Aramızdan ayrılışının bir yıldönümünde daha Seni minnetle ve şükranla anıyor, aziz hâtırân önünde tâzimle eğiliyor, Yüce Rabbimizden gani gani rahmet diliyoruz.
Bugünü bir mâtem yâhut hayıflanma günü olarak değil, yeniden hatırlama, tâzelenme ve tefekkûr fırsatı olarak değerlendirmek gerektiğine inanıyoruz.
Doğruyu söylemek gerekirse, Seni ve eserlerini yeterince anlamadan, künhüne vâkıf olmaya çalışmadan, yıllarca “sarı saçlı, mavi gözlü kahraman” romantizmiyle hebâ ettiğimiz yıllara üzülüyoruz.
Öyle ya, “yurtta sulh, cihanda sulh”, “muasır medeniyet seviyesinin üzerine çıkmak”, “hayatta en hakikî mürşit ilimdir, fendir”, “Türk öğün, çalış, güven” gibi sözlerini ezbere biliyor, yeri geldiğinde sık sık tekrarlıyorduk. Fakat, bu sözlerde tecessüm eden dünyâ görüşünü, yakın zamanlara kadar yeterince idrâk edebildiğimiz söylenemez.
Açık konuşmak gerekirse, bir toplumu muâsır medeniyetin üzerine taşıyacak kavramları ve kurumları ağır bedeller ödeyerek inşâ eden pek çok toplumun aksine, Türk Milletinin canhıraş bir talebi olmadan, bedel ödemeden bizi sâhip kılmaya çalıştığın şeylerin kıymetini bilemedik, ne yazık ki… Bunların bir lütuf değil, tabii hakkımız olduğunu ve hiçbir zaman, hiç kimsenin elimizden alamayacağını düşündük. Bedel ödemeyince, bilinç de oluşmuyor, demek ki…
Ne zaman ki, ömrünü adadığın “muâsır medeniyet seviyesinin üzerine çıkma” ülküsünü gerçekleştirmemizi sağlayacak kurumları ve kavramları kaybetme endişesi yaşamaya başladık, işte o zaman Seni ve eserlerinin anlamını yeniden düşünme lüzûmunu hissettik.
Artık, cumhûriyet, demokrasi, hukûkun üstünlüğü, ‘insan haklarına, düşünce ve inançlara saygı’, birey olmanın değeri gibi kavramları hayâta geçirmeden, aklı ve bilimi rehber edinmeden, çok çalışmadan, fedâkárlıkta bulunmadan mutlu, huzurlu, müreffeh, güçlü bir toplum olunamayacağını yeniden anlamaya başlıyoruz. Akla hayâle sığmayacak yokluklar içinde vücûda getirdiğin eserler, zorlukları aşmamız için bize güç veriyor, kendimize inanmamızı sağlıyor.
Yaşadıklarımız, rûhunu muazzep kılmasın. İçimizde hâlâ Seni, eserlerini, yaptıklarını, isteyip de yapamadıklarını, hayâllerini idrâk etmekte zorlananlar bulunsa da, aslâ ümitsiz değiliz. Eserlerin ve hayâllerin ile aydınlattığın yolda bedeller ödeyerek yürüyen, yürümeye çalışan evlâtların var.
Türk Milletinin yeniden, şanlı mâzimizi gölgede bırakacak bir medeniyet seviyesine yükselmesi, yurtta ve dünyâda barış, huzur, refah ve saadetin temini için canla-başla çalışacağımıza; Seni ebediyete uğurlayışımızın hüznünü bir kere daha yaşamış olduğumuz bu günde, mânevî huzurunda söz veriyoruz.
Rûhun şâd olsun, Aziz Atam…
Mustafa TEZEL