İngiltere’de kiliseler, rağbetsizlikten dolayı boş kalıp satılıyor, bâzısı ressamların atölyesi olarak kullanılıyor, bâzısını da müslümanlar alıp câmi olarak kullanıyorlar. Avrupanın diğer ülkelerinde de hristiyanlığın insanları tatmin etmediği, bu ülkelerdeki insanların başka dinlere, Budizm’e, Hinduizm’e en çok da İslâm’a yöneldiği görülüyor.
Misyonerler ise, kendi ülkelerinde benimsetemedikleri ‘kullanma ve geçerlik tarihi 1400 yıl önce sona ermiş olan, Hz. Îsa’nın tebliğ etmiş olduğu, İslâm’ın eski versiyonu olan, bugün hrıstiyanlık denen, tahrife, değişikliğe uğramış, Avrupalı insanın 13-14 yaşlarına gelince terkettiği, Baba-Oğul-Ruhulkudüs üçlemesine, 3 Tanrı esasına dayanan dini, boyasını yenileyerek, deprem bölgelerine yayıyorlar. İslâm’ın yeni versiyonu, yâni kısaca ‘İslâm’ı ancak gelenek olarak öğrenebilmiş olan insanlarımıza, İncil olduğu iddia edilen (elde gerçek İncil yok) kitapların içine dolarlar koyarak dağıtıyorlar ve bir kısım insanlarımız da yoksulluk belâsı, hrıstiyanlığa giriyor. Siz istediğiniz kadar anlatın ki: Hz. İsa’nın dili Aramca idi, elde Aramca İncil yok, en eski İnciller, Hz. İsâ’dan 100 yıl sonra, İbranca, Eski Yunanca ve Latince olarak yazıldı, değişikliğe, tahrife uğradı. İncil olduğu iddia edilerek dağıtılan kitapların “Markos’a göre İncil”, “Matta’ya göre İncil”, “Luka’ya göre İncil”, “Yuhanna’ya göre İncil” olduğunu söyleyin, böyle 4 ayrı kitabın olmaması gerektiğini hatırlatın, yeni bir kanun çıktığında, aynı konudaki eski kanunun hükmünün kalktığını, mülga olduğunu söyleyin tesiri pek mahdut kalır. İnsanlarımızın ihtiyaçlarının karşılanması gerekir. İnsanımızın devlete olan güveninin aşındırılmaması, sarsılmaması gerekir.
İnsanın aklına o türkü geliyor:
Ayakların yan basir,
Yoksa sen sarhoşmusan?