Balık kavağa çıkmış, zift turşusun yemeye
leylek koduk doğurmuş, bak a şunun sözünü…
Cinsi birbirine tamamen yabancı, varlık türleri itibarıyle aralarında hiç bir ilgi barındırmayan, ortak tek yanı olmayan, hiç bir “yakınlaşma” ihtimali bulunmayan türlerin birbirlerine dair anlama ve bilme imkanı olamaz.
Allah da olsa böyle, kul da olsa!
Benzerlik zemini, farkı imkana çeviriyor… Can’ı kendinde tanıyan için, amip de fil de “anlaşılabilir farklar”dır…
…
*
İlk şartı “şehâdet” olan bir din bu.
Yani bu din ya insanlardan yalan söylemeyi daha müslüman olurken istiyor, veyâ “görünebilir”lik reddedilemez. Siz bu görünebilirlik (El Zâhir) kavramını sevilebilirlik, ulaşılabilirlik, O’nda durma, içinde taşıma… olarak anlayabilir, çoğaltabilirsiniz…
O olmasaydı varlık da olamazdı! Varlık cevherini O’ndan almadıkça “var” olamaz. İki “var”, düalizmdir, Tevhid değil…
Şimdi kocaman kocaman sıfatlara sahip “ulemâ”, şehadetin bu alemde imkansızlığı fikrini öne sürerek,
“Hakk’dan âyan(açık seçik) bir nesne yok
Gözsüzlere pinhân(gizli) imiş”
diyen büyük geleneğin bütün ulvî mensuplarını birden “yalancı şahitler” sayıyor.
Madem ayrı, ama (ne yazık ki) şehadet şartı da var!
Şehadeti red edemiyorsunuz!
Kör ve sağırların, nesnelerin şehadeti makbul; Hz. Ali gibi “Görmediğim Allah’a tapmam” diyen şâhitlerin şehadeti meşkük?!
Aslında bu “yüksek ulemâ” bütün dinî gösterilerine, şekil ve söylemlerine rağmen, apaçıkça: “Ben görenlerden değilim! Ağzımdaki laflara bakmayın aslında şâhitlerden değilim…” diye bas bas bağırıyorlar…
Varlığı sıradanlaştıranlar bunlardır. Varlıkta göremediğini, bir varlığı kalmadığında ahrette görecekler! Ne ile? Ruhlarıyla. Ruh nereden? Hakk’dan. O ruh bu hayatta aktif değil miydi? Evet! Niye göremiyordun?
…
*
Şekil şartlarına, ezber ve taklide dayanan bir din çıkıyor ortaya ve o yaratıcı düşüncenin şahikalarında dolaşan toplumun muhakemesi darmadağın oluyor…
Aslında sekülerleşmeyi meşrulaştıranlar da bunların kör taassuplarıdır. Yeryüzünde “Tanrı’yı ilk öldürenler” bunlar! Niçe’nin günahını almayalım… Sekularizmin köklerini bu dindar ulemada aramalı.
…
*
Tuhaflık şurada ki, din adına bu körlerin meydanı doldurduğu bir devirden geçiliyor…
Şahitler sus pus!
Bir de onlara bakıp bakıp bakıp: “Eyy Ümmet-i Muhammed! Neredesiniz!..” mi demeli, ne dersiniz?
“Akıllı lafını deliye söyletir”miş ya!
Öncülüğü gene “deliler”e mi bırakmalıyız?