ATEŞ HATTI’NDA 1. GÜN…
Yüksekova hem İran hem de Irak’a sınır. Adı gibi yüksek bir ova. Sabah ilk uyandığınızda gökyüzünü değil Cilo ve İkiyaka gibi yalçın dağları görüyorsunuz. Yüksekova, PKK terör örgütü için kritik bir şehir merkezi. Afganistan’da üretilen uyuşturucu, İran ve Irak üzerinden Türkiye’ye giriyor. Uyuşturucu musluğu başında da PKK terör örgütü var. Sadece uyuşturucu değil, sigara, silah ve insan kaçakçılığının da önemli noktası Yüksekova. Sadece sigara dolu bir minibüsün girişinde 40 bin lira kar elde ediliyor. İşte Türk Ordusu o oluk oluk akan para kaynağını da bu operasyonlarla kesiyor.
PKK’NIN İKİ KAÇIŞ NOKTASI
Şırnak Merkez’de ilk dikkatimizi çeken kentin coğrafyası. Operasyonlar Yüksekova’daki gibi zordan başlamamış. JÖH ve PÖH’lerin stratejisi hakim tepelerden şehri terör unsurlarından temizlemek. PKK’nın iki kaçış noktası var: Cudi ve Çukurca’ya geçmek ancak. 7 gün 24 saat esasına göre çalışan Türk Silahlı Kuvvetleri şehri saniye saniye izliyor. Bu da terörist kaçışlarını engelliyor.
Mardin Nusaybin’in coğrafyası ne Yüksekova’ya ne de Şırnak’a benziyor. Nusaybin, Suriye sınırında ve PYD’nin hakimiyetindeki Kamışlı’ya komşu. Güvenlik güçleri orada şu an kördüğümü çözmeye çalışıyor.
Operasyonlara komuta eden üst düzey güvenlik güçleri önceliği, “bölge halkının kazanılmasına” veriyor.
BAŞARININ SIRLARI
Yüksekova’da ve Şırnak’ta görüştüğümüz operasyonlara komuta eden üst düzey güvenlik yetkilileri, 24 Temmuz’dan bu yana yürütülen operasyonlardaki başarının sırlarını şöyle anlatıyorlar: “Bu operasyonlarda başarılı ve kesin sonuca ulaşmamızın en önemli nedeni, niçin yapıldığının farkına varmış olmamızdır. Durumun farkında olmayanlara da bu gerçeği biz anlatıyoruz.”
Çekimler ve incelemeler esnasında operasyona katılan asker ve polisle karşılaştığımızda hepsinin aynı dili konuştuğu ve aynı düşünceyi paylaştığına tanık olduk. Bir güvenlik görevlisi; “Biz burada sadece güneydoğu halkının kurtuluşu için mücadele etmiyoruz. Biz burada aynı zamanda Edirne’deki, İzmir’deki, Trabzon’daki halkın kurtuluşu için mücadele ediyoruz” sözlerine karşılık emniyetten bir özel harekatçının “Çok doğru söylüyor. Çünkü biz burada Türkiye için savaşıyoruz. Vatan için savaşıyoruz” ifadesi, operasyonların niçin yapıldığının gerçeğini apaçık ortaya koyuyordu.
ORTAK AKILLA MÜCADELE
Komutanlar, başarının ikinci sırrını şöyle açıklıyor: “Bu operasyonlara katılan tüm birimlerin birbirlerine sonsuz güven içerisinde olması ve ortak akıl ile hareket etmesidir. Biz burada sadece TSK ve emniyet güçleri olarak mücadele etmiyoruz. TSK, Emniyet, özel harekat, MİT, savcılık, korucular, AFAD, Kara Yolları, İtfaiye, Sağlık Bakanlığı, bölge halkı ile beraber teröre karşı ortak mücadele ediyoruz. Devletin bütün birimleri seferber olmuş durumda. İşte ortak akıl dediğimiz bu. Her birim elindeki bütün bilgileri ve belgeleri hiç çekinmeden masanın üzerine koyuyor. Ve o bilgi ve belgeleri değerlendirerek hareket ediyoruz.”
ZORLA İZNE GÖNDERİYORUZ
Yüksekova’da bir özel harekatçı, “ortak akıl” sırrını doğruluyor: “Daha önce böyle bir birlikteliğin mümkünü yoktu. Bu operasyonlarda bizi mutlu eden en önemli nokta TSK’nin ve tüm Emniyet güçlerinin birlikte hareket etmesi. Şimdiye kadar Emniyet güçleri Fethullahçı olarak suçlanıyordu. Artık içimizde Fethullahçı kalmadı ve TSK ile beraber büyük bir mutluluk içinde bu operasyonları yürütüyoruz. Vatan için ayrımız gayrımız yok bizim.”
Başarının bir başka nedeni ise, şöyle dile getiriliyor: “Hem TSK mensuplarında, hem güvenlik güçlerinde, daha doğrusu bütün birimlerde operasyona komuta edenlerden alt düzey görevliye kadar bu işin bitirilmesi için büyük bir gayret var. Burada ‘şu az gayret sarf ediyor, bu daha çok’ gibi bir durum yok. Bütün birimler olayın farkındadır. Ve ona göre çaba harcıyoruz. Bir asker ya da güvenlik görevlisi yaralandığında -ya da hastalanıp rapor aldığında- ya da izne gittiklerinde hep akıllarının burada olduklarını gördük. Hafif yaralanan bir asker ya da güvenlik görevlisi inanın evine gitmek istemiyor. Biz onları izne ya da istirahat etmeye inanın zorla gönderiyoruz. İşte burada böyle bir gayret var.”
KORUCULARIN VE HALKIN BÜYÜK KATKISI
“Başarılı olmamızdaki en önemli nokta ise korucular ve bölge halkı. Köy korucuları neyin ne olduğunu, hangi sokağın nereye çıktığını, hangi sokakta pusu kurulabileceğini çok iyi biliyorlar. Çünkü onlar buranın insanları. Ve operasyonların bizzat içindeler. Bölge halkı ise ilk zamanlardakinden daha farklı ve daha aktif. Operasyonların ilk aylarında halktan ses çıkmıyordu. Hatta canlı kalkan olabiliyorlardı. Şimdi ise halkımızdan bir yığın ihbarlar alıyoruz. Telefonlarımız susmak bilmiyor. Halktan bize çok net bilgiler gelmeye başladı ve operasyonlarda kesin sonuçlar almamızda bu bilgiler çok önemli oldu. Çünkü bölge halkı da gerçeği ve kimin ne için mücadele ettiğini gördü. Bize ihbarlar yağdırıyorlar. Bölge halkı bunlardan kurtulmanın yollarını arıyor. Niçin? Kendi çıkarları için. Ülkesinin çıkarları için. Bir önemli nokta daha. Bu operasyonlar süresi içinde, Edirne’den Hakkari’ye, Sinop’tan Hatay’a bu halk bölünmeyeceğini bir kez daha hissetti.”
İŞE PKK’NIN MERKEZİNİ PARÇALAYARAK BAŞLADIK
“Operasyonlarda başarılı olmamızın bir başka nedeni ise şu: Biz operasyonlara PKK’nın merkezinden başladık. Önce PKK terör örgütünün bütün bağlarını kestik, sonra kalbine girdik. Yani çevreden değil merkezden yıkıma başladık. Terör örgütünün beslendiği kaynakları kestiğiniz zaman iş daha da kolaylaşıyor, daha kesin çözümlere ulaşıyoruz. Bir diğer önemli nokta da bizden önce Cizre, Sur, Silvan’da yapılan operasyonlardan büyük tecrübeler elde ederek hareket ettik. PKK terör örgütünün belini kırdık.”
UYUŞTURUCU BARONLARIYLA DA SAVAŞ VAR
“Yüksekova’da sadece terör örgütü ile mücadele etmiyoruz. Kaçakçılıkla da mücadele ediyoruz. Uyuşturucu baronları ile de mücadele ediyoruz. Yüksekova’da operasyonlara başladığımız zaman İstanbul’da uyuşturucu baronları neden ayağa kalktı zannediyorsunuz? Çünkü burada sadece terörün belini kırmıyoruz. O uyuşturucu ve kaçakçılıkla beslenen baronların da belini kırıyoruz aynı zamanda.”
AYNI KARAVANADAN YEMEK YİYORUZ
Şırnak’ta operasyonu yöneten bir güvenlik yetkilisi anlatıyor: “Emniyet içindeki Fethullahçılar temizlenmeseydi bu operasyonlarda kesin sonuca ulaşmamız çok zor olurdu. Ve belki de bu operasyonlara Emniyet güçleri dahil edilmezdi. Şimdi ise yemeklerimiz bile aynı karavanadan çıkıyor. Şırnak’ta 2 bin beş yüz asker, 2 bin beş yüz polis ve bin korucu operasyonda görev alıyor. Yani toplam 6 bin kişiyiz. 6 bin kişinin yemeği aynı karavanadan çıkıyor. Aynı yemekhanelerde yemek yiyor ve aynı kumanyayı paylaşıyor. Bu bizim için başka bir mutluluk.”
MEKTUPLAR MORAL KAYNAKLARIMIZ
“Operasyonlar sürecinde batıdaki halktan, çocuklardan tebrik mektupları aldık. Destek mektupları aldık. Bu mektuplar bizi çok mutlu etti. Batıdan gönderilen bir dilim pastanın bile bizim için çok önemi var. Bizim burada pastaya, çikolataya, ekmeğe ihtiyacımız yok. Yiyecek ve giyecek gibi şeylere ihtiyacımız yok. Ama o mektuplar, o pastalar, çörekler burada savaşan asker ve güvenlik güçlerimizin moralini bir kat daha yükseltiyor.”
http://www.viratrabzon.com/haber/ates-hattinda-4-gun–ilyas-gumrukcu-g-doguda–25308.html
***
ATEŞ HATTI’NDA 2. GÜN…
Yüksekova ve Şırnak’ta operasyonlara komuta eden güvenlik yetkilileriyle çözüm sürecinden operasyon sürecine nasıl gelindiğini, operasyonların seyrini ve bölgede kalıcı çözümün nasıl olması gerektiğini konuştuk.
Güvenlik yetkililerinin anlattıklarına göre operasyonlarda birinci öncelikleri sivil vatandaşın can ve mal güvenliği. Yetkili, “Bölgeyi terörden temizliyoruz. Bundan hiç kimsenin kuşkusu olmasın. Esas olarak terörün belini kırdık. Şimdi sıra kalıntılarına geliyor. Ama biz terörle mücadele ederken halkın can güvenliğine önem vermek zorundayız. Ve buna çok dikkat ediyoruz. Onları operasyon dışına çıkarırken çelik yelekler giydirerek, kafalarına kask (kombozit) takarak zırhlı araçlarla taşıyoruz. Bizim için önemli olan insanların yaşam hakkı. Çünkü biz burada bu insanların can ve mal güvenliğini sağlamak için mücadele ediyoruz” diyor.
VATANDAŞA ZIRHLI KORUMA
Yetkililerin anlattığı bu gerçeği hem Yüksekova ilçe merkezine girişimizde hem de Şırnak il merkezine girişte çok net gördük. Kent merkezlerine girişteki kontroller noktalarında beklerken hastaneye gitmek isteyen hastaların, hastaneden çıkıp evlerine gitmek isteyen vatandaşların ya da evleri operasyon dışında olan vatandaşların evlerine gitmek isterken ya da evlerinden çıkmak isterken güvenlik görevlilerinin çabalarını gördük. Zırhlı araçlardan inen ve çıkan vatandaşları gördük. Eğer şehir merkezine kendi aracınızla gitmek istiyorsanız, gideceğiniz noktaya kadar sizi muhakkak bir zırhlı ekip takip ediyor.
BÖLGEDE KALICI ÇÖZÜM
Operasyonlara komuta eden üst düzey güvenlik yetkilileri operasyonların bugünkü amacını ve sonraki çözüm önerilerini ise şöyle anlatıyor: “PKK terör örgütü bölge halkını vatansızlaştırmak ve milletsiz bırakmak istiyor. Bunu açık açık yapıyor. Biz bunu çok iyi görüyoruz.
Bu operasyonların neden yapıldığını devlet yetkilileri açıkladı. Dediğimiz gibi biz burada hem PKK terör örgütüyle, hem uyuşturucu ve kaçakçılıkla, hem uyuşturucu ve kaçakçı baronları ile mücadele ediyoruz. Evet PKK bu halkı vatansız ve milletsiz bırakmak istiyor. Biz buna izin vermiyoruz.”
‘SİLAHLI ÇÖZÜM BİR YERE KADAR’
“Tabi silahlı çözüm bir yere kadar. Esas çözüm bu operasyonlar bittikten sonra başlayacak. Bu operasyonlarda mağdur olan bölge halkının mağduriyeti bir an önce hasar tespiti yapılıp mağduriyeti giderilecek. Evi yaşanamaz hale gelene ev verilecek, evi hasar görenin evi onarılacak. Mağdur olan esnafın tüm mağduriyetlerini giderecek. Eşyası kaybolanın eşyası temin edilecek. Yani acil olarak barınma ve beslenme sorunu giderilecek mağdur olan insanların. Bunlar acil çözümler tabii ki. Asıl olan buralarda kalıcı ve kesin çözümler üretmek. İş istihdamı çok önemli bu bölge için. İş istihdamı yaratmalı yetkililer. Fabrika mı kurar, tarımı ya da hayvancılığı mı teşvik eder? Bunlar da siyasilerin işi. Bizim işimiz değil. Bizim işimiz Türkiye’nin güvenliğini sağlamak. Siyasilerin işi de ekonomik ve kültürel çözümler üretmek.”
DİĞER MESELELER SONRA…
Operasyonlara komuta eden üst düzey güvenlik yetkilileri açılım sürecinden PKK’ya yönelik operasyon sürecine nasıl gelindiğini ise şöyle anlatıyor: “Bu aşamaya nereden ve nasıl gelindiğini çok iyi biliyoruz. O açılım ya da barış süreci denen dönemi çok iyi tahlil ettik elbette. Neyin ne olduğunu çok iyi gördük. Ama bizim şimdiki işimiz o süreci irdelemek olmamalı. Ama tabiî ki de unutmamamız da gerekir o süreci. Unutmayacağız da. Ama şimdi bizim yapmamız gereken tek şey Türkiye’nin başına bela olan-ya da bela edilen- bu terör örgütünden kurtulmak. Diğer meseleler ondan sonra geliyor.
KAZMAYI AYNI YERE VURMAK LAZIM
“Şimdi kazmayı aynı yere vurmamız lazım. Aynı amaç için mücadele etmemiz lazım. Biz TSK ve güvenlik güçleri olarak bunu yapıyoruz. Gördüğümüz kadarı ile medya olarak bunu siz de yapıyorsunuz. Ama bu mücadeleye çomak sokmaya çalışanlarda var. (Burada kastedilen ana muhalefet partileri) Onları da görüyoruz. Bunları bu halk hafızasına yerleştiriyor. Bundan emin olabilirsiniz.”
BAŞHEKİM AÇIKLADI: YARALI SİVİL GELMEDİ
Muhalefet partileri, sözde bazı aydınlar ve “Silahlar sussun, barış hemen şimdi” gibi sloganlarla yaygaralar koparan bazı medya kuruluşları operasyonlarda sivillerin, çocukların, kadınların öldüğünü öne sürdüler. Hala da bu iddialar devam ediyor. Gerçeği öğrenmenin yolunun hastane görevlileri ile görüşmekten geçtiğini düşündük ve Yüksekova Devlet Hastanesi Başhekimi Uzm. Dr. Ahmet Şen ile görüştük. Dr. Ahmet Şen, “Şimdiye kadar hastanemize ölü ya da yaralı hiçbir sivil gelmedi” dedi. İlaç ve teknik malzeme konusunda operasyonlardan önce tedbirlerini aldıklarını ve bu konuda hiçbir sıkıntı çekmediklerini söyleyen başhekim şu bilgileri aktardı: “Operasyonlar nedeniyle hasta sayımızda doğal olarak bir azalma var.
Operasyon sürecinde daha çok yaralanan güvenlik görevlilerine, acil hastalara, çocuklara, gribal enfeksiyon hastalarına ve hamile kadınlara hizmet veriyoruz. Operasyonlar başladığından bu yana, operasyon sırasında yaralanan hiçbir sivil vatandaş görmedik. Bu da bu operasyonlarda sivil halka hiçbir zarar gelmediğini gösteriyor.”
YÜKSEKOVA’DA YARMA ŞIRNAK’TA SÜPÜRME…
Mardin’in Nusaybin ilçesine Yüksekova ile ne de Şırnak merkez ile mukayese edilebilir. Her bölgenin tatktik ve stratejisi farklı ilerliyor. Yüksekova’da zordan başlayarak yarma harekatı, Şırnak’ta hakim tepelerden süpürme harekatı yapılıyor. Ancak Nusaybin’in coğrafi konumu buna engel. Türk Ordusu Nusaybin’de “kör düğümü” çözmeye çalışıyor. Suriye sınırında olması, yan mahallenin (Suriye tarafı) PYD’nin hakim olduğu Kamışlı toprakları olması da Nusaybin’i farklı kılıyor. Mayınlı araziler de Nusaybin’iN “tecrit edilemeyen bir bölge” özelliğini öne çıkarıyor. PYD’liler mayınlı arazileri de kullanarak bölgeden kaçış ya da giriş yapıyor. Şu anda güvenlik güçleri kritik bir aşamada. PKK’nın attığı düğümü çözmek üzere.
BALYOZ SANIĞI GENERAL OPERASYONUN BAŞINDA
Nusaybin’de kulaklar bir yanda da Suriye tarafına çevrili. TSK, Suriye Ordusu ile terör örgütü PYD/YPG arasındaki çatışmaları da yakından izliyor. Teröristlerin yüzde 80 oranında etkisiz hale getirildiği Nusaybin’de operasyonların yüzde 50’si tamamlandı.
Nusaybin’den son bir bilgi verelim. 18 Nisan’da Suriye’ye, PYD bölgesine geçmek isteyen 18 teröristin öldürüldüğü başarılı operasyonu yürüten Komando Tugay Komutanı da Balyoz kumpası sanığı Tuğgeneral Levent Ergün’dü.
http://www.viratrabzon.com/haber/ates-hattinda-4-gun-2-ilyas-gumrukcu-guney-doguda-25331.html
***
ATEŞ HATTI’NDA 3. GÜN…
Önce operasyon sürecine nasıl gelindiğini hatırlatmakta fayda var. ABD’nin Büyük Ortadoğu Projesi (BOP) adı altında Türkiye’ye dayattığı “sözde açılım projesi” ya da “barış süreci” dönemlerinde silahların susması bölge halkını büyük oranda rahatlattı. Çünkü hem asker anası ağlamıyor, hem de çocukları dağda olan anneler çatışma ve ölüm haberi almıyordu. Bu dönemde “Kürt halkı özgürlüğüne kavuşuyor” propagandası eşliğinde bölge tamamen PKK/HDP’ye terk edildi. Oslo görüşmeleri, Habur sınır kapısındaki çadır mahkemeleri sürecin zirvesini oluşturdu.
KCK YARGILAMALARI BAŞLADI
AKP eliyle bölgede devlet yetkililerinin etkisiz hale getirilmesi sürecinde PKK da şehirlere rahatlıkla inmeye, kolluk kuvvetleri oluşturmaya, kimlik kontrolleri yapmaya başladı. Hatta KCK aracılığıyla yerel mahkemeler kurup yargılamalar bile yaptı.
Bölgede devletin varlığını göremeyen halk PKK/HDP’nin kucağına düştü. Bu süreçte PKK halktan vergi almaya, haraç toplamaya başladı, vermeyenleri cezalandırdı. Mecburi askerlik adı altında çocukları ya kandırarak ya da tehdit ederek dağa çıkardı.
PKK’YA VERGİ BIKTIRDI
Vergi adı altında PKK’nın baskılarından bıkıp hayvancılığı bırakmak zorunda kalan Şırnaklı V.B. “Hayvancılığı neden bıraktınız?” sorumuza “Bu koşullarda hayvancılık zararlı bir meslek. Devlete vergi veriyorsun, orasını anladık. Çünkü devlet bizim devletimiz. Ama PKK’ya da vergi veriyoruz artık. Elimizdeki hayvanın yüzde 15’ini PKK’ya vermek zorundayız. O da yetmiyor, kırsalda dolaşan PKK’lılar ‘aç kaldık’ diyerek istediği koyunu seçip gidiyor” yanıtını verdi.
Yüksekova’da esnaflık yaparken operasyonlar nedeniyle Van’a göç eden HDP’nin bir zamanlar aktif çalışanlarından R.L., “Biz PKK hendek kazsın, yol kessin, barikat kursun ya da mayın döşesin diye HDP’ye oy toplamadık. Biz barış ve huzur için HDP’ye oy topladık. Ama HDP barajı aşınca durum tamamen değişti. Aldıkları oyu ‘Halk artık bizim yanımızda. Biz ne dersek o olur’ düşüncesiyle ‘yok öz yönetim, yok özerklik’ adları altında bizi ateşe attılar. Kürt halkının böyle talepleri yok. PKK, HDP’yi kullanarak halkı uyuttu ve sonuçta binlerce insan yersiz yurtsuz kaldı. Şimdi herkes HDP/PKK’ya lanet yağdırıyor. Bir de tutturmuşlar ‘silahlar sussun’ diye! Silahı eline alan PKK! Hendek kazan PKK! Evlere EYP döşeyen PKK! Kürt halkı bu gerçeği gördü artık. Şimdi seçim olsun HDP yüzde 5’ten yukarı oy alamaz. Onu da elindeki silah zoruyla alır.”
DEVLETE DEĞİL KÜRTLERE SAVAŞ
Yine Yüksekova’da esnaf Ü.L. yaşananları şöyle özetliyor: “Ben kendimi bildim bileli Kürt partilerine oy verdim. Son iki seçimde de aktif çalıştım. Bu olaylar karşısında tespitim şöyle: PKK ayağına kurşun sıktı. Yani beni kaybetti, ona oy verenleri kaybetti, onu destekleyenleri kaybetti. HDP/PKK devlete savaş açtığını zannederek aslında Kürt halkına savaş açtı. Çünkü biz savaş istemiyoruz.”
Ü.L. Güvenlik operasyonlardan ise çok umutlu: “Çok umutluyum. Ben evimi boşaltmayacağım. Çünkü devlet bu işi bitirecek ve ben tekrar yurduma geri döneceğim. Bakın Cizre’ye, Silopi’ye, Silvan’a. Yarın burası da huzura kavuşacak. Ve bu Kürt halkı ‘sana lanet olsun PKK’ diyecek. Zaten bunu şimdiden demeye başladı. Ben bir HDP’li olarak bunu diyorsam gerisini sen düşün.”
KÜRT HALKINI BİTİRDİLER
Şırnak’ta 3 katlı evi operasyonlarda yerle bir olan emekli memur C.Y. anlatıyor: “Bunlar ‘biz sizin haklarınızı savunuyoruz, Kürt halkını savunuyoruz, Meclis’e gireceğiz bu işi bitireceğiz’ naralarıyla bizlerden oy aldılar. Ve hakikaten bu işi bitirdiler. Kürt halkını bitirdiler. Şırnak’ta, Cizre’de, Nusaybin’de, Yüksekova’da insan kalmadı. Bunların yüzünden binalar da yerle bir oldu. Sen ‘silahlar sussun’ diyorsun, evimin önüne barikat kuruyorsun. Yetmedi bir de bomba düzeneği yerleştiriyorsun. Bu ne biçim barış? Kısacası biz baştan aşağı yanlış yaptık. Tabii yanlış yaptığımızı da şimdi görüyoruz ne yapalım…”
15 YAŞINDA HENDEĞİN BAŞINDA
HDP’de bir dönem aktif yöneticilik yapmış Yüksekovalı bir esnaf durumu şöyle anlatıyor: “Her sokağa ya da her hendeğin başına 14-15 yaşlarında çocukları dikmişler, nöbet tutturuyorlar. Geceleri o çocukları bir görseniz şaşırırsınız. Soğuktan korunmak için yaktıkları ateşin, neredeyse hendeğin içine girecekler. Yüzleri is içinde ve simsiyah. Okulda olması gereken çocukların hendekte ne işi var? Bunu anlamak mümkün değil. 13-14 yaşındaki çocuk devletle savaşacakmış. Madem devletle savaşacaksın o zaman dağdaki kadronu indirsene şehirlere! O zavallı çocukların ne günahı var? İnanın, onların hiçbir şeyden haberleri yok. Dağ kadrosundan Yüksekova’ya gelen kişi sayısı 20 civarında. Gerisi çoluk çocuk. Ama bunda ne PKK’nın ne de HDP’nin suçu var. Bu olayların tek sorumlusu bizleriz. Çünkü biz buralarda yöneticilik yaparak, bunlara oy vererek bu duruma geldik. Şimdi ben hem kendime lanet yağdırıyorum hem de HDP’nin yöneticilerine ve vekillerine. Biz güya Kürdün özgürlüğünü savunuyoruz. Böyle özgürlük mü olur? Bu olaylar yüzünden iş yapamaz hale geldik. Ne ticaret kaldı ne başka bir şey.”
HALK HDP’Yİ NEDEN DESTEKLEDİ?
Devletin varlığını göremeyen ve PKK’nın baskılarına maruz kalan bölge halkı 7 Haziran seçiminde HDP/PKK’yı desteklemek zorunda kaldı. Ve PKK Meclis’e girdi. Bölge halkının HDP/PKK’ya oy vermesinin bir başka nedenini de Yüksekova’nın merkez mahallelerinin birinde muhtarlık yapan, daha sonra ilçeden göç etmek zorunda kalan bir yurttaştan dinledik. “Biz HDP’ye gece rahat uyumak için oy verdik. Çocuklarımız kandırılıp ellerine silah almasın diye oy verdik. Çünkü buna Yüksekova halkı olarak gerçekten inandık. Bu inanç o kadar kuvvetliydi ki bir çok devlet yetkilisi bile HDP’ye oy verdi. Bizde ‘HDP barajı aşarsa silahlar susar, aşamazsa kaos olur’ inancı hakim olmuştu. Ama ne yazık ki tam tersi oldu. HDP barajı aştı kaos başladı. Ve bizim ‘barış ve huzur’ inancımız yerle bir oldu.”
http://www.viratrabzon.com/haber/ates-hattinda-4-gun-3-ilyas-gumrukcu-guney-doguda-25361.html
***