yönleri olabileceği veya daha ileriki zamanlarda iyi taraflarının ortaya çıkabileceği düşünülmediği gibi, bize göre kötü olarak değerlendirdiğimiz olay ve insan başkaları için iyi olabileceği. İyi olarak nitelendirilen insan ve durumun da bazı eksik yönleri olabileceği veya ilerde problemlere sebep olabileceği düşünülmez.
Odgurmuş: Efendim gerçek hayatta gerçekten durumlar hep böylemidir? “Ak ve kara”, “siyah ve beyaz”.
Ögdülmüş: Tabii ki öyle değil. Gerçek hayatın ikiden çok rengi var, insanlar bu renkleri hep kullanırlar. Fakat Aslında bu durum, her şey, herkes, ya iyidir ya kötüdür derken, ya bizdendir bizim fikirlerimize uygundur ya da karşı taraftandır, bizim fikirlerimizin tam karşısında fikirler taşımaktadır diye düşünmenin dışa vurulan tezahürüdür.
Bir fikir hareketine mensubiyet duyan ve genellikle yeteri kadar bilgisi olmayan insanların yaklaşımı ne yazık ki her zaman bu şekilde olmaktadır.
Kişi bir süre sonra, katıldığı grubun ve mensubiyet duyduğu fikir hareketinin görüş ve düşünceleri doğrultusunda düşünmeye ve hareket etmeye başlıyor. Onun için artık iyiler ve kötüler, iyi durumlar ve kötü durumlar yoktur, Bağlı olduğu grubun iyileri ve kötüleri vardır.
Çok değerli bir ilim-fikir adamı, her hangi bir siyasi partiye girmeden önce, herkes tarafından sevilir, sayılır ve ilgi görür. Ama o kişi herhangi bir siyasi gruba-partiye girdiği günden itibaren artık o, rakip olduğumuz öteki siyasi partinin iyisi ve değerlisidir. Biz o partinin karşısındaysak artık bizim için de o kişi karşı taraftadır ve kötüler arasındadır.
Hiçbir taraftar, karşı taraftaki iyiyi desteklemeyi göze alamaz övemez, takdir duygularını ifade edemez. Karşı taraftaki kişi iyi faydalı olsa bile ona iyi denmez. Çünkü artık o tarafını belirtmiş ve karşı tarafa geçmiştir.
Odgurmuş: Ne kadar yanlış bir tutum.
Ögdülmüş: Haklısın çok yanlış ve olumsuz bir tutum ama maalesef durum bu. Hâlbuki gerçek hayatta hiçbir zaman sadece siyahlar, sadece beyazlar olmadığı gibi sadece iyiler ve sadece de kötüler yoktur. Hayatın renkleri çok ve çeşitlidir. Dinimiz İslamiyet bile insanları sadece mü’min-kâfir diye ikiye ayırmıyor, mü’min’in pek çok derecesi olduğu gibi, küfrün de pek çok derecesi vardır.
Fikirlerde ve hayatın her yerinde bir “olabilir” lilik payı bırakmak gerekiyor. At gözlüğü takmak atlar için çok gerekli ve faydalı olabilir, fakat insanlar at gözlüğü taktıkları takdirde çok gerekli ve faydalı olmayan bir iş yapmış olurlar.
…………………..
Sözün Özü:
Her zaman ve her şey siyah-beyaz değildir ve diğer renkler de hayatın zenginliğidir. Diğer renkler olmasaydı siyah beyazın ne anlamı kalırdı?
………………….
Sözün Özü:
“Haddini aşan zıddına inkılâp eder.”