Olmak istediğimiz ile ol’duğumuz arasındaki farkı kapatmaya çalışmak belki de ömür!
Ol’duğumuzu sanmak yanılgısına düşmediysek tabi…
…
Topraktan tomurcuğa.
Tomurcuktan çiçeğe.
Çiçekten toprağa…
Bir dönüşümün yolculuğu ömür!
…
Bazıları eksiklerimizi tamamlamak için girer hayatımıza, bazıları fazlalıklarımızı törpülemek için.
Hepsi terazinin öbür kefesidir aslında!
Kimse öylesine geçiyorken uğramaz?
Ya tamamlar, ya tamamlanır.
Ya eksiltir, ya eksilir…
Ve galiba
Ne eksilme biter ne de tamam’lanma,
…
Bir vakitten sonra, ne yormak ne de yorulmak istiyor insan…
Ne üzmek ne de üzülmek.
Ne kırmak ne de kırılmak.
Ne anlamak ne de anlaşılmak.
Toplanmadıysa derlenip, yerleşip, o vakte kadar eğer, dağınık kalsın istiyor.
Olduğu gibi.
Kabulde razı.
O vaktin eşiği, yaş mıdır, zaman mıdır, aştığı eşikler midir, biriktirdikleri midir, tükenmişliği midir, doymuşluğu mudur, boş vermişliği midir..?
Ya da hepsi mi?
O ermişlik her ne ise, o vakit. O gong!
Bir ber’at gibi. Bir nişan.
Alemle barışa atılan imza belki de.
Huzurun engin dinginliğinde sükutun sırlı şifası.
Olanla ol’duğu kadar!
Yolunda, hâlinde, hâllince!
Usulca, us’luca.