Ayşe YAZICI YAVUZ
1980 Niksar doğumlu.
2003 yılı, Osmangazi Üniversitesi, Türk Dili ve Edebiyatı mezunu. Aynı üniversite bünyesinde 2004 yılında Tezsiz Yüksek Lisans diploması aldı.
Üniversiteyi kazanmasına vesile olan dershanede uzun yıllar bu defa edebiyat öğretmeni olarak çalıştı. Kızı dünyaya gelince onunla daha yakından ilgilenebilmek için mesleğine ara verdi. Bu dönem zarfında da şiir, deneme, kitap tahlili ve öyküler kaleme aldı. Çalışmalarını Hece Öykü, Yediiklim, Edebiyat Ortamı ve Türk Dili gibi ulusal dergilerde yayınladı. Halen Edebiyat Ortamı Dergisi’nde yazmaya devam etmekte.
Kitabı ve kalemi seven tüm dostlara bakî sevgi ve kalî duaları var…
Şiirlerinden Örnekler
BEN GECELERİ SEVERİM
Ben geceleri daha çok severim.
Böyle pür sükut,
Ama böyle çırılçıplak bir tabiat uğultusuyla,
Böyle çekirge narasıyla.
Tövbeye randevusuyla bir günahkarın,
Ellerim daha çok kalkar semaya.
Daha çok ben geceleri severim.
Gündüzün bir ana telaşıyla,
Vakit yoktur kana kana sevmelere.
Üstü açılmıştır sakındığım gözlerin,
Nöbeti devretmez yüreğim.
Daha çok ben severim geceleri.
Bu yıldızların kıymetini ben bilirim,
Bir sarraf dokunuşuyla.
İşleyen ellere sağlık derim,
Bu gümüş gerdanlığa bu incileri.
Geceleri ben daha çok severim.
Zaman dilsiz eşya kayıp,
Hiçbir imla sır vermez,
Ben geceleri(mi) severim.
Öznesi yoktur cümlelerimin.
Sen söze en güzel bahanesin,
Şair sanat yapmış dersin.
Geceleri ben daha çok severim,
Bir ALLAHU EKBER duymak için.
GEMİCİ DÜĞÜMÜ
Kalemimi salladım şiir denizine,
Yine sen takıldın sözümün ipliğine.
Sen ergen yüreğimin temiz yüzünde,
Tırnakladıkça çoğalan arsız sivilce.
Sen boğazımın namlusunda,
Dönüp beni vuran kuru iftira,
Sen söz, göz, ayıpçık…
Sen yüzümün rutubetine imza atan pencere…
Sen ıskaladığım hedef…
Hangi soluma dönsem,
Kanım saplanır mızrağına.
Tuttuğum
Tutunduğum son yılandı kelimeler,
Beğenip seçemediğim ölümler,
İçip zehirlediğim iksirler,
‘’Hadi vur beni!’’ deyişlerim,
Yüzü tıraşsız öfkelerim,
Ha bir eksik, ha bir fazlalar,
Of dedikçe uzayan ve saireler…
Ben denizimi kurutmuşken
Neden demirledin aklımın unutkan rıhtımına?
Sen öyle çok ısırganken gül dalında,
Ben bülbüle öykünmüş Yusufçuksam kaç yazar?
Sen ensemde çift düğümlü sevda sicimi
Tabanlarımda moraran çaresiz falakalar
Dikenin etimde yırtılmamışsa ne çıkar?
İki yanına otursak mizanın
Kimin uykusuzluğunu daha çok tartar?
Sen Süleyman’ın kemik köşkünü umarsın
Benim içimde kaç menteşe paslanır?
Kurdun ettiği oyun benim bacağımdan asılır
Senin odununu cehenneme benim uykularım taşır.
Şimdi söyle bakalım
Denizler neden iyot kokar bilir misin?
Gözyaşı neden tuzludur?
Kim kimi daha çok sever?
Nerde?
Kiminle?
Balıklar demiş ki : ‘’ İşeriz biz böyle dünyanın içine’’
Sitem dökülmüşse ellerimden pul pul,
Sökülmüştür bir yerinden sabır renkli ağlar.
Sen beni içinde kaybeden körebe!
Ne kadar önündeysem o kadar göremedin.
Şimdi gör bakalım!
Fırtınada akmasın diye teknemim sürmesi,
Gemici düğümü attım gözkapaklarıma.
Kendi yağıyla kavurduğum yüreğimin kandili,
Balıkları güldürmeye yetmedi.
Şimdi bir geçirsem elime gençliğimi,
Bir kaşık sevgide boğardım kendimi!
İSMAİL !
Tahammülle sabır arası bir ince köprü
Nefs dediğin insana kendi etinden törpü
Aşk cehennemden harlı, dağlar beyhude ömrü
Gönlümdeki bıçağa kurban olma İsmail !
Kaldır gözündeki bağı bak benim yareme
Ne vuslat tesiri var ne de firkat bedende
Can ırmağım akmış alnımdan nurlu secdeye
Bendeki pervaneler çoktan yandı İsmail !
Aşkımın şiddeti ikiye böler dağ taşı
Zemzem kandırmaz beni bilmem ekmeği aşı
Yok şikayetim ramından vermesen de başı
Ruhumdaki Hakan’a ben gedayım İsmail !
Bir acı ki her yudumu sanki lal-i şerbet
Tende can çekişip koştuğu o yer rahmet
Bağrımda uyuyor koç gibi Hacer’ül Esvet
Atanın kırdığını tekrar yapma İsmail !
Sustur içindeki haris büve-i Sare’yi
Arşınla kan ter içinde Sefa’yı Merve’yi
İblis huyudur çok sever türlü bahaneyi
Dervişe demir çarık yük olmaz ki İsmail !
RUGAN AYAKKABI
Çocukluk işte
çocuktum ben de
orlondan karpuz görünce arabaların arkasında
ağzım sulanırdı kışın ortasında
Kışın ortasını bulmak için
ikiye katlamak lazım seneyi
ama ‘’ı’’ ile başlayan ay yok
mevsim de yok
Belki ılık bir bahar,
Hani ılıyor ya insan, kuş, hava
ama bizim mahalle ılıman iklim kuşağının
düşük gelirli akşam pazarı
Bu yüzden dört yılda bir
28 çekiyorum
İstiyorum ki ayağım yorganıma uzanabilsin
bütün çocuklar karpuz yiyebilsin
çocuktum yine böyle bir gün
lacivert rugan ayakkabılarımın
burnu aşınmasın diye
dizlerimi, bileklerimi bükmeden yürüdüm
Uzun süre boynumu da bükmeden yürümem
gururum aşınmasın diyeydi
varsın burnu büyük desinler
umurumda değil
ben de büyüyünce giyerim
zaten bizim mahallede en çok
aşınmamış ayakkabısı olanlar zengindir
bir de kutulu pastel boyan varsa oh ne alâ
Bu yüzden aşınan ayakkabımı
bir ton açık laciverte boyadım.
Şimdi ben de çok zenginim!