Kaanûnî Sultan Süleyman Hân’ın vefâtı üzerine kalemine sarılan “Sultânü’ş-şuarâ” Bâkî, hâlâ dilimizdeki lezzeti kaybolmamış o nefis Mersiye’sinde, şu beyiti de, Türk Edebiyâtı Müzesi’ne armağan ediyor:
“Gün toğdı Şâh-ı Âlem uyanmaz mı hâbdan
Kılmaz mı cilve hayme-i gerdûn-tınâbdan”
[Güneş doğdu, Cihân’ın Pâdişâhı (Kaanûnî Sultan Süleyman Hân) uykudan uyanmayacak mı? Çevresi Gökyüzü genişliğinde olan çadırından dışarı çıkıp görünmeyecek mi?]
Türk târîhindeki devâmlılık fikrini, sâdece devlet ve hânedân sıralamasında aramak, deryânın sathında dolaşmaktır. Derinlere nüfûz edebilmek için, edebî mahsûllerin de arasında olduğu kültür hamûlemizin iyi anlaşılması ve hazmedilmesi lâzımdır. Bâkî, bu beyitinde, Kaanûnî Sultan Süleyman Hân’ın, Gökyüzü genişliğindeki çadırından bahsederken, Oğuz Kağan’ın, vasiyet hükmündeki “Takı Talu Takı Müren / Kün tuğ bolgıl Kök kurıkan (Daha deniz, da ırmak, Güneş bayrak olsun, Gökyüzü çadır!” sözlerini, dîvân şiiri ölçülerine taşımaktadır. Kaanûnî Sultan Süleyman Hân’ın çadırı, onun 46 sene başında bulunduğu Türk Cihân Devleti’nin kapladığı genişin genişi bir sâhadır. Bâkî, o çadırın genişliğini, Gökyüzü ile eş tutmaktadır. Hem Kaanûnî Sultan Süleyman Hân’ı, hem de Bâkî’yi, Oğuz Kağan’ın dizinin dibine oturtuveren bu iki mısrâ, milletimizin, özünü ve benliğini kaybetmeden, fevkalâde yüksek bir devâmlılık şuûru taşıdığını göstermektedir.
Günümüz Türk şiirinin yüz aklarından Mehmet Ali Kalkan, “Gök Aradık Tuğlara” isimli kitabında, bize bu devâmlılığın, hız kesmeden nasıl gönül okşadığını gösteriyor:
“Şol gölgeli koca kayın
Göğsüyle oynardı Ay’ın
Göklere astığım yayın
Ağdığı yerden gelirim.”[1]
Oğuz Kağan’ın Gökyüzü’nde kurduğu çadır, Kaanûnî Sultan Süleyman Hân ve Bâkî ile birlikte, Mehmet Ali Kalkan’ı da içine almıştır. O çadırın bir yerlerinde, hem Oğuz Kağan’ın, hem Bâkî’nin, hem de Mehmet Ali Kalkan’ın astıkları yaylar vardır ve Gökyüzü’nün en ve boy hesaplarını yapmaktadırlar. Milletimizin büyüklüğünü anlamak ve hissetmek isteyenler, Oğuz Kağan Destânı ve Bâkî Dîvânı ile birlikte Mehmet Ali Kalkan’ı da okumalıdırlar. Güneş’i bayrak, Gökyüzü’nü çadır bilen ve Dünyâ’nın en uzun târîh yolculuğunu bu yüksek idrâk ile yapan milletimiz, el’ân aynı kavrayışı, aynı şuûrla sürdürmektedir.
[1] Mehmet Ali Kalkan, Gök Aradık Tuğlara, Ötüken Neşriyat, İstanbul, 2014, s.18