Behire Hakkı, 1913 yılında İstanbul’da Biçki Yurdu’nu açar, gazetelere ilan vererek kadınlara terzilik mesleğini öğreteceğini bildirir. Alınacak öğrencilerin fakir kesimden olmasına dikkat eder.
Bu girişimle kadınlar fakirlikten kurtulacak, alın teriyle ekmeğini kazanacaktır.
İlk aşamada yurda 25 öğrenci başvurur, daha sonra sayı 51’e çıkar, 1917’ye gelindiğinde öğrenci sayısı 366’dır.
İlk mezuniyet töreninde öğrenciler, 40 dakika içerisinde bir korsaj, bir etek ve bir manto dikerek hünerlerini sergilerler. Bu törene Maarif ve Ziraat Nazırları (bakanları)’nın katılması Biçki Yurdu’na verilen önemi gösterir.
Başarılarıyla devlet erkânının dikkatini çeken Behire Hakkı, Maarif ve Sanayi Nişanı’na da layık görülür ve kurs alanı milli müessese haline gelir.
Biçki Yurdu’nu milli müessese haline getiren sadece başarısı değil, askerler için el emeği göz nuru kıyafetler dikip cepheye göndermesidir. Öğrenciler, askerlerin üşümemesi için 55 bin 155 tane pamuklu mintan diker. Müdafaa-i Milliye Cemiyeti aracılığıyla mintanları cepheye gönderir.
Cemiyet mensupları, Biçki Yurdu’nun her ferdi için madalya hazırlar. Madalyaların 4 bin 500 kuruş olduğunu öğrenen hanımlar, kendi aralarında topladıkları aynı miktardaki parayı cemiyete yardım olarak gönderir. Açtıkları sergide satılan ürünlerin gelirini de buraya bağışlarlar.
Biçki Yurdu talebelerinin hayır işleri bunlarla sınırlı kalmaz. Çanakkale Savaşı’nda yaralanıp İstanbul’a tedavi için gelen askerleri, ziyaret ederler, topladıkları yardımları ulaştırırlar, onları rahat ettirmek için gerekli eşyaları temin ederler.
İğne tutan eller azizdir, Biçki Yurdu’nun cefakâr kadınları, milli şair Mehmet Emin Yurdakul’a ilham olur ve şair, iğne tutan ellerin kılıç tutan eller kadar aziz olduğunu vurgular:
“Ey iğnem dik!
Askere,
Giyecekler yetiştir.
Sınırdaki erlere
Hizmet aziz bir iştir.
Ey iğnem dik!
Elimde teğellenen şu gömlek,
Bir kahraman genç Türk’ün vücudunu örtecek.”
Paylaşım: Nadide Baturak