Çok garip, çok yalnız ve çok çaresiz gibi görünen zamanlar geçirdiğimiz, kimi vakit gönlümüzün paramparça olduğuna karar verip hiç durmadan ve damla damla akan kanımızı hissettiğimiz, kimi anlar ruhumuzun daralıp, göklerin gürleyerek durmadan şimşeklerin çaktığı dehşetli yağmur altında sırılsıklam olan kedi yavrusunun umuda sarılması ve “hani kurtaracak bir el” diye umarsızca beklemesi gibi tuhaf, izah edemediğimiz his ummanı ile küçücük, noktanın ucu kadar ışıltı beklediğimiz halleri yaşıyor gibiyiz…
Evet, gibiyiz…
Hangi acılar geçmedi ki zaman denilen o esrarlı, binlerce tarifi yapılan ilaç ile…
Muhyiddin-i Arabi’den anladığımız zaman anların bütünü ve arzın, ayın feleklerin, yıldızların, her şeyin, evet, her şeyin gizemli hareketleri ile bağlantılı …
İnsanlık tarihi boyunca ne çok konuşulup tartışılmış bu esrar…
Tarifi yapılmakta zorlanılan ama avuçlarımızdan hızla kayıp giden, acı çektiğimiz anlarda bir türlü geçmek bilmeyen, mutlulukları yaşarken “ne çabuk geçti, rüzgâr gibi” diye hayıflandığımız o sır, yani zaman…
İşte yaşadığımızla vaki misal:
Ne çabuk geçti Ramazan, bitiyor, usulcacık, ayaklarının ucuna basarak, ince bir yel gibi geçiveriyor. Sanki çok farklı geldi bu defa, kapımızı çok farklı tıkırdattı, çalarken pek sırlıydı… Ama büyük acılara, zorlu kederlere sarınıp da geldi, imtihanların sonsuz sorularını koydu önümüze, hepimize faturalarla, acı gerçekleri fısıldayarak geldi…
İlk imtihan kağıdı olan dehşetli bir depremle algılamamız farklıydı bu defa her şeyi ama her şeyi…
Sevgili Türkiye’mizin seçim konusu bir başka imtihan kağıdıydı, mübarek aya neredeyse denk düşecek oldu.
Ve….
Ramazan Ayı içinde bulunduğu bildirilen, bin aydan hayırlı olduğu Kadir Suresi 3. Ayette geçen Kadir gecesine iyice yanaşmış gibiyiz usule göre…
“Gibiyiz” diyoruz…
Gibi olmak ve zaman…
Bir an bir güzellik görürüz, bir çiçek, bir kuş, bir bulut, bir insan, bir bebek.. İlk anda, evet, ilk anda gözümüz fark eder o güzelliği..
Sonra o hayranlık gönlümüze iner..
Ve… gönlümüz o gözün gördüğü hakikati hiç inkâr etmez ve akla der ki “sakın teraziye vurma bu güzelliği, ben ona hayran oldum. Yaratan yaratmış o güzelliği, saflığı. Sen işin işine karışırsan nefis de peşinden bulaşır bu güzelliğe, başlarsın gibilerin teranesine! Onun için uzak dur, azıcık sus!”
Evet Aziz Dostlar,
Bir gün, anın bittiğinde gibilere veda etmek var ve ötelerde – inşallah nasip olur, dualarınızda olalım lütfen- Bezm-i Elestte hakikatın gibisizliğine kavuşuruz ve sevgilerin gerçeğine, gerçek Sevgiliye.
Üstat-ı Azam rahmetli Yahya Kemal Beyatlı nasıl da gibisiz görmüş o hakikati:
“Ömrün şu biten neşvesi tâm olsun erenler
Son meclisi câm üstüne câm olsun erenler
Şükrânla vedâ ettiğimiz câm-ı fenâya
Son pendimiz ahlâfa devâm olsun erenler
Câizse Harâbât-ı İlâhî’de de herşey
Yârân yine Rindân-ı Kirâm olsun erenler
Tekrar mülâkî oluruz bezm-i ezelde
Evvel giden ahbâba selâm olsun erenler. “
Ve….
Ve….
Zamanın ne kadar izafi olduğunu, hatta zamanın durabildiğini, zamansızlığı, gibisizliği lütfedip kuluna anlatan kutsal sözleri Rabbimizin: Necm Suresi ve özellikle 11 ayet:
“Gözün gördüğünü kalp yalanlamadı.”
Aziz Dostlar,
Gözünüzün gördüğünü kalbinizin yalanlamaması dileğiyle;
Şimdiden hayırlı ve mübarek Kadir geceleriniz olsun…